burada sözlük yönetimine küfürler vardı, benim sol frame'imde bu başlık görünmüyordu, hala da görünmüyor, ama herkeste görünüyormuş, o halde bana da küfürleri silip özür dilemek düşer. özür dilerim sevgili sözlük yönetimi.
bugün itibariyle kesinleşmiştir. nasıl mı?
anlatayım,
havayolları zaten krizde, thy 1 milyar zarar açıkladı, onur hy çalışanlarına part time çalışma teklif edecek duruma geldi, zaten uzun zamandır da batmanın eşiğindeler, hala öyleler. borajet hep zarar ediyor, ama sahibi trilyoner olduğu için istemezse kapatmaz, zararına çalıştırır, öyle de yapıyor, pegasus çoktan battı, kurtarmak için çok şey denediler, olmuyor, çünkü mantalite çürük...
atlas'a gelince. burası gerçekten ilginç bir yerdi. çalışanların %80'i gün içerisinde dizi, film, kahve, dedikodu yaparken, tüm iş kalan %20'nin üzerine biniyordu. insanlar kızsa da ağzını açamaz, bilirsiniz kriz! ancak çalışanın hakkını sömürerek, emeğe kıymet vermeyerek bir yere kadar ilerlersiniz, öyle de oldu. atlas tepetaklak gitmeye başladı.
hele ki, sahipleri m.ersoy kardeşlerin bir de turizmci olduğunu düşünürsek, işin vehametini anlarız. çok zor günler geçirmek üzereyken imdada kahpe! çocuğu ıraq airways yetişti. dedi ki, biz bu uçakları uçuramıyoruz, biz malız, biz ahlaksızız, biz şu dündada insanın gelebileceği en aşağı noktadayız, siz bize yardım edin, uçaklarımızı alın, bakımını planlamasını yapın, kokpit kabin verin, uçurun, parayı bölüşelim.
öyle de oldu, 3 tane uçak geldi, 4 tane daha gelecekti, herhalde gelir bundan sonra, ben göremeyeceğim çünkü bugün istifa ettim.
ıraq anlaşması başladığı günden beri, o çalışan %20 nin yükü 1 kat daha artarken, kalanların ahlaksızca işten kaçışları hayret vericiydi. böyle bir sistemin devam etme gibi bir şansı yoktur, zira dişlilerden biri olarak ben kendimi bugün kırdım, şimdi daha zor.
uçuş işletme olarak, ıraq hy'nın yükünün yarısı bizdeydi. performans departmanı olarak da uçuş işletmenin işlerinin %90 ı bizdeydi. müdürüm ve benim gece ve gündüz kavramımız kalmamıştı, tabi diğer taraftan odada dedikodu ve kahve fasılları bitmiyordu, insanlar bundan rahatsız olmuyordu.
ben umursamam, işime bakarım. ben 7/24 çalışırım arkadaş, daha önemli bir işim yok. öyle de oluyordu, insan üstü bir gayretle eşşeklerin sahip olduğu 3 uçağı uçurmaya başladık, kalan 4 ü için de neredeyse hazırdık.
ne olduysa geçen hafta oldu. müdürüm pazar sabahın ilk saatlerinde bağdat'a gidecekti, ancak gece beni aradı sen gider misin dedi? evet dedim, giderim neden gitmeyeyim? başıma geleceklerden habersiz yola çıktım, thy'nin sabah ilk uçağıyla bağdat'a indim. o da ne! hey! o da ne! aman tanrım! yok yok olamaz. eyvah!
şu andan sonra anlatacaklarıma kesinlikle inanmayacaksınız, ama kesinlikle harfiyen doğru, ben anlatayım da rahatlayayım.
uçaktan başlayalım. birisi bomba şakası yaptı ve aklımız kaçtı, kalkıp bir daha olursa yapanın kafasını götüne sokacağımı söyledim ve dakika 1 peşime ajanları taktım. neyse, indik, girişte kötü davranan ıraq polisinin sövülmedik hiçbir yerini bırakmadım. geçtikten sonra direkt yeşil bölge diye tabir edilen yere gittim. burada ıraq hy'nin ofisi var. kapı duvar! nasıl oluyordu anlamadım. müdürü aradım dön dedi, tamam dedim döneyim, yeşil bölgeden çıkmak gibi bir manyaklık içine giremezdim. yoksa? girebilir miydim?
müdürü bir daha aradım. abi dedim taksi ile 40 dolarmış, taksiyle gidip gelsem, gelmişken işleri halletsem? cesaretin varsa git dedi, bindim taksiye, gittim ıraq airways ana binasının önüne. buradan da 2 tane it beni geri çevirdi ve geçerli bir mazeret bile sunmadılar. ıraklıları bilmeyenler burada inanmamaya başlayabilir, ama böyle. tamam dedim taksi çağırın, hayır dediler git. peki dedim, ikinizin de anasını avradını sikeyim, anladınız mı? gidiyorum. ve evet analarına sövüp 200 m iledeki nizamiyeye gittim. buradaki askerden taksi istedim, siktir git kendini öldürttürme dedi. senin de sülaleni sikeyim dedim, ayrıldım. bu aşamadan sonra bende herhangi bir mantık kalmadı. tamamen olayların akışına bıraktım kendimi. yapı olarak hiçbirşeyden korkmam, asla korkmam. yola düştüm ve ana caddeden bağdat meydana taksiyle 15-20 dk süren yolu yürümeye karar verdim. daha az yürümüşken 2 arap genç gördüm, bağdat merkeze giden yolun karşı tarafından yürüyorlardı, beni görünce ortada bulustuk.
bunların ingilizcesi yoktu, el kol hareketleriyle gayet iyi anlaştık. ben havaalanına yürüyorum dedim, o tarafa otobüs gitmez gel dediler. nereye dedim, bağdat meydana gider, oradan dönüş için birşeyler bakarsın, yoksa zor... peki dedim, bunlarla yolun karşısından ters istikamete yürümeye başladım. ve otobüs geldi :)
otobüse bindik. oo aman efendim, ışıd beyler de buradaymış, huahuıhadısu. selamın aleyküm lan o zaman. 60 yaşlarında normal görünümlü bir adamın yanına oturdum, suudi bir iş adamıymış, önümde mısırlı köleye benzer bir adam yanında da 14-15 yaşında oğlu vardı. adamla ing biraz konuştuk, sonra çocuk dikkatimi çekti. otobüsün arkasındaki eli silahlı 5-6 ışıd militanına rağmen tek rahat insan kendisiydi. haddimi aşarak şakalaşmaya başladım, arkadan homurtular yükseldi de arkadaş, bu çocuk ölecekse ben de ölürüm lan ne var amk. neyse 10 dk sonra beni indirdiler. nerede mi? siyah bayraklı bir nizamiyede : )
evet ışıd nizamiyesi. beni amerikalı zencilere benzeyen kilolu bir adamın yanına, nizamiyenin girişinden 20 metre içerde bir banka oturttular. derdimi anlattım, ingilizce de türkçe de bilen bir sürü insan vardı. biletleri gösterdim, ipad'deki maillerimi, görevimi anlattım, ikna oldular. zaten onlar için nasıl bir tehdit olabilirim ki? üzerimde tırnak makası bile yok, hepsi zebellah gibi ellerinde otomatikler, yüzlerce insan, ve nizamiyeden akın akın insan içeri bir yerlere gidiyor.
ıraq ve suriye siyasetini çok iyi bilirim. misal size bişey söyleyeceğim: tüm dünya neden sizce suriye'de şu anda?
petrol için.
naaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah petrol için. bunu gizli bir bilgi mi bilenler öldürülüyor mu? o halde beni de öldürün amk.
su için su. su bitti. herkes fırat ve dicle'nin peşinde, yedirmeyiz ayrı mesele. tabi ben dabıq'tan girip hadislerden çıkınca adamlar beni sevdi. ama dedim, inanın sizle işim olmaz, beni bağışlayın gideyim. dönüş biletimi satın aldıktan sonra ipad'imi aldılar. olsun iş yerinindi zaten. telefonumu da uzattım almadılar, sana lazım olacak dediler.
yanıma bir adam verip beni bir otobüse yönlendirdiler, bu esnada birisi geldi ve 2000 dinar verdi, inanın hala açıp bakmadım dinar kaç lira, ama 200 dolara tekabul eder dedi, yok dedim istemem zorla verdi. otobüse bindim biri gene gelip ipadin şifresini sordu, söyledim. meydana indikten sonra yanıma biri daha geldi sana içeri kadar refakat edeceğim ama karşılığı 2000 dinar dedi, olur dedim verdim aldığımı.
meydana geldik. ben sanırım o arada müslüman oldum. bağdat benim kulağıma şöyle fısıldadı, suuuuuuuuuuuuuuuuuuuu
ne olur, allahım bir damla suuuuuuuuuuu
oysa allah, çocuk katillerine ilimin eski merkezlerinden bağdat'ta gül verilmesine kızmış olacak ki, 1 damla su vermemiş, onun yerine bomba vermiş. ben karışmam, ama bağdat insanı her gün bomba yiyor, ve insanlar çocuğumun ağzına tükürün, ağzına işeyin de ölmesin diye dua ediyor. ne fayda!
bu suuuu olayı, benim içime işledi. orada kutsal bir cezaya tanık oldum. tüm psikolojim değişti. meydanda en az 15-20 milletten insanlar vardı, çoğuyla konuştum, tamamına ise küfür ettim. gözlerine baka baka sövdüm. ve istanbul'a döndüm.
pazartesi sabahından başlayıp perşembe akşamına kadar hayvanlar gibi mesai yaptım, perşembe akşamı 2-3 saat ara verdim, onun dışında cumartesi tam gün, dün de 8-15 çalıştım.
ıraq insanı, yoğun iş, gördüklerim, tekrar müslümanlığa yönelmem vs. psikolojim bitti. bildiğiniz bitti. sabah yine erkenden kalktım, bir süredir sabah sporu ve iyi kahvaltı yapıyorum güçlü olmak için ama ne fayda, birini trafikte gebertecektim az kalsın. bu psikolojiyle işe gittim,
birisi biz böyle eşşeklik yaptığımız için bizimle dalga geçti. dayanamadım ona da sövdüm ama kendisi uçuş işletme başkanı'nın saksocusu olur, geri vites yapacağımı falan sandı sanırım, ben de başta yönetim kurulu başkanı olmak üzere, senin başkanın sen anan sülalen ne varsa lan diye 5 dakika bağırdım. her yeri dağıttım.
bundan sonra ya istifa edecektim, ya özür dileyip boyun eğecektim. istifa ettim, anında kabul edildi.
amaaaaaa. ben 3 kişilik çalışıyorum ve benim işimi bilen tek kişi bağdat'ta o da müdürüm. hemen işe almak istesen piyasada adam bulamazsın, hadi arayalım: uçak performans mühendisi, yakıt tüketim hesaplama, take off landing ağırlıkları hız dokumanları navigaition database konuları, payload hesaplamaları, en route analizler bla bla derken uçak mühendisliğinin özelleşmiş bir dalıdır, piyasada çok az adam var... gelmezler, gelseler de adapte olacakları sürede bu iş yürümez arkadaş.
kaldı ki kimse yok. kaldı ki gelecek yeni uçaklar için yaptığımız tümmmmm çalışmaları aldım yanıma, nah veririm, en az 1 aylık emek, uçak 3 gün içinde gelecek kim hazırlayacak.
tamam bu uçağı da bir şekilde atlattınız diyelim, şirkette o kadaaaar çok iş varki peşinden koşulması gereken, kim koşacak. bu işler yürür mü sanıyorsunuz? yü-rü-me-ye-cek.
ıraq anlaşmasına ben gönlümü verdim lan! bensiz yürümeyecek. ve ıraq para akıtmazsa atlas'ın sonu gelecek. her gün dakika dakika takip edeceğim : )
bu arada ben iş buldum. sığır gibi ama dünya naifi bir köpeği gezdirmek günlük 50 dolardan! güç ve haycan sevgisi istiyor, ikisi de var bende. ha yapar mıyım bilmiyorum, şimdi tatile gidicem, dönersem 10 gün sonra düşünürüz.
emeğe saygı verilmeyen hiç bir iş yürümez arkadaşlar. pegasus da bu şekilde battı, tk'nın hikayesi de var bende, 3 sene önce de ordan attırdım kendimi... yürümez arkadaşlar, itlikle, puştlukla, hainlikle, adam kayırmacılıkla yürümeeeeeez.
göreceksiniz batacaklar, hep birlikte izleyelim.
hadi iyi akşamlar.
camino real4 profili
-
10 ekim 2016 atlasglobal rezaleti
-
arda turan'ın teknede okey oynaması
evet saatine 1000 lira verip tekne kiralıyorsun, üzerinde okey oynuyorsun. ben vizyon diye buna derim. başka bir dille asgari ücret alan adamdan milyon kat fazla kazanıyorsun ama, muhteviyat olarak bir adim önünde değilsin. orta doğu insanı işte fazla bişey beklememek gerek.
-
amatör ligde rakibinin yüzüne tekme atan futbolcu
bana kendi yaşadığım trajikomik bir olayı hatırlatmıştır. öncelikle olayı esefle kınadığımı, yapan kişinin spor hayatının bitirilmesi gerektiğini söyleyeyim. düpe düz şerefsizliktir. ardından kavga çıkmaması ise ilginçtir..
yıl 2002
yer ankara batıkent kent koop stadyumu
maç: pidosan yahyalar 2 - 3 istatistik enstitüsü (son gol dk 85 camino - golden 2 dk sonra çıktım oyundan)
yahyalar demetevlerde bir mahalledir, oyuncuları semt çocuğudur, hafiften belalıdır.. takımda tek sevdiğim arkadaşım sağ bek emre'dir, 2 no'lu formayı giymektedir. çok temiz ve mazlum bir çocuktur, o maçta süper top oynamıştır, 2-1 yenikken biri son golde bana olmak üzere 2 asist yapmış, maçı çevirmemize ön ayak olmuştur. son golden sonra elemanlar delirir, yenilgiyi kaldıramazlar ve sertleşmeye başlarlar. ben uzun saçlı temiz yüzlü 17 yaşında bir veletim, iyi top oynarım, kavga sevmem, ama tersim pistir.
dk 90: emre, kulübelerin ters tarafındaki taç çizgisinde düşürülür. hakem faul verir, elemanın biri emre'nin üstünden ters ters bakar bağırır, bağıran velete kaptanımız müdahale eder, tutarak uzaklaştırmaya çalışır, o da nesi, başka bir çocuk koşarak gelir ve yerdeki emre kalkarken küfür basar itekler ve tekrar yere düşürür, emre yüzünü yere vurur, yerdeyken karın bölgesine bir tekme daha atar.
o ana kadar kontrol etmeye çalıştığım adrenalinim beyin fonksiyonlarımı kilitler, forma numaram belli olmasın diye formamı çıkartıp (şortta no yazmıyordu) sahaya dalarım üstüm çıplak depar halinde yaklaşık 40 m koşup uçan tekmeyi veletin ağzına yapıştırırım. velet yere düşer kalmaz, sonra ne oldu bilmiyorum. hemen emre'nin yanına koşarım, emre kalkmaz, arkama baktığımda gördüğüm şeyle hassiktir der susarım. bizim yedek kulübesi depar, rakip yedek kulübesi depar, taraftarlar da çeşitli emanetlerle sahadaki yerlerini yavaş yavaş almaktalar. kaptan yanıma koşar, kaç der, yok derim beklerim. selçuk ve cem isimli 2 manyak arkadaş başka bir kıvılcım yaratmıştır bile, 2 takım birbirine girer, ben kavganın kalanına hemen hemen hiç müdahale etmem, emreyle olayları merkezinden izleriz, kimse de bize gelip vurmaz nedense. polis ayırana kadar kavga sert bir şekilde devam eder, polis de tekme tokat ayırır.
maç sonrası karşı kulüpten 7, bizim kulüpten 4 kişi 3-5 hafta arası ceza alır, ben hiç ceza almam. akşam kanal a da konu tartışılır (sanırım pidosan ile kanal a arasında bir sponsorluk durumu falan vardı) kavgayı çıkartan kişinin istatistik takımından çıplak ve uzun saçlı biri olduğundan bahsedilir, ama üzerimde sadece siyah şort olduğundan kimse bişey iddia edemez.
olay tamamen gerçektir. türkiye'deki amatör futbol kulüplerinde spor var mıdır yok mudur siz karar verin.. -
ahmet necdet sezer'in hastaneye kaldırılması
hattrick duaları adres şaşırdı sanırım. sen değil güzel adam, sen değil.