pekinde sonbahar9
profili

  • 18 ağustos 2023 t24 beşiktaş jk yazısı

    beşiktaşlıların içeriğine cevap vermek yerine "ozan darıcı kim ya? galatasaray whatsapp grubundan mı çıkmış?" diyerek ad hominem yapmaya çalıştığı yazı. çünkü yazıdaki iddialara küçük bir yanıtları bile yok. tipik beşiktaş işte. ağlar, çamura yatar, rakibine çamur atar, konuyu başka yerlere çekmeye çalışır, ucuz retorik kasar.

  • okan buruk

    resmen devrecilik yapan teknik adam. angelino yerine kazım'ı alması gerekirken dubois'yı alıp takıma gol yedirdi. üstelik kazımcan hazırlık maçlarında da gayet iyiydi. aynı şey morutan yerine tercih edilen yunus akgün yeteneksizi içini de geçerli.

    bugünkü kötü performans direkt okan buruk'a yazar. bugün sınıfta kaldı.

  • rakı iyi bir yemek eşlikçisi değildir

    tabii ki değildir. zaten bu yüzden eski meyhanelerde ana yemek servisi yoktu.

  • burak elmas

    en büyük hatası tek yetkiyi fatih terim gibi kadro mühendisliğinden bir gram bile anlamayan birine vermek olan başkan. bu enkazın altında terim'in imzası varken sanki tek sorumlu kendisiymiş gibi konuşuluyor. kadro mühendisliği açısından bu kadar rezalet kadroyu babam mı kurdu abi? kim kurdu? terim kurdu işte. adam anlamıyor kadro mühendisliğinden, hazır kadro aldığında mahvedene kadar verim alıyor, kendi kurmuşsa zaten geçmiş olsun.

    galatasaray'da iki kere kadro kurdu, ikisi de rezalet.

  • 13 aralık 2021 sivasspor'un maç sonu paylaşımı

    çok ayıp gerçekten. yerde sakat yatan oyuncunun üzerinden hangi duygunu tatmin ediyorsun sen?

    küçük takımlıktan öte, küçük karakter göstergesi.

    edit: silmişler. niye sildiniz ya? karakterinizi gayet güzel sergilemiştiniz.

  • sedat peker

    birçok insanın ince memed gibi karakterlere benzettiği kişi. ya da köroğlu'na, robin hood'a. bu tipler de biliyorsunuz, dağa çıkmış, suça karışarak kanun dışı konumuna itilmiş, sonra da mevcut otorite figürlerine bazı sebeplerle baş kaldırmıştır. sedat peker de kendi kurduğu anlatıda kendini ince memed, köroğlu ya da robin hood gibi bir soylu eşkıya olarak sunuyor. peker olayı bir gerçeklik değil de edebi bir kurgu olsaydı hangi temellere otururdu, kısaca bundan bahsetmek istiyorum.

    eric hobsbawm soylu eşkıya tipinin özelliklerini 9 maddede listeliyor. tırnak içindeki ifadeler birebir olmasa da mealen hobsbawm'a ait:

    1. "soylu eşkıya, yasadışı mesleğine bir suç işleyerek değil, haksızlığın kurbanı olarak ya da otoritelerin suç addettiği, ama halkın suç olarak görmediği bir hareket yüzünden zulüm görerek başlar."

    sedat peker de suç dünyasına girişini devletimiz, milletimiz retoriği üzerinden açıklıyor. mesela atilla peker'le giriştiği, ama gerçekleştiremediği cinayeti o zamanki düşünceleriyle bir suç değil vatani bir görev addediyor, tabii kendi söylediğine göre. yani kendi perspektifinden normal görünen, ama tabii ki gerçekte suç olan bir takım faaliyetlerle başlıyor. ya da o öyle anlatıyor ve bu anlatıyı kurmaya çalışıyor.

    2. "erdemli eşkıya ‘haksızlıkları düzeltir’."

    peker sürekli "ben mesih/mehdi değilim" diyor, ama kendisi sanki o role soyunmuş gibi davranıyor. sürekli iplikleri pazara çıkarmaktan bahsediyor. sürekli yeni videolar, yeni ifşalardan bahsediyor. dalga geçerek de olsa sürekli temiz toplumdan bahsediyor.

    3. "zenginden alıp yoksula verir".

    pkk'lı bile olsa protez bacak yaptırdığını, sürekli camilere yardım ettiğini, sürekli bir yerlere yardım konvoyları gönderdiğini söylüyor. bu imaj onun için çok önemli. meşruiyetini ya da halk desteğini buradan kurmaya çalışıyor.

    4. "kendini savunma ya da haklı yere öç alma dışında hiçbir zaman öldürmez." burada biraz mantarlıyor olabiliriz. burada detaylara girmiyorum :) zaten çok bir şey de bilmiyorum.

    5. "eğer yaşarsa onurlu bir vatandaş ve topluluk üyesi olarak halkına geri döner. aslında topluluğu hiç terk etmez."

    peker'in şu an yaptığı şey meşrulaşma çabası. zaten siyasilerle verdiği poz da, düzenlediği mitingler de, görkemli açılışlarındaki ünlüler de aynı amaca hizmet etmek için. topluluğuna tekrar onurlu bir vatandaş olarak katılabilmek. o yüzden sık sık sicilinin temiz olduğunu vurguluyor. o yüzden anlattığı şeylerin yalan ya da yanlış olmamasına dikkat ediyor ya da verdiği bilgileri çarpıtmaktan kaçınıyor. çünkü yalanı yakalanırsa yaratmaya çalıştığı imaj, kurmaya çalıştığı hikâye çöker.

    6. "halkı ona hayranlık besler, yardım eder ve destek verir."

    adam bir gün ortadan kayboldu, herkesin ne kadar endişelendiğini gördük. can dündar bile "bir gün sedat peker'in can güvenliğinden endişe edeceğim aklıma gelmezdi." dedi. tüm bunların ötesinde bazı gazeteciler kendisine bilgi aktaran resmi görevli insanların olduğunu da iddia ediyor.

    7. "topluluğun hiçbir saygın üyesi ona karşı otoriteyle işbirliği yapmayacağına göre ancak ve her zaman ihanet yüzünden ölür."

    yarattığı mitte hep kendince "ihanetleri" ifşalıyor. zaten videolara başlama sebebi de ihanete uğramış olma fikri.

    8. "en azından teoride, görülmez ve kurşun işlemez."

    aslında net bir şekilde ortada, nerede olduğu da belli, ama interpol'den kırmızı bülten bile çıkarılamadı. "neden?" diye sormuyorum.

    9. "adaletin kaynağı olan kral ya da imparatorun değil, yerel kibar takımının, memurların ya da diğer baskı uygulayıcılarının düşmanıdır.”

    daha sonra değişir mi bilmiyorum, ama sürekli olan "tayyip abi" vurgusu mesela tam olarak bu. sürekli devlet ya da turan vurgusu da bu. kendini dokunulmaz, kurgusal bir varlıkla meşrulaştırma çabası. kral gibi somut bir gerçeklik olmazsa soyut bir gerçekliğe bağlılığını açıklayacaktır muhtemelen. ki bunu da yapıyor. hz. ali, turan, adını andığı yazarlar, şairler, alıntıladığı film replikleri...

    şimdi bu dokuz maddeyi ince memed, köroğlu ya da robin hood'a uyarlayın. ufkunuz iki katına çıkmaz muhtemelen ama en azından küçük ufkî kıpırdanmalar olur halk bilimi ve edebiyat adına.

    peker'in tabii bu maddelere uymaya çalıştığını ya da ince memed vs. gibi eşkıya tiplerini referans aldığını iddia etmiyorum. zaten böyle bir şey saçma olur, ama tam geleneksel anlatı tipi gibi bir tip var karşımızda. halk bilimciler elbet bunu da inceleyecektir. peker'in siyasi tarihte nasıl anılacağınıysa gerçekten çok merak ediyorum.

    edit: burada peker'i herhangi bir şekilde övmüyorum. sadece peker'in kendi anlatısını kurmaya çalıştığı temeller bana halk anlatılarındaki bazı karakterleri hatırlattı, bunun için paylaşmak istedim.

  • mansur yavaş vs ekrem imamoğlu

    rte'ye karşı imamoğlu karadeniz'in en az yarısını alır. kürt oylarının da ezici bir çoğunluğu imamoğlu'na gider.

    mansur yavaş'ın karadenizlilerde ve kürtlerde şansının çok yüksek olduğunu düşünmüyorum. ayrıca türkiye'nin en büyük şehri olan istanbul'da da imamoğlu, yavaş'tan çok daha popüler.

    ayrıca seçim sath-ı mahallinde imamoğlu'nun on kaplan gücünde olduğu çok açık.

    hizmet konusunda da imamoğlu ekibini kurduktan sonra epey hızlandı. akp'nin yıllardır çözmeyi aklına bile getirmediği sorunlara bir bir neşter vuruyor. türkiye cumhuriyeti'nin kredi bulamadığı küresel piyasada istanbul belediyesi düşük faizle kredi bulabilecek güvene sahip.

    bence ibre açık ara imamoğlu'ndan yana. trollerin telaşından da belli zaten.

  • galatasaray

    taraftarını anlamadığım takım.

    son otuz yılda rakiplerini açıkça ezmişsin, avrupa'da bi yarı final, iki kupa yapmışsın. şampiyonluk sayın hepsinden fazla. kupa desen gırla... fakat sen salak salak konuşan diğer takımın bazı taraftarlarına cevap vermekle yoruyorsun kendi. değmez. sen her sene beşinci olsan sanıyor musun saldıracaklar?

    bu kadar tepki ölü sezonlarında bile iki yılda beş kupa almaya. başka bir şeye değil. çekemeyen çekemesin. bize ne.

  • ayasofya

    içinde namaz kılmanın kime, neye, nasıl bir faydası olacağını merak ettiğim kilise. ulan adamlar kilise yapmış, üzerine konup içindeki bütün mozaikleri vandalistçe kapatıyorsun, sonra da mağdura yatıyorsun. bu kadar barbarlık olmaz.

    sanki yer yüzündeki bütün camiler silindi, bir ayasofya kaldı.

    buranın camiye çevirilme isteğinin tek sebebi batıya, hıristiyan dünyasına karşı olan eziklik. burada namaz kılıp "çocuğu koyduk mu!" diyeceksiniz en fazla. fakir avuntusu. islamcılarnı içinde taşıdığı sonsuz ezikliğin bir başka dışa vurumu. ramazanda alkol içenlere, yemek yiyenlere saldıranların, sivas'taki oteli yakanların ortak yani. hep bu.

    sen inanıyorsun, alkol içmiyorsun, kendine dünya kadar sınır koyuyorsun, bu sıcakta baş örtüsüyle su içmeden yaşıyorsun, bunlar yüzünden kendini zorluyorsun. öfkeli ve mutsuzsun. ezikliğini senin gibi olmayanlardan çıkarmaya çalışıyorsun. ben bu kuralların hiçbirini tanımıyorum ve mutluyum. olay bu.

    son kaç yüzyıldır müslümanların ürettikleri hiçbir şey yok dünyada. yıkımdan, terörden başka bir şeyle anılmıyor müslümanlık dünyada. neden acaba? islamcılar bunu kendilerine gerçekten soruyorlar mı? "onlar müslüman değil"den öte bir yanıtları var mı?