fakülteyi bitiren, atanamayan, mem’e başvurup vekil öğretmenlik yapmaya başlayan genç ve tedirgin bir öğretmen adayı, adana-karataş yolu, tuzla köyü, tuzla köyü ilkokulu, her sabah ve öğleden sonra yol çekmekten bıkıp il tarım müdürlüğü lojmanında konaklama, bomboş kocaman bir lojman, soğuk koş günleri, ihlas elektrikli soba, tahta bir sedir, üzerinde minder, kat kat battaniyeler, piknik tüpü, bir tane tava, yaklaşan askerlik dönemi, yaşanan erteletme kaygısı, erteletememe, askere zorunlu olarak gidiş, askerlik dönüşü derin bir işsizlik.
yersiz yurtsuz4 profili
-
candan erçetin denince akla gelenler
-
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
yıllardır hepimizin önce dinlediği, sonra da okuduğu masalların aslında göründüğü kadar masum olmadığı, alt metinlerinde binbir türlü hinlik ve şiddet barındırdığı gerçeği.
hem işim gereği, hem de merakımdan, çocuk edebiyatıyla fazlasıyla içli dışlı bir insanım. okuduklarımdan ve işi bilen kişilerden (bkz: necdet neydim) (bkz: melek özlem sezer) dinlediklerimden az buçuk öğrendiklerimi paylaşayım okur yazar arkadaşlarımla. yazının şekli şemali nasıl olsun diye çok düşündüm ama o kadar çok parametre var ki içinden çıkamadım. ben de gelişigüzel yazmaya karar verdim. maksat paylaşmak ne de olsa. (yazdığım bilgilere sözlükte başka başlıklarda da değinilmiş olabilir, benzer ya da aynı bilgilerle karşılaşacak olursanız kusura bakmayın lütfen.)
* öncelikle klasik olarak sunulan masalların tamamı iktidara hizmet eden ideolojik bir altyapı barındırır. tam tersi unsurlar barındıran, yani iktidarı sorgulayan masallar da yok değil, var elbette ama iktidarın gücüne güç katmayı, halkın ise itaat etmesini sağlayan masalların daha çok okunması, yayılması sağlanmıştır.
* birçok masalın ana metinleri aslında bambaşka. bu metinler zaman içinde grimm kardeşler ve disney'in girişimleriyle değiştirilmiş, şimdiki hallerini almışlar. pamuk prenses masalının ana metninde prensesi öperek uyandırma yerine tecavüz var örneğin. prens, prenses olarak nitelenen kıza tecavüz ediyor. aynı durum kırmızı başlıklı kız için de geçerli. masalın ana kahramanı olan kırmızı başlıklı kız da hayat kadınıdır, kurt olarak sembolize edilen kahraman ise ana metinde kurt adamdır ve kızla ilişkiye girmek istemektedir. bu masaldan yola çıkarak bir bilgi daha vereyim. masallarda sürekli vurgulanan kırmızı renk, cinselliği, tutkuyu ve bekareti sembolize eder. hadi bu da bonus olsun: kırmızı başlıklı kız masalı en az 2600 yaşındadır ve dünya genelinde 35 farklı versiyonu vardır. bu 35 farklı versiyonun tamamı, 2600 yıl önceki asıl öyküden türetilmiştir.
* okuduğumuz ve okuttuğumuz masallar aslında bir sürü alt metin barındırır. az sonra birkaç örnekle değineceğim alt metinlerin, bu masalları okuyan çocukların benliğinde tam olarak nereye yerleştikleri ya da onların zihinsel süreçlerini ne derece etkilediği/etkileyeceği tam bir muamma. yani demem o ki, söz konusu masalların gizli mesajları, çocukları etkilemiyor/etkilememiş olabilir. ama bu durum, aşk, ölüm, bağlılık, sadakat, özlem gibi yüzlerce kavramı, karşılaştığı örnekler ve metinler aracılığıyla oluşturan, şekillendiren çocukların, bu masallardan hiç etkilenmeyeceği anlamına da gelmez. masalların az önce değindiğim ana metinlerini görmezden gelelim, şu anki dönüşüme uğramış (daha doğrusu manipüle edilmiş) halleriyle değerlendirelim.
* örneğin pamuk prenses'te, prensin prensesi öperek uyandırması ritüelinde, bir kadının isteği dışında öpülmesi, bir anlamda taciz edilmesi ve bunun da ötesinde bir ölünün öpülmesi ve bu öpücüğün onu diriltmesi söz konusudur. prensin bu öpücüğünün altında da prensese duyduğu sevgi yatmaz, kızın güzel olması yatar. kızın içinde yattığı camdan tabut bekaretin korunmasının ve güzelliğin teşhirinin bir sembolüdür. aynı zamanda görüp dokunamamanın bir ifadesidir. ve masal, prensesi bir prense öptürerek sınıf düzenini de korumuş olur. (pamuk prenses'in ısırdığı elma da cinselliğin rengi olan kırmızıdır.) bu masalın en kötü yanlarından birisi de olumsuz koşullarla mücadele etmeyi yok sayması, okuyucuyu dışarıdan gelen kurtuluşa inandırmasıdır.
* diğer örnek de hansel ve gretel. en iğrenç, en mide bulandırıcı ve travmatik olan masallardan biridir bu. barındırdığı unsurlara bir bakalım: bir ailenin yiyeceklerini çocuklarıyla paylaşmak istememesi, çocukların öz babaları tarafından ölümcül koşullara terk edilmesi, dahası bunu eşi öldükten sonra evlendiği kadın istedi diye yapması (bkz: cinselliği tercih etmek), tavuk kemiğiyle insan parmağını ayırt edemeyecek aptallıkta bir cadı ve elbette yamyamlık içermesi, çocukların cadının altınlarını çalması (bkz: hırsızlık), babanın da çocukları ellerinde altınlarla görünce timsah gözyaşları eşliğinde kabul etmesi. çocuklardan birinin cadıyı yakarak öldürmesine (bkz: çocuğun cinayet işlemesi) ise değinme gereği bile duymuyorum. huzur vermesi, olumlu düşünceler uyandırması gereken bir metin bu! (bkz: ironiye gel) (metnin aslı, orta çağda yaşanan açlık ve kıtlık sebebiyle ailelerin çocuklarını ormana terk etmesi gerçeğine dayanıyor. ama masaldaki durumun bir zamanlar yaşanmış olması, bizim çocuklarımıza bu masalı okumamızı/okutmamızı gerektirmiyor. benim derdim de bu zaten.)
* toplumsal cinsiyet rollerine olan katkısına(!) da değinmek istiyorum az da olsa:
- örneğin erkeği kahraman, kadını mağdur yapar. bu tarzıyla da kadını edilgen bir konuma sürüklemiş olur. kadın, erkek kahraman tarafından kurtarılmayı bekler, böylece erkeği kadın için, kollarında güvende hissedeceği, hayranlık duyacağı bir iktidar haline getirir.
- masalların sonunda tüm ödülleri yukarıda sözünü ettiğim bağımlı kadın tipleri alır. bağımsız kadınları ise büyücü, cadı, peri yaparak ötekileştirir. bu kadın tipleri ise ya cinsellikle ilgilenmezler ya da cinselliklerini masalın kahramanını (yani erkeği) mahvetmek için kullanırlar.
- erkek ise ancak bir kahramansa değer görür. başarıya ulaştığında da ödülü ya kadındır ya da statüdür (iktidarının perçinlenmesi). masaldaki kahraman bir kadın ise, genellikle erkek kılığında karşımıza çıkar. başarıya ulaştıktan sonra da toplumun beklentisi yönünde standart bir kadın tipine dönüşür.
- prensesi bir prense öptürerek sınıf düzenine katkıda bulunur. ölüyken dirilen prenses de, iradesi dışında maruz kaldığı bu duruma tepki göstermez, tam tersine kendisini öpen adama aşık olur. aşık olmasının nedeni de öpen kişinin prens olmasıdır, yani statüsüdür. (masalların ana metinlerinde öpücük yerine tecavüz eylemi olduğunu hatırlayınca bu durum daha da vahim bir hal alıyor. )
- kendini kanıtlamak üzere evden ayrılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan erkeği kahraman yapar. savaşması gereken karakterler de genellikle kötü olmasıyla bilinen cadı, kraliçe, üvey anne gibi güç sahibi bağımsız kadınlardır.
- evden ayrılan kızların ayrılmaları ise kendi iradeleri dışında gerekçelendirilir. kovulmamış olsa, işkence gördüğü, acı çektiği yeri yuva belleyip orada yaşamaya devam edecektir. bu kadar basiretsizdir, iradesizdir masallarda kızlar.
- masallarda oynatılan oyunlar da toplumsal cinsiyet rolleri içerir. kız çocuklar evcilik oynarken erkek çocuklar kılıçla oynayıp maceraya atılacakları zamanı beklerler. masallar kızlara kal, erkeklere git der.
- benzer şekilde, kızlar ev işlerine yardım ederlerken, erkekler parasal açıdan destek olurlar.
- üvey anne karakterini, erkeği hile yaparak etkisi altına alan kişi olarak lanse eder ve doğurmasına izin vermez. böylece çocuğun zihninde üvey anne karakterini doğrudan kötü olarak kodlar.
- evliliği her derde deva olarak gösterir. yoksulluk biter, güzellik gelir, düşmanlar hak ettiğini bulur.
(bkz: masallar ve toplumsal cinsiyet)
* çocukları için nitelikli kitaplar seçmek isteyen anne babalara naçizane birkaç tavsiyede bulunayım:
- öncelikle didaktik metinlerden kesinlikle uzak durun. bir metin çocuğa "böyle davran, bu iyi; hayır bunu yapma, bu kötü" diyorsa o metin kötüdür. (bu konu tartışmaya kapalıdır.)
- kitaptaki kahramanların, yer ve zaman kavramlarının net olmasına özen gösterin. "bir zamanlar ülkenin birinde bir padişah/kral yaşarmış" benzeri başlangıçları olan kitaplardan koşarak kaçın.
- yayın evi ve yazar seçin. örneğin asa lind'in, julia donaldson'ın kitaplarını gözünüz kapalı alabilirsiniz. (hangi yayın evi olursa olsun kitaplarını alırken okuyun mutlaka. örneğin günışığı'nı tavsiye ederim, gerçekten de çok iyi bir yayın evidir ama taşi ve baba yaga gibi yamyamlık unsurları barındıran bir kitabı var günışığı'nın. ne olursa olsun dikkat diyorum.)
- kitap alırken, içeriğine, yazı fontuna ve çizimlerine mutlaka göz atın.
- mümkünse kitap almaya çocuğunuzla birlikte gidin.
- kitabı mümkünse çocuğunuzdan önce siz okuyun.
- bir dolap kitap gibi sitelerden kitap araştırın, hatta bunu çocuğunuzla birlikte yaparsanız tadından yenmez.
- hansel ve gretel ya da pamuk prenses gibi metinleri içinde geçen kavramları ve durumları sorgulatmak için kullanabilirsiniz. (bir baba çocuklarını ormana terk edebilir mi, bir kurt babaannenin kılığına girse sen fark etmez misin gibi...)
- son olarak da evinizden, kitaplığınızdan kumkurdu'nu eksik etmeyin. çünkü ölüm, yaşam, evren, aşk, özgürlük gibi kavramları çocuklara onun kadar iyi anlatan bir kitap henüz yazılmadı. (bkz: daha iyisi yazılana kadar en iyisi o) (vardır belki ama benim okuduklarım arasında en iyisi şimdilik kumkurdu.)
bir de:
(bkz: vladimir propp) (bkz: masalın biçimbilimi)
(bkz: melek özlem sezer) (bkz: masallar ve toplumsal cinsiyet)
(bkz: necdet neydim) -
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
imparator ipek böceği (bkz: attacus edwardsii) denilen bir tür ipek böceğinin, türünü devam ettirebilmek için, kendinden çok daha gelişmiş canlılara taş çıkartan bir yol izlemesi. şöyle ki:
bu tırtıl kelebek olmak üzere kendine bir koza örer, gizlenmek için de yaprak kullanır. fakat yeşil taze bir yaprak onun işini görmez, zira hem renk hem de biçim olarak onu gizlemekten çok uzaktır. tırtıla onu görünmez kılacak bir yaprak gerekmektedir.
tırtıl buna şöyle bir çözüm bulur: yaprağı kökünden ısırır. ısırılan yaprak kurumaya ve içe doğru kıvrılmaya başlar. kuruyan, kıvrılan ve renk olarak da kıvama gelen kuru bir yaprak onu kusursuz bir şekilde gizleyebilir.
şimdi diyeceksiniz ki kuruyan yaprağın sapı yaprağı dalda tutamaz, bir de üstüne tırtılın ağırlığı eklenirse yaprak düşer. haklısınız ama tırtıl onu da düşünür. ısırmadan önce yaprağı dala ipeğini kullanarak sabitler.
sonra tırtıl başka bir şeyi fark eder. bir sürü yeşil yaprak arasındaki bir adet kuru yaprak onu avlamak için cirit atan kuşlar tarafından kesin fark edilecektir. sonra diğer kuşlar da bu bilgiye vakıf olacaklardır. yakın gelecekte kendi yaşamı, uzak gelecekte de türünün yaşamı tehdit altında kalacaktır.
tırtıl kardeş çözümü bulur. içinde saklanmayı düşündüğü yaprağın civarındaki 5-6 yaprağı daha ağaca bağlar ve ısırır. böylece birbirine yakın 10 tane kadar boru şeklinde yaprak olur.
böylece iki ihtimalli bir duruma ortam hazırlar:
* kuşun biri kuru yaprakları görür, gelip birini gagalar boş, ikincisini gagalar boş. "lan boşuna yoruldum buraya kadar" deyip gider. böylece hem yapraklardan birinin içinde bulunan tırtıl yaşamına devam eder, hem de kuşta "yeşil yapraklar arasındaki kuru yapraklarda leziz tırtıllar olabilir" bilgisi oluşmayacağı için tırtıl türünün yaşamı devam edebilir.
* kuşlardan birisi kuru yaprakları fark edip içinde tırtıl olan yaprağı gagalar ve tırtılı yer, fakat diğer yaprakları gagaladığında içlerinin boş olduğunu görür. böylece o kuşta "yeşil yapraklar arasındaki kuru yapraklarda leziz tırtıllar olabilir" bilgisi yine oluşmaz, dolayısıyla o kuşun arkadaşlarında da oluşmaz. tırtıl böylece kendini feda eder, ama türünün devamını sağlamış olur. (bkz: büyük resim)
kaynak: dinozorların sessiz gecesi
not: aradım taradım, bununla ilgili bir bilgi göremedim sözlükte. varsa da eğer, yine de dursun bu yazı burada, n'aapalım. -
metro turizm
ozan gülhan şöyle bir şey yazmış:
"zamanında metro turizm'in müdürlerinden birisi kıdem tazminatı davası açmak için yanımıza gelmişti. ardından müvekkili görüşme için metrocity'ye çağırdılar. gitmemesi konusunda kendisini uyardık. tahminen avukatlık ücretini kaçırmamak için böyle bir uyarıda bulunduğumuzu düşünmüş olacak ki bizi dinlemedi. görüşmede şirketin sahibi galip öztürk'ün önünde kafasına silah dayayıp kıdem tazminatının iki katı kadarlık bir senet imzalattılar kendisine. sonra utanmadan senedi bir de icraya koyup adamcağızın parasını aldılar. galip öztürk'ü şikayet ettik tabii. savcımız, "koca galip öztürk öyle şey yapar mı avukat bey allasen" deyip takipsizlik verdi. itiraz ettik ama sonuç değişmedi. birkaç sene sonra galip öztürk, başka bir dosya kapsamında adam öldürmeye azmettirme suçundan tutuklandı. epey de tutuklu kaldı. ancak yargılama sonunda beraat etti. nasıl mı? akp mitinglerine ücretsiz yolcu taşıma ve akp'lileri işe alma karşılığında. işte okuyacağınız bu hikayedeki sapık, tahminen işe alınan o vatandaşlardan birisi. bu sapık, hırsız, katil adamlara para kazandırmayın!.."