güzeeellll
şimdi
her şeylere ama her şeylere atfettiğin değerlere bakma zamanı.
sana özel hissettiren ne var ise
hepsine.
bu çalışma programının adı
"fenafillaha doğru"
"ilim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmez isen
ya nice okumaktır "
-yunus-
rezzanzeren6 profili
-
sıradan biri olduğunu fark etmek
-
ido 2 aylık üşüyordu erdoğan bizi kurtardı
hadi bu kafasına keleş mermisi yedi.
geri kalan yalaka takımı nereden ne yedi?
ayrıca bayım bikaç dostunu az besleyeydin de çocuğunu ısıtaydın.
sik keyfini azaltabilsen ülkenin yarısındaki üşüyen donan ölen bebeler ısınırdı hayatta kalırdı yaşardı.
malamat olmuşsun zaten uzatmayayım ben. -
prezervatif hap ve spirale rağmen doğan bebek
"ne yaparsan yap göklerden gelen bir karar vardır"
-
sevgiliye en güzel hitap şekli
bazen adımı söylediğinde bin tane çıkıyor ağzından, her birinde kelebekler kanatlar kurdeleler renkler çiçekler... odayı dolduruyor adım. bir isme onca his nasıl sığıyor bilmiyorum, yoksa sen beni seviyor musun diyorum adama, oradan bakınca öyle mi göründü gözüne diyor, bazen diyorum, haha kadına bak bazen dedi ya diyor, sonra yine adımı söylüyor , bak gene yaptı bir söyledi bin çıktı, evin her yerinde adım var!
-
uzun süreli ilişkinin sırrı
uzun süreden kastın ne arkadaşım üç ay mı?
nasıl da güldüm.
uzun'dan kasıt ne?
1 yıl mı?
çok tatlıymış.
babaannem ve dedem 78 sene evli kaldılar, lan 78 sene ortalama insan ömrünün üzerinde bu ülkede. babaannem dedeme hacci (hacı) derdi dedem babaanneme sonuna hanım ekleyerek ismini söylerdi.
düşkündüler birbirlerine, biri diğeri olmadan yatağa gidip uyumazdı mesela. öğle uykusu uyurlardı -çok tuhaf gelirdi bana yaşlı insanların öğle istirahati- birlikte, gece 22:00 dedin mi yatağa giderlerdi, babaannem hacci olmadan bir başkasının evinde tek başına kalmadı mesela hiç!
sabah ezanıyla uyanırlardı tarla çapa filan yoktu hayatlarında bildiğin kentli yaşam. babaannem büyüktü dedemden, dedem doğduğu zaman babaanneme demişler ki; "kocan geldi" dedem 14 yaşında babaannem 21 yaşındaymış evlendirildiklerinde (amca çocuğu bunlar). dedem derdi ki "ben ne öğrendiysem senin babaannenden öğrendim rezzan, olacaksan babaannen gibi kadın ol" anlatır sıralardı karısının meziyetlerini, koskoca aileyi nasıl çekip çevirdiğini (bahsettiğimiz minimum nüfusu 40 kişi olan bir konak) şanslı bir adamım ben diye bitirirdi bu güzellik benim karım! babaannem ise hacci, hacci diye etrafında dönerdi dedemin, babaannem 99 yaşında vefat ettiğinde hacci nasıl kapaklanıp ağladı üstüne görmeliydiniz dedem ağlamayan bir adam değildi ama hiç öyle görmemiştim sonrasında da görmedim zaten. 13 sene daha yaşadı hacci(bu öğle uykuları yaşamı mı uzatıyor nedir?)
definden sonra ilk işi çift kişilik yatağı kaldırıp atmak oldu ve ölene dek hep tek kişilik yatağında uyudu.
bilmiyorum ben uzun ilişkinin sırrı ne? belki diğerini kendin kadar sevmek ve kendine geçtiğin tüm kıyakları ona da geçmeyi başarabilmek. -
çocuğunun duvarı boyamasına izin veren anne
ben izin verdim,
duvar benim çocuk benim dedim soranlara da
iş temizlemeye gelince ellerine verdim bezi sildiler.
(tabii ki başaramadılar onlara aferin güzel temizlemişsin dedim, ben onlar uyurken temizledim duvarları)
bir keresinde bu ikisi faaliyet masasını ve sandalyelerini pastel boya ve gazlı boya ile sürrealist çalışmışlardı.
güzel olmuş ama biriniz söyleyebilir misiniz şimdi bu masada nasıl çalışacağız!
böyle önlerine baktılar; mahzun! biri beş yaşında biri iki!
sildik masayı sandalyeleri üçümüz... birileri vardı evde beni üvey anne olmakla suçladılar çocuklara masayı sildirdiğim için.
yaşları kaçtı anımsamıyorum bıraktılar duvara bir şeyler karalamayı.
küçük oğlum arada sırada duvarlara notlar yazıyor hala,
adamın not yazma huyu var arada duvar da o notlardan nasibini alıyor;
geçen yaz odaya bir girdim; el yazısı kurşun kalemle ;
bu duvarın boyanması gerek rengini hiç sevmiyorum! yazmış!
altına ben de yazdım "ne renk olsun istiyorsun"
altına yazmış
renkleri görmem gerek!
yazı hala duruyor.