Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 4 nisan 2017 idlib'de kimyasal saldırı yapılması

    olay çok basit analiz edelim.

    dün trump, esad ile anlaşmak zorundayız diye açıklama yaptı. böylece amerika, esad ile uğraşmayacağını deklare etti. rusya'nın suriye'deki hakimiyeti pekişti, esad'ın devrilme olasılığı kalmadı. eh peki bu koşullarda esad niye kimyasal silah kullansın ? akıllıca geliyor mu ? kimyasal silah bir insanlık suçu esad zaten kazandığı savaşı niye böyle ucuz bir şekilde harcasın ?

    diğer taraftan gelelim idlib'e. idlib başlığında da belirttim selefi cihatçıların kontrolünde ve bu gruplar ikiye ayrıldılar tahrar-ül şam ve ahrar-ül şam olmak üzere. birbirlerini tekfir edip, birbirlerinin kafasını kesmeye ve birbirlerinin eşlerini cariye almaya başladılar. kontrolden tamamen çıktılar.

    dün rusya'ya metro saldırı olduktan sonra elbette rusya'nın ilk hedefi idlib olacak bunu gayet biliyorlar.

    ne yaptılar ? khan shaykun'a kimyasal saldırı. tolga tanış'ın yazısı var bununla alakalı bilin istedim diye cihatçı gruplara sarin gazı hammadesi satışı buda tahrar'ül şam ve ahrar'ül şam'a giden sarin gazının türkiye'de yakalanması ile ilgili haber

    neden peki başlığı açanlar sahtekarlık yapıyor ? düşünün ve çözümünü bulun. küçücük sabiler sarin gazı ile katlediliyor ama dertleri çocuklar değil islamcı cihatçı arkadaşları.

    (bkz: #64896944) burada başlığı açan arkadaş el nusra'yı müdafaa ederken görüyoruz.

    adana'da yakalanan sarin gazı el nusra'ya aitti, burada yer alan saldırı da el nusra bağlantılı.

    sizce tesadüf mü ?

    hiç sanmıyorum.

    çünkü islamcılar için çocukların ölü bedenleri mühim değil davaları için milyonlarca kişi ölse umurlarında değil.

    dehşetli bir inanç içerisindeler.

  • 2. 13 yakışıklı türk doktor

    salih tümtaş'ın norveç tundralarında viking metal icra etmek için başladığı yaşantısına kütahya evliya çelebi eğitim ve araştırma hastanesi acilinde serum bağlayarak devam ettiğini gözlemlediğimiz liste.

  • 3. survivor 2017

    serhat'ın eşi olsam, serhat potayı her girdiğinde sms e yüklenirim ki evden olabildiğince uzak dursun. evde bir bahar havası esmiyorsa şaşarım.

  • 4. şato sahibi olunsa yapılacak ilk şey

    kullanmadığım odalardaki kaloriferleri kapattırmak.

  • 5. bim'de çıkan kavgada kıçını açan kadın

    kadın 'amımı çek amımııı' diye bağırıyor. kasiyer kızımız da 'bekleyin hanfendi ilgileneceğim sizinle' diyor. ne hanfendisi lan manyak, kadın götünü açtı.

  • 6. trafikte en temkinli yaklaşılması gereken araçlar

    içinde 3- 4 gencin bulunduğu şahin ve doğanlardan allah'a sığınırım.

  • 7. süper ligin daha kaliteli olması için tavsiye

    ahmet çakar ve erman toroğlu'nu bi şekilde uçurum kenarına götürüp '' a bak aşağıda ne var '' demek.

  • 8. the walking dead

    --- spoiler ---

    berbat bir bölümle sezon finali yapan dizi. sasha'nın öleceğini zaten önceki bölümde öğrendik, final bölümünde ise hiçbir halt olmadı deyim yerindeyse. aksiyon vardı deniyor da aşiret düğünü gibi mermi sıkıldı koca bölümde o kadar. lan insan en azından tırto yan karakterlerden birini öldürür be. koca bölümün özeti bence şu videoda saklı.

    https://streamable.com/9txd0
    --- spoiler ---

  • 9. 27 yaşına girmek

    insanların neden bu yaşta bunalıma girdiğini anlamaktır. 30'a 3 kalmıştır. ilk defa yaşlanma fikrinin zihne yer ettiği yaştır. yüzdeki çizgiler başkası fark etmese bile aynada hafiften fark edilmeye başlanır. insanın içine bir yaşlanma veya yaşlanmış olanları kaybetme korkusu oturur. gençliğin uçarılığına veda yaşıdır 27. arkadaşlar evlenir, eski dostluklar donuk ve seyrek sohbetlere bırakır kendini. gelecek endişeleri artar. yalnızlık ve yalnızlık korkusu belirginleşir. var olma sebebi ilk defa bu kadar yoğun sorgulanmaya başlar, ilk defa "bir işe yaramalıyım" hissi insanın içinde lafta değil, gerçek anlamda yer eder. aslında 30'a ve sonrasına hazırlık yaşıdır 27. tahminimce ne öncesinde ne de sonrasında bu kadar sarsmaz bu duygular insanı. tam 27'de vurur. gariptir. ama geçecektir.

  • 10. kemal sunal'ın en güzel filmi

    tam tosun paşa diyecem aklıma çöpçüler kralı geliyor, süt kardeşler demeye kalkıyorum kibar feyzo'ya haksızlık etmiş gibi oluyorum. daha bunun sakar şakir'i tokatçı'sı var.. yok arkadaş seçilmiyor. benim gibi kararsız insanları gece gece çileden çıkartabilecek bir soru.

  • 11. motorda kask arabada emniyet kemeri takan erkek

    'uzun ömürlüdür'

    edit: entry'nin ilk hali
    değiştirileceğini ya da silineceğini bildiğim için caps almıştım.

  • 12. ahmet hakan

    yukarıda yazdım ama hırsımı alamadım bu hariften. bu adam var ya adam falan değil, etik nedir ? ahlak nedir ? birinin buna öğretmesi lazım ama bu saatten sonra da zor.
    programı baştan sona izledim.

    şimdi şöyle diyor bu zat,
    yeaaaa öyle şey mi olur ? neden yapsın ? yapmaz öyle birşey.
    ulan varsayım üzerine devlet yönetimi mi olur ?

  • 13. bayrampaşa'da hayırcılara saldıran çomarlar

    göt korkularının ne raddeye geldiğinin en açık göstergesidir...

    önceki seçimlerde böyle olaylar nadiren görülürdü çünkü kazanmaya kesin gözüyle bakıyorlardı... bu kez hayvan terli..

    dipnot: açık ara yenilgiye uğrayacak olan ezik ve çomar sürüsü eylemi... sonra çomar deyince ötekileştiriyor ve hakaret ediyor oluyoruz amk...

    en dipnot: ayrıca çok çirkinler lan...

  • 14. alparslan türkeş

    oğlu tuğrul türkeş; babasının darbeyle indirdiği ve vatana ihanetle yargılanıp asılmasına sebep olduğu adnan menderes'i "demokrasi şehidi" olarak anan partinin kurduğu hükümetin başbakan yardımcılığını yapmak için babasının partisinden ihracı göze almıştır.

    kurduğu partinin bugünkü başkanı devlet bahçeli; partinin kurucusunun oğlu tuğrul türkeş'i başbakan yardımcısı olmak karşılığında ülkücülüğe ihanet etmekle suçlamış ve partiden ihracını sağlamış ancak tuğrul türkeş'in "kıvrak" hareketinin üzerinden 1.5 yıl geçmeden partisini bir bütün olarak, tuğrul türkeş'in de altında bir pozisyonda iktidar partisine transfer etmiştir.

    göz bebeği ülkü ocaklarına mensup gençler; iktidar partisinin milletvekillerini kurt selamı ile hazırolda karşılarken, partinin kurucu başkanının hayatta iken sahip olduğu fikirleri savunan milletvekillerinin toplantılarını basıp terörize etmektedir.

    diğer oğlu ahmet kutalmış türkeş; iktidar partisinin geçmiş dönem milletvekilliğini yapmış, daha sonra bu partiden ayrılmış, kendisi ayrıldıktan sonra bu partiye geçen abisi tuğrul türkeş'i sert şekilde eleştirmiş ve bu eleştirisini babası alparslan türkeş'in partisinin başkanı devlet bahçeli de desteklemiştir.

  • 15. çomar-free illerimiz

    yoktur...

    çomar oranı düşük iller vardır.

  • 16. güneş uzayı neden aydınlatmaz

    çünkü allah çok yazmasın diye uzay boşluğunda elektrikleri kapatır.

    istese tüm uzayı las vegas'a çevirirdi ama tasarrufa parmak basmak istemiştir. şüphesiz bunda düşünen insanlar için, dersler ve ibretler vardır.

  • 17. stop ettirmeye istop ettirmek diyen tip

    durdurmaya stop etmek diyen tipten farki yoktur. varsa da az vardir.

  • 18. sevgiliye en güzel hitap şekli

    bazen adımı söylediğinde bin tane çıkıyor ağzından, her birinde kelebekler kanatlar kurdeleler renkler çiçekler... odayı dolduruyor adım. bir isme onca his nasıl sığıyor bilmiyorum, yoksa sen beni seviyor musun diyorum adama, oradan bakınca öyle mi göründü gözüne diyor, bazen diyorum, haha kadına bak bazen dedi ya diyor, sonra yine adımı söylüyor , bak gene yaptı bir söyledi bin çıktı, evin her yerinde adım var!

  • 19. 22 mart 2017 sahibinden.com'da dolandırılmak

    biz emniyetten arıyoruz, paranızın teröristlerle alakası kuruldu, hemen tüm paranızı bir çöp kovasına koyun, biz temizleyip geri vereceğiz denilerek kandırılan insanların haberlerini okudukça, "millet ne enayi, hiç mi şüphelenmedin? tanımadığın bir adam söyledi diye tüm mal varlığını çöp kovasına niye koyarsın? sonra da param gitti diye ağlıyorlar." diye geçirirdim içimden.

    evet, ben de, o uyanık geçinen, yıllardır alışverişlerinde sanal kart kullanan, internetten yüzlerce defa alışveriş yapmış, bu tarz dolandırıcılık haberlerini sıkça duyan ve bu durumdan haberdar olan ben; görmediğim bir adama, görmediğim bir evi kiralamak için 1450 tl depozito verdim. şimdi "ahaha salağa bak, haketmişsin" şeklindeki düşüncelerinizi bir kenara koyun, olayı anlatıyorum...

    ara ara evlerin fiyatları neymiş diye sahibinden.com'daki ilanlara göz gezdiririm. üç aşağı beş yukarı piyasa rayici hakkında bir fikrim olur. şu an kaldığım evin depreme dayanıklı olmadığını düşündüğüm için, en azından deprem yönetmeliğinden sonra yapılmış bir ev arayışına girdim. çok ciddi bir niyetim yoktu, öylece göz gezdirirken uygun fiyatlı bir ilana denk geldim. ilan sahibinden kiralıktı, eşyalı ve yeni bir evdi. fiyatı da öyle çok çok ucuz değildi ama yine de bayağı uygundu.

    aradım ilandaki numarayı, babacan sesli bir adam açtı. kendisini subay olarak tanıttı. görev icabı tunceli'de olduğundan filan bahsetti ve sürekli muhabbeti koyulaştırdı. sanırım 1 saat boyunca telefonda konuştuk. o kadar fazla detay verdi ki, kendisine yönelik bir güven oluşturdu. yok rahmetli babasından beykozda ev kalmış, yok geçen gün abisinin fluence'ini satmış, yok aslında makina mühendisiymiş de kötü bi olay yaşamış o nedenle askerliğe devam edip subay olmuş bilmemne bilmemne... 1 saat konuştuk. bu arada da beni sınıyor, ne iş yapıyorsun, başka arayanlar da var, kapora verecekmiş birisi ama hala vermemiş onu bekliyormuş...

    tunceli'den sık sık istanbul'a gelemiyormuş. geçen sefer beykozdaki evi kiraya verirken sırf o iş için istanbul'a gelmiş ama anlaştığı adam vazgeçmiş. o nedenle niyeti gerçekten ciddi biriyle anlaşmak istiyormuş, aynı zamanda güvenilir olsunmuş. 12 ay peşin vereyim diyenler oluyormuş da bu kiralamıyormuş, çünkü 12 ayı peşin verebilen adam kim bilir o evi ne iş için kullanırmış...

    adam o kadar detay verip, o kadar konuşunca tuhaf bir güven oluşturdu bende. ben de en sonunda niyetimin ciddi olduğunu ve bir miktar kapora verebileceğimi söyledim.

    adam da, sakın acele etme, sen bi yarım saat filan bekle, iyice düşün, ben seni sevdim, başkasından önce sana öncelik vereceğim vs. diyerek o an kapora yollama talebimi kabul etmedi.

    bu arada ben ailemi de aradım, arkadaşlarımı da aradım. onlar da mantıklı buldular, mevcut ev arkadaşımı aradım, ona karşı da inanılmaz mahçup oldum pat diye evden çıkacağım için, onun mağduriyetini gidermek için bir şeyler önerdim derken 45 dakika oldu.

    45 dakika sonra ben adamı aradım, yine babacan bir tavırla açtı telefonu. demin de 2 kişinin aradığını, bir tanesinin emlakçı olduğunu, abi sakın o fiyata satma biz daha uygun fiyata satarız dediğini söyledi. diğerini de beğenmemiş, güvenemedim dedi :)

    bende iyice bir telaş oluştu, "abi ben karar verdim, evi tutacağım." dedim. adam yine başladı muhabbete; ilk bir kaç ay faturaları üstüne almasan da olur gibi cümleler… ve laf arasında sürekli bana "kesin kiralayacak mısın?", "vazgeçmezsin değil mi?" gibi cümleler söyledi. bende de anlamsız bir kendini adama karşı güvendirtme duygusu oluştu içten içe. ardından ne kadar kapora yollayabilirsin diye sordu ve ben cevap veremeden; "geçen gün bi genç aradı, çok iyi birisiydi, kapora için 100 lira yollasam olur mu? diye sordu. ben de yok gülüm 50 lira yolla yeter dedim kapattım. dedi." 100 lira kapora mı olur, sonra da vazgeçiyorlar dedi ve "bir tanesini depozit yollarsın, diğer kirayı da cuma günü buluşur elden alırım" dedi.

    ben far görmüş tavşan gibi donakaldım. ne diyeceğimi bilemedim, olmaz desem fırsat kaçabilir, olur desem dolandırılabilirim. abi sana nasıl güveneceğim dedim, "ben sana kimlik fotoğrafımı hemen yollarım, ayrıca beni sordurtabilirsin tunceli'de bilmemnere jandarma komutanlığı'nda çalışıyorum" dedi. sonra biraz bozulmuş gibi konuşmaya başladı. aha dedim ev kaçıyo, adama boşuna güvensizlik yaptık, peki dedim abi yolluyorum. parayı eft ile yolladım, teyit için aradım, teşekkür etti. cuma günü görüşürüz dedi.

    tabi telefonu kapattığımız an benim içime bir kurt düştü. 2-3 saat sonra bir arkadaşımdan rica ettim ve alıcıymış gibi aramasını istedim. arkadaş aradı, hiç renk vermedi, kapora filan da verebileceğini ima etti. adam "yok kardeşim, ben başka bi kardeşime söz verdim, cuma günü o olmazsa senle görüşürüz" dedi. o an ucuz yırttık diye sevindim, çünkü dolandıracak adam arkadaşımı da dolandırırdı herhalde. ama aklımın bir tarafı hala "aha dolandırıldık" diye bağırıyordu.

    o gece uyuyamadım, ertesi sabah aklıma ev fotoğraflarını google görsellerde aratmak geldi. bir arattım ki... adam internette "ev" diye aratıp resmen çıkan ilk fotoğrafları koymuş... sağı solu aradım, ne yapmalıyım diye fikir aldım. adam hala telefonlarıma çıkıyor, muhtemelen de cuma günü benimle buluşacak, o nedenle acaba adama suç üstü mü yaptırsak diye düşündüm. çoğu kişi "boşver hiç uğraşma, adamı ara parayı iste, zaten vermez ulaşılamaz olur, savcılığa gidersin, başına bela alma" dediler. ne yalan söyleyeyim suç üstü filan derken başıma bir şey gelir, bana bir şey yapar diye korktum ve adamı aradım.

    adam yine babacan bir tavırla telefonu açtı, nasılsın cuma görüşüyor muyuz? diye konuya girerken, ben görselleri google'da arattığımdan bahsedecektim ki, telefonu yüzüme kapattı. tekrar aradım, tabii ki "aradığınız kişiye ulaşılamıyor...".

    sahibinden.com'u aradım. yapacak hiç bir şeyleri olmadığını, internet sitelerine “sakın görmediğiniz kişilere kapora vermeyin” diye uyarı yazdıklarını söylediler. en fazla kişiyi sistemden uzaklaştırıyorlarmış. telefondaki görevliye size bu şekilde çok telefon geliyor mu diye sordum, bayağı geliyor maalesef dedi.

    bankayı aradım, sonuçta eft yaptım ve üzerine açıklama yazdım, belki bir umut geri alabiliyorumdur diye düşündüm. orada da süreç şu şekildeymiş; adamı arıyorlarmış ve parayı geri iade etmek istiyor musunuz diye soruyorlarmış. adam isterse geri gönderiyormuş :))

    biraz soluklanıp, internette benzer olayları araştırdım. bu şekilde çok fazla örnek gördüm. savcılık için örnek dilekçe paylaşanlar vardı. onları kullanarak güzel bir dilekçe, banka dekontu, sahibinden.com ekran görüntüleri ile birlikte savcılığa gittim.

    savcılıkta sıra aldım, 10 dakika sonra çağırdılar. içeri girdim, savcı bir misafiriyle muhabbet ediyordu. buyrun dedi, durumu 3-5 kelimeyle özetledim. hemen başını salladı, verin imzalayayım dedi ve dilekçemi imzaladı. katibe götürmemi söyledi. gittim katibe götürdüm ve süreci başlattım.

    ben eskiden bu tarz dolandırıcıların yakalandıklarında 3-5 gün cezalandırılıp salındığını düşünürdüm. kime başımdan geçen olayı anlattıysam da, "abi bişey çıkmaz, 3-5 gün yatarlar en fazla" şeklinde tepki verdi. neyse dedim 3-5 gün 3-5 gündür.

    bugün savcılıktan karar yazısı geldi, sıkı durun açıklıyorum, bu olay dolandırıcılık sayılmıyormuş. kamu adına kovuşturmaya yer yokmuş.

    hatta aynen şu şekilde yazıyor: "basit, kaba, kolay anlaşılır yalanlar aldatma sonucunu doğurmaya elverişli olmadığı için hile olarak kabul edilemez... ... şüphelinin müştekiye yönelik elinden kiralık ev bulunduğuna yönelik basit yalanı dışında kanunun suçun oluşumu için aradığı belli oranda ağır, yoğun ve ustaca, müşteki üzerinde bir etki yaratarak onun denetim olanağını ortadan kaldıracak nitelikte hileli bir davranışın bulunmadığı..."

    karar yazısına kısaca ve büyük puntolarla "uyanık olun kardeşim, enayi misiniz? her evim var diyene para mı yollanır? soğuk su için paranızın üstüne." yazsalar da yetermiş aslında.

    neyse, ben suyumu içtim. ancak sahibinden.com'da şunu fark ettim;

    bir süredir müzik aleti arıyordum. ara ara, piyasa fiyatının altında olan ancak erzincan, sivas vb. doğu illerinden satılan ilanlara denk geliyorum. artık olaya uyandığım için, "deneyip alabiliyor muyuz?" diye sorduğumda, pat telefon yüzüme kapatılıyor.

    bu durumu başka müzisyen arkadaşlarıma da anlatınca, onlar da aynı şeyi yaşadıklarını farklı farklı örneklerle anlattılar.

    inanın abartmıyorum, son 1 haftada 4-5 tane bu şekilde ilana denk geldim. aradığım alet de öyle herkesin her gün arayacağı türden bir şey değil. roland'ın belli bir modeldeki elektronik davulunu arıyorum. yani bu alet için bile bu sıklıkta (muhtemel) dolandırıcıya denk geliyorsam, gerisini gelin siz düşünün.

    sonuç:
    - internetten bir şey alırken, isterse hayatınızın fırsatı olsun, sakın ama sakın ürünü görmeden bir şeye para vermeyin. benim gibi enayi olmayın. ben bu hikayemi anlatınca aldığım ilk tepki "aaa sen mi? inanmıyorum." oluyor. ardından da sanırım kendimi yalnız hissetmeyeyim diye kendi dolandırılma hikayelerini anlatıyorlar. genelde de 100 - 200 liralık dolandırıcılıklar oluyor bunlar. düşünüyorum da, daha önceden 5-10 defa bu meblağlarda sahibinden.com üzerinden bir şeyler almışımdır. iyi cesaretmiş benimkisi, bundan sonra hayatta almam.

    - sahibinden.com get diye bir şey sunuyor. yani parayı siz sahibinden.com'a ödüyorsunuz, satıcı ürünü yolluyor, size ulaştığında onay verirseniz parayı karşı taraf alıyor. sistem çok güzel, ancak sahibinden.com bunun için satıcıdan komisyon alıyor. hem de az buz değil. bu nedenle çoğu kişi bunu tercih etmiyor.

    benzer yurtdışı sitelerinde herhangi bir komisyon ödeniyor mu bilmiyorum ama, örneğin e-bay'de ya da amazon'da ya da aliexpress'te %100 alıcı garantisi her ürün için mevcut. yani "ne çıkarsa bahtınıza" seçeneği hiç yok. belki de sahibinden.com da bunu bir düşünmeli.

    -ben şimdi ne yapmalıyım bilemedim. suyu içtim de, dava mava uğraşsam mı? fikri olanlar yeşillendirirse sevinirim.

  • 20. 15 temmuz kontrollü darbe girişimiydi

    yok gerçek darbeydi, inanın. o yüzden köprü prime time'de hem de tek yönlü kapatıldı. çok önemlidir hiç bir devlet erkanının geçmeyeceği kesin olan ve başkentte bile olmayan bir köprüyü tutmak malum. bundan bir önceki darbede bu görevi rahmetli deli dumrul üstlenmiştir. o bile çift yönlü kapamıştı ama neyse.

    yalana gönüllü inanan birine hiç bir şey anlatamazsın. fetö darbesi ve mağdur uzun adam insanların işine geliyor bir kere.

    akp'linin işine geliyor. böylece 17-25 hırsızlık değil kumpastı diyebiliyor.
    chp'linin işine geliyor, çünkü ergenekon davasındaki saçmalıklar yüzünden öfkesi var.
    mhp ise hakeza. uzun attığı adamların yerine boşalan bir çok kadrolara mhp'lileri yerleştiriyor, çünkü kendi adamları kalifiye değil. hem de mhp gizli akp olmuş.

    bu sırada ordu, emniyet, yargı yok edilmiş, ülke 400 milyar dolar borç altına sokulmuş. devlet kurumları satılmış. 20-30 senelik borçlar ile zararına seçim yatırımı köprüler yapılmış. kalan son kurumlar "varlık fonu" diye yabancıya pazarlanıyor.

    özetle ülke batmış. şimdi bir bakıyor ki kk baskı ve zulüm kendi mahallesine gelecek, biraz konuşayım demiş.

    geç kaldın efendi. çok geç kaldın hem de.

    inanın beyler bayanlar, darbe gerçektir. o gece kandırılan masum insanlar sokağa dökülerek öldürtüldü. kim öldürdü belli olmasın diye otopsi bile yapılmadı. halk, askerin sopayla, tankın dandik tabanca ile durdurulabildiğine inandırıldı. devlet uzun muhaliflerinden temizlendi. darbe amacına ulaştı. şu anda istediği her şeyi kanun olarak geçirebilen, istediğine terörist diyebilen, istediğini hapse atabilen, istediğinin malına el koyabilen bir yönetim var. 15 temmuz 2016, müthiş bir darbeydi.

  • 21. ekşi itiraf

    diş tedavisi için doktora gittiğimde, doktor tel takılamayacağını ancak kaplamayla düzelebileceğini söyledi. neden tel takılamayacağını sorduğumda;

    "tel olmaz, senin ağzın mahvolmuş" dedi.

    "her gelen sıçtı, tabii mahvolur" dedim. öyle de bi' hayat işte.

  • 22. akp'nin 14 yıldır iktidar olmasının sebebi

    halktir.

    ahlak mevhumundan yoksun, yalan soylemeyi gunah saymayan halktir.

    dilenciligi yasam felsefesi haline getirmis halktir.

    kendinden olmayani hak, hukuk dinlemeden yerin dibine sokan halktir.

    okumamis, cahil veya okumus ama insanliktan nasibini almamis kendini bir .ok zanneden halktir.

  • 23. pc vs mac

    mac, pc'nin alt kümesidir. yani her mac bir pc'dir, ancak her pc bir mac değildir. pazarlama başarısı, insanların bilinçaltına ikisinin çok farklı şeyler olarak yerleştirilmesidir, başka bir şey değil.

    mac'lere de diğer pc'ler gibi windows, linux, bsd, vs. kurabilirsiniz.

    mac vs pc'nin "bmw vs araba"dan farkı yok. ne kadar saçma geldi değil mi? bu karşılaştırmanın fikir babası da steve jobs'tur. mac'i farklı konumlandırmaya çalışmıştır. görünen o ki, başarmıştır da...

    doğru karşılaştırma ancak "mac vs dell", "mac vs hp" gibi yapılır. mac'in diğer donanımlardan farkı, içindeki işletim sistemi, donanımla uyumlu çalışabilmesi için optimize edilmiştir. bu nedenle kendi üretmedikleri donanıma bu işletim sisteminin yüklenmesini önlemek için tedbir almıştır mac'in üreticisi olan firma. dolayısıyla mac = macos olarak algılanır, yanlış da değildir. ancak mac'lerin windows ve linux performansları bile bir çok "pc"den daha iyidir.

    mac ve linux

    mac ve windows

    ayrıca, doktora tezini basıma göndermek üzere olan bir mühendis olarak, bu tezi yazdığım ve tezde savunduğum çıkarımları desteklediğim sonuçları elde etmede kullandığım programları*** çalıştırdığım bilgisayara "hava atma cihazı" diyenin ailesine ve arkadaşlarına sabır diliyorum. bu kadar içi boş özgüvene maruz kalmak kolay olmasa gerek o insanlar için.

    hoşunuza hangisi gidiyorsa onu kullanın. birini savunurken diğerine bok atmak zorunda değilsiniz.

  • 24. kedi seven insanların submissive olması

    tüm genellemeler gibi denyoluğun sınırlarında çılgınca gezen bir genelleme olmuş. ayrıca bunu yazan arkadaşın enseme vurarak ekmeğimi almayı denemesini bekliyorum.

  • 25. felçli köpeğe pazar arabasından yürüteç yapmak

    kırıkkale'de bir hayvansever otomobil çarpması sonucu yaralanan ve arka ayakları tutmayan sokak köpeğinin yürümesi için pazar arabasından bir ''yürüteç'' yapmış.

    https://www.youtube.com/watch?v=qbretyyuvlu

    (bkz: hala iyi insanlar olduğuna inanılan anlar)

    umarım kostak'a beklediği yardımı bulmasında yardımcı olabiliriz.

  • 26. başkası için akbil basıp parasını almayan insan

    toplu taşımayı çok kullanan birisi olarak ben de üç beş kelam etmek isterim.

    öğrenciyim, aylık akbil yapıyorum. elimden geldiğince akbilli taşıt kullanıyorum, minibüs vs mecbur kalmadıkça kullanmıyorum taksi zaten hak getire.

    pendik kadıköy hattını çok kullanıyorum. buradan otobüs geçiyor ama 15 bazen 20-25 dk bekleme süresi olabiliyor. minibüs geçtiği halde aylık akbilim var diye otobüs beklemeyi tercih ediyorum. aylık akbil olmayan zamanlarda da otobüsü tercih ediyorum minibüs 2 lira otobüs 1.15 diye. yani 1 liradan az bir miktar için dakikalarca otobüs beklediğim oluyor.

    gelelim bu akbil basma mevzusuna. bazen denk geliyor veriyorum basıyor millet, elinde parası hazır olandan alıyorum olmayandan ise almıyorum gerek yok siz de başkasına basarsınız deyip geçiyorum altı üstü 2 lira nolcak yani. ama bir yandan da şunu düşünmeden edemiyorum dakikalarca otobüs bekleyip üç beş kuruş arttırmak için otobüs kullanırken 2.30 tl yi tanımadığın bir insan için ödemek yol boyu düşüncelere itebiliyor insanı.

  • 27. hangi ilde ne kadar suriyeli var

    gaziantep'te daha fazla diye tahmin ediyorum. geçen gün bir suriyeli önüme çıktı, ağzında sigara, eliyle çakmak işareti yaptı; "suri, türk?" diye sordu. tüürk dedim şaşırdı, yeminle. duvarlara arapça graffiti bile yapıyorlar.

  • 28. cinsel ilişki sırasında kilitli kalan çift

    sanki hastaneye kadar sedyeyle götürüp walk of shame yaptırmışlar gibi.

  • 29. türsab'ın 2017'de 38 milyon turist beklemesi

    3 milyon afgan, 2 milyon irakli, 3 milyon suriyeli, 1 milyon somali vs diye hesaplanmistir.

  • 30. cumhurbaşkanı erdoğan'ın ntv-star tv ortak yayını

    dedi ki: "484 gensoru verilmiş, bunların 480'i ret. aşalım artık bunları."

    kendilerinin red ettikleri gensoruları, bakın reddediliyor diye gösteren ilginç bir adam. gerçekten haysiyet kelimesini tdk'dan kaldıralım. kalmadı yani.

  • 31. 4 nisan 2017 eve giren hırsızın köpeği çalması

    şerefsizliktir. birinin evladını çalmaktan farkı yoktur. bulunması umuduyla up.

    not: kedi duruyor mu?

  • 32. kemal kılıçdaroğlu

    belgeli atsa bir şey değişecek mi? misal mit antetli kağıtta yazılı bylockçu akplilerin listesini yayınlasa sizin için bir şey değişecek mi? ya da daha önce değişti mi? delilleri sunsun diyorsunuz akp ile fetö ortaklığının delilleri ortada. ergenekon, balyoz vs. onlarca dava da görüldü ortaklık. oda tv iddianamesi, imamın ordusu adlı kitabın daha basılmadan yasaklanması ile ortada ortaklık.
    adam hala delil diyor.

  • 33. antalya'ya gelen turist sayısının %816 artması

    geçen sene 8169/916=~89 turist olarak gelmişse doğru olan önermedir.

    zira bu sene 816 kişi anca gelmiştir

    edit: oran orantı editi

  • 34. dört kelimeyle ilk buluşmanı mahvet

    "nası inanmıyon ayetler var"

  • 35. türklerin koyduğu anlamsız ülke isimleri

    (bkz: google diye bir site buldum süper)

    "morocco" kelimesi; latince'deki "morroch" kelimesinden gelir. morroch, latince'de murabıtlar ve muhavvidler'in başkentleri olan marakeş'e verilen isimdir [4]. iranlılar "marrakech" [5] ve türkler de antik idrisî ve marinî başkent fes'ten dolayı bu ülkeye fas demişlerdir.

    edit: ibibik sensin google da sana girsin. dallamaya bak, cahillikte sınır tanımayın amk. sonra sözlükte muhabbet olsun diye kendi diline anlamsız de. siktir git kendi cahilliğinde boğul amk.

  • 36. 2017 ekonomik krizi

    saat 13:00'da bloomberght'de inşaat sektörünün durumu konuşuldu. konuklardan biri şemsettin aydın diğeri önder yiğit idi.

    benim açımdan komedi programı gibi ekonomi programı oldu.

    özellikle şemsettin aydın'ın ifadeleri insanı çileden çıkartacak kadar mantıksız.

    neymiş efendim şimdi konut alma zamanıymış.
    fikirtepe'de projesi varmış ve fiyatlar olması gerekenden çok düşükmüş şu an.
    neymiş efendim, fikirtepe'de her arsa sahibiyle tek tek anlaşması gerekiyormuş, çok uzun sürüyormuş. anlaşması 3 sene, inşaatı yapması 2.5 sene sürüyormuş ve ömrünün 10'da birini bir projeye harcıyormuş. sonra mahkemeler durdurma kararı veriyormuş.

    bak bak kafaya bak.
    işte bu kafa ülkede şu an aktif olduğu için biz ekonomik krizdeyiz. çünkü kimsenin güvencesi yok. birilerinin işine gelmeyen herkes ve her engel ezilmeli.

    fikirtepe'de olanları senelerce bilfiil uğraşmış biri olarak anlatayım.
    anlatayım ki insanlar neyin ne olduğunu, ülkenin nasıl bir halde olduğunu anlasın.

    fikirtepe halkı, türkiye'nin her tarafından istanbul'a 55-60 sene öncesinden itibaren göçmeye başlamış ve parasıyla tapulu arazisini almış insanlardan oluşur.
    türkiye'nin her yerinden adam bulurdun fikirtepe'de.

    bu insanların çoğu da, köylerinden istanbul'a iş bulmak için gelmiş gariban anadolu halkıdır. tek dertleri helalinden para kazanıp geçinmekmiş geldiklerinde.
    tekrar ediyorum fikirtepe'de tüm araziler tapuludur. devletin arazisine çökmüş çakal yoktur. zaten bu yüzden fikirtepe'de iş çözülemedi bu kadar süredir. sulukulenin başına gelen gelmedi çünkü insanların kapı gibi tapuları var. buna rağmen insanların mallarına çökmek için ellerinden geleni yaptılar ve yapıyorlar.

    fikirtepe halkının çoğu fakir ve eğitim seviyesi düşük insanlardır. kentsel dönüşüm başladığında, fikirtepe'ye göçen insanların bir kısmı vefat etmiş, bir kısmı ise hastalıklarla boğuşan yaşlı insanlardı. yani müteahhitlerle fikitepe'ye göçen insanların çocukları muhatap oldu genellikle. bir de benim gibi torunları.

    fikitepe'nin bu 2.nesli arasında okuyan ve bir yerlere gelen insanlar var. ama sayıları azdı. büyük çoğunluğu ortaokul, lise mezunu ve asgari ücret veya bir tık daha yüksek maaş alan insanlardan oluşurdu.

    kentsel dönüşüm ilk başladığında, insanlar firmalar gelecek ve onları zengin edecek zannettiler. her şey çok kolay olacak, para çokomel şeklinde işin içinden çıkacaklarının hayaliyle kuruldular. ama beklentiler boşa çıktı.

    çünkü inşaat firmalarının büyük çoğunluğu hırsızdı. tekrar ediyorum fikirtepe'de ki inşaat firmalarının çoğu hırsızdır.

    nedenlerimi tek tek anlatacağım.

    fikirtepe'de ki tapu sahiplerine firmalar kat karşılığı anlaşmalar önerdiler. oran %55 veya %60 idi. bana göre %70'den aşağı olmaması gerekirken, bu orana tamam dedik. bağdat caddesinde %80'le anlaşmalar imzalanırken biz niye %55 ile verelim?
    mantıklı mı?
    (bana göre oran düşüktü. okuyanların bir kısmına göre yüksek de gelebilir. mesele bu değil. ben süreci anlatıyorum.)

    bunun yanında bağdat caddesinde fikirtepe'ye nazaran çok ufak araziler de %80 ile anlaşılıyordu. fikirtepe onbinlerce insanın yaşadığı bir yer. anadoludaki bir çok ilçeden daha fazla insan bulunan bir yerleşim yeri ve çok güzel bir pozisyonu var. haydarpaşa'dan bostancı'ya kadar tüm sahil, adalar ve deniz manzarası var.
    neden bundan bahsediyorum?
    çünkü fikirtepe'de proje yapan firmalar, reklamlarını böyle yapıyorlar. onlar yaparken sorun yok da biz yapınca mı olacak?

    aslında kat karşılığı imza atmak değil de, satmak istiyorduk. çünkü ne firmalara ne de hukuk sistemine güvenmiyorduk. sonradan haklı olduğumuz da ortaya çıktı.

    her ne kadar %55 düşük gelse de, imza atmayı kabul ettik ilk baş.
    sonra sözleşmeyi gördük. sözleşme tam bir şok oldu.

    öyle bir sözleşme hazırlaşmışlar ki, çantacı firmalar bu sayede doğdu. adam senin malını senden alıyor ve istediği firmaya satabiliyor. yani bir firma fikitepe'ye gelip arazileri kat karşılığı topluyor. oran %55 hatta %50 ile toplamaya çalışanlarda vardı. sonra gidip tüm bu arazileri %60-65 ne tutturursa başka firmaya veriyor.

    devlet bu duruma müdahale etti mi?
    hayır.

    fikirtepe'nin dediğim gibi çoğu fakir insanlardı. mahkemeye gidip hakkını arayacak akdar parası yok bu insanların. eğitim, sağlık nasıl temel haksa, adelette öyle. hastahanelerde herkes bedava hizmet alıyor, iyi kötü eğitim de bedava. ama hakkını aramak istesen, tonla para lazım. doğal olarak fikirtepeliler çaresiz kaldılar. bir kısmı bir araa gelip avukat tutmak istedi. ama düzgün avukat bulamadılar. bir kısım iyi yürekli insanlar, iyi niyetle yardım ediyorlardı mağdurlara. son durum ne oldu haberim yok açıkçası. imzaları attılar ve ne yazık ki daha çok uğraşırlar bu hukuk düzeni varken.

    yukarıda anlattığım gibi eğitim seviyesi düşük ve bu işi tereyağından kıl çekmek gibi kolayca halledeceğini zanneden fikirtepeliler gidip imzaları attılar.

    hem çantacılar hem de direk fikirtepeliden arazi toplayan firmalar öyle sözleşmeler önerdiler ki, hiç bir sorumlulukları yok.

    1. teminat mektubu yok.

    2. işi bitireceği tarih belli değil. işi bitiremezse doğacak mağduriyetlerle ilgi sorumluluk kabul etmiyor. bu sözleşmelere imza atıp taşınanların geneli ; 2 senelik kira, 1000 tl taşınma parası aldılar. yani 20-25 bin lira para aldılar. bu para fikirtepe'nin çoğu için büyük paraydı. iyi pazarlık edenler 50 bin tl'ye kadar çıktılar.
    şu anda bir kısmının aldıkları bu paralar bitti. eskiden istanbul'un merkezinde otururlarken, şimdi düşük kiralı uzak semtlerde oturuyorlar. bir çoğu da maddi zorluk çekiyor kira parası yüzünden. firmaların ise umrunda değil. çünkü sözleşmeden dolayı sorumluluk kabul etmiyor.

    3. senin arazini isterse başka firmaya devredip kar edebiliyor.(çantacılık)

    4. firma sahibi kendi dairelerini satana kadar, arazi sahipleri kendi dairelerini satamıyor.(bak bak çomara bak.)

    5. dairelerini kaçıncı kattan, hangi yönden, kaç metrekarelik olanlardan alacağın belli değil.

    6. dairenin içindeki fayans, parke, mutfak dolabı, boyası, badanası nasıl olacak belli değil. kendi dairelerini lüks malzemelerle yapıp, seninkileri 2. hatta 3. kalite malzemelerle uyduruk kaydırık yapabilir.

    şimdilik bu kadar hatırladım.

    bu sözleşmeyi gördükten sonra imza atmadık. neden atmadığımızı da madde madde anlattık.

    peki ne cevap aldık?
    herkes bu sözleşmeye imza attı. size özel sözleşme düzenleyemeyiz. sonra herkes yeni sözleşmeye geçmek ister.

    cevap çok komik değil mi?

    biz de bu şartlarla imza atmayacağımızı söyledik.
    satın dediler.
    metrekaresi 5 bin tl'ye almak istiyorlar.
    onu da kabul etmedik. onların dediğinin bir kaç katı fiyat istedik. güldüler.
    sonra tehditler başladı. imza atmış olan ve mahallede onların fedailiğini yapan insanlar eve saldırdı. karakolluk oldu olay. 40 ve 70 yaşında iki kadının olduğu eve 8-10 tane adamla gecenin 12'sin de saldırıyorlar. hakaretler, küfürler ettiriyorlar. insanların bir kısmına da böyle imza attırdılar.
    olay karakolluk olunca, koruma kararı çıkarttık eve saldıranlara karşı. tabi firmayla bu adamların bağını kanunen ispat edemedik. ama mahalle de herkes onların kimin köpeği olduğunu biliyordu.

    peki ne oldu?
    daha önceden bimere durumu şikayet ettim. bimerden gelen cevapta, devletin özel firmalarla vatandaş arasındaki sözleşmelere karışma yetkisinin olmayacağı yazıyordu.

    bu cevaptan bir kaç ay sonra kamulaştırma kararı geldi. komik değil mi?

    firma bizi kamulaştırmayla tehdit etti, bir kaç ay sonra kamulaştırma kararı geldi. özel bir firma, devletin yetkisiyle bizi tehdit etti. hukukun bağımsız ve tarafsız olduğu bir ülkede bu yaşanır mı?

    kamulaştırma kararında bize metrekaresi 9200 tl'den ve taksitle ödeme yapılacağı bildirilmişti. yalnız süreçlerden hiç haberimiz olmadı. ne mahkeme açıldığından, ne de mahkemenin yapıldığı tarihten. sözde tebligat yapılmış, ama evde buldukları bir ihtiyarı kandırıp imza attırmışlar. neye imza attığını gözlükle bile zor okuyan insanı şark kurnazlığıyla kandırmışlar. biz de karşı mahkeme açtık. avukatı satın aldılar. ciddi ciddi avukatı satın aldılar. avukat bize sizi firmayla anlaştırırım ben de 150 bin tl alırım dedi ve bizim hukuki süreçlerimizi baltaladı.

    bu olaylar karşısında ne yaptık?
    bir yazı yazdım ve tüm muhalif partilerin milletvekilerine, tüm muhalif gazetelerin yazarlarına eposta attım. eposta'ya kamulaştırma kararını da koydum.

    sonuç?
    fetocular gazetelerinde belgeleri yayınlayıp haber yaptılar.
    bakın sadece fetocular yaptı.

    o yüzden bu ülkede muhalif olduğunu iddia edenlere inanmıyorum. alenen yapılan rezilliklerin haberini yapmayan muhalif olmaz.

    fetocuların haberinden sonra firma bizimle görüşme istedi.

    tabi bu arada kamulaştırma kararı duruyor.
    aslında kamulaştırma kararı bizi müteahhitin kucağına atmak için bir oyundu. çünkü adanın çoğu imza atmıştı. büyük çoğunluğu tek başına imza atmıştı. bir kısmı da birlik olarak. bizim tek başımıza kalmamızın sebebi de aile içinde tam anlaşamamızdı. özellikle yaşlı insanları ikna etmek, doğruyu anlatabilmek gerçekten zor.

    kamulaştırma kararını fikirtepe'yi afet bölgesi ilan ederek aldılar. afet bölgesi kararı alenen yasalara aykırıydı ve dava edenler olmuştu. anneannemle dedeme; bu kararın yasalara aykırı alındığını, mahkemelik olduğunu ve geri alınacağını anlatamadım. 70, 80 yaşındaki ve ilkokul mezunu insanlara kolay kolay da anlatılamaz. çünkü kamulaştırma, devlet dediğinde korkuyorlar. öyle yetişmişler.

    firmayla görüşmeye gittik. firma sahibi ve ekibi tam kadro bizi bekliyordu. türkiye'nin firmalarını böyle insanlar yönetiyorsa, bu ülke batar. anlatacağım olanları, eminim siz de hak vereceksiniz.

    firma sahibi bize hal hatır bile sormadan konuya girdi. çünkü biz, hakkımızı savunarak onun işine engel oluyoruz.

    said'i nursi'nin kitabından bir kısımdan alıntı yaptı ve dedemi kast ederek; bu kadar insanı mağdur ettiğim için ben olsam intihar ederim dedi.

    dedem imza atmadığı için, hem firmayı hem de önceden imza atmış yüzlerce kişiyi mağdur ediyormuş. böyle bir iş yaptığı için intihar etmeliymiş. bu nokta da, daha önceki birikmişliklerin verdiği sinirle de ben açtım ağzımı. ortam çok gerildi ve daha da ileri gidecektim. fakat yanımda bulunan bir büyüğüm müdahale etti.

    ben de onlara güzel güzel, inceden inceden hakaret ettim.
    ardından da; http://www.haber7.com/…-valiyi-sarsan-adalet-mesaji

    yukarıdaki linkteki hikayeyi anlattım. bu hikayeyi anlatmamın sebebi, firma sahibinin ve ekibinin sözde dindar olmalarıydı. böyle tipleri bu tip kıssalarla köşeye sıkıştırırsınız. nitekim köşeye de sıkıştılar.

    satmıyorsak zorla alamazsınız demeye getirdim. ibretlik cevabı şirketin avukatından aldım.

    aynen şöyle söyledi. bunu diyen de müslüman. bugün ne yapıyor baksanız, evet diye diye nutuklar atıyordur, bir hukukçu olarak evet'in nasıl da doğru bir iş olduğunu anlatıyordur.

    "burada 14.yüzyıl önce ki olayları anlatmanın mantığı yok."
    bakın adamın değer yargıları çıkarları ile çakışırsa bu cevabı veriyor.
    değer yargılarını geçtim. söz konusu kıssada, islam hukuku anlatılıyor. verilen cevap, hem avukat hem de müslüman olduğunu beyan eden birisinin tüm kimliğini reddetmesidir. aslında ben çomarım demenin çomarcasıdır.

    görüşme de bize bir adet sözleşme verdiler. bizim istediğimiz maddeleri kabul etmediler ve sözleşmelerinde hak sahiplerinin haklarını kollayan maddeler olduğunu anlattılar bize saatlerce. koca sözleşmeyi orada okuyamadık ama okuyalım, dediğiniz gibiyse fena değil gibi diyerek kalktık. tüm sözleşmeyi okuduk ve dediklerinin bir tanesi bile yoktu. alenen yalan söylediler.

    firma yetkililerine göre, hak sahipleri ile aylarca süren görüşmeler sonrasında bu sözleşme ortaya çıkmış. o da yalan.

    en sonunda, tam istediğimiz fiyat olmasa da,satın aldıkları avukatın götüne tekmeyi vurduğumuzu da görünce gelip anlaştılar.
    istediğimiz fiyat olmadı çünkü devlet dendiğinde ihtiyar insanlar korkuyorlar. ama fikirtepe'de bizim kadar para alan da olmadı.
    muhalif olan o kadar gazete, parti değil de fetocular bize yardım etti. bizi tanıdıkları, bildikleri için yardım etmediler. 7 haziran seçimlerinden önce hükümete çakmak için bizim durumumuzu kullandılar.

    ama seçimlerden önce böyle rezillikleri gündeme getirmesi gereken partilerden ve gazetecilerden çıt çıkmadı.

    ne demişler, denize düşen yılana sarılır. bizde o duruma düştük.

    anneannem hep "allah'ım şurayı satıp,evlatlarıma pay etmeden canımı alma." diye dua ediyordu. allah duasını kabul etti. evi sattıktan 14.5 ay sonra kalp ameliyatında masada kaldı.

    anneannem ile teyzem evdeyken gece yarısı eve saldıran köpek sürüsünün başı, sattığımızı ve fiyatı duyunca firmaya gidip olay çıkarmış. sağlam da bir dayak yemiş diye duyduk.

    değer yargıları ile çıkarları çatıştığında, çıkarlarını tercih edenler yüzünden bu haldeyiz bugün.

    dini, dili, ırkı fark etmeksizin insanoğlu böyle davranır.

    işte bu yüzden, bir insanın eline bu kadar yetki verilmez.

  • 37. erdoğan'a düşman diye esad'ı desteklemek

    erdoğan kardeşim derken esad'a kardeşimiz diyen, çok kısa bir süre sonra kardeşim esad hain esed olunca arkasından küfredenlerin tavrı kadar kadar karaktersizce bir eylemdir.

  • 38. şaka maka hayır'ın gümbür gümbür gelmesi

    (bkz: evet broşürüne tokat atan bursalı teyze)

    oy kullanalım, oy kullandıralım, boş vermeyelim, aman ne olacak ki demeyelim.

  • 39. hasan kaçan

    heredot cevdet karakterini kullanarak harıl harıl evet propagandası yapan şahıs.
    farkında mısınız, nerde sistemin kaymağını yiyen biri var, nerde trt'den milyonları cebe indiren biri var, nerde bi tecavüzcü var, hep evet'in peşinde, ki düzenleri daim olsun.

  • 40. fi

    dizideki murat karakteri * ile gökçeada'da kısa bir dönem aynı evi paylaşmıştım. sevgilisi gökçeada'da okuduğu için; haftasonları git-gel yapardı.

    sevgilisine evin anahtarını verdiği için; başka bir hatunla yakalanmıştı gerizekalı. kıçına tekmeyi yiyince bütün faturalar ve kira üzerime kaldı. adam resmen kendini oynamış. bundan 7 sene önce de beceriksizdi, dizide de beceriksiz.
    ayrıca bana hâla 110 tl borcu var..

  • 41. 2016-2017 sezonu şampiyonu galatasaray

    gerizekalıya anlatır gibi anlatıyorum, çünkü büyük bir kısmınız gerizekalı;

    kalan 8 haftada beşiktaş 3 kere mağlup olsun, diğerlerinde puan kaybetmesin. galatasaray ise kalan 8 haftadaki bütün maçlarını 3 puanla bitirsin. sonuç? şampiyon beşiktaş.

    oynanan futbolun kalitesine hiç girmedim bile. sadece sizin kadar gerizekalıca düşündüm ve sonuç bu.

  • 42. süper lig'de takım sayısının 21'e çıkması

    21 takımla nasıl fikstür yapılacak anlamadığım durum. sallıyorsunuz bare destekli sallayın.

    avrupanın hangi liginde 21 takım var? her hafta bir takım bay mı geçecek?

  • 43. sapyoseksüel bir kızı tavlama teknikleri

    teknik meknik yok. bambambam.

    yok lan şaka. ama teknik gerçekten yok. kafa lazım. bunu görünüşle, parayla, şekil şemalle, yapay ve manuel müdahalelerle sağlayamazsınız. sapyoseksüel hatunlar materyalist olmaz. zeka dışında alternatifi veya ikamesi yoktur. üzgünüm gençler. durum bu. ya try again later ya da let her go away.

  • 44. dombıra eşliğinde hunharca dans eden kadın

    ben mi çok duygusala bağladım bilmiyorum ama aile baskısından bunalmış bir insanın kendini rezil etmek pahasına gösterdiği bir tepki bence.

    sen kızını "şunu yapamazsın, şunu giyemezsin, şuraya gidemezsin, şununla konuşamazsın" diye darlarsan o da sonunda balatayı yakar, bir gün aniden sokağın ortasına fırlayıp zıplayarak dans eder. hem de bunu senin reisinin seçim müziğinde yapıp katmerli rezillik çıkarır.

    çılgınca dans eden bu kızcağız günlük hayatında özgür olamadığı için bu kadar manyaklaştı muhtemelen. videoyu izledikten sonra gerçekten üzüldüm, allah yardımcısı olsun.

  • 45. 16 nisan 2017 anayasa değişikliği referandumu

    kıl payı falan çıkmayacak seçimdir. bunca baskıya rağmen hayır oyları tarafsız ve başarılı anketlere göre %51 ise hayır baya baya öndedir. korkanlar, kararsızım diyenler hayır diyeceklerdir. ömrünün tamamını ak parti seçimleriyle geçirmiş birisi olarak söylüyorum. sadece hayır diyen ak partililerle yeni kapıda tıka basa miting yapılır. ak partiye oy atıp da bu seçimde hayır oyu kullanacak temiz 8 milyon seçmen olacak.

    nasıl derseniz. 1 kasımda 23 milyon oy aldı ak parti. 7 haziranda ise 18 milyon oy aldı. yani 5 milyon kişi yeri geldi mi ak partiye oy atmıyor. 18 milyon kişi içinde de ihraçlara kızanlar, başkanlığı hayalcilik olarak görenler, bursa da evet kağıdına tokat atan teyzeler bir 3 milyonu doldururlar.

    hayatımda hiç bu kadar ak partiden vazgeçmiş bir ak parti kitlesi görmedim. etrafımda yıllarca ikna edemediğim insanlar hayır oyu veriyorlar boykot ediyorlar. 8 milyonu iyimser olarak söyledim.

    hayır oy oranı %60 çıkacak. 30 milyondan fazla hayır oyu çıkacak. hile hurda bile düzeltemeyecek.

  • 46. 2 nisan 2017 yds

    çince kısmı çok kolaydı, 26.5 dakikada bitirdim. kalan sürede dizi izledim, izin verdiler.

  • 47. solcu komünistlerin ortak özellikleri

    oda sıcaklığında baktığınızda içersinde gerçekten kendini çok bi zeki sanmak olabilecek bir özellikler silsilesi. yine de bu başlığı açana bakınca her görüşten insanın bu hataya düşebileceğini de unutmamak gerek.

    bakın ağızdan daha neler çıkmış

    - solcu komünist
    - dış görünüş olarak vasat olmaları
    - emekçileri ekmek verenlere karşı kışkırtmak

    insan gerçekten şükrediyor şu lafları edenle aynı görüşten olmadığına.

  • 48. bbc'nin halka her yıl 150 pound vergi kesmesi

    adamlar o kadar güzel programlar, belgeseller, diziler yapıyorlar ki benim bile vergi veresim geliyor ta buradan türk vatandaşı olarak. hatta kablo tv'den kaldırıldığı zaman uzun süre küfür ettim turksat'a.

    bir de şuna bak ag:

    trt 1 yayın akışı

    6:18 istiklal marşı ve günün program akışı
    06:20 küçük hanımefendi
    08:00 adını sen koy
    09:05 1'de bugün
    09:15 iyi fikir
    11:05 1'de bugün
    11:15 ana kuzusu
    13:15 el emeği
    14:45 bir yastıkta kocayalım
    16:30 referandum rehberi
    16:35 adını sen koy
    19:00 erhan çelik ile ana haber
    19:50 doğrusu ne?
    19:55 hava durumu
    20:00 lise devriyesi
    22:55 değişimin eşiğindeki ülke türkiye
    23:55 referandum rehberi
    00:00 altın petek
    01:10 lise devriyesi
    03:25 el emeği
    04:40 ana kuzusu
    06:30---

  • 49. tartıştığı polisi kaldırıp kenara atan adam

    videoyu izleyen 108. kişi olarak söylüyorum: kurmacadır. sikko bir hint dizisinden alıntı olabilir.

  • 50. taksiciye saldıran dolmuş şoförü

    (bkz: alien vs. predator)