gidin görün gerçeklerin farkına varın, özellikle ekşi sözlük yazarları diyorsunuz ya; gören de sözlüğü bir şey sanar. buranın kitlesinin %70i öğrenci diyeceğim, ama yeterince açıklayıcı olmayacak. öğrenci denince aklınıza boğaziçi, odtü, ytü,itü, iü falan gelmesin. çankırı karatekin balıkesir, çorum öğrencisi falan çoğunluk. hayal dünyasında yaşayan kendini elit sanan bir kitle. ha muhtemelen bu "gidin"ciler de aynı kitlenin müridi çünkü ben askerliğini yapmış kimsenin" gidin" diyeceğine inanmak istemiyorum. neymiş adam olurmuşsunuz. herkes silah sevmek zorunda mı?
benim abim gitti buna. doğma büyüme bilmem kaç kuşak izmirli biri ve yüksek makine mühendisi olarak hem de. ığdır'ın aralık ilçesine gitti. muhtemelen haritayı elinize alıp cetvelle en uzak iki yeri çizmeye çalışsanız üç aşağı beş yukarı buna yakın bir şey olurdu.
deniz seviyesinde büyümüş adamın ayakları fil gibi şişti efenim orda. vucüt ne iklimine alışık, ne de yüksekliğine. her sabah komando gibi koştu, eğitim yaptı mesela. tuvalette poposunu taşla sileni de görmüş oldu, hayatında ilk kez otobüse binmiş olanı da. tuttuğu nöbetlerde sınırdan geçen kaçakçıları yabani hayvan olarak da raporladı, her gün ağrı dağını da izledi. bir ara ne zaman telefonla konuşsak hattı kestiler, meğer bunları toplayıp toplayıp gerçek terör saldırısı varmış gibi tatbikat yapıyorlarmış. ne müthiş. yükseklik ve basınçtan olsa gerek bir damarına pıhtı atmış, felç riski vardı, bir dolu kan sulandırıcı içti askerde "vatan borcunu" öderken.
eline bir silah verdiler adamın ığdır'dan erzurum'a, erzurum'dan ığdır'a, ığdır'dan ağrı'ya asker taşıdı durdu. ömrü boyunca diferansiyel denklem vs çözmüş adamdan alt tarafı iki atışlık eğitimle terör saldırı olursa onlarca askeri korumasını beklediler. haberlerde ktm'lerin tarandığı haberleri çıkarken.
sonunda ne mi oldu, döndüğünden beri panik atak hastası... vatan borcunu ödedi çünkü.
bugün sorsanız der ki imkanı olan gitmesin. bu ben yaptım siz de yapıncılar neyin kafasında insan gerçekten merak ediyor.
ha bir de hazır olu, uygun adım öğrenirsiniz diyenler var. yıllarca aptal aptal beden eğitimi derslerinde yaptırmadılar mı zaten onları kime ne faydası var? düşman saldırısı olsa ne yapacaksınızcılar var ki onlar en sevdiğim. teknoloji devrinde yine göğüs göğüse savaşıyorsak o bizim ayıbımız zaten. memleketin bütün pilotlarını bir terör örgütünden seçip şimdi de ihraç etmişiz, bu açığı nasıl kapatacağız önce bir ona kafa yorun bence.
sheisguilty4 profili
-
yaş 25 bedelli 15 ve 21 günlük askerlik
-
27 ağustos 2016 çeşme altınyunus otel rezaleti
ikinci kez entry girdiğim başlık çok azdır. ama dayanamayıp buna gireceğim.
birincisi: herkesin çocuğu kıymetlidir. bu kesin. benim o yaşta yavrum olsa canın yanar, panik olurum. sıkıntılı olan bu değil. sorun sakinleşip salim kafa ile bile düşünürken yaşanan akıl tutulmasında.
ikincisi: sen de suçlusun. 1 buçuk yaş gibi küçük bir çocuğu gözetiminden uzak oynamasına izin verdiğin için. örneğin sen eşinle rahat rahat kahvaltı yapacaksın diye çocuğunu kontrolsüz bahçeye salmamalısın.
üçüncüsü : kalp krizi, kafa travması vb şeyler yaşansa o zaman doktor olmasa ne olurdu diyen arkadaşlara ambulanslarda doktor var mı bir araştırmasını öneriyorum. çok aramasın çünkü yok. acil tıp teknisyeni var. iki yıllık mezunu adamla, sağlık meslek lisesi mezunu adam müdahale ediyor ambülanslarda. ve yalnızca bizde değil, dünyada böyle. çünkü her ambulansa bir doktor zimmetlemek hem gereksiz, hem pahalı iş gücünü ucuz işte çalıştırmak açısından mantıksız. tekrarlıyorum, ambulansta doktor yok. (insanlarkendinibilebilseydinin bilgilendirmesi ile şehir merkezinde çok acil durumlarda kullanılmak üzere çok nadiren ambulansa doktor verildiğini öğrendim)
dördüncüsü : üç kuruş verince kendini patron sanan işçi kafası çok komik duruyor. beyaz yakalası, memur 'u fark etmez. özünde işçisin. ve eline ilk güç geçince başka bir işçiye patronculuk oynamak hoşunuza gidiyor. orda asgari ücretle çalışan, gecesi gündüzü olmayan personelden kediyi yakala deme hakkını bir odaya sırf geceliğine bilmem kaç yüz lira vermen sana sağlamaz. adamın iş tanımı belli, görevi belli. garsona işe başlarken kimse bir kedi bir çocuğu tırmalarsa bütün gün kedi peşinden koşacaksın demedi ve o da bunu bilerek işi kabul etmedi. yılda iki hafta tatili olan bir kölesin ve cebinden üç kuruş çıkınca başkasına zulüm etmen çok saçma. kızın için çık sen yakala kediyi.
beşincisi : bencilsiniz. bu ülkede doktoru olmayan köy var, ilçe var. adamın otelde yok diye ağlamasının tek açıklaması ülkenin ankara'dan doğusunu görmemesidir. bu ülke henüz hastanelerinin acillerini çeviremiyor. mezun doktorun diplomasına sırf bu açığı kapatsın diye 2 küsur sene el koyuluyor. artık yakında tus'u kazansa bile gidemeyecek. dur bir, hizmetini yap diyecekler. yani adam hem bencil, hem cahil.
altıncısı: illa doktor olsun şımarıklığı. acil müdahale için hemşire kesmiyor çünkü. bu boku diğer tüm alanlarda yediniz. illa 4 yıllık mezunu olsun, iki de dil bilsin diye diye teknikerin işini yapan ingilizceye hakim, orta derece almaca bilen mühendislerimiz, uzmanlarımız oldu. bir otelde otursun, yılın 3 ayı belki biri kafasını havuza çarpar - birini kedi tırmalar da herhangi bir hemşirenin yapabileceği ilk müdahaleyi yapsın diye 6 yıl okul okumuş doktor da yetiştirelim de tam olsun.
yedincisi: birlikte bir düşünelim başka nerelerde doktor yok. mesela okullarda yok. özel okullarda "belki" var. işyerlerinde de yok. şirketler genelde osb'nin sağlık hizmeti ile anlaşıp doktor bulundurmuyor. kaldı ki altınyunus çeşme merkezde bir otel. sağlık hizmetine ulaşmak çok kolay.
sekizincisi: hayvanları sevmeyi bilin ve öğrenin. çocuklar ne kadar melekse hayvanlar da o kadar melek. bu dünyanın masumu. farkında olmadan çocuğunuza travma yaşatıyorsunuz. keşke basit davranışlarınızın onlara ne yaptığını görebilseniz.
son olarak da: steril ortam sağlanamayışını, doğru ve hızlı yönlendirme yapılmayışını eleştir. bunlara tamam. çocuğuna da üzül, panik ol. ona da tamam. ama geri kalan hiçbir şey seni haklı yapmaz, yapmıyor. bir tatilimde voleybol oynarken dizi çıkan adam bu yaptığınızı yapmadı. şehrin ortasındaki otelde bir daha böyle bir olay yaşarsa konunun sahibi (dilerim ki yaşamaz) kış ortasında köyde doğumu yaklaşırken doktor arayan bir kadını düşünüp empati kurmasını tavsiye ederim. belki o zaman her otelde neden doktor olmadığını anlar. umarım ki trollsündür. -
akademisyen mesaisi
belirli bir giriş çıkış saati, haftanın 5 günü gibi kısıtlamaları olmayan mesai türü.
gel gelelim hafta içi saat 11'de okula girip 3'te çıkabileceğiniz, bazı günleri evde geçirebileceğiniz gibi muhtemelen haftanın hemen hemen her günü akşamları başka bir şeylerle uğraşırken önünüzde işinizin açık olması, haftasonlarını evde okuyarak, çalışarak, yazarak geçirmeniz gerekecektir. net bir mesaisinin olmaması avantajı kadar dezavantajıdır da... -
gargamel şirinlerin yenebileceğini nereden biliyor
gargamel'in ilk amacı şirinleri yemek değildir. başlarda şirinleri yakalayıp simyacılıkta kullanarak onları altına çevirmek ve zengin olmak ister. onları yakalamaya çalışırken başına gelenlerden sonra duyduğu öfke ile amacı onları yemeye evrilir. bu kızan birinin "seni yakalarsam çiğ çiğ yiycem " demesi gibi... fakat gargamel bunu ciddi ciddi yapacak kadar çılgın birisidir. ayrıca kitaba göre koca ağız adındaki devin eski çağlarda daima şirinler avına çıktığı ve şirinlerin çok lezzetli olduğu geçer. gargamel de bu bilgiden etkilenmiştir.