Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. game of thrones

    --- spoiler ---

    "kadın kocasının seks teklifine hayır dememeli"
    high sparrow ile dosta doğru.
    --- spoiler ---

  • 2. güneyde bir ton para dökeceğime avrupa'ya giderim

    (bkz: yav he he)

    yahu bu adamlar yerli turisti insan yerine koymadı. şimdi de yerli turistlerden ümit beklemeler falan. o bölgenin esnafı turisti görünce 10 tl olan ürüne 20 dolar diyen adamlar.

    ne sandın bu çark hep dönecek mi? bu bölgelerde on metrekare iş yeri alanlar sezon sonunda lüks arabalara biniyorlardı.

  • 3. 2016 turizm krizi

    istanbul'dan antalya'ya uçakla 115 tl'ye uçtum. otobüsle gelsem alanya'ya kadar 80 tl'ydi. havalimanının çıkışında jolly tur (ben onlarla muhattap oldum) ve diğer bilimum tur şirketleri tezgah kurmuşlar; antalya'dan ilçesi alanya'ya götürmek için utanmadan kişi başı 70 tl minübüs ücreti istiyorlar.
    ulan istanbul'dan buraya uçakla 115 tl'ye geldim, otobüs 80 tl istiyor, ne 70 tl'si dedim, pişkin pişkin sırıtıyo turizm katili gavat...
    neyse ki havayolu şirketinin üctersiz servisleri varmış da bu soyguncu çakalların eline düşmedik. sormasak az daha antalya'ya ayak basar basmaz sikileceğiz hıamına goduğum kekolarına. uçaktan inen kaç kişiyi kandırıp minibüse yüklediler bilemem de ücretsiz servisin şöförüne bi'tane abla bizim üzerimizde 70 tl var eşimin parası yetişmedi, onu da alamazmısınız dedi içim parçalandı. onur air'in ücretsiz servisinin şöförü abi de; ne 70 tl'si bacım para mara almıyoruz biz diyince ablanın sevinçten gözleri yaşardı. aynı kekolar ablayı da kandırmaya çalışmış belli ki.
    turist yokmuş da turizmci kan ağlıyormuş...
    böyleleri kan ağlamasın, kan kussun amk.
    sizin ben ticari anlayışınızı sikeyim...

    peşin edit: bu entrynin hemen hemen aynısını jolly tur başlığına da girdim ki millet kimin ne olduğunu görsün

  • 4. iphone 7'nin 1500 tl olacağının açıklanması

  • 5. ateistlerin aleviliği hiç eleştirmemesi

    mevcut turkiye muslumanlari icerisinde alevilerin kimseye bulasmadan kendi inancini yasamasinin dogal sonucudur. kaldi ki; alevilik turklerin oz inanci olan samanlik ile harman olmus islamdir ve kucaklar, girtlak kesmez, kadin erkek ayrimi yapip insanlari birbirinden sogutmaz.

  • 6. sony'nin yeni logosu

    çok radikal bir değişiklik.

  • 7. türkiye'nin euro 2016 d grubunda alacağı puan

    imkansızları başaran ülke olarak 8 puan'a oyumu bastığım hede.

    edit: kendime ülke demişim ya la. ülkenin vatandaşı olacak o.

  • 8. arya stark'ın 6 yerinden bıçaklanması

  • 9. 10 haziran 2016 fethullah ve erdoğan karşılaşması

  • 10. 6 ay boyunca süren irfan home rezaleti

    öncelikle; bütün entry'lerini silen yazarlar listesinde var olan yazarlardan biriyim. o gün bu gündür de yazmıyorum, fakat şu an bu durumu, yayabildiğim kadar yaymak ve sizleri irfan home'dan alışveriş yapmamanız konusunda uyarmak istiyorum.

    buraya bu başlığı açmam ve bu yazıyı yazmamdaki amaç kesinlikle irfan home denilen rezil bir firmadan herhangi bir beklentimin olması değildir. bu firmanın sadece tv programlarına sponsorluk edip, oradaki evlere birkaç ürün yollayıp, ev sahibinin de yaşadığı bir problemde; “amaaaannn sanki para mı saydım beleşten mobilyam yenilendi” diyerek problemleri gözardı ettirebileceği, rezil ve sorumsuz bir firma olduğunu (zaten biliyorsunuz da) anlatmak istiyorum.

    efendim, nisan sonu 2014’te buradan bir yatak odası takımı alma gafletinde bulunduk. takım yatağıyla birlikte bizlere 5bin liraya geldi. ürün gelir gelmez ilk golü yedik. ama biz onun bize atılan gol olduğunu şimdilerde öğreniyoruz. çekmecesinin suntası kırık geldi. hem o kadar para verip, hem de kırık suntayla devam etme fikri bana saçma geldi, aradık, durumdan bahsettik, değiştirmelerini istedik, bir hafta sonra yine aradık, bir hafta sonra yine aradık, velhasılı kelam 3 aylık bir bekleme süresinden sonra beyefendiler zahmet edip de geldiler ve değiştirdiler.

    iyi kötü 1 buçuk sene kullandık, birden yatağın başlığının dokuması çatlamaya başladı (ocak ayında farkettik bu durumu) ve irfan home'u aradık.

    yatak başlığının çatladığını, garanti sürecinde olduğumuzu ve tamirinin ricasını ilettik. bizlere söyledikleri şey, "daha önce bir ekibin geldiği, kırık suntanın yerine yenisinin takıldığı ve yeni servisin ekstra ücretli olacağı yönünde oldu." --anlayamadığım, garanti süresince her ne olursa olsun ücret istenmesi yasal bir durum mudur?-- karşımızdakine, o suntanın zaten bize kırık geldiğini, tamamen kendilerinden kaynaklı hata olduğunu, bunun faturasını bize kesmemeleri gerektiğini anlattık. dedikleri tek şey, "arkadaşlarımız bu şekilde belirtmişler, bir şey yapamayız." idi.

    al sana sancılı bir dönem daha…

    ısrarla aramaya devam ettik. sonunda sunta kırıklığının kendi hatalarının olduğunu kabul ettiler. peki sorun çözüldü mü?
    tabi ki hayır. macera bundan sonra başlıyor. sibel hanım ile dediğim gibi 7 8 kere görüştüm. bu arada kasa şefinden mağaza müdürüne ahmet bey’den, mustafa bey’e görüşmediğim çalışanı kalmadı. zor bela şikayet için ulaştığım müşteri temsilcisi yetkilisi sibel hanım’a 7 8 kere derdimi anlatmaya çalıştım.

    sonuç mu? sevgili irfan home ailesi, oturdukları yerden kalkmadan, gelip de ürünü incelemeye bile gerek duymadan, kullanıcı hatası kararını verdiler. ya da o kadar sistemli çalışıyorlar ki; avcılar merkezlerinden bir bakışta tuzla’da ki evimi, yatak odamı görüntüleyip ürünü yerinde inceleyip kullanıcı hatası kararını verdiler. ha bu arada bir de ürünü kimyasalla silip, güneşe maruz bırakmışım. o kadar detaylı inceleme yapılmış yani!!! (ben de kezzapla temizleyip, güneş losyonunu sürüp balkona çıkarıyorum zaten yatak başlığımı!)

    birkaç gün ardından yine sibel hanım ile görüştüğümde;
    “-yapacak bir şeyimiz yok ürün bu şekilde sisteme kayıt olmuş. zaten garantiniz dolmak üzere ( 2 ay savaş vererek geçti ve kalan süreçte garantime 3 ay var) bu saatten sonra bir şey yapılamaz” cevabını aldım.
    hakkımı arayacağımı söylediğimde istediğiniz şekilde arayın denildi.

    iyi de benim ürünüm neden o zaman 2 yıllık garantide? ben mi bilmiyorum, son 5 ay kala 2 ay savaşarak geçer, son 3 ayda da işlem yapılamaz diye bir kanun mu var?(!)

    neyse tabi ki susmadım hakkımı arama savaşına girdim.

    sibel hanım’a kaç kez not bıraktıysam ( ya sekreterleri iletmedi, ya da hanımefendi bana dönmedi bilemiyorum) ulaşamadım. sonunda sekreterlerine yerinde olmayan insanlara notları nasıl iletiyorsunuz dediğimde mail atıyoruz dönüş yapmaları için dedi. mail atmasını ve en yetkiliyi de cc ye koymasını, ürünümle ilgilenmediklerini ve sosyal medyada duyuracağımı ve tüketici mahkemesine gideceğimi söylediğimde bana 5 dakika içinde sibel hanım döndü ve direkt telefondaki ses;
    “-buyrun problem nedir?” (gayet sinirli bir tavırla)

    2 aydır konuşulan problemi ve yaşanan süreci hatırlatma gereği hissettim. "yapılacak bir şey yok hanımefendi verilen karar budur" dedi, aynı şeyler tartışıldı ve ben yine bu konuyu sosyal medaya duyuracağımı, ekşide, facebook'ta, twitter'da, forumlarda paylaşacağımı ve tüketici mahkemesine gideceğimi söyledim. “ siz bilirsiniz” edasıyla telefonu kapattık.

    20 – 25 dakika sonra aynı sibel hanım daha ılımlı ve daha kibar bir ses tonuyla beni aradı.
    “-hanımefendi yetkililerimle görüştüm. böyle bir tamirat olamayacak ancak sizi mağdur etmemek adına (pardon??) ürününüzü alıp inegöl de tamir ettireceğiz.”

    lütfettiniz yahu!

    neyse anlaştık, gelip alacakları tarih vs konuşuldu. telefonu kapatmadan sibel hanım benden üstü kapalı bir istekte bulundu.;
    “- ee şey pardon bu arada birşey sorabilir miyim? bu ekşi sözlük nedir? başlık açacağınızı söylemişsiniz.”

    hmmm… demek yetkilileri beni mağdur etmeyecek!!! ekşiyi duyanın ağız tadı kaçmış.

    milyonlarca insanın takip ettiği, bir memnuniyet yahut şikayetin çok kısa süre içinde milyonlara ulaştığını belirttiğimde aldığım cevap;
    “-probleminiz çözüldüğüne göre başlık açmayacaksınız değil mi?” oldu. "şuan hayır ama ürünümün en kısa sürede hallolmasını istiyorum" dedim.

    (bkz: sözlükteki rezalet başlıklarının işe yaraması)

    neyse hatırlamıyorum konuşmadan sonra ne kadar geçtiğini ancak 26 mart cumartesi günü gelip ürünü aldılar. ve maksimum 1 ay olan tamir süresini yaklaşık 3 aya çıkararak 4 haziran cumartesi getirdiler.

    yatak başlığım deri kaplama olarak 2 parçadır. bir parçası problemliydi tamire de o gitti zaten. cumartesi gelirken düşünceli davranıp arada renk farkı olur düşüncesiyle 2 parçadan da yollamışlar. eski başlığımla arasında ciddi renk farkı var. ama sevgili arkadaşların yolladıklarında da renk farkı var! ben 3 aya yakın bir süre bekliyorum gelen ürün dört dörtlük olmalı! ama malesef değil.

    bu da bardağı taşıran son damlaydı. ve buyrun 6 aydır yaşadığım şikayetlerim bundan ibaret. 6 ay boyunca eşimle lanet olsun alışveriş yaptığımız güne deyip durduk. bir daha mı? asla isimlerini duymak istemiyoruz. öyle ki eşim renk farkını sineye çek bir daha istemiyorum onları dedi durdu. her yerden sorumsuzluklarını duyuracağım. artık ben onları arayıp ulaşmak istemiyorum. şikayetimden rahatsız olacak olan galeri irfan bana ulaşsın.

    gg gerekçesiyle silmenizi istemiyorum sevgili sözlük yönetimi, kan benim damar benim, firma ticari itibarını zedelediğimi düşünerek mahkemeye götürecekse bu işi, önünde sonunda ben kazanacağım. her konuşmanın kayıtları, laubali müşteri hizmetleri, sorumsuz yetkililer, açılmayan telefonlar, yasal hak kullanımının engellenmesi, ve daha niceleri. bir insan, bir mobilyacıdan nasıl tiksinir, bunu bize çok güzel anlattı irfan home.

    siz siz olun, uzak durun!

  • 11. çöpten beslenen suriye'li aileler

    ya arkadaşlar saf mısınız nesiniz amk ya.

    ankarada da var bunlardan.
    ne hikmetse hep çayyolu, çukurambar civarında görüyorum.
    ha bir de, haklarını yemeyim, haftasonu yoğun saatlerde kentpark avm'yi de boş geçmiyorlar.
    çöpün yanına bir de ateş falan yakıyorlar.

    vahşi batı mı lan bura ne iş yapıyonuz siz burda diyen yok.
    ben şehrin ortasında çöpün yanına oturup ateş yaksam 1 gece nezarette geçiririm.

    ülkenin iyice boku çıktı.

    suriyeliye de halk baksın.

    halka kim bakacak amk?

  • 12. 7 haziran 2016 çamlıca doğa koleji rezaleti

    merhabalar,

    çaylaklıktan çıkalı yaklaşık 6 yıl geçen şu sözlükte, çok az entry yazdım ve hep iyi bir okur olarak kalmayı tercih ettim. ancak gün itibariyle başımıza gelen ve sözlük jargonunda rezalet olarak adlandırdığımız olayı, bir farkındalık yaratmak, sizlerden destek almak ve geniş kitlelere elimizden geldiğince ulaştırabilmek amacıyla burada paylaşıyorum. öğretmenlik mesleğinin ve maaşlarının sık sık eleştirildiği bu sözlükte, bir risk belki de bu paylaşımım. ancak ekşi sözlük’te geçirdiğim yıllar sonunda kesin olarak söyleyebildiğim tek şey, davasında haklı olanın bu mecrada hep takdir gördüğü.

    rezalet doğa koleji çamlıca kampüsünde farklı zümrelerde yer alan öğretmen arkadaşlarımın başından geçiyor (bir arkadaşım ekolü strikes again). bu tarz özel okullarda öğretmenlerle genelde 1 senelik kontratlar yapılır ve bu 1 senenin sonunda öğretmenler devam etmek isterlerse sözleşmeleri yenilenir. haziran ayında yapılan bu sözleşme yenileme döneminde, öğretmenlerin doğal olarak sözleşmelerini uzatmama hakları da vardır. okul yönetimi, öğretmenlerin aktif olarak çalıştıkları bu 10 ay sonrasındaki temmuz ve ağustos aylarında da, kararları ne olursa olsun öğretmenlerin ücretini ödemek zorunda. (sözlükte de sürekli başlığı açılan bir konu, ama ben doğru ya da yanlış yargılamasına girmeden, yalnızca sözleşme ile birlikte kazanılan bir hakkı vurgulamak istiyorum)

    işte rezalet tam olarak burada başlıyor sözlük ahalisi. doğa koleji çamlıca kampüsü müdürlüğünü sürdüren serkan demir, öğretmenleri tek tek odasına çağırarak önümüzdeki eğitim yılında doğa koleji’nde çalışıp çalışmayacaklarını sorguluyor. henüz karar vermemiş ve kpss ataması bekleyen öğretmenler ise kararlarını henüz vermediklerini söylediklerinde, “hem burada çalışmayacaksınız, hem de benden para alacaksınız ha.hepinizi yazın sıcağında buraya getireyim de görün. 15 günlük tatil neyinize yetmiyor” diyerek, hiçbir söz hakkı vermeden odasından kovmuştur. kendisi hiçbir anlaşmaya bağlı kalmayarak, durumun yalnızca kendi insiyatifinde olduğunu ve isterse pekala tüm öğretmenleri yazın okula dikebilecek yetkiye sahip olduğunu belirtmiştir.

    bu olay doğa koleji çamlıca kampüsü müdürünün ilk vukuatı da değil. kendisi bir sonraki eğitim yılında başka okullarla anlaştığını söyleyen ve gayet medeni bir şekilde sözleşmelerini uzatmayacaklarını belirten öğretmenlere de, mobbing uygulayarak, çok basit konularda kendileri hakkında savunma yazdırıp, tutanak tutturmuştur. tutanak tutturma sebeplerinden biri ise, öğretmen arkadaşların çocuklara galatasaray lisesi, istanbul erkek lisesi, kabataş erkek lisesi vb. iyi anadolu liselerini anlatıp, hedeflerini belirlemelerinde yardımcı olması. müdürün eğitimciden uzak, ticari kafa yapısını, tüm doğa ilkokul öğrencileri, doğa liseleri’ne göndermeye çalışmasından da gayet iyi anlayabilirsiniz.

    yazıyı çok uzatmamaya çalıştım. şu an bu muameleye maruz kalan tüm zümreler ne yapacaklarını şaşırmış durumda. hepsi üzgün ve çaresiz. okul müdürünün bu tutumunun zamanlamasının, bakanın çıkıp “öğretmen ataması yapmayacağız” açıklaması sonrası bu noktaya gelmesine dikkatinizi çekiyorum. memleketimde eline azıcık gücü alan herkes hemen despotluğunu kuruyor. en azından bu sefer bu haksızlığı yıkmasını bilelim. olumlu ya da olumsuz her türlü eleştirinize ve yorumlarınıza açığım. tek istediğim, yazının başında da belirttiğim gibi bu haksız davranışın geniş kitlelerce duyulması.

    zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkürler. sağlıcakla kalın.

  • 13. izmir'de mendil satarak kedi besleyen ahmet amca

    öncelikle aradım, fakat mamafih kendisiyle ilgili bir başlık bulamadım.
    bu amca izmit depreminde evini, ailesini ve iş yerini kaybetmiş. kendisi 67 yaşında. şu an izmir'de mendil satarak hayatını sürdürüyor. bir otel odasında kalıyormuş. otele günlük 14 tl veriyormuş. günlük kazancının yarısını da kedilere harcıyormuş. şimdi şu videoyu izleyin:

    https://www.facebook.com/…i/videos/951904644908764/

    ara ek: paylaştığım videoda "ahmet amca'yı ziyaret etmek veya ona yardımcı olmak isteyenler, kendisini izmir alsancak'ta, cumhuriyet nevvar salih işgören mesleki ve teknik anadolu lisesi kapısı önünde bulabilirler." şeklinde bir cümle var. izmir'i bilmiyorum, ama amcaya sanırım buradan ulaşabilirsiniz.

    diğer yandan benim bu entry ile yaratmak istediğim farkındalık şu:

    1- izmir'de yaşayan insanlar bu amcamızı bulup ondan bol bol mendil alsınlar,
    2- imkanı olan bu amcayla irtibat kurup ona kedi maması yardımı yapsın. mümkünse düzenli. gelip kedilerini beslemesin, kedi mamalarını ona teslim etsin, o beslesin kedilerini.
    3- imkanları çok geniş olan biri, mümkünse sahip olduğu evlerden birini yaşamı boyunca kalması için tahsis etsin bu amcaya. büyük sevaba girer. hem duasını alır, hem de öyle çok bir şey kaybetmez. 1+0 olur, gecekondu olur, yazlık olur, bir ev odası olur, bilemem.
    4- oteli vs. i olan biri varsa, belki otelinde ücretsiz olarak bu amcaya kalıcı bir oda vermek isteyebilir. amca ya bunun karşılığında otelinde maaşlı bir vazife de teklif edebilir.
    5- imkanı olan yazlığına, ya da sitesine bu amcayı bekçi, bahçıvan vs. şeklinde iş teklifinde bulunabilir. bir çok insan biliyorum, yazlıklarına bakmaları için bekçilerle çalışıyorlar, onlara yazlıklarının bahçelerinde küçük bir ev tahsis ediyorlar. bekçi hem orada yaşıyor, hem de bahçeye vs. bakıyor. bu amca o bahçede kedi de besler. amca böyle bir teklife nasıl bakar bilmiyorum.
    6- bu mesajı ya da ilgili videoyu paylaşarak yayarsanız, üstte yazdıklarım sayesinde güzel yürekli bir amcamız, belki de ahir ömründe mutlu olur. yaşadıkları sıkıntılar sarılır.

    katkı sağlamak isteyenler olursa mesajımı editler, ek yapabilirim.

    son söz: hayvan seven, gözü yaşlı, kalbi yumuşak bir insandan kolay kolay kimseye zarar gelmez. böyle insanlar başkalarına zarar vermek yerine kendilerine zarar vermeyi tercih ederler.

    edit: genelde çok olumlu tepkiler almasına rağmen sadece 1-2 arkadaş -ki genelin %5'ine falan tekabül ediyordur heralde- duyar kasıldığını falan söylemiş. insanlar açken kedilerin beslenmesinden vs. bahsetmiş. aslında benim burada kastettiğim şeyin kedilerle hiçbir alakası yok. ben de evinde kedi besleyen biriyim, ama burada mesele kedi meselesi değil. sadece hayatında çok acı tecrübeleri olan, ve belki ahir ömründe birilerinin yanında sığıntı gibi yaşayan ve edindiğim izlenime göre iyi kalpli biri olduğunu düşündüğüm bir insana yardım etmek meselesidir. ben izmir'de yaşamıyorum, o nedenle ciddi bir yardım organize edemem. ev alalım falan denmiş, belki bu yapılabilir. fakat ben bu paralı işlere bulaşmaktan imtina ederim. ama yine de izmir'de yaşayıp, gerekli izinleri alan biri olursa yardım kampanyası için buradan duyurumu yapar, sürecin şeffaf olması adına da elimden geleni yaparım. ama onun dışında, bu amcamıza yazılı bir taahhütle "ölene dek vakfedilecek" bir daire olursa hem bunu yapacak kişi dairesini elinde tutmuş olur, hem hayrını yapmış olur, hem de ahmet amcayı ölümüne kadar kira derdinden kurtarmış olur. bana bu daha kolay ve mantıklı geldi. bu başlığı açmaya iten şey de titreyen bri dudak ve ona eşlik eden gözyaşlarıydı. bunlar, hele de iyi kalpli birine ait olursa, benim zaafım olan konular. benim yaptığım da atla deve bir şey değil. sadece elimden geleni yaptım. elimden bu geldi. elinden daha fazlası gelecek olanlar varsa onların dikkatini çekmek istedim. biliyorum, yeryüzünde milyonlarca ve hatta milyarlarca yardıma ihtiyacı olan insan var. ama bunların hepsine yardım edemiyor olmamız, bunlardan birine yardım etmememizi motive edemez, meşru kılmaz. elinden hiç bir şey gelmeyen de, kalbinde ufak bir şefkat hissetsin, amcanın hikayesine gönül üzerinden ortak olsun. her şey para değil. bunu en iyi ahmet amca biliyordur belki. ama belki onun hayatını kolaylaştırmamız, hatta birilerinin kendisi hakkında güzel düşüncelerinin olduğunu bu başlık altında paylaşılan entrylerle kendisine hissettirebilmemiz bile bence güzel bir şey. yani diyeceğim o ki, elinden hiç bir şey gelmeyen, şu başlık altında ahmet amca'ya okuduğunda kendisini iyi hissettirebilecek bir şeyler yazabilir. onu tanıyanlar, uzaktan tanıyanlar ve sadece videosu üzerinden tanıyanlar. toplumumuzda güzel insan olmak en azından takdir edilerek ödüllendirilmeli. tıpkı öldürülen köpek için hüngür hüngür ağlayan adam gibi.

  • 14. fatih terim'in beşiktaş düşmanlığı

    olcay'ı arda ve hakan çalhanoğlu ile kıyasladıktan sonra okumayı bıraktım demek isterdim ama adam listesinin en sonuna yazmış. spoiler beyler önce bunu okuduysanız yazıyı okumanıza gerek yok.

  • 15. tuz gölü'nde yerli turiste linç girişimi

    daha dün tuz gölündeki hadise yaşanan işletmedeydim. yol üzeri bir yer olduğu için uğrayalım dedik. araba park ettiğiniz yerden gölün kenarına gidebilmeniz için bu işletmenin içinden geçmek zorundasınız. adamlar yaya yolunu tezgahlarla kapatmışlar ve iki kişinin yanyana zor geçtiği bir koridordan gölün kenarına iniyorsunuz. sanki polis kontrol noktası gibi doktor önlüğü giymiş iki kişi zaten dar olan yolu kesiyor ve emreden bir tavırla elinizi açın bunu sürün diyorlar. insan aptala dönüyor. açtım elimi sürdürdüm, bildiğin yerdeki tuz. elini yıkamak zorundasın hadi bakalım dükkanın içindeki lavaboya yönlendiriyorlar. örümcek ağına düşmüş sinek gibi oluyorsun. lavabonun musluğunu küçük bir çocuk tutuyor, elimi tam olarak yıkıyamıyorum musluğu kapatıyor, tamam bu kadar yeter diyor. yanda duran başka bir adam ise elinize sürdüğünüz ürün budur diye bir kutuyu burnumun dibine kadar uzatıyor. arkadaş şimdi ben efendi adamım yanımda eşim var, yok teşekkür ederim almayı düşünmüyorum dedim ama sen polis çevirmesi gibi milletin yolunu zorla kesersen bir yiğit de çıkar valla kafayı geçiriverir.

    sonra bu olay yaratan işletmenin yanındaki büfeden iki tane su bir de yolluk büskevit aldık, ne kadar diye sordum 8,5 lira dedi satıcı. sular küçük su tanesi 1 lira olsun iki lira, lan markette 2 liradan satılan büskevite 6.5 lira çekiyor adam. artık sertçe abicim bu büskevit kaç lira ya dedim, pardon abi yanlışlık oldu toplam 3,5 lira dedi.

    arkadaş yol kenarı dinlenme tesisi gibi yersin tuz gölü var diye gelen geçen merak edip duruyor, bu tesisi bile işletmek yerine yamyamlık peşindesiniz.

  • 16. sivas katliamı'nın görüntüleri

    *** eski görüntülermiş. ergen arkadaşlar skimtrak espri yapmayı keserlerse sevinirim.
    hatamı (!) anladım ve edit'te de belirttim. ***

    burdan izlenebilir.
    izlerken yine tüylerim diken diken oldu, kanım dondu! aşırı rahatsız edici diyaloglar var. bu katliama sebep olanların, görmez/duymazdan gelenlerin, örtbas edenlerin, yargılamayanların.. kısacası onlarca masum insanın vahşice öldürülmesinde katkısı olanların umarım yüzleri gülmez. dertleri bitmez.

    edit: @epicfail1234'ün uyarısı üzerine ilgili başlığa bakındım (bkz: sivas katliamı). ilgili zamandaki linkleri taradım ve (bkz: #52830534) sadece bunu bulabildim. fakat fav'ından anladığım kadarıyla pek ilgi görmemiş. bu yüzden bu başlığın ilgi çekeceğini düşünerek başlığı sildirmiyorum. dediği gibi (entry'sini silmiş); 2 temmuz 2014 tarihinde yüklenmiş youtube'a.
    ben ilk kez izledim bu videoyu. benim gibi birileri illaki vardır.
    nice gereksiz skimsonik entry ve başlıklar varken; bunun yadırganmayacağını düşünüyorum.

    not: elimden geldiğince küfürsüz ve dini temenniler olmadan (allah belalarını versin, iki cihanda da.. vb.) bir entry girmek istedim. anca böyle oldu. siz benim yerime gönlünüzce küfredebilirsiniz. *
    orospu çocukları diycem; analarına gidecek, anasını s.ktiklerim diycem yine analarına gidecek.. fakat bunlardan daha uygun da küfür yok amk bu mahlukları tarif edecek!!

  • 17. anneliği reddeden kadın eksiktir yarımdır

    çok kısa yazmaya çalışıp gideceğim, devletlünün burada asıl demek istediği şey "ortadoğu tipi ataerkil ailenin kölesi olmayı reddeden kadınlar keşke ölse."

    madem ana olmamı çok istiyorsun, o zaman de ki "isteyen kadın evlenmeden de çocuk sahibi olabilir, kadınlara karışmayın". ama demez, niye? çünkü anne olun derken türkiye'de ve gelişmemiş ülkelerde bir kadının bir çocuğa sahip olmak için sırtına yüklemesi gereken her şeyi, bir kaynana ve kayınpederi, sürekli hizmet bekleyen bir erkeği, ev çekip çevirme sorumluluğunu (hatta eşin ailesi ve çeşitli akrabalarıyla aynı evde/apartmanda yaşamanız çok daha harika olur), yaşlı bakımını vb. tepemize indirmek istiyor. şu yeni gelin evleri benzeri sayfalara aşırı dadandığım bir zaman 18-19 yaşında koşa koşa evlenen dürdaneler görüyordum, okumamış, kaynana evinde bir odaya veya aile apartmanında bir daireye her akşam yemeği sülalece yiyip bulaşığını yıkamak, kaynanasına bakmak, kayınpederine ve eşinin başka erkek akrabalarına hizmetçilik etmek, kadın akrabalarına evini her an temiz göstermek üzere gelin gidiyor. bu iç anadolu kasaba kültüründe doğup büyümüş bir kadının başına sıklıkla gelen kader, büyük şehirlerde biraz form değiştirip hafiflese de okumuş, iş güç sahibi kadınların da başına geliyor, çalışsa da evin tüm sorumluluğu, çocuğun tüm sorumluluğu yine kadında. bu defa sonuç whatsapp gruplarında, sosyal medyada, arkadaş buluşmalarında mütemadiyen çocuktan konuşan, anlayarak okumaya vakti olmadığı için eat pray love gibi beyin gerektirmeyen kitaplar okuyan, haftasonu bruncha gitmeyi ya da arkadaşlarıyla bir kahve zincirinde makiyato fırapaçinatte içmeyi modern hayat, nefes almak zanneden kadınlar. her iki durumdaki kadında da sorgulama yok, hayatını değiştirme lüksü yok, mutlu olacağı şeyi yapma seçeneği yok, kehribarın içindeki kelebek gibi o hayata sıkışmış.

    adamın istediği sadece biri asgari ücretle 12 saat çalışırken gideri şehit olacak fason nüfus değil, adam kadınların yukarı bakmasını istemiyor, mutlu olmasını, kendini ve toplumu değiştirmesini istemiyor. taşradakinin tuvaleti tuz ruhuyla pırıl pırıl yapmaktan, şehirdekinin iki çocuğa bakmak için işi tamamen bırakıp eve kapanmaktan başka bir şey düşünmediği kadın tipleri istiyor. olay sadece çocuk değil, sen hala anlamadın mı?

    ben anne olmayı istediğim halde tayyar ne zaman açıklama yapsa eş zamanlı olarak şu repliği okurum, size de tavsiye ederim:

    "ben o kadınlardan olamam denis, kocasının kollarında sessiz sakin hayat süren kadınlardan. veya mutfakta yalnız başına bulaşık yıkayan kadınlardan. hayatın bi anlamı olmalı denis, yemek yapmanın, temizlik yapmanın, çocuk yapmanın ötesinde... hayat bunlardan ibaret olmamalı. bir çay fincanı yıkarken ölemem ben."*

  • 18. mercedes amblemi örterek almanya'yı protesto etmek

    --- spoiler ---

    akp’li düziçi belediyesi başkanı ökkeş namlı’nın 'ermeni soykırımı' tasarısının alman parlamentosunda onaylanmasına tepki olarak mercedes’ine bez gerdi ve arabanın logosunu sakladı.

    makam aracının fotoğraflarını sosyal medyada paylaşan akp’li namlı, “almanya'nın almış olduğu bu kirli kararı şiddetle kınıyor ve protesto ediyorum” diye yazdı.
    --- spoiler ---

    bu da böyle bir protesto, ne yardan vaz geçmiş, ne serden... dostlar alışverişte görsün protestosu...

    edit: link

  • 19. osmangazi köprüsündeki gerçekler

    adama devleti soyuyorlar diyorsun, istemezsen geçme diyor.

    daha ucuza daha iyi şartlarda yapılabilirdi diyorsun, çivi çakılsın diyor.

    çiviyi çaktılar zaten, farkında değilsin.

  • 20. oruçlu insanları limon yiyerek etkilemeye çalışmak

    videoyu izlerken babam girdi odaya, hemen porno açtım. en azından bir açıklaması var

  • 21. nba vs euroleague

    benim için nba hollywood, euroleague ise bağımsız yönetmenlerin de kendine yer bulabildiği avrupa sineması'dır. evet en pahalı oyuncuların yer aldığı, en büyük prodüksiyonlar abd'de üretilir, ancak bana kalırsa avrupalıların kısıtlı bütçelerle yarattıkları gerçek sanat eseridir.

    birisi kendisini pazarlamayı çok iyi bilir, bu vesileyle yarattığı büyük ekonomi sayesinde her yıl daha da büyüyerek pazarı domine eder. diğeri ise biraz da "beni bilen bilir" düsturuyla hareket eder, daha bulunduğu kıtaya dahi tamamen yayılmayı başaramaz.

    sonuç olarak euroleague, teknik ve taktik zenginliklerinden dolayı tekrar izlemekten keyif alabileceğiniz, biraz ağır tempolu, herkese hitap etmeyebilecek bir sanat filmidir. nba ise yüksek tempolu, izleyiciyi sürekli uyanık tutan, ancak bir süre geçtikten sonra hafızanızda pek yer etmeyebilecek bir pop corn filmdir.

    öte yandan spor da sanat gibi bir keyif meselesi olduğuna göre, mutlak doğru diye bir şey yoktur. zevkler görecelidir. ben şahsen avrupa basketbolu'ndan büyük haz alıyorum, ancak nba'i seven insana da keyifli seyirler dilerim. her malın bir alıcısı vardır. gelgelelim takip eden kitlenin büyüklüğü ve/veya parasal değeri, kaliteyi belirleyen başlıca etken değildir.

  • 22. asla yapmam dediğini yeni sevgilisiyle yapan kız

    en çok da bu kırar ayrılıklardan sonra.

    o kadar ısrar etmiştiniz, gelmedi o lokantaya. tarzı değilmiş.

    orada buluşamayız tatlım, dayımların mağaza var olmaz demişti.
    çiğköfte yedirememiştiniz ona.

    şimdi o size yasak olan semtte, o lokantada ağzını açmış sarhoş gözlerle, çiğköfte lüpletiyor. demek ki sizde bir eksiklik vardı. kadınların sevdikleri erkeklere karşı sınırlarının olmadığını göremediniz. geçmiş olsun.

  • 23. atalay filiz

    daha önce de yazılmıştır gerçi ama yine de söyleyeyim.

    elinde bavullarıya ülke turu yapan bir katili bile yakalayamayan emniyetten canlı bombaları yakalamasını istiyoruz. olaya gel.

  • 24. 10 haziran 2016 erdoğan'ın abd ziyareti

    reza'yı hapiste ziyaret etmeye gidiyor heralde. muhammed ali'nin cenazesine katılması bahane.
    (bkz: cenaze bahane reza'yı görmek şahane)

  • 25. survivor 2016

    selam efecan ,
    öncelikle ülkene hosgeldin kaaardesiiim ,
    neden elendigin hakkında birkac kelam etmek isterim:
    1.aslinda performans olarak serkaydan neredeyse daha iyi olmana rağmen,yanında ezik ezik davrandığın ve serkay'ın kendisini daha iyi hissetmesini sağladığın icin
    2.yine aynı sekilde davranarak insanlarda takımın lideri serkay gibi bir algı yarattığın icin,kendin gibi,aklıbaşında yetişkin bir birey gibi davranmak yerine serkaya saksakcilik yaptığın icin
    3.daha ilk bölümden semih gibi fan kitlesi olan bir insana saygısızlık hatta pislik yaptığın icin,(bugun videoyu tekrar izledim de resmen igrencsin,tavırların filan berbat,adaya gelmiş sonra biraz kendine gelmişsin,indiririm filan,kimsin la sen,bu arada semihçi değilim )
    4.damla ve ibo ellerinden geleni yapmalarına rağmen,birkac ödül oyununu ustuste kaybedince,kendini ve serkayi on plana çıkararak,kaaardesiiim kaaardesiiim dediğin insanları gözlerinin içine baka baka gömdüğün icin
    5.sevinme hareketin cok kotu olduğu icin (gözleri belertmeli çığlık hareketi)
    6.acun abin artık seni sevmediği icin :(

  • 26. 7 haziran 2015 genel seçimleri

    akp'nin kaybettiği seçimlerdi.

    tekrar yazayım: akp bu seçimi kaybetti. 13 yıllık iktidarını bu seçim sebebiyle kaybedip muhalefete düşecekti.

    ve bir süperkahraman gelip akp'yi kurtardı.

    sayın cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan'ın yerinde olsam büyük siyasetçi sayın devlet bahçeli'nin som altından heykelini cumhurbaşkanlığı sarayının önüne diker, altına da "olmasaydın olmazdık" yazdırırdım.

  • 27. akp'li başkanın akıllara zarar almanya protestosu

    almanya'ya geri adım attiracak protesto. ben de hemen gidip fakir marka el blenderimi elektrik bandiyla kaplayayim da görsünler günlerini pis almanlar. tisikkirler ikipi.

  • 28. ekşi sözlük borç verebilecek insan veritabanı

    (bkz: yaran başlıklar)

  • 29. henüz türk entelektüel çıkmamış olması

    (bkz: yaşar kemal)

  • 30. gökhan gönül

    kendisinin sözleşme pazarlıklarından dolayı eleştirilmesini komik buluyorum.

    adam alabileceği en yüksek parayı almak isteyecek, bundan doğal bir şey yok. asıl yapılması gereken, bu adamların neden bu paraları istediğini sorgulamak.

    fikret orman ilk iş başına geldiğinde, takımdaki en önemli sorunun maaş dengesizliği olduğunu düşünerek köklü bir revizyona gitti. feda sırasında herkesin maaşı azaltılmadı, 3 milyon 750 bin euro alan quaresma'nın maaşı 2.5 milyona indirilmeye çalışılırken, 300 bin euro'ya oynayan necip'in maaşı da 500 bin euro'ya çıkarılıyordu.

    4 yıl sonunda bakınca, beşiktaş şu anda maaşlar arasında tek tük fark dışında dengesizlik olmayan bir takım haline geldi. takımda mario gomez dışında senelik 1.7 milyon euro'nun üzerinde maaş alan hiç bir futbolcu yok, aynı pozisyonda oynayan oyuncular birbirlerine yakın parayı alıyorlar.

    dönelim fenerbahçe'ye. gökhan neden 2.7 milyon euro istiyormuş, menajeri neden bilmem ne kadar istiyormuş, dalyarak sen kimsinmiş vs. bunların hepsinin sebebi, fenerbahçe'nin geçen seneki transferleridir. fenerbahçe robin van persie'ye senelik 5 milyon euro, maç başı 20 bin euro ödüyor. şimdi gökhan'ın menajerine trip atılırken, van persie'nin menajerine açıktan ne para verildiğini kimse bilmiyor.

    menajer parasıymış, gökhan'ın menajeri * yabancı değil. aziz yıldırım aynı menajere ozan tufan'ı geçen sene beşiktaş'ın elinden kaparken ne kadar para vermişti, şimdi açıklasın da bilelim. stopaj mtopaj kafa düdüklemeyi biliyor, asıl bunu söylesin. ozan'ı alırken menajerle hareket ediyorsan, gökhan'la sözleşme imzalarken de edeceksin.

    bakın nani senelik 4 milyon euro'ya, kjaer 3.5 milyon euro, diego 3.5 milyon euro maaş alıyorlar. sen bütün bu şartlar altında gökhan'a 2 milyon euro önerirsen, adam kabul etmemekte haklıdır.

    kimse ffp bahanesinin arkasına sığınmasın. bu ffp yeni çıkmadı, bizim gibi dış kapının mandalları bile daha geçen sene söylüyorduk bu günlerin ve cezaların geleceğini.
    (bkz: #52586733)

    sen daha 1 sene önce gökhan'ın şu takıma yarısı kadar katkısı olmayan adamlara gökhan'ın 2.5-3 katı maaş verirsen, gökhan'ın sözleşme süresi geldiğinde artış ister. verirsin vermezsin, kendi kararın. ama vermezken mali kongrede oyuncuyu taraftarın gözünde itibarsızlaştırmaya çalışırsan, haysiyetsizlik yapıyorsun demektir.

    ayrıca şimdi kendisinin istediği maaş üzerinden futbol okulu hesapları yapanlar, bu hesapları asıl geçen sene yapmalıydı. van persie'ye verilen maaşla kaç tane okul yapılırdı, ya da nani'ye? bırakın bu işleri.

  • 31. femen turkey'in memeli erdoğan eylemi

  • 32. mecidiyeköy

    ramazanın ilk günü, mesai bitiminde bir yere oturdum sigaranın yanında çay içiyorum.

    kötü bir gün geçiriyorum ve arkamdaki masada oturan tinerci çocuklar kavga ediyor. araç ve insan trafiği birbirine girmiş durumda. tam ortaklar caddesi'ni kesen köşedeyim ve tüm insanlar önümde bir sağa, bir sola koşturuyor. birbirini seven çiftler, çocuğunun elinden tutmuş anneler, öğrenciler, beyaz yakalılar, sokak insanları, arap turistler, iftara yetişmeye çalışan amcalar, suriyeli göçmenler, benim gibi acelesi olmayan ve sallanarak yürüyen yalnızlar...

    önümden binler geçiyor, milyonlar belki ve hepsinin birer hikayesi var. şanslı olanların sıkıcı, standart hikayeleri var, şanssız olanların ise çoğunluğu ilgilendirmeyen sorunları. trafik polisi çıldırmışçasına düdüğüne asılıyor, klakson, gaz, fren ve insandan oluşan kakafonik koro bile tek başına bir insanı delirtmeye yeter.

    birazdan yola koyulunca unutacağımı bildiğim geçici aydınlanma anlarından birini yaşıyorum. şu anda bana sımsıkı sarılıp her şeyin yoluna gireceğini söyleyecek bir ablam olmasını isterdim. dizine başımı dayasam, gözlerimi yumup uykuya dalmaya çalışsam o da bana "ağla," dese, "açılırsın".

    ya da tam şu anda gökten ışıkları döne döne bir uzay gemisi gelse, üzerinde deney yapılacak bir gönüllü aradıklarını söylese içinden çıkan yaratıklar ve ben bir koşu cevahir'den havlu alıp gelsem, gemiye binip uzayda süzülsem...

    bir şey olsa, mesela bilmediğim uzak bir akrabadan bir miras kalsa, gidip iki yıldır ne zaman kendimi kötü hissetsem dönüp dönüp fotoğraflarına baktığım gökçeada'daki evi alsam. orada reçel, kışlık konserve yapıp kitap okuyarak ömrümü geçirsem.

    yeter ki şu anda burada olmasam, biri gelse, sorunları, kötü anıları siktir etmemi söylese, acayip komik bir hikaye anlatsa ve ben çok gülsem, gülerken gözlerimden yaş akmadan. sonra saraçhane'ye gidip bisiklet alsak ve ben deniz kenarında yeni yeni uzamaya başlamış saçlarım rüzgarda süzülürken eve doğru pedal bassam.

    sadece şu anda burada olmasam, başka bir hikaye mümkün olsa, önümden geçen binlerden, milyonlardan herhangi biri gibi. her şey bir anda değişse, sabaha ters dönmüş bir hamamböceği olarak uyanmasam.

  • 33. mesai saatlerinde dışarıda dolaşan kalabalık

    benim en çok merak ettiğim saat 9'da sahilde koşan 30-35 yaşlarındaki arkadaşlardır. ve en çok imrendiğim...

  • 34. orucun asıl amacı

    açları anlamak değildir. bunu diyen müslüman kendini kandırıyordur. akşam yemek yiyeceğini bilerek açları anlayamazsın.

    orucun iki amacı vardır :

    1- o güne kadar rahatça yiyip içtiğin nimetlerin kısa süre yokluğunu görerek değerini anlamak
    2- insanın en büyük düşmanı olan ve verdikçe fazlasını isteyen nefsi kontrol etmek

    yani iradeyi güçlendirmek.

    akşamları lüks otellerde 100 liradan başlayan menülerle iftarı bekleyerek kimse açların halini anlamaz, en başta da ben.

    o yüzden aç olduğunuz için sinirle kimsenin kalbini kırmadan orucu tutun, umulur ki allah kabul eder.

  • 35. akademisyen mesaisi

    belirli bir giriş çıkış saati, haftanın 5 günü gibi kısıtlamaları olmayan mesai türü.

    gel gelelim hafta içi saat 11'de okula girip 3'te çıkabileceğiniz, bazı günleri evde geçirebileceğiniz gibi muhtemelen haftanın hemen hemen her günü akşamları başka bir şeylerle uğraşırken önünüzde işinizin açık olması, haftasonlarını evde okuyarak, çalışarak, yazarak geçirmeniz gerekecektir. net bir mesaisinin olmaması avantajı kadar dezavantajıdır da...

  • 36. en güzel ermeni ölmüş ermeni

    (bkz: ermeni soykirimi yapmadik ama gerekirse yine yapariz)

  • 37. mustafa kemal atatürk

    dün çalıştığım yere dünyalar güzeli hollandalı bir kız geldi. güzelliği karşısındaki şaşkınlığımı katlamak istercesine, "atatürk ile ilgili ingilizce kitap var mı" diye sordu. çok şaşırdım. neden atatürk ile ilgili okuma yapmak istediğini sordum. "her yerde resmini ya da büstünü görüyorum, merak ettim" dedi. gayet makul bir sebep. sonrasında biraz daha konuşunca, kız da açıldı iyice ve tayyip'i gömmeye başladı. "dikkat et, her yerde tayyip muhabbeti yapma, seni harcarlar matmazel" dedim. biliyorum dedi, gülerek. "sen konuyu açtığın için, ben de rahat konuştum" diye ekledi. biraz muhabbetten sonra, sadece 6 ay ülkede bulunmuş ve türkçe bilmeyen bir yabancının bile, atatürk'ün ülkeye verdiği hizmet ve türkiye'nin siyasi durumu hususlarında bizim türklerden çok çok daha bilgili olduğunu gördüm. ama o bilgisiyle yetinmek yerine, para kazandığı ülkeyi daha yakından tanımak amacındaydı. ki önümüzdeki ay ülkesine temelli dönecek olmasına rağmen bunu yapıyordu.

    peki bu hollandalı kızın atatürk ve tayyip çözümlemeleri yapmasından birkaç dakika sonra, bir başka türk müşterimiz ne yapıyordu? "atatürk ile ilgili kitapları arka raflara atmalısınız, insanlar artık bunu görmek istemiyor" tavsiyesinde bulunuyordu bana. ben de ona, fettullah gülen ile tayyip kitaplarını yan yana ve en ön rafa koyarak cevap verdim. *

  • 38. doktorluğa sayısal puanla öğrenci alma saçmalığı

    meselenin lisede öğrenilen sayısal bilgi olduğunu düşünmüyorum. zaten hangi üniversitede bölümünde lisede öğretilen bilgiler kullanılıyor onu da bilmiyorum. en basitinden bölüm okuyan(matematik/fizik/kimya vs) üniversiteye geldiklerinde bu bilimleri en baştan tekrar öğreniyolar. yani havuz problemleri, amacını bilmeden aldığınız o türevler integraller de bir boka yaramıyor lisedeki matematik bölümüne bile gitseniz.

    her neyse konuya geri dönecek olursak ülkenin öğrenci profili komple leş. sorum temel bazlı. bunu düzeltmek için ilk öğretimden ana sınıfından köklü değilişim lazım. ve bizde öyle bir vizyon yok. bu cepte mi tamam. şimdi gelelim asıl önemli kısma: tıp fakültekerinin neden sayısaldan öğrenci alıyor olması?

    şöyle ki bu ülkede lisede sayısalı seçmiş ve başarılı olmuş insanların ortak özellikleri iq seviyelerin yüksek olmasından ziyade çalışma disiplini, konsantrasyon ve adanmışlık özelliklerinin gelişmiş olması. en azından çoğunun öyle. bu çocuklar yani lisede sayısal olup dersanelerinde okullarında başarılı olan çocuklar cidden genç yaşta büyük bir azimin sonucunda bu başarıları elde ediyorlar. adeta köpek gibi çalışıyorlar o yaşlarında. büyüdüklerinde de bu karakter özelliğinin devam ettirme şansı, sonradan kazanacağını taahhüt edeceklere göre oldukça daha fazla. bu yüzden insan sağlığı gibi önemli bir konuda eğitim veren tıp fakülteleri zora geldi mi bırakma olasılığı daha yüksek, ders çalışma disiplini oturmamış insanlara yatırım yapmaktansa halihazırda böyle bir yetenek ve potansiyeli olan sayısal öğrencilere ev sahipliği ederek bir nevi doğru ata yatırım yapıyor.

    olan da senin benim gibi doktorluğun hayatının mesleği olduğunu düşünen fakat organik kimya çalışmakla uğraşmak istemeyen insanlara oluyor. olsun da zaten. bugün debe de bi entry vardı lisans mezunları oy kullanamayacaksa ssg de kullanamıyacak iyi mi şimdi bu falan gibisinden. ssg oy kullanacak diye 23582342342 tane davar da bilip bilmeden oy verecekse ssg bi zahmet kullanmasın zaten oy. tamam mı canım?

  • 39. dinlerin uydurma şeyler olduğunu anlayamamak

    istatistik asla hata yapmaz.
    yüzbinlerce yıl tık yok ve birden tanrı kitaplar yollamaya başlıyor, emirlere boğuyor insanları. peygamberin cinsel hayatı gibi birçoğu komik ve anlamsız ayetlerle ne anlatılmak isteniyor bilen yok ama inanan çok.
    hepsinin uydurma olduğu o kadar açık ki cehennem korkusuyla en ufak laf edebilen yok.
    tanrının varlığı hususu ise tamemen kişiye kalmış. olabilir de olmayabilir de. ama dinler, işin içinde sırf insan parmağı olması bile büyük şaibe nedeni.

  • 40. euro 2016'da türkiyenin rakiplerini tutacaklar

    akp'den konya taraftarından özellikle olmak üzere milli takım taraftarından nefret eden biri olarak bile katılmayacağım listedir. ne zaman milli takım maçı izlesem 2002 deki dünya kupasındaki anılarım gelir aklıma karşı takımı tutmak aklımın ucundan bile geçmez.

  • 41. uzak durulması gereken kadınlar

    ben.

    kedi besliyorum çünkü. bir de kimseye eyvallahım yok. ve evet, baba travmasını da atlatamadım. kendi paramı kendim kazandığımdan kimseye de muhtaç değilim çok şükür. annemi de çok seviyorum, bağımlı gibiyim. tek başına yaşayamam; psikolojim kaldırmıyor bunu. en ufak bir yanlışta hemen insan silebiliyorum. başka hangi maddeler varsa okumasam bile hepsi bende vardır mutlaka.

    bir de kara kuşağım var benim. diğerlerini ...tir edin de, kara kuşak dolayısla hiç yanaşılmaması gerek bana. uçan tekme bile atabiliyorum.

    sizi gidi ibişler. o maddeler ağzınızdan girsin sizin.

  • 42. yaran facebook durum güncellemeleri

    ''eğer ki o diploma olsaydı; akp liler profil resmi yapar, havuz medyası çarşaf çarşaf yayınlar, yetmez diploma-i şerif diye ziyarete açarlardı''

  • 43. sözlükçülerin instagram sayfaları

  • 44. digiturk

    senin hoşuna gitmeyebilir, sen haksız yolları tercih edebilirsin ama adamların yaptığı doğru.

    bak cano, sen game of thrones izliyorsan bunun nedeni hbo'nun para kazanması. sen illegal yollarla dizi izlemeye devam edersen hbo para kazanamaz.

    sözlüğün artık zeka seviyesini tahmin ediyorum; şimdi sivriler çıkıp "hbo digiturk sayesinde mi zengin olacak?" minvalinde sorular yöneltecek. evet arkadaşım, kendi platformları dahil, tüm legal platformlardan gelen gelirlerle zengin oluyor.

    senin hoşuna gitmeyebilir, sen haksız yolları tercih edebilirsin ama adamların yaptığı haklı.

    bir kere de olsa, inanmasan bile, yanlış bile gelse, haklının yanında dur.
    sen yine torrent'ini kullan ama kendini hırsızı savunur bir pozisyona oturtma.

    tanım: game of thrones mevzunda haklı olan platform.

  • 45. 6 haziran 2016 deniz baykal'ın değişim açıklaması

    vekvekvek ötüp olmadık zamanda akp payandalığı yapmayı bırakacağını dile getirecek diye tıkladığım başlık.

    pozisyon mu değiştirecekmiş ki?

    ...

    ö-öyle değil lan, ayılar.

  • 46. 6 haziran 2016 inter'in satılması

    %68,55'i 270 milyon € olan inter'in bu bilgiden yola çıkarak piyasa değerinin yaklaşık 393 milyon € olduğu düşünülürse 108 yıllık koca inter;
    -4,3 gareth bale
    -1,5 lionel messi
    -196,5 sabri sarıoğlu etmekte..
    futbol çok enteresan..

    (bkz: hesaplayan adamlar)

  • 47. kız arkadaşıma sürpriz

    sözlük sözlük değil sabah şekerleri programı amk....

  • 48. melis birkan

    iyi, kötü, çirkin.

  • 49. oruç tutmak

    saygı duyduğum bir eylem lakin keşke bazıları da tutmayanlara saygı gösterse hiç fena olmaz. en azından trip atmayın ya.

    11 ay kahvaltı yapmayan adam saat 12 olmadan acıktım sinirliyim çekilin sikerim tribine giriyor. noluyor lan?

    bence bu daha günah. ay bayılcam hemen yatıp uzanayım şurada triplerinizden gına geldi yeminle.

    öğle arası mescitte uyuyanlar var.

    bugün çok yoruldum ya, biraz başım ağrıdı dedim yemediğim laf kalmadı. "sen sus oruç bile tutmuyorsun." ben orospu çocuğuyum zaten.

    böyle yapmayın ya, valla çirkin oluyor.

    madem din ve vicdan özgürlüğü(!) var, ben nasıl ulu orta bir şey yiyip içmiyorum sigara bile içmiyorum yani bunları yapmak/yapmamak zorunda da değilim, saygı duyuyorum. siz de biraz saygı duyun.

    ayrıca benim kafama bir şey takıldı. bir kadın var kocasını falan aldatıyor, gıybet fitne fesatlık almış başını gitmiş ama oruç tutuyor ramazanda. bu biraz ikiyüzlülük geliyor bana. yani, bence.

  • 50. daniel agger

    agger bırakmayı düşünüyorum kabul edemem diyince aziz '' hadi dostum son bir iş. kahrolası son bir iş'' demiş.