aslında rezalet tarihi 10 temmuz. bana gelen cavabı şimdi gördüm ama başlığın dikkat çekmesi için bu şekilde açtım.
şimdi olayın başlangıç noktası burada;
(bkz: #68859272)
okumaya üşenenler için çok kısa bir özet geçeyim, urfada tenis oynayacağız gençlik ve spor merkezinde. üyeliğimiz var rezervasyon var gittik tam korta gireceğiz tesis müdürü geliyor bizi spor yaparken su içtiğimiz için saygısızlıkla suçluyor. ramazan ayında olduğumuzu belirtiyor git gide sesi yükseliyor ve bizi tesisten dışarı attırıyor.
ben bu olay üzerine bimere yazdım. metin eksiksiz şu şekilde;
bugün bir aydır abonesi olduğum karaköprü gençlik ve spor merkezine tenis oynamak için bir arkadaşımla birlikte gittim. öncelikle gidip her zamanki gibi saat 17.30 için rezervasyon yaptırdım. rezervasyon saatine doğru korta gittik. tam korta girecekken tesis müdürü mustafa bey yanımıza geldi ve elimizde su olduğunu, bunun bir saygısızlık olduğunu söyledi. yaklaşık 10 dakika boyunca bir diyaloğumuz oldu. bize orasının bir spor merkezi olmadığını, gençlik merkezi olduğunu, ramazan ayında belirli yazılı kuralları olduğunu, su içerek spor yapamayacağımızı söyledi ve bizi saygısızlıkla suçladı. ramazan ayında tesiste kuran okunduğundan, oruç tutulduğundan bahsetti. kendisine islamın hoşgörü dini olduğunu, yıllarca oruç tuttuğumu ve oruç tutmayanlara hiçbir zaman bu gözle bakmadığımı söyledim. bir saygısızlığımızın olmadığını, spor yaparken çok sıvı kaybettiğimizi, su içme zorunluluğumuzu kibar bir dille belirttim. kendisi git gide artan ses tonuyla bizi saygısızlıkla suçlamaya devam etti ve en sonunda saatin 17.30 olduğunu, tesisin kapalı olduğunu (içeride çocuklar langırt ve masa tenisi oynuyordu) söyleyerek güvenlik eşliğinde bizi dışarı attı. tesisin 21.00 a kadar kurs ve etkinlik için kullanıldığını biliyorum. ki bu güne kadar hep 17.30-18.30 saatlerinde tenis oynadık.
ben 27 yaşında bir beden eğitimi öğretmeni olarak tesis müdürü mustafa kırıkçı adına çok üzüldüm. ilinde öğretmenlik yapan ve boş vaktini spor yaparak geçirmek isteyen bizlere karşı gerçekten kırıcı bir üslubu vardı. bizi oruç tutmamakla dahi suçlamaya kalktı. insanların dini görüşlerinin bir spor merkezinde tartışılır hale gelmesi gerçekten bana acı veriyor.
tesisin çalışma saatleri internette 08.00-21.00 olarak gözüküyor. abonesi olmama ve kort için daha önceden yer ayırtmama rağmen mustafa kırıkçı tarafından tesisten atıldık. yanımızda su ile geldiğimiz için oldu bunlar.
ilginiz için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim. tesis bilgileri be çalışma saatlerinin olduğu ekran görüntüsü ektedir.
bunu ben gençlik ve spor bakanlığına yönlendirdim. bana cevap veren kurum ise şanlıurfa gençlik ve spor il merkezi. bu sıkıntının ilk ayağı. ben zaten gençlik ve spor merkezini şikayet ediyorum bana cevap il merkezinden geliyor.tarafıma gelen içler acısı cevap eksiksiz bu şekilde;
`gençlik merkezi gençlerin sosyal, kültürel, topluma aktif vatandaşlar olarak katılmalarını sağlayan ve gençleri zararlı alışkanlıklardan korumaya yönelik çalışmaları yürüten kurumlardır. bu nedenle ramazan ayının ruhuna uygun, daha hassas davranılması gerektiği ve söz konusu olayın da ramazan ayının ruhuna uygun olmaması nedeniyle gençlik merkezi müdürü tarafından nezaket kuralları çerçevesinde uyarıda bulunulmuştur. tesislerimiz hizmete açık olup belirtilen saatlerde kullanabilirsiniz. bilgilerinize.`
bakın resmen bize bağıran ve dışarı attıran müdürü savunuyorlar. nezaket kuralları çerçevesinde uyarıda bulunmuştur diyorlar. adam bize bağırdı ve dışarı attırdı. bu cevap resmen benimle dalga geçmektir.
şimdi az önce yine bir metin yazdım. olayı anlattım verilen cevabın trajikomik olduğunu belirttim ve yolladım.
buraya kadar sıkılmadan okuyan dostlarıma çok teşekkür ediyorum. sizden isteğim bu başlığın altına olumlu olumsuz birşeyler yazmanız güncel tutmanız. bu sayede belki bir avukat suser bana ulaşacak ve haklarımı bana anlatacak. belki olay medyaya taşınacak. sözlüğün gücünün malum herkes farkında. koru hastanesi rezaleti tüm ülkeyi salladı sayemizde.
bu insanlarla bu şekilde başa çıkabiliriz. ben iki senedir orada öğretmenim. belki de bu adamın çocuğuna eğitim vermeye çalışıyorum. onun gelişimine bir şeyler katmak için gece gündüz çabalıyorum. ama devletin sözde en ilgili şikayet kurumu benimle alay edercesine bir cevap yazıyor.
destek veren herkese çok teşekkür ederim şimdiden. lütfen başlığı güncel tutun buna gerçekten ihtiyacım var. bu yobaz düşüncenin değişmesi için elimizden geleni yapalım. iyi geceler.
edit: destek için teşekkür ediyorum. mesajların hepsine cevap vereceğim. rezaletin başlangıç tarihi 15 haziran. bunu zaten entry başında olayın başlangıçı diye belirttim link bile verdim. gözünden kaçan birçok yazar olmuş olmalı ki 10 temmuz 14 temmuz neyin ramazanı diyenler olmuş. bimerin bana geri dönüş yapması 10 temmuz, benim bunu farketmem ise bugün 14 temmuz. rezalet başlığı 10 temmuz olmalıydı evet ama ben dikkat çekebilmek adına binerin cevabını farkettiğim tarihi baz aldım.
bu açıklamayı yapma gereği duymamıştım anlaşılır diye. çünkü çok basit olarak anlattım olayın başlangıcı için bakınız verdim. birçok destek mesajı var hepinize çok teşekkür ediyorum.
aribadoribore6 profili
-
14 temmuz 2017 bimer rezaleti
-
araç kullanırken gelen uykuyu kaçırma yöntemleri
(bkz: kenarıya çekilmek)
-
15 haziran karaköprü gençlik merkezi rezaleti
olay şanlıurfa'da cereyan ediyor. malum başkık sınırına takıldı.
tenis oynamak için gittiğimiz gençlik ve spor merkezinde dumur olmamızla sonuçlanmış, çok büyük bir rezalettir. kendi kendime puan veriyorum 9/10. daha büyük rezaletleri için hemen sizi böyle alalım;
(bkz: 27 mart 2017 genclik ve spor bakanligi rezaleti)
bugün bir aydır abonesi olduğum şanlıurfa karaköprü gençlik ve spor merkezine tenis oynamak için bir arkadaşımla birlikte gittim. öncelikle gidip her zamanki gibi saat 17.30 için rezervasyon yaptırdım. rezervasyon saatine doğru korta gittik. tam korta girecekken tesis müdürü mustafa kırıkçı yanımıza geldi ve elimizde su olduğunu, bunun bir saygısızlık olduğunu söyledi. yaklaşık 10 dakika boyunca bir diyaloğumuz oldu. bize orasının bir spor merkezi olmadığını, gençlik merkezi olduğunu, ramazan ayında belirli yazılı kuralları olduğunu, su içerek spor yapamayacağımızı söyledi ve bizi saygısızlıkla suçladı. ramazan ayında tesiste kuran okunduğundan, oruç tutulduğundan bahsetti. kendisine islamın hoşgörü dini olduğunu, yıllarca oruç tuttuğumu ve oruç tutmayanlara hiçbir zaman bu gözle bakmadığımı söyledim. bir saygısızlığımızın olmadığını, spor yaparken çok sıvı kaybettiğimizi, su içme zorunluluğumuzu kibar bir dille belirttim. kendisi git gide artan ses tonuyla bizi saygısızlıkla suçlamaya devam etti ve en sonunda saatin 17.30 olduğunu, tesisin kapalı olduğunu (içeride çocuklar langırt ve masa tenisi oynuyordu) söyleyerek güvenlik eşliğinde bizi dışarı attı. tesisin 21.00 a kadar kurs ve etkinlik için kullanıldığını biliyorum. ki bu güne kadar hep 17.30-18.30 saatlerinde tenis oynadık.
ben 27 yaşında bir beden eğitimi öğretmeni olarak tesis müdürü mustafa bey adına çok üzüldüm. ilinde öğretmenlik yapan ve boş vaktini spor yaparak geçirmek isteyen bizlere karşı gerçekten kırıcı bir üslubu vardı. bizi oruç tutmamakla dahi suçlamaya kalktı. insanların dini görüşlerinin bir spor merkezinde tartışılır hale gelmesi gerçekten bana acı veriyor.
tesisin çalışma saatleri internette 08.00-21.00 olarak gözüküyor. abonesi olmama ve kort için daha önceden yer ayırtmama rağmen mustafa kırıkçı tarafından tesisten atıldık. yanımızda su ile geldiğimiz için oldu bunlar.
kort çalışma saatleri burada
sizden istediğim başlığı güncel tutmanız. olayı bimere taşıdım. siz de bu konu hakkında birmere şikayette bulunabilirsiniz.
istediğim tenis oynamak filan değil. istediğim böyle bir kurumda müdürlük mertebesine erişmiş birinin kokuşmuş zihniyetinin cezalandırılması.
sırf oruç tutmuyoruz diye gençlik ve spor merkezinin spor merkezi olmadığını söyleyebilecek kadar gözü dönmüş birinin olduğu bir kurumda nasıl sporcu yetişecek? bu beyefendinin çalıştığı kurumda belki binlerce lisanslı sporcu var. dini görüşleri yüzünden insanları yargılama hakkını kendinde bulan birisi nasıl sporcu yetiştirebilir? yetiştirilmesini koordine edebilir? yorumu sizlere bırakıyorum.
okuduğunuz için teşekkür ederim. -
27 mart 2017 gençlik ve spor bakanlığı rezaleti
konunun ciddiyetinden ötürü ayrı bir başlık açma gereği duydum. aslında rezalet bugün gerçekleşen bir rezalet değil.
bildiğiniz üzere bir buçuk sene önce atandığım köy okulunda öğrencilerime satranç öğrettim. öğretmeye de devam ediyorum. seviyelerini ilerletmek için çok yoğun mesai harcıyorum. çocuklarla birçok turnuvaya katıldık. kıvanç haznedaroğlu sponsorluğunda türkiye şampiyonasına bile katıldık. federasyon başkanının özel davetlisi olarak yemeğe katıldık. gazeteye, haberlere çıktık. iki senede çocukların hayata bakış açıları değişti. halen de üzerine koyarak devam ediyorlar. bazı soruları benden önce çözüyorlar.
okul sporları adı altında düzenlenen ve okulların il dışı müsabaka masraflarının gençlik ve spor bakanlığı tarafından karşılandığı (karşılanacağı söylendiği) turnuvalardan birine katılmaya hak kazandık. şanlıurfada yapılan il müsabakalarında küçükler kategorisinde il birincisi olduk. şanlıurfada en iyi satranç oynayan öğrenci topluluğu 250 nüfuslu köyden çıktı. o çocuklar bu fotoğraf karesi için günlerini verdi. akşamları okula geldiler beraber çalıştık.
şimdi şanlıurfa birincisi olarak nevşehirde düzenlenecek bölge turnuvasına katılacağız. katılmanız gerekiyor yani. masraflarımızın 2016-2017 mali yılı il spor faaliyetleri gider bütçesinden karşılanması adına elimde bir onay belgesi var. yani biz bu parayı alacağız. olayın rezalet boyutuna ulaştığı an da tam burada başlıyor. turnuva perşembe günü başlıyor ve halen ödeneği alabilmiş değiliz. il gençlik ve spor müdürlüğü para yok diyor. iki üç ay içerisinde ödenecek diyor! e biz nasıl gideceğiz büyükşehirinizi nasıl temsil edeceğiz diyorum, hocam gidemiyorsanız söyleyin ödenek için yazdığımız dilekçeyi geri çekelim diyorlar. ya diyorum nasıl gideceğiz nasıl? para vermeniz gerekiyor diyorum aldığım cevap beni çileden çıkarıyor. referandum olduğu için ödeneklerde sıkıntı var. ne alakası var lan şimdi okul sporları ile referandumun. bu paralar nereye gidiyor?
bu çocukların gözünün içi gülüyor. bana sabah geldiler bavullara ne koyacağız diye soruyorlar. gidemiyoruz diyemiyorum. ne desem gg olacak. içimde fırtınalar kopuyor.
ben bu işle bu kadar ilgiliyken bırakma noktasına geldim. kim uğraşır lan bu rezilliklerle. sonra ağlayın durun hata nerede diye.
edit: yanlış anlaşılma olmasın paranın üzerine yatma gibi bir durum yok o para bize gelicek ama ne zaman belli değil. ve bu kendi imkanlarımızla turnuvaya gidebilirsek gerçekleşecek.
edit2: destekleriniz için sonsuz teşekkürler. bu çocukların ilk satranç takımları, ilk kitapları hatta satranç saatleri bile sizlerden geldi. benden çok payınız var bu çocukların başarısında. ama olay şu an yardımlık bir olay değil. 3-4 bin lira ayarlanır gidilir zor bir şey değil ama ben bunun için uğraşmak zorunda mıyım? bu iş bu şekilde mi yürür? inanın şu an gitmememiz daha iyi olacak. belki sesimiz duyulur bu işlemeyen sistem düzelir. bakanlık turnuvasına bakanlık destek veremiyorsa bir sorun var demektir. -
köy okulu satranç takımı
bu bir teşekkür yazısıdır. olayın başlangıcı için şuna göz atınız; (bkz: #60932733)
ilk yazıdan haberdar olmayanlar için geçtiğimiz yılı özetleyerek başlıyorum.
köy okulunda öğretmenlik yapıyorum ve çocuklara sıfırdan satranç öğrettim. iş bankası, kocaeli belediyesi ve sizlerin sayesinde bir satranç sınıfı oluşturduk. köyde önceleri kumar olarak algılanan bu oyun artık her evde oynanır hale geldi.
taşların hareketleri ve belirli şeyleri çocuklara vermek kolay oldu fakat bir yerden sonra okuma yazma problemleri ve yetersiz kelime dağarcıkları öğrenmeye engel oldu. çocuk daha akıcı yazı yazamıyorken notasyon baya bir vaktimizi aldı. elimizde bulunan çocuklar için satranç kitapları onlara oldukça karmaşık geliyor. adam türkçeyi sadece okulda öğretmeniyle konuşuyor. kendi arasında, evde, sokakta hep kürtçe konuşuyor. etrafında türkçe hiçbir şey yok. ben okuma yazmayı tabelalardan öğrendim. köyde tabela yok. neyse uzatmıyorum işleri zor yani çocukların.
geçtiğimiz sene çeşitli nedenlerden dolayı turnuvaya katılamamıştık. çocuklar çok üzülmüştü. sene başından beri satrançta daha derin konulara girmeye çalıştım. çocuk daha ispanya'nın hangi kıtada olduğunu bilmezken ispanyol açılışını öğrendi mesela.* karşılıklı oturup notasyonlu saatli oynamaya başladılar. video
geçtiğimiz günlerde ilk turnuvamıza katıldık. şanlıurfa'da yapılan turnuvaya altı öğrencimizi götürdük. köye 150 km uzaklıkta fakat üç öğrenci ilk kez şanlıurfa'yı gördü. ilk kez bir alışveriş merkezi gördüler. ilk kez yürüyen merdivene bindiler. onlar için dikkat dağıtan birçok şey vardı orada.
ilk turda üç öğrencimiz maçlarını kazandı. ikisi özel okuldan gelen öğencileri yendi. hatta birisi maçtan 5-10 dakika önce notasyon bilmeyen rakibine notasyon anlatıyordu.
ilkinci turda furkan yine kazandı. 2 de 2 yaptı ve üçüncü turda 1200 ukd puanlı rakibiyle ikinci masada oynayacaktı. kaybetti ve günün 3 te 2 yapan tek ismi oldu. ilk gün galip gelemeyen öğrencimiz kalmadı. ilk turnuvalarına göre iyi iş çıkardılar.
ikinci güne kötü başladık furkan yine kaybetti 4 te 2 oldu ve madalya şansımız kalmadı. bir kale öndeydi fakat vezir uyudu. baya bir üzüldü.
sonuçta madalya alamadık. ama çocuklar ilk kez tanımadıkları birileriyle satranç oynadılar. köyden olmayan birlerini yenebildiklerini gördüler. aslında çoğu oyuncudan daha çok şey bildiklerini farkettiler. baştan sona bir maçı notasyon yaparak kaydettiler. ilk kez hamburger yediler. ilk kez 12 d film izlediler.
turnuva sonucu;
ender 6 maç 3 galibiyet
ercan 6 maç 3 galibiyet
furkan 6 maç 3 galibiyet
ferhat 6 maç 2 galibiyet
mustafa 6 maç 2 galibiyet
sabri 6 maç 2 galibiyet
sırada ilçe turnuvası var. il merkezine göre seviye çok daha aşağıda olacak. madalya kokuyor.
fotoğraflar;
turnuva hazırlık
turnuva
turnuva
ilk tur ferhat
furkan mat ediyor
foto
12d
furkan 3. tur
ferhat 3. tur
kahve keyfiii
ferhat birazdan yenilecek
katılım belgelerimiz
emperyalizm
bu çocukların birer satranç oyuncusu olmasında en az benim kadar sizin de emeğiniz var. sayenizde okulumuzun 5 adet satranç saati var. koca şanlıurfa'da bile turnuvada saat eksiği vardı ama bizim 250 nüfuslu köyümüzde her şeyimiz tam. hepinize tekrardan teşekkür ediyorum. bir sonraki turnuvada görüşmek üzere.
edit: ilk entry kıvanç haznedaroğlu ile iletişime geçmeme vesile oldu. kendisi okulumuza bir ziyarette bulunacağını söyledi. kasım ayında gelecek aksilik olmazsa. ayrıca çocukları şubat ayında antalya'da düzenlenecek olan yaş gruplarına da gönderebileceğini söyledi. benim için bile heyecan verici bir şey. çocukları siz düşünün. teşekkürler ekşi sözlük. -
öğrenci döven öğretmen
bugün itibariyle benim. burada şiddete başvuran öğretmenlere bilip bilmeden söven herkesin de te ağzına sıçayım. yaşamadan bilemiyorsunuz. gelin buraya da şiddet kullanmadan bu çocukları hizaya getirin adamsanız.
2 aydır öğretmenlik yapıyorum. ilk günler gayet iyi anlaşıyorduk çocuklarla. çok fazla cıvıtmadan, gerektiğinde sert bakışlarla yapıyordum uyarılarımı. çocuklar da sandığınız gibi saftirik değil. ben nasıl onları süzüyorsam, hareketlerini tartıyorsam onlar da beni tartmış meğer. okul daha yeni yapılmış köye, daha önce öğrenciler sağa sola gidip taşımalı olarak eğitim alıyormuş. tabii çoğu aile zaten okula göndermemeye dünden razı, yolu bahane edip çocuğu okula göndermiyormuş. zaten burada köylüler işçi tutmamak için çocuk yapıyor bence. hepsi 8-9 kardeş ve okulun yarısı ekim sonuna kadar gelmedi. bu zamana kadar (ekim ayının son haftası) neredesiniz diyorum; "tarlada çalışıyorduk hocam" diyorlar. geçen hafta bir dersimde veli çocuğu dersten aldı götürdü. domates toplayacaklarmış. böyle bir ortamda çocuklar öğretmene karşı çok saygılı. ben ne dersem doğru kabul ediyorlar resmen. 2x2=5 desem itiraz eden olmaz emin olun. bir beden eğitimi öğretmeni olarak ingilizce derslerine girmenin vermiş olduğu büyük baskı var zaten üzerimde o konuya hiç girmiyorum. neyse ki seviye çok çok düşük olduğundan birşeyler öğretebiliyorum.
benim gözlemlediğim kadarıyla doğuda velilerin çoğu çocuklarını dövüyor. belli yani çocuğun sopa ile eğitildiği. hal böyle olunca sizin konuşarak sorun çözme ihtimaliniz çok düşüyor. veya gereğinden 20 kat daha fazla efor harcamanız gerekiyor.
konudan fazla sapmayayım, ilk günler gayet güzel geçiniyorduk. çocuklarla top oynuyorum filan. hababamın yeni edebiyatçısı gibi. saygılılar da keretalar hiç sıkıntı olmadı. gerektiğinde sesimi yükseltiyorum çekiniyorlar benden belli. arada birkaç problem yaşadık. ufak tefek kavgalar, anlaşmazlıklar.. hepsini sabırla, konuşarak çözdüm. çözülmeyen yerlerde şakayla karışık hafif omuz sıkmalar, küçük can acıtmalar baya işe yarıdı. gayet iyi gittik ilk ay. ama kasım ayının başından beri, çocuklar benim kişilik özelliğimi çözmüş olmalılar ki sapıttılar. baktılar aribadoribore hoca sopalamıyor, ne kadar bağırsam da kızsam da omuz da acıtsam, soğuk da dursam fayda etmemeye başladı. çocuk evde sürekli dayak ile dizginlendiğinden, afedersiniz siz götünüzü de yırtsanız fayda etmiyor. örneğin ödev kontrol ediyorum, bir öğrencinin ödevini kontrol ederken birkaç meraklı öğrenci hemen başımıza geliyor yerini terkedip. dönüp uyarıyorum, yerine geçiyorlar. 30 saniye sonra yine geliyor çocuk. üzerine doğru birkaç adım gidip, çok yüksek sesle uyarınca tamamen vazgeçiyor davranışından. o üzerine doğru gitme hareketim de dayağın habercisi aslında onun için. ben şimdiye kadar vurmasam da o şiddetli ses ve hamle çocuğun kafasında o düşünceyi oluşturuyor. e tabii 50 kere aynı şekilde uyarılıp sonunda şiddet gelmeyince de çocuklar zıvanadan çıktı. ben boğazımı yırtıyorum çocuk sırıtıyor karşımda.
15 gün kadar önce 5. sınıflardan bir çocuk, kendisini bir başka öğretmene şikayet etti diye çıkışta bir kızı tartaklamaya kalktı. hem de benim dersimde bana söyledi. "çıkışta görecek o hocam" dedi. çıkışta olay yerindeydim ve tam kavga başlarken araya girdim. çocuğu çektim kenara konuştum. bu olayın bu şekilde çözülmeyeceğini, o kızı döverse kızın yine öğretmene şikayet edeceğini, diğer öğretmenin yine kendisini döveceğini anlattım. çocuk davasından vazgeçti ve böyle hareketleri tekrar etmeyeceğine söz verdi. ben de şiddete başvurmadan sorun çözebildiğim için içten içe gaza geldim.
bugün, müzik dersinde aynı çocuk bir başka çocuğa parmak attı. parmak attığı çocuk da o kadar saf ve iyi niyetli bir çocuk ki. gözleri 4-5 numara miyop ve arkadaşları dalga geçiyor diye gözlük takmıyor. çok üzülüyorum ama takmıyor asla. neyse bu parmak yiyen çocuk "öğretmenim, şu bana ayıp bir hareket yaptı" dedi. ben zaten olayı gördüğümden çocuğu çağırdım. kafasına bir şaplak attım ama düşük şiddette. vurma denemez yani. parmak atan çocuk, bozuk gözlü çocuğa bakarak çıkışta görüşücez seninle gibilerinden bir hareket yaptı. ben bunu da gördüm ve sesimi çıkarmadım. ders bitti sınıftan çıktım 3 adım attım ve sınıfa hızlıca geri döndüm. sınıfa girdiğimde çocuk diğer çocuğun gırtlağına sarılmıştı. koşarak araya girdim çocuğa vurdum. ilk tokadımdı sanırım sert oldu. tuttum çocuğu duvara yapıştırdım. çocuk fena korktu. ben birşey yapmadım filan dedi. "bana yalan söyleme" dedim kafası elimle duvar arasında.
"bu tokadı bana verdiğin sözü tutmadığın için yedin" dedim ve çocuğu bıraktım. çocuk sonraki 3-4 saatte okulun en sakin öğrencisi haline geldi. çok üzüldüm ama gerçekten başka seçeneğim yoktu.
demem o ki burada ana avrat bacı düz gidiyorsunuz şiddet uygulayan öğretmenlere. her şeyi biliyorsunuz ya amk öğretmenliğe de soyunmuşsunuz. tamam yok yere şiddete başvuran öğretmenlere sövün. kolay yolu seçip dayakla ıslah eden eğitimcilere ne derseniz deyin. ama bunu genelleyip "dayak atan tüm öğretmenler orospu çocuğudur" dersen asıl orospu çocuğu da sensin kusura bakma arkadaşım. doğumdan itibaren dayakla yetiştirilmiş çocukları gelin sıfır şiddet ile eğit kolaysa, götün olsaydı zaten oradan atıp tutacağına gelir denerdin. zaten sen benim yatıp kalkıp maaşıma sallayan hıyarla aynı kişisin biliyorum. hadi şimdi oturduğun yerden tespit sıçmaya, genellemeye, göt büyütmeye devam et.
edit: evet defalarca vurgulamama rağmen olay farklı yerlere çekilmeye başladı bile. hayatında ankadaran doğuya geçmemiş insanlar tarafından, iki öğrenciyi ayırırken vermiş olduğum ve sonunda büyük üzüntü yaşadığım bir olay için küfür yiyorum. daha 15 gün öncesinde ben takip etmesem bir kıza saldıracak çocuğa öncelikle konuşarak yaklaştım. 15 gün sonra çocuğu, kıçına pandik attığı için kendisini bana söyleyen öğrenciyi ben sınıftan çıktıktan 2 saniye sonra tahtaya yapıştırmış bir şekilde buldum ve ayırırken kendime hakim olamadım vurdum. bakın tekrar ediyorum, şiddete karşı ve çocukları çok seven bir insanım. biraz empati yapıp, kendinizi benim yerime koyup ondan sonra küfür ediniz.
edit2: bakın öncelikle eğitilmesi gereken bu çocukların anne ve babaları. bu çocuklar anne ve babalarından dayak yedikçe bizim yapabileceğimiz bir şey kalmıyor. bunu yaşamadan bilemezsiniz. çocuk evde yaramazlık yaparken odunla dayak yiyor, okulda yaramazlık yaparken sakince uyarılıyor. bunu bir düşünün. bahsettiğim çocuk en uç örnekti. bu çocuklardan 120 tane düşünün. ben 119 tanesi ile ilişkimi şiddetsiz ayarlayabildim. kimisine ödevini yaptı diye ödül verdim. kimisine spor malzemesi dilendim. buna rağmen halen daha küfür edecekseniz buyrun edin. daha fazla takip etmeyeceğim başlığı. yazdığıma yazacağıma pişman olmam yarım saatimi aldı. iyi akşamlar.
edit3: olay artık ciddi bir noktaya geldiğinden öğrenci isimlerini ve argo kelimeleri kaldırdım. hakkımızda hayırlısı.
edit4: destek veren arkadaşlara teşekkür ediyorum. son olarak tekrar vurguluyorum. şiddet asla arkasına sığınmayacağım bir tepkidir. defalarca belirttiğim gibi buna karşı bir insanım. o an vermem gereken bir tepkiydi. siz eğer sınıfınızdan çıktıktan 3 saniye sonra çocuk arkadaşını boğmaya kalkıyorsa, bir problem var demektir. tabi ki de çözüm dövmek değil yine söylüyorum, çözüm ailelerin çocuğu dövmesini engellemek. ama bulunduğum bölgede işler sizin bildiğiniz gibi işlemiyor. veli geliyor "hocam eti senin, kemiği de senin" diyor. sorun çıkaran öğrenci için velisi gelip "hocam dövmüyorsunuz ondan böyle yapıyor" diyor. sürekli tekrarlıyorum, bunları anlatmamın nedeni sadece biraz kafanızda canlandırmanızı istemem. çok fazla tekrar ettim ama "dayakçı öğretmen" olarak niteleyen arkadaşlar, bir anlık öfke patlamasını alıp diğer yazdıklarımı hiçe sayanlar için zorunda hissediyorum.