annenin ömrüne bereket tosunum. çalışan, kendini geliştiren, sınırlarını zorlayan adamın hali bir başka oluyor. helal olsun.
edit: mertens'e attırdığı golden sonra onu sırtına alıp metrelerce taşıması gibi, takımı da son haftalarda adeta sırtında taşıyor azgın boğa. tek başına parçalıyor, yarıyor geçiyor, pozisyon hazırlıyor, gol atıyor, asist yapıyor, kısacası tertemiz işini yapıyor. niye? çünkü barış bazıları gibi ellerini açıp sadece duayla yetinmeye çalışmıyor; şov peşinde koşmuyor, eleştirilere hiçbir zaman küsmüyor, gereken dersleri çıkarıyor, taraftara trip atmıyor, ne görev verilirse üstleniyor, devamlı kendine bir şeyler katmaya çalışıyor ve meyvesini da alıyor. ben başarı hikayesi diye buna derim. barış'ın azmi tüm yerli futbolculara örnek olmalıdır, özellikle kendini messi zanneden bazı arkadaşlara.
ictihat ve telakki7 profili
-
barış alper yılmaz
-
galatasaray
kala kala elimizde kuru pırasanın sapı gibi sikko lig kalmış, avrupa'da götümüze şaplağı yemişsiz, el sikko kupasında karagümrük'ten şaplağı yemişsiz, takım iki pas çeviremiyor, iki organize atak yapamıyor, bizimkiler hala gelmişler yok taraftar sabırsız, yok yıkıcı eleştiri yapılıyor hep bilmem ne. sonuna da yazmış "adam ve alan markajı ile rakibin hızlı gelişen ataklarına mutlaka çözüm bulması gereken kulüp. aksi takdirde başımız ağrıyabilir."
çiçek kardeşim benim, çözüm için geç kalınmadı mı sence biraz, mart'a girdik neyin çözümü? alo? aksi takdirde başımız ağırı mı kalmış daha bizim, migren olmuşuz zaten. bizimkiler uykunun 4. kademesinde top patlatsan uyanmazlar, bu nasıl bir kafa inanılmaz ya.
ben size olacak senaryoyu söyleyeyim, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye boşuna dememişler; beşiktaş'la en iyi ihtimalle berabere kalsak, fenerbahçe'nin haftayı 3 puanla kapaması durumunda puanlar eşitleniyor. fizik ve mental olarak patlak tekere dönmüş takım, her maç constant pressure oynamaktan bizimkilerin en sikko anadolu takımına karşı bile ciğerleri paçalarından akıyor. özellikle birkaç oyuncunun okan buruk'la ciddi anlamda problemleri var ve takım içinde dengesiz bir ortam mevcut. geçen sezonun galatasaray'ına bakıyorsun bir de gelinen noktaya bakıyorsun, tam anlamıyla sabotaj der dışarıdan biri değerlendirecek olsa, ama bizim varmıyor dilimiz bazı şeyleri söylemeye, o konu çok başka bir başlığın konusu çünkü. ancak şurası artık belli oldu ki; eğer fenerbahçe, geçtiğimiz sezonki geri zekalıca puan kayıplarını yeniden tekrarlamazsa, kuvvetle muhtemel şampiyon olur. tüm skill'leri kullandık biz, manamız kalmadı artık buraya kadar.
ayrıca da şu devamlı her kaybın akabinde sosyal medyada polyannacılık oynayan gevşek kitleden nefret ediyorum arkadaş. siz taraftar maraftar değilsiniz. eskiden galatasaraylılığın bir vakarı vardı, şimdi nerede bir yalaka, dalağı gevşek varsa galatasaray sevdalısı olmuş. okan'ı, kerem'i ve avanesini de siz başımıza musallat ettiniz bugünlere geldik işte. alın mübarek olsun, mayıs'ta pırasanın sapıyla gezersiniz taksim'de. onu eleştirme ayıptır, bunu eleştirme sabırsızsın, şunu eleştirme sen yapıcı değilsin, bilmem kimi eleştirme sen fener trollüsün, okan'a laf söyleyen oç'dur, kerem'e ağzını açanı statta yakalarsak döveriz bilmem ne. böyle hiç bozmadan, aynen bu kafayla devam edin siz. -
2024 asgari ücreti
düşünsene bu sefer asrın sürpriziyle ters köşe yapıp: "bu yıl zam yok, milletçe hep beraber bu günleri birlikte atlatacağız, işçi ve işverenler el ele dua ve sabırla zor dönemleri aşacağız..." deyip oradan süper kupa finali haberlerine geçiliyormuş. olur mu olur bakmayın öyle boş boş ekrana, türkiye burası. hiçbir şeye "olmaz" demeyin...
-
0-0 biten dünya derbisi
dünyasının ayrı derbisinin ayrı belasını sikeyim. tipik ülkenin özeti gibi maç izledik. kin, nefret, düşmanlık, 90 dakika futbol harici her şey vardı sahada. dalga dümen tiyatro başka bir şey değil. daha maçın başlangıcından itibaren hakemin hareketlerden, oyuncuların tavırlarından o kadar belliydi ki maçın beraberliğe bağlanacağı. türk milleti tarihinde hiç bu kadar geri zekalı yerine konmamıştı. ben şu maçı izlediğim vakte yanmıyorum da, o statlara gidenler, trafiği gürültüyü stresi çekenler ne düşünüyorlar acaba evlerine dönerken? hani biri tarafından kazıklanırsın da sonradan fark edersin ya ama iş işten geçmiştir hani; acaba böyle bir his kaplıyor mu oralara gidenlerin içini. gitmeyeceksiniz abicim, doldurmayacaksınız oraları. gitmeden izleyenler de aynı şekilde almayacaksınız abonelik, vermeyeceksiniz para. kendi pisliklerinde, kendi tiyatrolarında boğulsunlar. halkı kin ve nefrete, düşmanlığa ve ayrışmaya iten her odak kendi bokunda boğulsun. ama yok nerede... nerede bizim toplumda böyle bir feraset, böyle bir kitlesel duruş.
-
konyalı john wick'in 44.5 liraya yaptığı alışveriş
arkadaşlar ben karaman'a taşınıyorum hakkınızı helal edin.
-
1-kiraya verme 2-kiraya verme 3-kiraya verme
1- evinin amk 2- evinin amk 3- evinin amk
-
25 eylül 2023 gıdadedektifi'nin gözaltına alınması
o adı meçhul şirket ülker değilse ben de bir şey bilmiyorum.
devlete bak hizaya gel. adamlar göz göre göre milleti zehirliyor, en kalitesiz içeriği en pahalıya satıp, gramaj ve içerik oyunlarıyla 85 milyon insanın aklıyla dalga geçiyor; ama bunları dillendiren, araştırıp ortaya çıkaran ve halkı uyaran insanlar göz altına alınıyor. bu millet vallahi böyle bir zulüm görmedi.
ekleme: bu arkadaşlar için "kafalarına göre iftira atıyorlar, para aldıkları şirketleri ifşa etmeyip, diğerlerini karalıyorlar." diyenlerin bu ve benzeri video'lar için ortaya koyabilecekleri sağlıklı bir karşı argüman var mıdır: https://www.youtube.com/shorts/rzpvw_y6yve
her şeyi bir kenara bırakın; x bir ürünün yurtdışında satılanının tadıyla, türkiye'de üretilip satılanının tadı tamamen farklı. toplum, ürün içerikleri hakkında bilgilendirilmiyor. en dandik, insan sağlığına zararlı ve içerik olarak hiçbir değer ihtiva etmeyen ambalajlı gıdaları, fahiş fiyata yiyoruz. adamlar hala gelmiş "iftira karalama kampanyası" diyor. şirketler, ürünleri hakkındaki iddialarla alakalı çıkıp açıklama yapsınlar, tüketiciyi aydınlatsınlar; hatta bununla alakalı ilgili bakanlık çıkıp liste yayınlasın. bizim derdimiz "o ürün zehirli, bu ürünü asla almayın, şu üründen uzak durun." diye milleti gaza getirmek değil; halkın zihninde bir bilinç uyanmasını sağlamak. ama desene: karbonhidrat kemirmekten beyni sığır tezeğine dönmüş milyonlarca insanın zihninde ne bilinci uyanacak? el mahkum alıyor insanlar. sırf çocuklarının nefsini dizginlemek için marketten ucuz dandik ısıl işlem görmüş piliç sucuk alıp (güya adı sucuk), çocuklarına yediren anneler var. hiçbir şeyin gerçeğini, kalitelisini yiyemiyoruz. ne meyvenin, ne sebzenin, ne kahvaltılık ürünlerinin, ne etin, tavuğun vs. hiçbir şey eski kokusunda ve lezzetinde değil. peki burada suçlu kim? toplumu bu zulme maruz bırakan devletin mi, yoksa bu zehirleri üretip satan şirketlerin mi siz karar verin. yoksa yani özellikle bir markayı hedef almak değil ki niyetimiz; adı ülker olmuş, pınar olmuş, eti olmuş, banvit olmuş fark eder mi? olayın aslı bambaşka. iddia ediyorum ki bu ülkede, gerçek bir peynirin tadına bakamadan ölüp gitmiş yüz binlerce insan vardır. bu en basitinden peynir işte, varın gerisini siz düşünün.