novus tempus8
profili

  • kestane fiyatlarının çıldırmış olması

    sebebi 3-5 tane işgüzarın, memlekette arı-arıcılık yokmuş gibi hastalıklı çin arıları getirip köylere tahsis edilmiş kovan kapasitelerini bu arılarla doldurmasıdır.

    bildiğim çoğu yerde kestane ağaçları, bu hastalıklı arılardan kaynaklanan sebeplerle ürün vermiyor. köy köy gezen kestane toptancıları önceki senelerde köylüden, bahçe sahiplerinden tonlarla topladıkları kestaneyi, bu sene yüz-iki yüz kilo civarı ancak toplayabiliyorlar.

    bu arıları memlekete yayan 3-5 açıkgöz faaliyetlerine devam ettikten, bununla ilgilenmesi gereken kurumlar durumu umursamadıktan sonra seneye daha da pahalı olacak; geçici çözüm olarak kestane ithalatının önü açılacak; bundan sebep sonraki senelerde yerli kestane üreticileri bahçelerine bakmayacak yahut ağaçları gözden çıkaracaktır.

    et konusunda da işler böyle yürümedi mi? neyse, şükür ezanlar susmadı, bayrak, iman, filistin falan. kendi ürünümüzü kendi arımızla üretsek mazallah sonumuz nice olurdu?!

  • şeytanın ayartırken en çok kullandığı cümleler

    yol yaptık, köprü yaptık, şahsım, başörtülü bacım...

  • döviz yükselirken şirketlerde yaşananlar

    - işletme sermayem artık kesinlikle yetmiyor.
    - ithal -mecburen ithal- hammadde/aramamül kullanıyor ve alamıyorum, alsam, vade ödemesini hesaplayamıyorum.
    - çoğu durumda artık param olsa da, ithal menşeili aramamül alamıyorum. tedarikçiler -önlerini göremedikleri için- hammadde satmıyor.
    - enerji, nakliye ve öngörülemeyen -ve zaten bulunamayan- girdi maliyetleri sebebiyle; a) artık yurtiçi piyasaya satış yapmak imkansız... b) ithal girdiye mecbur olduğum "fakat" döviz kurları sebebiyle satın alamadığım için üretim yapmam imkansız. yani, yüce ekonomistimizin düşündüğü gibi "döviz yükselirse ihracatçının rekabet şansı artar" şeklinde olmuyor işler. hammadde alamıyoruz! hammadde bu-la-mı-yo-ruz! üretemiyoruz!
    - önceden verilmiş ithal hammade/aramamül siparişlerinin vade ödemeleri geliyor sürekli. son 10 gündür, borçları vadelerinden önce ödeyip kapatmaya uğraşıyorum. çünkü, her gün borçlar tl bazında akla hayale sığmayacak şekilde artıyor, yetişmek mümkün değil!
    - kendi adıma, üretici enflasyonu %80+ seviyelerinde. saçma sapan hammadde fiyatları var.
    - piyasadan alacakları toplamak zaten rutin bir problemdi. artık problem bile değil. "alacak toplamak" gibi bir durum söz konusu değil artık, kimsede kuruş para yok.
    - bugün sabah aldığım bir telefonla öğrendim ki, epeydir tanıdığım, orta ölçekli bir kobi işleten bir tanıdığım dün gece kalp krizi sebebiyle vefat etmiş. günlerdir -yukarıdaki entry'lerden birinde yazdığı gibi, vadesi gelen döviz borcunu ödeyebilmek için- para aranıyordu.

    tüm bu sebeplerden dolayı, stoktaki hammaddeler tükendikten, eldeki siparişler teslim edildikten sonra tasfiye sürecine girecek, şirketi kapatacağım. bu kadar saçma sapan ekonomi programında üretici olmaya, kâr beklentisi içerisine girmeye, kaliteyi düşürmemeye çalışmaya, sağlıklı bir ruh hali için çırpınmaya gerek yok, zaten imkan yok.

    tanıdığım 6 şirket tası tarağı satıp yurtdışına çıktı, üretimini bulgaristan'a kaydırdı. bu hafta içerisinde 2 şirketin daha gidiyor olduğunu biliyorum.

    an itibariyle yurtdışındayım ve üretim için yer ve kendim için konut bakınıyorum, yani bir nevi şirketi yurtdışına taşıyorum. çünkü borçlar yüzünden kalp krizi geçirmek değil, yaşamak istiyorum.

    hiçbir şekilde, borçlarımdan dolayı batmam veya borç takıp kaçacak durumda değilim. tabii bunu ancak ve ancak, son 4 yılda yaptığım tüm yatırımları elden çıkararak gerçekleştirebilirim. yani 4 yıl, onca emek, onca çaba uçtu gitti...

    ekonominin kitabı... hadi ordan, dürzü!

    edit: gelen mesajlar için teşekkür ederim. sektör soran çok olmuş, haklı olarak. karavan, karavan aksesuarları, kamp malzemeleri üretimi, küçük bir taraf da mobilya üzerine.

  • togg'un 100km/s hıza 4.8 saniyede ulaşması

    muhalif tanımlaması yapılan insanların togg ile ilgili karşı olduğu nokta, savunan kesimin "montaj" ile "üretim" arasındaki farkı bilmemesidir.

    bir ürünün "yerli" tanımına sokulabilmesi için; üretim girdilerinin %51'inin yerli kaynaklardan sağlanması gerekir. veya daha basit usül hesapla, üretim maliyetini oluşturan tüm kalemlerin toplam tutarının %51'inin türkiye sınırları içerisine faturalandırılmasıdır.

    haberlerden okuduğuma göre, motor ithal, kumaş ithal, elektronik ithal, plastik ithal, x'i, y'si ithal. sanırım sadece işçilik yerli iken; tahminen araç başına yerli kaynak kullanım oranı %20 falan olmalı... işte tam bu durumda, sadece %20'sinin yerli kaynaklardan üretildiği bir ürün "yerli" olarak etiketlenemez. türkiye'de monte edilmiştir sadece.

    kim istemez ki, %51'i ve hatta daha fazlası yerli kaynaklardan sağlansın, yerli üreticilerden alınsın, kendi motorumuzu üreten x firmasından motorlar sağlansın...

    durum "şu an için" öyle değilken, lütfen, "yerli işte!" diye dolanmayın, değil yahu. bu kısır "inat" içerisinde, emin olun politik amaçlarla "yerli işte!" diyenler asıl bu işe balta vuranlardır. kafa yoralım, kamuoyu oluşturalım, kaynakları yönetenleri zorlayalım/yönlendirelim, gerçekten "yerli" tanımına uyacak bir ürün üretelim.

    örnek ile pekiştirmek isterim: mercedes

    firmanın tasarımları alman... motoru kendileri üretiyorlar, alman... fren disklerini kendileri üretiyorlar, alman... yazılımı kendileri geliştiriyorlar, alman... hammaddelerin bir kısmı muhakkak ki ithal geliyor olsa da, ara ürüne kıymetini veren teknoloji "alman" olduğu için; biz mercedes'e net şekilde "alman malı" diyebiliyoruz. (mercedes'in 4238 patentinin olması)

    umarım togg projesi, siyasi çıkarlardan, politik oyunlardan, algı oyunlarından, algı için kullanılmaktan kurtulur da, en yakın zamanda "türk malı" olur. keşke olsa!

    yoksa, yukarıda bahsettiğim gibi, sadece elin ürettiğini türkiye'deki fabrikada birbirine monte ederek "türk malı" adı verilmez, "türk malı" üretilmiş olmaz.

  • 25 ekim 2021 dolar kuru

    26 ağustos 2021'de, dolar/tl 8,35 iken yurtdışından siparişini verdiğim ara mamül alımlarından "sadece birinin" bakiye ödemesi 220 bin dolar ve vadesi 26 ekim...

    dolar şimdiden 9.80... sadece kurdan oluşan zarar 320 bin lira. ben bu iki 2 ayda o paranın beşte birini net kâr yazamadım...

    hani dolar yükselince ne oluyor ki diye anlamayanlar için yazıyorum: ya batacağız, ya personel çıkaracak, ya işi küçültecek, ya da devasa zamlar yapacağız.

    yani olacak olan, ya işsiz kalacaksınız, ya mal/hizmet bulamayacaksınız, ya da bulduklarınıza paranız yetişmeyecek.

    oy verip emeği olan, duruma bahaneler uyduran, hala suçu başka yerde arayan herkesin ta!

  • izlenen en iyi oyunculuk performansı

    gezi direnişi sırasında basında kabataş olayı olarak adlandırılan, zehra develioğlu isimli kadının "belden yukarısı çıplak, ellerinde deri eldivenler giyen, başlarında siyah bandanalar bulunan 70-100 kişilik grup tarafından kendisi ve bebeğinin 52 saniye boyunca dövüldüğü, ayrıca üzerlerine işendiğini" anlattığı performans...

    novus bonus: halka hizmet, hakka hizmettir! bilgisayar marifetiyle yarattığımız işte o adamlar!

    hem senaryo, hem oyunculuk dallarında izlediğim en iyi performanstı.

    yeri gelmişken, olayın nasıl sonuçlandığını da yazayım:
    1800 saatlik mobese kamera kayıtları...
    450 saatlik tem kayıtları...
    60 saatlik güvenlik şube müdürlüğü kayıtları...
    60 saatlik toma kayıtları...
    toplamda 2560 saatlik kamera kayıtlarında olayla ilgili en küçük bir görüntü bulunamadı.

    üzerine işendiğini iddia eden zehra develioğlu'ndan, dna testi için üzerinde idrar olması gereken kıyafetler istendi. zehra develioğlu bu kıyafeti -olmadığı için demek ki?- teslim etmedi.

    bebeğini adli tıp muayenesine getirmesi talep edilmesine rağmen, muayeneye getirmedi.

    bu başarılı performansı, kamuoyunun gönlünde kendisine en iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi kurgu, en iyi özgün senaryo dallarında oscar ödülünü getirmiştir.

    en iyi kostüm, en iyi görsel efekt ve en iyi sinematografi dallarındaki ödüllerini ise görüntüleri aylar geçmesine rağmen kamuoyu ile paylaşamadığı (!) için kıl payı kaçırmıştır. (gerçi en iyi kostüm, deri pantolonlulara da gidebilirdi. kamooon!)

    bu arada, bu özgün yapım sayesinde; elif çakır en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü almış, balçiçek ilter, ismet berkan, abdülkadir selvi, sevilay yükselir, nihal bengisu karaca ve tabii ki nagehan alçı en iyi yardımcı rol ödülünü aralarında paylaşmışlardır.

    tabi bundan önceki yıllarda hazretlerinin attan düşmesini konu alan "atın intikamı" isimli aksiyon filmi, hazretlerinin "allah affetsin" temalı komedi/drama tarzındaki yapımı, bülo'nun "kozmik oda: bena suyikast düzenenleyecekler" adlı yine komedi/drama tarzındaki filmi, en birinci kahraman, en birinci komando, en birinci mareşaller mareşali kişinin "2000 yıllık türk ordusu: bir tek beni esir aldılar" isimli drama/kahramanlık temalı filmi ve bahsetmeden geçersek tarih karşısında mahçup duruma düşeceğimiz "ver yetkiyi gör etkiyi: faiz ve dolarla mücadele" konulu komedi filmi de önceki yılların adları tarihe altın harflerle kazınmış performansları olarak gösterilebilir.

    ayrıca gösterime geçtiğimiz haftalarda girmiş olan "new york macerası: biden'a niyet, destici'ye kısmet" isimli komedi yapımını da kesinlikle tavsiye ederim.

    edit: yukarıdaki mizahi cevabın yanı sıra, şu oyunculuk performanslarını da eklemek isterim:

    kuzuların sessizliği - anthony hopkins / dr. lecter - tüm sahneleri
    cehennem silahı - mel gibson / detective riggs - roger ile ilk tanıştığı sahnede, roger'ın "silah var!" diye kendisinin üzerine atladığında, roger'ı alaşağı ettiği sahne, çatıdan atlayan adamı kurtardıktan (!) sonra, karşıdaki dükkanda silahı kendi ağzına sokup tetiği çekmek üzere olduğu sahne, yamaçtaki evin sütununa pick up'ını bağlayıp evi yıkmak üzere harekete geçtiği, delirmiş olduğu sahne. ancak kendisinin de filmde yer yer söylediği şekilde "ben deli değilim!". evet ben bir cehennem silahı fanatiğiyim ne var? *

    edit 2: okuyun ama öyle pek de beğenmeyin sevgili okurlar. sonra durduk yerde başımıza iş açılmasın, bizim de "novus harikalar diyarında: adliye" isimli drama filmimiz çekilmesin, ne lüzum var şimdi, di mi ya?

  • #tayyiperdoganistifa

    yargılanacak

  • fahrettin koca'nın yazacağı kitaba isim önerileri

    rakamları inceltme sanatı: fahrettin katsayısı