metrolarda durak isimlerinin iki kere; önce soru cümlesi, sonra cevap tamlaması ile tekrarlanması. victor hugo? victor hugo!
her yerden her yere geçiş yapılan charles de gaulle etoile durağı.
louvre'da aynı koridorda ilerlerken durduk yere inilip çıkılan merdivenler. döne dolana geçen gün sonunda feleğinin şaşması.
lüksemburg bahçesi ve sarayının ihtişamı.
sacre cour'a çıkan füniküler.
ressamlar tepesinde elinde makasla kağıttan portreni kestiğini iddia eden kendine ressam süsü vermiş dayılar.
manyak güzel yemekler. anormal restaurantlar. en ucuz şarapların dahi fazla iyi olması.
hangi boulangerie'ye girsen aynı lezzeti bulacağın müthiş croissantlar, tartlar, viennoiserieler.
bolca zenci, bolca arap, bolca japon turist, azca beyaz.
ve tabi ki, eyfel'in görüldüğü ilk an hissedilenler.
ptah amun ra4 profili
-
paris denince akla gelenler
-
erinç sağkan
"bizler, memleketin başkentinde baro başkanları yerde sürüklenirken, o baroların çatı örgütünün başkanının tribünde olmasını hiç ama hiç unutmayacağız" demiş, demokratik sol avukatlar grubu mensubu, ankara barosu başkanı, yeni türkiye barolar birliği başkanı.
tek tek gidiyorlar. tek tek geliyoruz.
tebrikler başkan. -
michael schumacher'in mclaren garajını basması
bugün aslından geriye belli belirsiz flu bir yansıması kalmış formula 1'in altın çağında yaşanmış unutulmaz hadiselerden birisidir.
david coulthard'ın michael schumacher'in kendisine tur bindirmesini kabullenememesi ile gerçekleşmiş bir olaydı. coulthard, tur bindiren schumacher'e yol vermesi mecburiyetine rağmen bir türlü yol vermemiş, jean todt mclaren ekibine gidip bağırınmış, bunun üzerine takım coulthard'a yol vermesini söylemiş, o da kenara doğru çekilmek yerine olduğu yerde hızını düşürmüş, deli gibi yağan yağmurun sıfıra indirdiği görüş yüzünden bu yavaşlamayı fark edemeyen schumacher arkadan coulthard'a bindirmiş ve tekeri fırlayarak yarış dışı kalmıştı. pite girdiklerinde de arabadan indiği gibi schumacher fırlayıp soluğu mclaren garajında almıştı. sikmediğine dua etsinler demiş birisi, aynen öyle.
sonucunda da dönemin en zayıflarından jordan honda takımı damon hill ve ralf schumacher ile double yapmış, tarihindeki ilk f1 galibiyetlerini kazanıp deli gibi hoplaya zıplaya sevinmişlerdi. üçüncü de o yılın yine en zayıflarından sauber petronas'tan jean alesi olmuştu. toplamda ancak 8 arabanın yarışı tamamlayabildiği, geri kalanın tamamının kazalarda heder olduğu, bir garip ama müthiş yarıştı.
hey gidi.
edit: gerçek f1 neydi'yi merak eden ilgili gençler ve nostalji yapmak isteyen akran ihtiyarlar şuradan yarışın özetine baksınlar derim. -
sadun boro
1965-1968 yılları arasında 10,5 metrelik kısmet adlı teknesiyle dünya turu yapması ile tanınan, amatör türk denizciliğinin en ünlü ismi. kendisinden sonra gelen türk denizcilerinin piri.
1960'ların şartlarında, ne gps, ne gelişmiş navigasyon, ne otopilot, ne o ne bu olmayan şartlarda, küçük bir tekne ile okyanusları aşıp dünya turu atmak her babayiğidin harcı değildi elbette. türkiye'de böylesi bir turu ilk tamamlayan olması bir yana, dünyada da adı anılan, bilinen öncü isimler arasındadır.
dünyayı gezerken, bir yandan kaleme aldığı anılarının, gezisine sponsor olan hürriyet gazetesinde peyder pey yayınlanması ile dünyanın, hele hele pasifik adalarının bilmem nerelerin hiç bilinmediği o yıllarda çok büyük ilgi görmüş, türkiye'ye dönüşünde milli kahraman gibi karşılanmıştır.
bir de tabi kendisinden sonra dünya turu yapmış -istisnasız- tüm türk denizcilere ilham kaynağı olmuş olması durumu vardır. gidip onunla konuşmadan, önerilerini ve hatta icazetini almadan bu işlere kalkışan ve onun pupa yelken'ini okumadan dünya turu hayaline kapılan olmamıştır. denizle falan hiç alakası olmasa bile, o kitabı okuyup kendi teknesine sahip olma ve uzaklara açılma hayaline kapılmayan var mıdır? hiç zannetmiyorum.
2011 yılında, eşi oda ve 70'lerde yaptıkları ve abd'ye gidip geldikleri ikinci atlantik seferleri esnasında ölen kedileri miço'nun da yer aldığı büyük bir heykeli kadıköy belediyesi tarafından kalamış'a dikilmiştir. bu heykelde diğer dünya turunu tamamlamış türk denizcilerin de isimleri ve rölyefleri yer alır. yenileri için de bol bol yer vardır.
bizde ölmeden değeri bilinen adam azdır malum. sadun boro bu değeri layığıyla yaşamında görmüştür. bunda denizcilerin vefası ve dünyaya, karadakilerden daha farklı bakmalarının etkisi vardır muhakkak.
sadece denizciler için değil, türkiye için hakikaten çok önemli bir isimdir. hayatını denizlere adamış, bu memleketin yetiştirdiği hakiki değerlerden birisidir sadun boro. böyle isimler hiç ölmez.
bir de yaşamındaki en büyük isteğini yerine getirebilir, o dünya güzeli koylarımızı betonlaşmadan, saçma sapan inşaatlardan ve bitmek bilmeyen kirlenmelerden koruyabilirsek, işte o zaman neptün'e hakkını verip kadehimizi martılara doğru kaldırırken keyifle diyeceğiz ki "çok yaşa sadun ağabey".