iyi olmak yetmiyor3
profili

  • 17 ağustos 1999

    o zamanlar bir terzide çalışıyorum. az ötemizde de bir sucu dükkanı vardı. sucuda bir kız işe başladı günlerden birinde. sarı saçlı beyaz yüzlü bir kız.. aklımı başımdan aldı gitti. tanışmak istiyorum konuşmak istiyorum ama o zamanlar cep telefonu filan yok. durmadan günde 8-10 kez dükkana damacana su isteme bahanesiyle sucuyu arayıp duruyorum. bizim dükkan suyla doldu. bir rum göçmeni dükkan sahibi terzi bir de ben. adam söyleniyor.. "oğlum su isteyip durma nasıl içelim bu kadar suyu?" eski kartal marka bir arabası vardı. akşamları arabasına atıp gidiyor suları zaman zaman. ama her gün paylıyor beni su isteme diye. ne yapsın adamcağız "haftalıklarından keseceğim demeye" başladı. bir başka yol bulmalıydım. ne zaman sucu dükkanına gitsem illa gelen giden oluyor bir türlü konuşamıyorum.

    avcılarda evin karşı sokağında çay bahçeleri vardı. depremde hepsi göçtü gitti. şimdi yerinde villalar var. çay bahçesinde zaman zaman müthiş matineler suareler olurdu. bir akşam müslüm baba gelecekti. nasıl izdiham var anlatamam. arkadaşlarla sıra satıyoruz bileti olmayanlara. saatlerdir kuyruktayız. aa bir baktım emel.. sucuda çalışan kız yanında annesiyle girdi içeri rahatça. meğer annesi gazinoda tuvaletçiymiş. o akşam dedim ki illa benim içeri girmem şart. sıra satmaktan kazandığım parayla gittim bilet aldım hem de karaborsa. akşam girdim içeri nasıl izdiham. baba coştukça coşuyor sahil yolunu inletiyor. böyle bir atmosfer olamaz.

    hemen koştum tuvalet tarafına bir boşlukta. annesi kapıda bekliyor tabi emel nerede diye soramıyorum kadın eski jilet tayfadan iki dakikada çizerler beni. aaa kafamı bir çevirdim emel divan gibi bir şeyin üzerinde o sesin içinde kıvrılmış uyumuş. üçüncü sınıf türk filmlerindeki ajitasyon sahneleri gibi ama bu kez gerçek, tam orada karşımda.

    yaşım 18-19 ama nasıl sarhoşum. bir şeyler yapmam gerek o gün oldu oldu yoksa daha ilan edemem aşkımı. gittim tuvalete girdim yalandan, çıkınca da emel'in annesi kolonya tuttu bana dedim "ben kendim dökeyim". şişeyi düşürdüm yere bilmeden elimden kaymış gibi. hoop şişe yerde ama şansa bak tam kırılmadı. kenarından akıtıyor ama. tüh onu da beceremedik derken kadın bir sinir aldı şişeyi yerden içeriye gitti. tamam dedim oğlum dal içeri ilan et aşkını zaten dayak yesem de acımaz o an.

    gittim içeri uyandırdım. şaşırdı. dedim gün bugün ya allah. bir döküldüm sorma. emel tek bir şey bile demedi. baba nasıl coşuyor dışarda anlatamam inliyor her taraf. sahil yolu öyle atmosfer görmedi. orada olan varsa hatırlar. evlerin balkonları, çatılar, ağaç tepeleri sanki üzüm asması gibi her yerden insan taşıyor.

    emel konuşmadı öyle bekledi. baktım kısa süre bende ona öylece. çıktım gittim sonra annesi gelmeden. koridorda ilerleyip gazino bahçesine yaklaştıkça ses nasıl artıyor anlatamam. nasıl sabaha vardık ne ara uyandım bilmiyorum. sahilde çimenler üzerinde uyandım. aylardan mayıstı. üşümedim çok. arkadaşlarımın her biri ayrı yerde sızmış ama arkadaşlar iyidir.

    hafta başı dükkana gittim. siparişleri paketliyorum ama bir yandan da kafam karmakarışık su istesem ayrı dert istemesem ayrı dert. aaa bir baktım emel geldi dükkana elinde sarı bir etek. bana baktı ama ne bakmak.. yok yok bakmadı beni tornavidayla oydu sanki. eteği gazinodan bir kadın vermiş "bana göre yapılır mı" dedi. "usta yok ölçü almak lazım" dedim. "sen alsan olmaz mı" dedi.

    cumartesi gecesinden bahsetmiyor hiç. acaba rüya mı gördüm? içkiliyim diye kafamda mı kurdum? bel ölçüsü alıyorum mezurayla ama yalan yanlış. ilk kez böyle yakınımda. kokusunu içine çektim. mezurayı tuttu. durdurdu beni ve aniden sımsıkı sarıldı. boynunun kokusu hala aklımda. hiç unutmadım o günü o anı.

    ilk aşkımdı o benim. beraber yürüyorduk, beraber öğlen yemeği yiyorduk, beraber pastanede tatlı yiyorduk. izin günümüzde beraber kadıköy'e, beyoğlu'na gidiyorduk. mutluyduk lan. koca dünyada iki genç aşık vardı bir kenarda ama mutluyduk.

    günler günleri kovaladı koca bir yaz ne güzel geçiyordu anlamıyordum bile. sana muhabbet kuşu almıştım ilk buluşmamızda onu verecektim. sabah işe gideceğim diye saat gece 12'yi geçerken yattım o akşam. birkaç saat sonra müthiş bir gürültüyle uyandık. duvarlar çökmüş kapıyı bulamaz haldeydik. zor bela evden çıktık. yüzüm gözüm şiş, kollarım da ezilmeler var. üzerime annemin duvara dikine dizdiği halılar devrildi zor kalkıp çıktım altından. nihayet dışardaydım. sanki 5-10 dakika sonra her şeş geçecek gibi hissediyordum. sokakta yürüdükçe yıkılan binaları gördükçe aklım başımdan gitti.

    ailem panik halinde bir yere gitmeme müsaade etmiyor ama dinlemedim.. alt sokağa vardım bir fırsat.. belki emel'i görürüm diye. sucunun olduğu bina yıkılmış sanki biri almış başka yere taşımış gibi bina temeline doğru çökmüş. evlerine doğru ilerledim. az daha yürüdüm. binanın ucu gözüktü ama gözükmemeliydi oysa. bu bina daha geride bakımsız küçük bir binaydı. öne doğru yatmıştı bina.. devrilmişti sokağın ortasına doğru. emel oradaydı ya da gazinoda uyumuştu belki de. ölmemiştir dimi? gazinoda geç saatlere kalınca orada uyuyordu bazen. sabaha annesine temizliğe yardım edip sucuya geçiyordu çalışmaya. emekçi kızdı emel.. şimdi pek yok öylesi. gazinonun olduğu yere indim. denizin suyu kaplamış sahili. masalar sandalyeler yüzüyor kıyılarda. taşmış her yer, çamur, yosun balçık... sanki batmış gazino gölün içinde kalmış gibi.

    o gün göremedim emel'i. kimseye bir diyemedim, soramadım. bakındım bulamadım. bir daha hiç göremedim. enkaz çalışmaları yapıldı ama emel yoktu. annesi de yoktu. herkese ulaştılar ama birkaç kişinin akıbetini hiç öğrenemedik. bunlardan biri de emel'di.

    annesini gazinocular borçlandırmış fırsat bu fırsat kaçtılar diyenler oldu. aslen göçmenlerdi arayan soran yoktu sahipsiz kaldılar kimse ilgilenmedi üstlerine yeni bina yapılmıştır diyenler oldu. nasıl da kolay dediler bunları.. bir daha emel'i hiç göremedim. o kadar göremedim ki bazı geceler acaba hiç böyle biri yoktu da ben mi kafamda kurdum diye düşündüğüm zamanlar bile oldu. onla gittiğimiz her yere onsuz da gittim. insanların yüzlerine bakmaya başladım belki denk geliriz diye. hafızasını kaybetti bir gün gelir diye düşündüm bazen de.. gelmedi, dönmedi. sonraları ölmüşler dediler ama kesin bilgi bulamadım. can pazarı vardı etrafta. bizim sokakta herkes komşuydu, hatta bazıları akrabaydı ama kimse kimseyi tanımıyor gibiydi. herkes kendi canının derdine düşmüştü.

    emel'i bir daha hiç görmedim, akıbetini öğrenemedim. ama biliyorum emel öldü. ölmese gelirdi. kesinlikle gelirdi, yine sarılır birbirimizin yaralarını sarardık sahil kenarında..

    kaç sene geçti be emel baksana. acaba nasıl olurdu senle geleceğimiz? sık sık anıyorum seni. eski mahalledekiler önce öldü dediler, birkaç sene sonra "enkazdan da çıkmadılar kesin kaçtı bunlar" dediler, ben hep öldü bildim seni çünkü bilirim, yaşıyor olsan gelirdin. ama yaşıyorsun, iyisin ve gelmedin diyelim.. yine de bir şey değişmez ki, seviyordum seni. gelsen de gelmesen de seviyordum.

    her neredeysen ne haldeysen bil ki seni hiç unutmadım.

  • arda turan

    gereksiz romantizm yapmaya gerek yok. hiçbir şekilde galatasaray forması giyemez, giymemeli.

    arkadaşlar önce şunu bir anlayın. arda bizim sembol futbolcumuz filan değil. hiçbir zaman da olmadı. alt yapımızdan çıkan sürüyle oyuncumuzdan sadece biri.

    galatasaray forması altında sadece 1 şampiyonluk yaşadı. ondada lincoln, hakan, nonda gibi oyuncuların katkı olarak çok gerisindeydi. yani takımı sırtlayıp götürdüğü bir sezon yok. bakın feghouli’ye adam nasıl takımı şampiyon yaptı. yıldız oyuncu budur işte. hatta daha da ileri taşıyorum onyekuru kadar bile katkısı olmadı.

    çıkıp fark yaratıp galibiyet getirdiği tek bir derbi maç yok. galatasaray’a doğrudan etki ederek kazandırdığı bir kupa yok. hiçbir zaman galatasaray forması altında yüksek gol ya da asist rakamlarına ulaşamadı.

    oyuncu olarak en iyi zamanında bile katkısı kısıtlı olan bir adamın futbol hayatının mental olarak bittiği şu dönemlerden sonra galatasaray forması giyme ihtimali yoktur ve olmamalıdır.

    bakın yaptığı saygısızlıklardan bahsetmeden sadece futbolun içinde kalarak yazdım. yani arda ne yaptı da ne katkı verdi de ismi geçiyor? atletico madrid’e transferi öncesi sakat olduğunu söyleyip 6 ay oynamayıp atletico madrid’e gidince bir anda iyileşmişti. barcelona’nın ceza aldığı dönemde uygun fiyata galatasaray’a gelmektense 6 ay boşta kalmayı tercih etmişti.

    balık hafızalı olmayın ya daha geçen seneki başakşehir maçında bin türlü tahrik edici hareket yaptı. hangi yüzle formamızı giyecek? biz onu çoktaaaan unuttuk. geçmişte alt yapımızdan çıkan ve unuttuğumuz onlarca sıradan oyuncudan biri. ayrıca imparator fatih asla böyle bir hata yapmaz. fatih terim kin gütmez ama yapılanı asla unutmaz siz bunları öğrenemediniz mi?

    bize uzak olsun.

  • beyaz show'un artık yayınlanmayacak olması

    zaten uzun zamandır yayınlanıyor muydu? tatsız tuzsuz körler sağırlar birbirini ağırlar tarzında ha var ha yok arasındaydı uzun zamandır. bir kayıp olarak görülmemeli.