stukatr11
profili

  • instagram

    ekşideki diskorsuyla alakalı çok hoşuma giden bir ironi var.

    instagram, her zaman çocuk fotosu koya ebeveynlerle, yemek fotosu paylaşan pelinsularla, arabada müzik videosu koyan ahmetcanlarla, acunun karısıyla bağdaştırılıp eleştiriliyor.

    ancak gerçekte olan, siz instagram'da kimleri takip ederseniz, onu görüyorsunuz. nefret ettiğiniz, eleştirdiğiniz, varoş gördüğünüz her şey sizin ve çevrenizdeki insanların bir yansıması. şu eleştirilen şeylerin hiç birini ben kendi takip ettiğim insanlar arasında göremiyorum. neden? çünkü öyle insanları takip etmiyorum mk!

    sorun instagram'da değil, instagram sadece bir araç. sorun sizin sosyal çevrelerinizde. daha iyi, kendinize "uygun" arkadaşlar edinin, akrabalarınızı da bir zahmet takip etmeyin.

  • pitbull cinsi köpeğin et yeme videosu

    1. hayvana kötü bakıldığı çok açık. psikolojisi bozuk ve düzenli yemek verilmeyen bir köpek.

    2."benim köpeğimin önündeki yemeğe dokununca da aynını yapıyor" diyorsanız aynı şekilde videodaki dürzüler gibi siz de köpek beslemeyin anacım, o köpek ileride ya size ya kendine ya da bir başkasına zarar verecektir.

    köpeğin sahibi alfasıdır, komut verildiğinde yemek yemeyi bırakıp höt diye yerinde oturmayı bilmeli. köpek sahibine ne olursa olsun hırlıyorsa, yemeğini sizden saklıyorsa (siz köpeğe zarar vermediğiniz sürece) o ilişki sıkıntılıdır ve felakete gebedir. bu durum daha köpek yavruyken çözülmeli, ileride sıkıntı yaratmasının önüne geçilmelidir.

  • said nursi'nin mucizeleri

    bu inançlarıma saygı duyun geyiği bu yüzden tehlikeli işte; elin şizofrenini bile allah bilip "saygı duysanıza ama :(" derler. kültçü sürüleri sizi

    rahmetli çok iyi okey dönermiş, dedemin abisinin kaynanasından biliyorum. kadın görmüş, yeminler ediyor. harika taş atarmış.

  • beşiktaş forması çiğneyen öğretmenin istifa etmesi

    onurlu bir davranışta bulunmuş, doğrusunu söylemek gerekirse şaşırdım ve saygı duydum. türkiye'de unuttuğumuz davranışlar bunlar.

    doğru da yapmış çünkü yaptığı davranışın akıl ve mantıkla anlatılabilecek hiç bir yanı yoktu. öğretmenin en büyük görevlerinden biri, öğrencilerine empati yapmayı ve başkalarına saygı duymayı öğretmek çünkü ne yazık ki türkiye'de aile yetersiz kalıyor bu konuda. öğrencilerin gazına gelip öyle bir iş yapmasının hiç bir açıklaması yoktu.

    edith: tinerci ve orospu çocuğu olduğuma dair mesajlar aldım. buraya da yazayım. okuyunca benim aklıma gelen ilk şey sınıfta arkadaşları tarafından sindirilmiş ve sesini çıkaramayan bir beşiktaşlı öğrenci olabileceğiydi. öğretmenin görevi orada taraf tutmak ve diğerlerini rencide etmek değil, herkesi aynı sayfada birleştirmektir.

    beşiktaşlıyım ancak türkiye ligini takip etmiyorum, çok kanser çünkü. başka herhangi bir takım forması da olsa yine aynını söylerdim. beşiktaşlı olmamın yorumum ile bir alakası yok.

  • memet ali alabora'ya yakalama kararı

    gezi'yi istediklerinin üstüne atmaya çalışsınlar, fark etmez.

    o gün orada ve diğer illerde destek için bulunan güzel insanların karşısında cemaatin polis ordusu vardı. gezici vatanseverdir.

  • kılıcın overrated bir silah olması

    çünkü kılıçlar havalıdır.

    ölümcül görünürler.
    iyi bir kılıç yapmak jenerasyondan jenerasyona geçen bir sanattır.
    iyi bir kılıç çok büyük servetlere mal olur.
    neredeyse her zaman kılıçları sadece şövalyeler ve diğer zengin lordlar kullanır.

    bu sebeplerle kılıç çokça yüceltilir ve aynı sebepten ötürü kurgu yapımlarında çokça abartılır.

    kılıç, tarih boyunca her zaman bir ikincil silah olarak kullanılmıştır. bir ordunun asıl büyük bölümü her zaman mızraklar, savaş baltaları ve kargılarla savaşırdı. at üstündeki şövalyeler, lance diye tabir edilen daha uzun mızraklarla düşmanlarını etkisiz hale getirirlerdi. kılıçlarını ise sadece atları öldüğünde son şans olarak kullanırlardı.

    orta çağ'da savaş alanında bir şövalyenin kılıcını çekmesi demek işlerin iyice kötüye gittiğinin ve kurtulma şansının çok az olduğunun göstergesi sayılırdı.

    edith: samurayların bu konsepte uymadığı ve hep kılıçlar ile savaştıkları konulu bir kaç mesaj aldım. bu da bir popüler kültür yanılsaması.

    samuray birlikleri çoğunlukla atlı askerlerden oluşur ve uzun bıçaklı mızraklar kullanırlardı. normal askerler de çoğunluk olarak yari adı verilen ve mızrak boyunda silahlar kullanırlardı. yari'nin kullanımı mızrak kullanımına benzer. samurayların asıl silahları yari mızrakları ve tabii ki ok ile yaydı. katanalar her zaman ikincil silah olmuştur, tıpkı avrupa'nın kılıçları gibi.

    aynı şekilde samuraylar ne tüfek geldi, mertlik bozuldu diyen tanrısal savaşçılardı ne de katana'dan başka bir şey bilmeyen yobaz adamlardı. 15.yy'dan itibaren portekizli tüccarlar sayesinde japonya'da ateşli silah kullanımı görülmeye başlanmış, 16.yy'da japon ordularının yarısından fazlası ateşli silah kullanan askerlerden oluşmaya başlamıştır. the last samurai bu konuda tamamıyla bir hayal ürünü. filmin baz aldığı savaşlarda iki taraf da ağır şekilde ateşli silah kullanmış, imparatorun birlikleri gatling silahları ve sayı avantajı ile son samurayları yenmiştir. örneğin 18.yy'dan katanası ile hücuma geçen samurayın son hali.

    edith2: sürekli "birebir" ve "düello" kelimelerini görüyorum tartışmalarda. birebir savaş diye bir şey yoktur. düellolar da geçmişte iki kişi arasındaki sorunları çözmek yahut spor olarak yapılırdı. savaşta bir yeri yoktur. savaş, iki büyük insan grubunun sıkıca kenetlenip karşı tarafa arka arkaya çarpışmasıdır. kılıcı savaş alanında birincil olarak kullanan(pila ismi verilen mızraklarını fırlattıktan sonra) bir kaç ülkeden biri olan roman askerlerinin gerçekçi çarpışması.

  • maç yayını esnasında periscope erişim engeli

    illa da izleyeceğim ölüyorum maç izlemek için desem verir parasını izlerim lanet kanallarını lakin merak ettiğim bir şey var.

    hangi hak ve hukuk böyle bir şeyi kapsayabilir? muz cumhuriyeti olmayan bir ülkede "bu program üzerinden illegal yayın yapılıyor." diyerek bütün bir program engellenebilir mi?

    ben diyeyim, engellenemez. ulan siz maçınız yasadışı yayınlanmasın diye dert edecekseniz edin; banane lakin benim periscope yayını açma hakkımı devlet hangi hakla baltalayabiliyor? ben hayatımda bir defa periscope yayını açmadım, açmayacağım, telefonumda uygulaması yüklü değildir. lakin bu demek değil ki haksızlık görünce susacağız.

    dikkatinizi çekerim bu, sadece hoşlarına gitmedikleri resimler yüzünden dünyanın en büyük ve en sağlam resim paylaşma sitesi imgur'u 5 küsür yıldır engelli tutan aynı devlettir.

  • bursalı lise öğrencilerinin savaş robotu üretmesi

    hiç bir orijinal yanı, hiç bir inovasyonu yoktur. haber değeri de yoktur, ki olması da beklenmez. ayda 1 liseliler şunu üretti haberi çıkıyor memlekette ve hepsi aynı şeyler.

    bu ezikliği anlamak pek zor. yurtdışında buna benzer bir haberin yeri yerel gazetenin 2. sayfasında küçük bir küpürdür. biz 2 saatlik kod bilgisi ve aliexpressten alınan parçalarla yapılan robotları ulusal kanal ve gazetelerde baş köşelere çıkarıyoruz.

    kullanmayı hiç sevdiğim bir kelime değil lakin açıkça ülkece ezikliğimizin bir dışa vurumu bu.

  • müzik dinlerken bateri çalar gibi yapan tip

    air drum da çalarım, dans da ederim. sizin veba yüklü ölü suratlarınızı mı çekeceğiz ulan sabahtan akşama kadar? solo da atarım göbek de atarım.

    dans ulan, mutluluk demek.

  • bunlar misyoner diyerek müzisyenlere saldırmak

    yobaz takkeliye diyecek bir şeyim yok, allahı belasını vermiş zaten de; şu vapurdaki müzik dinletisini şikayet edenlerden şikayetçiyim.

    bak müzik istemez arkadaşım. vapurlarda bu müzisyenlerin işlerini icra ettikleri yerler bellidir. eski vapurlarda vapurun arka tarafındaki alt arka bölümde müziklerini icra ederler. bu bölümün iki kapısında da "bu bölümde müzik dinletisi yapılmaktadır" yazar. müzisyenler herkesten tek tek dilenerek para toplamaz, önlerindeki enstrüman çantalarına isteyen gönlünden geçtiği bir kaç bir şey atar.

    gayet mümkün, başın ağrıyor olabilir, moralin bozuk olabilir, hasta olabilirsin; icra edilen müzik türünü sevmiyor olabilirsin; o zaman vapurun müzik dinletisi yapılmayan diğer 3 kapalı bölümünde yolculuğunu geçirebilirsin. alt kat ön bölüm ve üst katta müzik dinletisi yoktur. hatta istersen balkonlara da çıkarsın. orada da yok.

    yeni vapurlarda, vapurun merkezinden geçen baca kompleksinin hemen önünde çalar müzisyenler. yine müzik dinlemek istemiyorsan vapurun arka tarafına gidebilirsin; geniş bir alan olduğu için uzaktan gelen ses rahatsız edici olmaz. ya da pek tabii üst kata çıkabilirsin.

    şimdi bu kadar opsiyonun var, istediğin yerde oturabiliyorsun. lakin sen çıkmış diyorsun ki şu gri istanbul'a son yıllarda gelmiş en güzel şey olan vapurlarda izinli müzik dinletisi yapılmasın diyorsun. bütün bir vapur insan kalabalıktan ve ölüm gürültüsünüden uzakta evine, işine giderken günde 20dk birlikte müzik dinleyebiliyor, güzel bir şeyi takdir edebiliyor, yüzü gülebiliyor ve sen bu olmasın diyorsun.

    kusuruma bakma ama hassiktir diyorum ben sana. epey koca bir hassiktir diyorum.

  • monica belucci'nin şişirilmiş bir balon olması

    dikkatinizi çekerim, monica hanım, yukarıdaki bikinili fotoğrafta 51 yaşındadır.

    hadi siktir git şimdi.