Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. çocuklukta izlenmiş ve halen unutulamamış haberler

    (bkz: ümraniye sapığı) ve meşhur robot resmi.

  • 2. babadan öğrenilen en kıymetli şey

    babamım sürekli kullandığı bir lafı vardır.

    "doymayacağın yerde açlığını belli etme "

    bence bu hayat felsefesi yapılmalı.

  • 3. alım gücünün düştüğünü gösteren küçük detaylar

    1 lira isteyen dilencinin abi 2 liran var mi diye sormasi.

  • 4. türkiye'den kredi limiti fulleyip kaçmak

    senelerce banka avukatlığı yapmış biri olarak burada işkembeden sallayanlara cevap vereyim:

    kamu bankası da olsa özel banka da olsa hiçbir banka borçlunun yurtdışına çıkıp çıkmadığını bilmez, kontrol etmez ve 200 bin liralık borç için böyle bir çaba sarf etmez.

    yıllar geçtikten sonra o borç varlık yönetim şirketlerine 500 tl civarı bir paraya satılır. evet 500 tl civarı, abartmıyorum. sonra varlık yönetim şirketi denk getirebilirse tahsil eder, denk getiremezse de hiç uğraşmaz.

    kişinin yaptığı da suç değildir. özel hukukla alakalı bir tasarruftur. ahlaki yönden yargılamak da şahsen haddime değildir. kişinin kendi bileceği iş.

  • 5. konya'da açılan piknik bahçesi

    bahçeden çok mezarlığa benziyor.

    gözlerim girişinde her canlı tavuk kanadını tadacaktır yazısını aradı.

  • 6. rte'nin abd bakanlarına yaptırım talimatı

    reis dur yapma vallahi vizen yanacak mk...

  • 7. harvardlı doçentin ilk soruda elenmesi

    bunu bilmiyorsa büyük ihtimal sınıfta öğretmeni deve cüce de oynatmamıştır. yoksa biz varoş çocuklarını mı oyalıyorlardı böyle saçma sapan şeylerle.*

  • 8. güzel kızları tasvir ederken kullanılan ifadeler

    arap bir arkadaşımız:
    "abi lübnanlı kızlar deve gibi deve!"

    sonra üstün coğrafya bilgim ile bu sözü harmanlayıp bizde neden "at gibi" dendiğini çok daha iyi anladım. belki de güney amerikalılar sexy kadınlara "lama gibi" diyordur.

  • 9. öğretmenlere üç ay maaş kesintisi

    oooo gelmiş yine aynştaynlar. öğretmenlerin yaz aylarındaki kirasını, taksidini de bu zehir zekalı ekşici piçler ödesin.

    edit: öğretmenlerin yaz tatili iki aydır. daha bunu bile bilmiyorsan bak şuradan doğruca sektir git.

  • 10. enver paşa

    atanamayan napoleon bonaparte.

  • 11. eyfel kulesi türkiye'de olsa olabilecekler

    en tepe noktasında türk bayrağı olurdu. kesinlikle.

  • 12. hukuk barajının 190 bin'e genişletilmesi

    yök'ün getirmiş olduğu yeni düzenleme

    kaynak :
    http://www.hurriyet.com.tr/…yeni-duzenleme-40917684

    artan hukuk fakültesi sayısı ve her yerden mantar gibi "hukukçu" yetişmesiyle beraber avukatların bile işsiz kalmaya başladığı ülkemizde nasıl oluyorsa nitelikli eğitim-öğretim için daha düşük sıralamadan öğrenci almaya karar verilmiş. halihazırda hakim-savcıların liyakate hiç bakılmadan saf torpille seçildiği yargımızda avukatların da niteliği iyice düşecek gibi duruyor.

    ekleme : bırakın parası olan okusun, sırf matematik yapamıyor diye hukuk mu okuyacak diye yorumlar gelmiş. arkadaş bundan önceki baraj da 150 bindi, bırakın 10 tane belki daha az matematik sorusu çözecek kadar beyni olmayan adam hukukçu olmasın. hukuk sırf sözel bir alan değil.

    edit : onlarca mesaj geldi bu sene puan hesaplama sistemi değiştiği için tm'cilerin önüne daha fazla sayısalcı giriyormuş , bu sebeple dediklerine göre geçen sene ile çok farkeden bir durum yokmuş. barajın yine de çok düşük olmasından dolayı yazdıklarımı aynen bırakıyorum.

  • 13. gavs'ın lüks aracının peşinde koşan sofiler

    yukarıdaki arkadaş zaten (bkz: enrty nick uyumu) birde sanane yazmış amk malı sağa sola adam doldurmuyorlar sanki ucu bize hiç dokunmuyor

    papa böyle korunmuyor amk malları kimin sikindesiniz pislik bok yiyenler devlet sizin tekkenizide uğrucak bir gün bekleyin

  • 14. dışarı çık kapıyı çal tekrar gir diyen öğretmen

    bulunduğu ortama, kendinden büyüklere hadi onu geçtim sınıfta ders dinlemekte olan kendi arkadaşlarına bile saygısı olmayan it kopuk tayfası tarafından eleştirilen öğretmendir. müdürünün odasına, komutanının odasına, patronunun odasına dal bakayım kapıyı çalmadan it efendi, seni çıktığın yere sokuyor mu o yetkili abi sokmuyor mu? işte sen o çıktığın yere sokulma diye sana çocukken bunu öğretiyor o adam/kadın, sahip olduğun dangalakça ego onda da var olduğu için değil. ziyansınız yemin ederim.

  • 15. efsane film bitiş müzikleri

    leon'un sonu, shape of my heart diyorum kesinlikle. bir şarkı bir filmin sonuna bu kadar mı yakışır..

    https://www.youtube.com/watch?v=qk-z1k67uaa

  • 16. 28 yaşından sonra aşık olma ihtimalinin bitmesi

    başlığı açan yazar arkadaş istisnasını görmediği için kesin doğru olan bilgi. bir benzeri de şudur:

    (bkz: yerin çektiğini kim görmüş belki gök itiyor)

  • 17. ryan babel

    başarılı bir youtuber.

    hobileri arasında beşiktaş'ta futbol oynamak var.

  • 18. burak özçivit'in bunalıma girmesi

    seri közün geç gelmesinden kaynaklanmıştır.

  • 19. ekşi itiraf

    herkesten gizlediğim bir takıntım var.

    nevresimde tiril tiril beyaz ketenler, beyaz pamuklular seviyorum. paraya da acımıyorum, en kalitelilerini alıyorum. en güzel deterjanlar ve yumuşatıcılarla yıkıyorum kendime cennetten bir yatak hazırlıyorum. bazen ama o yatağa yatmaya kıyamıyorum ve homeless gibi pikeyle salonda koltuğa kıvrılıp yatıyorum.

    üç tane de kedim var. biri öz hakiki kedim, diğeri canı istediğinde gelen giden, öbürü de zorla eve giren ve öldür allah geri çıkmayan benim de zaten kovmaya kıyamadığım biri.

    dün gece yine yatağıma yatmaya kıyamadım, salonda yattım. öldür allah geri gitmeyen kedi (zeyno) koltuğun tepesine çıkıp üstüme, koltuğa ve yastığa kustu. öz kedim geldi pikeme işedi, diğeri de sen git önce duşa kabine gir ayakları ıslat sonra da bembeyaz yatağıma yat, ayak izi ve tüy yap her yeri.

    şimdi çamaşır yıkıyorum dağ gibi.

  • 20. en etkili savunma sporu

    daha önce yazılmamasına çok şaşırmamla beraber, ben boks diyorum.

    (bkz: boks/@mucadele)

    temel seviyede boks bilmek bile sokakta ciddi fark yaratır. ortalama bir insandan çok daha iyi iş çıkarırsınız.

    karşıdan yumruğun geleceğini anlayıp yarım adım geri çıkıp bir sağ direkt atmak ya da bir eskiv atıp aparkat kroşe girmek bir saniyelik olay; fakat başarılı olduğu takdirde yıldız saydırır, hayata küstürür :)

    güzel defans öğrenirseniz; fent, eskiv, floyd tarzı yumruğu omuzda karşılaşmalar, ayak oyunlarıyla mesafe kontrolü vs dayak yemeyi geçin kolay kolay yumruk dahi yemezsiniz.

    edit: boksa paralel bir kaç ay da kick boksa gidip en azından low kick, push kick gibi tekmeleri atmayı ve karşılamayı da öğrenmek yararınıza.

    ben de güreş için yılbaşından itibaren eğitim almak üzere istanbul'da bir salon arıyorum. dövüş sporlarıyla ilgili arkadaşların bu başlığa uğrayacağını varsayarak bu notu da buraya bırakayım; varsa bildiğiniz mekanlar, önerilere açığım.

  • 21. demirel için 600 milyon liralık anıt mezar yapmak

    yeğeni yahya murat demirel'in hortumladığı paralarla yapsınlar. yeter de artar.

  • 22. türkiye'nin en zeki çocuklarının doktor olması

    ülkenin kötü gidişatını açıklar bir durumdur.

    türkiye'de, en zeki öğrenciler, tıp sektörünü seçerek hasta bakıcı oluyorlar. matematik, fizik, biyoloji ve kimya alanında çok güzel başarı elde eden öğrencilerin tek yaptığı iş, hastaneye gelen hasta ile ilgilenmek oluyor.

    mühendisler bu ülkede para kazanamıyor. dolayısıyla öğrencilerde kolay yoldan meslek sahibi olmak için tıp sektörünü seçiyorlar.

    üreten bir ekonomi yok. çalışan bir ekonomi yok. araştırma kültürü yok. ar-ge kültürü yok. önemli olan bir ülkede mühendise yatırım yapmaktır. çünkü mühendis, teknoloji anlamında ülkenin gelişimine en büyük katkı olacaktır. mühendisin yapmış olduğu bir ürün dış pazarda satılarak türkiye'ye gelir olacaktır. bu sebeple mühendis el üstünde tutulmalıdır. mühendise verilen maaş fazla olmalıdır. fakat böyle olmuyor.

    tıpa giden öğrencileri yargılanıyorum. sonuçta garanti meslek. fakat devletin artık bazı konularda ciddi bir şekilde çalışma yapması gerekiyor. bakın bu çok ciddi bir konudur. dünya hızla ilerlerken türkiye sadece ucuz kredilerle kalkınmaya çalışıyor.

    örneğin bir arkadaşımdan bahsetmek istiyorum. çocukta zehir gibi zeka vardı. türkiye'de ilk 500'e girmişti. bu çocuk iş bulamam diye mühendislik yerine tıp fakültesinde gitmeyi tercih etti. hacettepe üniversitesi tıp fakültesinde okudu. bu çocuk mühendis olsaydı, devlette bu çocuğa sahip çıksaydı, iyi bir maaşı olsaydı, bu çocuğun yapmış olduğu arabayı yurt dışında satsaydık işte o zaman türkiye'nin gelişmesinden bahsedebılırdik.

    yazık günah şu ülkenin haline.

    bu ülkede herkes siyaset uzmanı gibi, cahilce eleştirdiği siyasi partileri savunurken, dışarıya ne kadar gereksiz göründüğünü fark etmiyor.

    eğer gerekli bir şey yapmak istiyorsanız gelecek nesile yatırım yapın. eğer gerekli bir şey yapmak istiyorsanız sürekli siyaset konuşmayın. biraz da eğitim konuşun.

    burada ifade ettiğimiz satırlar içerisinde sadece doktor olmak ya da sadece mühendis olmak tek seçim değildir. bir ülkenin gelişmesinde bütün bilim dalları bu ülkenin gelişmesine katkı olur.

    bu ülkeye felsefede lazımdır. bu ülkeye psikolojide lazımdır. bu ülkeye edebiyatta lazımdır. bu ülkeye tarihte lazımdır. türkiye'de zaten sadece tıp sektöründe iş imkanı vardır. sorun da bu.

    ayn rand, 1950'li yıllarda, kapitalizm sistemini inşa edecek fikirlerini kaleme alırken, atlas silkindi isimli eserinde, işadamlarının sadece paraya değil felsefeye de ihtiyacı olduğunu yazıyordu. felsefe olmadan gerçek dünyada ticaret yapmanın imkansız olduğunu yazıyordu bu yazar.

    amerikalılar bu konuda çok şanslıydı. çünkü ayn rand gibi bilim insanları onlara yol gösteriyordu. bugün amerika birleşik devletleri küresel süper güç. çünkü sadece paraya değil aynı zamanda felsefeye de önem veren insanlardır.

    bu konuların derin bir şekilde analizi yapılmalıdır. karl marks ve adorno'nun bahsettiği endüstrinin kültür üzerindeki sorunlarına dair analizler yayınlanmalıdır. devlet, sadece tıp değil diğer meslek gruplarına da gereken özeni göstermelidir. adorno'nun "aydınlanmanın diyalektiği" çalışması incelenmelidir.

    tıp fakültesine giden öğrencilerde çok mutlu değildir. sadece iş garantisi olduğu için bu bölümleri tercih ediyorlar. heidegger'in değindiği gibi, bu zorlanmışlık; "atılmışlık ve terkedişlik" duygusu içeriyor.

    sekülerleşen toplumun bir yansıması içinde, bu konular ayrıntılı incelenmelidir. eleştiri yapılmalıdır.

    daha ne kadar bu durumlar inançla manipüle edilecek?

    herşeyin hayırlısı olsun demekle olmuyor bazı işler.

  • 23. hayvanların su kaplarını fırlatan kadınlar

    iyiliğin ve hoşgörünün başkenti konya'da çekilmiş olan video. bir kap sudan rahatsız olan türbanlı bacılar içerir. gündem olmalı.

  • 24. pitbull'un arazisine giren kurdu karşılaması

    pitbull sadece insana saldırır ya da gücü yettiği canlılara örneğin bir ayıya saldırmaz , görüldüğü yerde vurulması gereken insan düşmanı varlıktır.

    edit: pitbull sevici ruh hastaları özelden küfür ediyor, pitbull hayvan değildir ne zaman anlayacaksınız. yetiştirilme tarzı falan anlamam, bebeğe saldıran bir tane evde beslenebilen hayvan var mı ?

  • 25. çayla birlikte iyi giden şeyler

    (bkz: tahin helvası)

  • 26. cep telefonuna sevgili ismini kaydetme biçimleri

    ismini söylerken kalbin çarpmıyorsa ismi dışında ne yazarsan yaz yapmacık kaçacaktır kanımca.

  • 27. trt genel müdürü'nün homofobik açıklaması

    her tarafta silahların patladığı, oyuncuların mermilere kafa attığı dizileri yayınlamakta bir beis görmeyen müdürün çocukları düşündüğünü söylediği açıklama.

  • 28. izmir

    1 haftadır bok kokusunun nedeni limana gelen angus (dana) gemisinin yaydığı bok kokusudur.

    bu angusları yurt dışından kim getiriyor ? akp hükümeti.

    siz bayram da 4 kişi danaya giricek veya nusret tuz serpicek diye biz bu bok kokusunu çekmek zorundayız.

    hadi şimdi siktirin gidin.

    not: 6 yıllık alsancak sakini

  • 29. erdoğan'ı durdurun türkiye'yi dönüştürün

    ulan amk durdurabilsek durdurucaz elin yankisinden izin alacak değiliz ya amk.

  • 30. demet akalın'ın 3800 liralık terliği

    demet akalın'dan değerlidir.

  • 31. türban takıp makyaj yapmak

    türbanlı, ağır makyajlı, kırmızı ojeli ve dar bir jean giymiş olan versiyonuna denk gelmiştim bir toplu taşımada.
    türban takmanın amacı dikkat çekmemek değil miydi? o türban erkekler saçının telini görüp tahrik olmasın diye takılmadı mı? hani senin de abdestin var o da kaçmasın maksat? *
    e o kırmızı ojeli seksi tırnaklar? o can alıcı bakışlar? o yatağa yatmadan düğmesini kapatamayacağın darlıktaki jean ne?
    dine göre farz olan şeylere güncelleme mi geldi n’oldu?

  • 32. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    yaş: 27
    yer: suriçi, istanbul
    meslek: kapıkulu

    ilgilendiğim konular: tımar sistemi, yeniçeri ocağı..

  • 33. dokunmatik telefonlara geçişi görmüş nesil

    onu da görmediyse zaten maksimum 9-10 yaşında olan nesildir.

  • 34. maç yayını esnasında periscope erişim engeli

    illa da izleyeceğim ölüyorum maç izlemek için desem verir parasını izlerim lanet kanallarını lakin merak ettiğim bir şey var.

    hangi hak ve hukuk böyle bir şeyi kapsayabilir? muz cumhuriyeti olmayan bir ülkede "bu program üzerinden illegal yayın yapılıyor." diyerek bütün bir program engellenebilir mi?

    ben diyeyim, engellenemez. ulan siz maçınız yasadışı yayınlanmasın diye dert edecekseniz edin; banane lakin benim periscope yayını açma hakkımı devlet hangi hakla baltalayabiliyor? ben hayatımda bir defa periscope yayını açmadım, açmayacağım, telefonumda uygulaması yüklü değildir. lakin bu demek değil ki haksızlık görünce susacağız.

    dikkatinizi çekerim bu, sadece hoşlarına gitmedikleri resimler yüzünden dünyanın en büyük ve en sağlam resim paylaşma sitesi imgur'u 5 küsür yıldır engelli tutan aynı devlettir.

  • 35. askerde komutana senin maaşını ben veriyorum demek

    cevap olarak komutandan:
    "senin naaşını ben hazırlıyorum" gelebilir.

  • 36. kanal istanbul

    neden diye soruyorsun,
    boğazdan geçiş tehlikeli diyor.
    kanal daha dar olacak, orada da aynı tehlike olmayacak mı diyorsun,
    para kazanacağız diyor.
    bedava yol varken niye paralı yoldan geçsin diyorsun,
    yol kısalacak diyor.
    haritadan gösterip mesafede fark olmayacağını gösteriyorsun,
    olsun diyor.
    ağaçlar, hayvanlar, deniz, toprak ölecek diyorsun,
    olsun diyor.
    olsun,
    "olsun"

  • 37. uzun boylu olmanın dezavantajları

    erken ölmek.
    tüm türlerde daha ufak tefek bireyler daha uzun yaşıyor.

  • 38. kılıçdaroğlu'na hakaret edenlere dava açılması

  • 39. erkek aslanı avlayan timsah

    kardeş çinli misin nesin nasıl linkler bunlar ya?

  • 40. büyük chp boykotu

    kimseye 10 seçim tahammül edilemez. değişimin genel başkan ve üst kadro düzeyinde yaşanması şarttır.

    konu muharrem ince'nin kusursuz muhteşem birisi olması değildir. onu da eleştiriyoruz ve eleştireceğiz konu genel başkan değişikliğinin makul süreye bağlanmasıdır. ülkenin ana muhalefete ve umuda ihtiyacı her zaman vardır.

    bugün umut değil yılgınlık ve koltuğa yapışıp bırakmam da bırakmam diye çırpınan genel başkan tablosu var. parti tabanı hesabı patronun ödemesini istiyor ve bunda da haklı. genel başkana "bay kemal" diye seslenir olmuş bundan daha kötü bir duruma düşülemez.

    milletvekili, belediye başkanı, il başkanı, delege vb. beni bu adam seçti yanında durayım havalarında. taban on seçim oldu söz de umut da bitti yeter diyor.

    durum şuna benziyor koca bir otobüs fiyakalı koltukları var. kaptan istediğini yolcu olarak alıyor, otobüste yüzlerce koltuk var milletvekilinin ayrı, belediye başkanının ayrı, delegenin ayrı ama marş basmıyor. kaptan otobüsün etrafında dönüp duruyor kaputu kaldırıp bakıyor da bakıyor ama otobüs bir türlü gitmiyor. fiyakalı koltuklar otobüsle birlikte yerinde sayıyor. otobüse tamirden anlayan yeni bir şoför lazım. başka yol yok. üç imza eksik beş imza eksik masalları konuşuluyor otobüsün içinde en büyük kaptan bizim kaptan naraları atılıyor. maalesef bu masallarla da otobüs gitmiyor.

    delegeler bu durumu ortadan kaldırabilecek yegane güçteler. sokağa çıksınlar tabanla konuşsunlar. yol bitti. gereği derhal yapılmalı ardından hemen birlik ve beraberlik sağlanmalıdır. partiler kimsenin çiftliği değildir. yerel seçim vurur döner döner vurur.

  • 41. yastık altından dolarlarınızı eurolarınızı çıkarın

    en son dolar bozdurun çağrısında sanırım dolar 4 liraya yaklaşıyordu ve şuan 5 lira. aynı çağrının bir benzeri oluyor ve dolarda hedef yakın zamanda 6 lira olacak demektir.

    aklı olan altın ve dolar alsın.

  • 42. erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular

    terk ettiğiniz adamı düşündüğünüz oluyor mu ?
    tekrar arayıp, tekrar sormak gibi istekleriniz oluyor mu ?
    yada severken terk eder mi kadın ?

  • 43. 4 ağustos 2018 aynı faytondaki iki atın ölümü

    babam rahmetli faytoncu idi.

    yani biz doğmadan önce, memleketinde faytonculuk yapardı. annemi de o sayede tanıyıp evlenmiş. arada bir anlatırdı atını bize. beyaz, çok güçlü, ipek yeleli bir atı varmış. adı da ipekmiş zaten. salı günleri fayton yerine fırına un çuvalları götürürmüş. fırın da uzakmış. ipek'in kıçına şaplağı vururmuş, o da tek başına fırına gidip önünde durur ve fırıncılar da çuvalları boşaltınca onlar da kıçına vurup ipek geri gelirmiş. tin tin tin o yolu tek başına gidip gelirmiş. zekiymiş ipek. asla hiçbir yere uğramaz, isterse en sevdiği otlar olsun, durup yemezmiş.

    pazar günleri çok para kazanırmış babam. dere kenarı boyunca herkes faytona binip gezmek istermiş ama ne olursa olsun ipek'in yorulduğunu anladığı an asla çalışmazmış. derede elleriyle yıkayıp tımar eder, evin yolunu tutarmış. ipek sayesinde hem ev yapmış, hem de annemle evlenmiş.

    iyi bir at, ahıra sahibi girince hemen ayağa kalkan attır derdi.

    günler geçmiş, ipek'in siyah bir tayı olmuş, tay büyümüş kocaman at olmuş ve haliyle ipek de yaşlanmış ama babam ipek'i satmaya kıyamamış. dedemle arası kötü olmuş ama o yine de onu satmamış. satarsa kimse onun gibi bakmayacağını biliyormuş. yaptığı evin yanına küçük bir ahır yapmış. böyle barakadan, derme çatma ama sağlam bir ahır yapmış. ipek ölene kadar, tam 4 sene boyunca orada bakmış.

    babam kafasını salladığı zaman ipek de sallıyormuş. selamları o şekilmiş. bir gün tımar ederken ölmüş. boylu boyunca yatıyormuş. yorgunmuş. kaşımış kaşımış sonra yattığı yerden babama bakmak istemiş. bakamamış. zar zor kaldırmış kafasını ve hafifçe başını selamlarmış gibi sallayıp ölmüş.

    ağlardı bunu anlatırken. bana selam vermek istedi deyip göz yaşlarını silerdi. yutkunurdu acı acı ve aradan yıllar geçmesine rağmen ne zaman adalardaki fayton haberlerini görse duymadığım küfürler ederdi. şerefsiz bunlar derdi. at güçlüdür doğası gereği çalışır, taşır. ama hayvana köle muamelesi yapmak şerefsizliktir. onun çok terlediğini görüp, onu zorlamak insanlık değildir derdi. duymadığım küfürleri edip söverdi.

    eminim eğer yaşasaydı, bu son olaylardan sonra kesin soluğu adalarda alırdı. o atların hakkını savunmak için bağırıp dururdu. kafasını sallardı belki ölen atları okşarken...

    ne bileyim aklıma geldi işte. yaşayanlar, yani bizler bağıralım. bu olaya sessiz kalmayalım.

    edit: ipek'i merak eden olmuş. tek bir fotoğrafı var albümde. oğlu ile beraber.

    ipek: https://ibb.co/i03prk

  • 44. 17.00'de işten çıkıp 17.30'da evinde olan insan

    işte o yüzden hep diyorum ki istanbul'da ev almak için bu kadar kasmayın. çevre illerden o paraya iki, hatta üç ev alıp kiraya verebilirsiniz ve bu sayede işinize yakın bir yerde kirada oturabilirsiniz.

    lan bu kadar basit. hala mal mal 400 bin kredi çekip ev alan tipler var arkadaş.

    yazık ulan hayatınıza yazık.

  • 45. george orwell'ın direkt türkiye'yi yazmış olması

    yıllardır konusu her açıldığında "1984 romanı ne kadar ülkemize benziyor değil mi?" diye fikrimi tazelediğim, 2013'ten sonraki çöküş süreciyle her geçen yıl daha fazla hissettiğim ve son 1 yılda kurmayların ekonomiyle ve dış politikayla ilgili zırvaları neticesinde koca bir ülkeyle 7/24 alay ettiklerini fark etmemden sonra artık kesinlikle adım gibi emin olduğum durum.

    dostlar, o distopya resmen biziz. adam resmen 70 yıl önce bizi yazmış. kuzey kore'yi çoktan ardımızda bıraktık.

    medya
    ekonomi
    insan hakları
    sansür
    kadın - erkek ilişkileri
    partizanlık
    iş yerinde ispiyon yarışı
    kolluk kuvvetlerinin dezenformasyonu
    dış politika
    biat
    hukuk sistemi

    bu başlıkları tek tek yeniden okuyun ve romanı düşünün. biz bu rezilliğin vücut bulmuş haliyiz bugün artık. diktatörlüklerin en kötü ve son aşaması olan şey de hayatımızda artık : "zorunlu övgü".

    big brother'a girmiyorum bile.

    biliyor musunuz, korkunç bir şey, çocukken korkarak ürkerek okuduğum romanın içinde yaşadığımı fark etmek.

  • 46. insan ilişkilerinde sık yapılan hatalar

    karşı tarafa herhangi bir iyilik yaparken onun karşılığını beklemek.

    sevdiğiniz bir insanın zor zamanlarında yanında olduğunuzda onun da sizin zor zamanlarınızda yanında olmasını istersiniz. halbuki yaptığınız iyiliği karşılıksız yapsanız, büyük bir beklenti içerisini girmeyecek, başınıza kötü bir şey geldiğinde ve size yardım eli uzatılmadığında, yapmış olduğunuz tüm iyilikler için pişman olmayacaksınız.

    işin özü; sıfır beklenti, sonsuz mutluluk.

    not: bu da yazar olduktan sonra yazdığım ilk entry olsun.

  • 47. göğüs çatalına bakmayacak olgunluğa erişmek

    olgunlukla alakası yoktur bakmayan ılıktır.

    olgunluk bakarken çaktırmamaktadır.

  • 48. 6.02x10^23 bana bir şey ifade etmiyor diyen insan

    avogadro'dan önceki dönemlerde yaşamıştır.

  • 49. damien comolli

    everton ve man utd'a transferi için 30-40 milyon eurolar konuşulan yerry mina'yı transfer edememesi gerçekten büyük başarısızlık olan sportif direktör. avrupa'nın en iyi kulübü olan fenerbahçe haricinde başka seçenekleri olmayan yerry mina ve menajerinin de aklına zaten dünya kupasında sergilenebilecek iyi performans sonrası daha büyük kulüplere gidebilme ihtimalleri fln gelmemişti.

    bas dost da zaten sporting lizbon taraftarından yediği dayak sonrası sözleşmesi devam etmesine rağmen fenerbahçe'nin kapısında yatıyordu. ileride bu işin hukuki boyutundan doğabilecek sorunlardan kaynaklı tazminat vs. 3.2 milyar tl borcu olan ffpli fenerbahçe tarafından rahatlıkla ödenebilecek paralardı. ama gene iş bilmez arkadaşımız comolli bu transferi de eline yüzüne bulaştırdı ve bas dost dayakçı taraftarına geri döndü. tabi transfer piyasasında bunlar yaşanırken diğer hiçbir kulübün bu durumlardan haberi olmadığını ve bir uyanığın biz olduğunu söylemiş miydim? hep comolli'nin beceriksizliği bunlar. sana transfer yapmayı öğreteceğiz comolli.

  • 50. m16 vs ak47

    yorumları okuyup kör oluyordum ama yazayım. "kim döver" "kim alır" gibi şeylerle olacak bir versus değil bu. iki farklı felsefenin birer meyvası. ayrıca bu soğuk savaş'ın bir karşılaştırmasıdır. günümüzde böyle iki kutup artık yok. iki tüfeğin de zilyon adet alternatifi bulunuyor.

    ar-15/ m-16 tiplerinin dizaynda ulaşmayı en çok amaçladığı şey "hafif saldırı tüfeği" olabilmektir. eugene stoner'a gidin sorun hala aynı şeyi söyler. 1949-63 arası amerika hala ikinci dünya savaşının m1 garand'ına şarjör eklenmiş bir piyade tüfeği varyasyonu olan m14 ile gezinmektedir. bu da 7.62x51mm 20 mermi alan ahşap dipçikli kundaklı dev gibi ağır bir tüfektir. eugene stoner'ın asker hafif tüfek taşısın, bu tüfek daha ufak kalibre mermi kullansın (5.56x45mm) ama kapasitesi yüksek olsun (30 mermi) ve kullanılan tüm parçalar alüminyumdan sentetik alaşımlara plastiklere kadar hafifliğe atıf yapsın mentalitesi silahın her yerinde görülür.

    silahın üretim toleransları kullanılacağı yere göre değişebilir. alt mekanizma dökme çelikten olabileceği gibi titanyumdan da aynı performansla üretilebilir. dipçiğinde bakalit yerine ceviz kullanın yine işler bir performans verir. (m14 metalleri mesela değişemiyor). m16'nın bugün varyeteye olan hakimiyeti yüzünden üretim çok geniş alanlara yayılabiliyor. ana üretici firma olan colt yılda 335 bin silah üretebilecek kapasiteye sahip olsa da atıyorum uzaylılar dünyayı işgal etse ve amerika kendi kıtasında tüm küçük atölyeleri m16 üretme direktifi verse o sayı 3 milyonu falan bulabiliyor. tam bir ürettim hattı silahıdır. birim başına 647 dolara üretilir ve şu an dünyada 8 milyon tanesi dolaşımda bulunuyor.

    iyi yönleri : hafif, modüler, düz hat dipçik yay sistemi yüzünden geri tepme çok az. isabet kaleşnikofa göre belki 3 kat daha iyi.

    kötü yönleri : gaz hala ama hala namlunun ucundan mekanizmaya gerisin geriye tüple iletiliyor. short stroke piston yapacakları yerde daha az tanenli barut üretelim de kirlenmesin diye uğraşıyorlar. amerikanın dizayn hatasını kabul etme gibi bir vasfı pek yok. bu direct impingement denen sistem yüzünden temizliği falan biraz meşakkatli. parça sayısı çok.

    ak-47 için burada uzun uzun yazmıştım. ama ak-47/akm/aks için konuşacaksak burada dizayn felsefesinde hafiflik değil, basitlik esastır. rus ordu anlayışının temelinde zaten basitlik yatar. bunda da 1940'larda steplerden, dağlardan tundralardan topladıkları adamlara mekanik objeler (makineli tabancalar gibi) verip almanlara karşı atarken ekipmanın basitliğinin başarıya büyük bir etkisi olduğunu farketmeleridir. rus alt kademe ekipmanı her zaman karmaşıktan basite doğru gider. (ppsh-41 pps-43 olur, dp27 sg43 olur, ak47 akm olur). işte spastik adam bile kullansın, silah bozulmasın takılmasın, 30 mermiyi sıkıntısız olarak atsın. 2 milyon askerimiz var isabet o kadar da mühim değil, mermi bol illa biri isabet ettirir kafasındadırlar.

    bu mantaliteyle fakir bir ülkeyseniz ak47 size uygundur. afrika ülkeleri iç savaşlarında bu yüzden birbirlerini öldürürken 650 dolarlık m16'lar yerine kalaşnikof tercih etmektedir. milyonlarca kişilik ordu besliyorsanız da bu size uygundur, çin ordusu 1956'dan 2000 lere kadar tip 56 kalaşnikofları boşuna kullanmadı. tek namlu üretimiyle 44 yıl hizmet veren ve her gün taşınan bir silahtır bu. ama almanya gibi bir ülkeyseniz, profesyonel ordunuzda herkes elit özellikler taşıyorsa uğraşmazsınız kalaşnikofla. işte o vakit ak serileri kapasite ve potansiyelinizi sınırlar. gider aslan gibi g36 üretir kullanırsınız.

    ak47 bir saatte 95 adetten olmak üzere baş üreticisi izmaş tarafından yılda 835 bin birim kadar üretilebilir. üretiminin m16'dan kolay olması yüzünden tek fabrika amerikan muadilinin 2 buçuk katı kadar bir output yaratabiliyor. tanesi de en modern ak-103/102 serisi için 150 dolara çıkar. 1949 model ak47'ler ise sıcak savaş ortamlarında 5 dolara kadar inebilir. afrika örneklerinde canlı tavukla mısırla falan da değiş tokuş edildiği görülmüştür. dünyada 100 milyon kadar kalaşnikof türevi olduğu düşünülüyor.

    iyi yönleri : basitlik. genel güvenilirlik. ucuzluk, bakım kolaylığı, operasyon maliyetleri

    kötü yönleri : isabet oranı, modülerlik sorunları

    kazanan :

    yok. hangi ülkede olduğunuza ihtiyaçlarınızın bütçenizin ne olduğuna göre ikisi de birer alternatif. kalaşnikof kullanıyorsanız askerinizde bir üst limit var onun üstüne çıkamıyorlar. m16 kullanıyorsanız her halükarda daha maliyetli ancak isabetli ordu besliyorsunuz. ufak ülkeyseniz astarı yüzünden pahalıya gelebiliyor. profesyonel orduysanız daha efektif olabiliyorlar. tüm dünya m16'nın 13 katı fazla kalaşnikof kullanıyorsa bunda silahın "daha iyi" olmasından ziyade daha ulaşılabilir, ucuz vs olmasının da payı var. ama m16'ya verecek para varsa da özellikle gidip m16/m4 almak için kuyruğa girmezsiniz, dediğim gibi çok daha yüksek performans verecek kısa piston sistemli piyade tüfekleri var. g36, hk416, hk417 ve hatta bizim mpt76 tüfeğimizin de aynı paralara bir dolu artı özelliği var.