ben adil bir şekilde 6 bin lira alan bir doktorum ayda 3 tam mesai dolduruyorum hesaplayınca 2 bin liradan tam asgari ücret. hem de türkiye’nin en iyi kliniklerinden birinde çalışıyorum. ama utanmadan da elektronik mühendisi olan en yakın arkadaşımı kıskanıyorum. adam her akşam kendi yatağında uyuyor. mesai saatleri esnek. 30 yaşına gelmiş olsa da kimseden azar da yemiyor. ben 5 ay sonra evleneceğim ama hala bir düğün salonu bulamadım. 3 güne bir nöbet tutuyorum. nöbetçiysem o gün iptal sonra ki gün 6’ya kadar bilfiil uykusuz yardırmaya devam ediyorum. çünkü altı bin lirayı haketmem lazım eve gidince öbür sabaha kadar deliksiz uyku çok lüks bişey gerçekten. öbür gün yine 07:00-18:00 çalışmaya devam ediyorum yasal mı mesai kavramı mı hocaların pabucuna anlat sen onu neyse o akşam yine pert evime gelip nişanlım eğer nöbetçi değilse iki saat beraber televizyona filan bakıyoruz yok nöbetçiyse bana maaşımı fazla görenler daha fazla görsün de iyi olsunlar diye ders çalışıyorum 15 yaş küçük kardeşim anlam veremiyor, diğer tıp okuyan kardeşimi ise afakanlar sarıyor ne zaman bitecek bu diye.
inanır mısınız ben de merak ediyorum ne halt yiyorum, değer mi bu zulme diye. sonra hocalarıma bakıyorum bir evi var başka da birşeyi yok değmez diyorum ama nafile.
dün anjiografide 50 yaşlarında bir profesör 45 yaşlarında ki profesöre çok ciddi bir şekilde kaydı. işlem esnasında sebepsizce bağırdı çağırdı. bu azar yeme bitmeyecek.
iki gün önce yoğun bakıma gece 12’de bir hasta geldi araba çarpmış damarı yırtılmış kalktı 50 yaşlarında hoca 35 yaşlarında ki bir yardımcı doçent hocayla geldi saat 24’te 10 saatlik ameliyata girdi. anladım ki uykusuz geceler de bitmeyecek.
paraya filan ihtiyacım yok gerçekten, maaşım olduğu gibi her ay %60 birikiyor harcayamıyorum vakit yok. bir hastanın güler yüzü yeter sen sus şerefsiz.
turkalpmd3 profili
-
doktor maaşının gereğinden fazla olması
-
iyi bir üniversiteden kötü ortalamayla mezun olmak
doktor olarak;
mezun olduğunuz üniversite çok da önemli değil hatta diploma notu hiç önemli değil. yalnız iyi bir üniversiteden mezun oluyorsan söyleyeyim, nosyon çok önemli. lisans eğitimi seni bir kılıfa sokar bundan sonra sen hacettepe ekolüsün veya çapa ekolüsün gibi. ben malatya inönü mezunuyum öyle gerine gerine söyleyemiyorsun. ama altıncı olarak bitirdiğimi arada aileme hava atma amacıyla söylerim, biz doktorlar arasında altıncı mezun oldum dersem; e aynı yerde çalışıyoruz bana ne der. hatta cerrahpaşalı ise ben cerrahpaşalıyım der mümkün mertebe her ortamda. bizde belli başlı üniversite mezunları uzmanlık sınavında daha da rahatlar. bizim dahiliye anabilim dalında 15 hoca vardır onlarda 100 hoca vardır, 100’ü de efsanedir* çok güzel nosyon kazandırır.
odtülü mühendis arkadaşım; bir çok yere 2 gpa ile elini kolunu sallayarak girer ama istediği yerden kolayca kabul alamaz. ne diyordu ismail abimiz; benim beğendiğim beni beğenmez, beni beğeneni ben beğenmem öyle birşey
en nihayetinde ben 7 sene salak bir ortamda okudum ve aynı istikrarla devam ediyorum. odtülü arkadaşım ise hep benim istediğim hayatı yaşadı ve o da yine aynı istikrarla devam ediyor.
inönü üniversitesi opelse, dahiliye bölümü opel vectra olsa bile, ben yedi senelik tecrübeme dayanarak hacettepe porsche ise ben en kötüsünü seçtim. en nihayetinde hangi porsche olursa olsun en iyi opelin eline verir. -
yörük denilince akla gelenler
mersin gülnarlı babam tarafından karakeçili, mersin silifkeli ana tarafından sarıkeçili bir yörük olarak;
babamlar dağlıdır efendim, anamlar ise ovalıdır.
babamların bineği attır, anamların bineği devedir
babamlar karamanoğulları döneminden beridir bu dağlardadır, bir dönem ovalara inselerde barınamayıp dağlara geri dönmüşlerdir. bu dönem içerisinde alevilikten sunniliğe geçişimiz padişah yavuz sultan selim dönemine denk gelmektedir. öncesin padişah fatih sultan mehmet han aşiretin yarısını mora yarım adasına göndermiş daha sonrasında torunu yavuz kalanların yarısını da halep civarına göndermiştir. bizimkiler sunni olup kelleyi ve çapraz uzuv kesiminden yırtmışlar.
ana tarafımı bu kadar detaylı bilmiyorum ama aydın tarafından gelip konmuşlar diye biliyorum.
daha sonrasında bu yörüklerin beldeleri olmadığı için yani düzenli kondukları alanlar olmadığı için devlet tarafından imarı ıslah edilmemiştir. kalan tarihi eserler ya roma'dan ya da selçuklulardan kalmadır.
gençliğimi konya'da geçirdim yörüğüm dediğimde beni alevi sanarak beni dışlamışlardır. iyi ki de dışlamışlar, yoksa olduğum ortamda dahamuhafazakar olabilirdim. şuan ki kız arkadaşım bir alevi, gerçekten yaşantı şeklimiz aleviler gibi tek farkımız biz camiye daha çok gidiyoruz. kız arkadaşımın babası cuma hariç bayram namazlarına gidiyor, benim babam ise fazladan bazı cumalar namaza gider. anne tarafından dedem ise sadece bayram namazlarına gitti çok uzun süre. şimdi yaşlanınca cuma namazına da gidiyor. bu konuda emir veya farz diyebilirsiniz ama bu kültürel bir davranıştır ki kaktıra kaktıra anca bu kadar olmuş. iki tarafın da alkole karşı allerjisi yoktur.
kültür olarak ne yazık ki toprak sahipleri değiliz, işin neticesi ya çobanlık yapacaksın yada kıçını kırıp okuyacaksın bundandır ki, yörüklerin büyük kısmı yine aleviler gibi okuyarak düzenli yerleşimde kendilerini topluma memur olarak ifade edebilirler.
aşırı şekilde şikayetçi diye bilinirler, bu kültürün altında yatan sebep elbette ki benim düşünceme göre haksızlığa veya adaletsizliğe gelemeyişimizden, koyun gibi herşeye he diyen haksızlık karşısında etkilenmiyorsa susan halk bunu anlayamaz kusura bakmayın.
aşırı şekilde görgüsüz olduğunu söylerler, borderline insanlar gibi süslü olur ve bu süslerle çok övünürmüşüz derler. haklı olabilirler, kültürel tamamen eğer ki şöyle bir türkmen görürseniz anlarsınız;
varını yoğunu na böyle gösterirler bence de saçma bir kültür ama, kültür işte
en önemli olan ve en çok zevk aldığımız muhabbet ne yazık ki ossurmak ve bok ile ilgili olanlardır. ailecek erkek kuzenlerimle bir whatsapp grubumuz var, grubun ismi ossururken don yırtanlar. mesela yazın yayla gecelerinde büyüklü küçüklü yılzdılara bakarken hem ossururuz hem de bununla ilgili espriler yaparak sabah kadar güleriz. hiç bir şekilde istisna yaşamadım mersin yörüklerinde. bu konu gerçekten çok önemli ki benimde ekmek param olacak hayırlısıyla (bkz: gastroeneteroloji).
sevecen kişileriz, sürekli güler yüzlüyüz ki zaten genelde bu yüzden çocukken çizgi gözlü diye dalga geçerler. bu gülüşmeler bazen gerçekten eşşeğin çukuruna su kaçırıp kavga sebebi olabiliyor, lakin efendim tutamıyoruz kendimizi. velevki kavgaşar insanlar değiliz genel itibariyle. bu mizacım ile doğu anadoluda üniversitede okumak gerçekten hiç sabır edilesi bir şey değildi, sürekli çocuk musun sen laflarından gına gelebiliyor. ben mutluyum çocuk kalabilmek çok önemlidir benim düşünceme göre, çocuksu kalabilmek hayal kurabilmenin birinci basamağıdır. hayal kurabilmek ise bir şeyler üretilebilineceğinin garantisidir.
kadınlara daha çok saygı gösteririz bir diğer deyişle hanım köylüyüz, türkiyede ki bir çok diğer üniter yapı fragmantasyonlarından. en basit olarak, yaz tatillerimizi kaynana evinde geçiririz. arada bir de kendi ailemizin yanına gideriz gönül koyulmasın diye. bir diğer izahı ise anneannem babamı kendi oğlunda daha çok severken, babaannem de eniştemi babam ve amcalarımdan çok sevmiştir, kimse de bunu çok garipsemez. kadınlarımız değerlidir, en azından benim kendi sülalemde olaylar bu şekilde işlemekte.
fonetik ve dilbigisi açısından konjenital dertlerden müzdaribiz efendim;
ince bir ünlü sesi kullanamıyoruz, kağıt diyemiyoruz veya "burası çok karlı bir işletme" diyemiyoruz. ben ygs ve lys döneminde üniversite kazandım babam görevi nedeniyle lisenin ikinci yarısını mersin merkezde geçirdim. ygs sonucumda benim 40 soruda 9 yanlışım vardı hepsi de anlatım bozukluğu soruları fakat benim batmanlı çok sevdiğim anadili türkçe olmayan arkadaşım iki yanlış yapmıştı, haya etmiştim o ayrı mesele. anlatım bozuklukları sorusunda bir bozukluk bulamıyoruz, anadilimizin grameri bozuk efendim. en çok zorlandığım ders hayatım boyunca türkçe dersi oldu, birde biz öz türk'üz diye övünüyoruz.
konar göçerlik yaşam kültürümüz devam ediyor. babam üniversitede öğretim üyesi olmasına rağmen benim 25 senelik hayatımda beş şehirde on ev değiştirdik. şimdi şu önümüzde ki seneler de bulunduğumuz şehirde ki muhitten yine başka bir muhite göçmeyi düşünüyoruz. yörükler yörüyürek mi geldin diyorlardı arkadaşlarım aslında çok da yanlış sayılmaz.
tarih boyunca her zaman erkeklerimizi savaşın en ön saflarına kattıkları için ne paşa olabilmişler ne de eve dönüp üremeye devam edebilmişler.
misafirperverlik olarak nirvana noktasında olduğumuzu düşünüyorum. babannem yörük çadırında kapı olmaz demişti. o zaman anlamadım ama sonrasında anlamış oldum. gelen kişinin ağırlanması için kapı çalmasına gerek yoktur.
benim çevremde fazla akraba evliliği yok, çok normal görülmez. köyde yaşayan akrabalarımda köyde ki çeşitliliğin az olmasından dolayı mümkün olabildiğini düşünmekteyim.
beş parmağın beşi bir değildir. bizim içimizde de hayvan çoktur, türkiye ortalamasını geçebilir, bu kişiler genelde okumak zor gelip de çobanlığı seçen insanlardır. memur kültürüne geçiş yaptıklarında hayvanlıklarından kurtulabileceklerini düşünürüm.
bu kadar yazımdan sonra kendi kültürümün içinde büyümediğimi anlamışsınızdır, öyle bir dil var ki ben kendim dedemi anlayamıyorum bazen. birkaç bildiğim örnekle kapamak isterim;
şoğmur: gülnar'da bir yerleşim yeri normal ismi şeyh ömer
ne kaşan:ne hızlı
okşaş: benzer
nağal: nasıl
hangıyrda: nerede
mataf: daşşak
döl/uşak: çocuk
kürtüşmek: kavga etmek
potuk: ayı yavrusu
çingil: metal yoğurt kovası
mintaks: bulaşık sabunu
çebiç: dişi doğurmamış keçi
çok fazla daha örnek verilebilir ama şuan bir çırpıda aklıma bunlar geldi ne yazık ki.
türkiye'de yörükler selçuklular dönemi bittikten sonra cumhuriyetimizin kurucusu mustafa kemal atatürk'e kadar çok hor görülmüştür. sağolsun var olsun büyük reis.
yörük denilince akla gelen en yüce tanım*
edit: yanlış hedeleme
edit 2: çok fazla bizim oranın yörüklerinden varmış benim aklıma gelmeyen kelimeleri söylediler çok sağolsunlar. yemyeşil oldu vallahi mesaj kutum. altta yazan yerlerden bazılarını ben yazdım özellikle de hatırladığım için ırkçı hakaretleri ben yazdım alperen42'ye bir şey demeyin. bana da demeyin sonuç olarak kültür yani, tasvip etmediğimi de belirteyim.
alperen42
mesela yörükler ayakkabı almaya geldiklerinde, "bir ayakkabı ver de giyelim" demezler; "bi babıç ver de keyelim" derler. dahası, "gülüm" kelimesini kardeşim anlamında kullanırlar. dedi
nöörün beea: ne yapıyorsun demek
necideyn: ne yapıyorsun
naddap durun: ne yapıyorsun
envai çeşit fiilin sonuna eğer o fiil ifa edilmemişse yazmak, durmak gibi yardımcı eylemler kullanıyoruz örneğin;
düşeyazmak, na yapıp durun, gelip oturdur
heç eyi deel galan : galan artık anlamında kullanılıyor artık hiç iyi değil gibisinden bir anlama denk gelir
halıktırma :çaktırma, fark ettirme
çey: kaliteli
güves: fason
demine kekerim şireceli olsun: ishaklar tarafında yoğun kullanılıyor ve çayın demli ve şekerli olmasını kastediyor. buradan anlaşıldığı üzere arasında 20 km bulunan köylerde bile deyimler farklı olabiliyor.
gırık dölü ve soykha gibi değişik hakaretlerimiz var çok tasvip etmem ama ermeni dölü veya rum tohumu da bu hakaret şekillerinden ırkçı türde olanlardır bu ırklarla birlikte yaşamış ve belki de genetik havuzumuza belki gerçekten dahil ettik, veya etmedik dışladık hiç bilmiyorum benim kuşağım döneminde kendileri yoktur hiç.
asiri oznel kisilik
peşkir: havlu
helke: bakraç, su kabı
edit3: mesajlarda ki istek üzerine ikinci enterimi birinci entariye ekledim
müzik kültürümüz de değişiktir. mersinden bahsedersek, doğusunda adanada davul zurna vardır, kuzeyinde konya vardır müzik vardır ama kültür olarak olmamıştır bediha akartürk, kör ahmet gibi yerel türkücüleri vardır. haklarını da yememek gerekiyor ney müziği tasavvuf müziği gibi konularda gelişmişlerdir yörük kültürü ile alakası yoktur. batısında antalya vardır ama antalya'da da telli olarak saz veya üçtelli zurna kullanırlar. ege tarafı ile bütündür. şimdi gelelim mersinin garipliğine zurna yerine nerden geldiyse klarnet, saz yerine yine nerden geldiyse keman kullanılır. bu kişiler apdal denilen insanlar çalar, kendileri horasan türkü olduklarını söylerler ama bildiğin çingene halkının müzik enstürmanlarıdır. lakin müzik akorlarına bakınca çok da alakaları yoktur belki kletzmer tarzına daha yakındır. bu kişilere sepetçi de derler demirci de derler. ama silifkede say mahallesinde yaşayanlara apdal derlerler. ekseriyeten alevilerden oluşurlar.
ayrıca silifkelileri tanımlarken kullanınız;
batırık yerlerler, gapı gıcırtısına oynarlar
güzel videolar ile zenginleştirelim
örnek silifke havalarında değişik müzik kültürümüze buyrunuz;
silifke ekibi kullarolam, develi, fasulye.[güzeloluk köyün sesi]
silifke tosmurlu köyü herkes gülüyor oynuyor
meşhur keklik oyunumuz ve o güzelim silifke manzarası
modern dady cool keklik, nerden kimin aklına esti bilmem
silifkenin yoğurdu
emekleri geçen bu kültürü günümüüzde dijital kayıtlar ile sonsuza gönderen
uğur önür
emre dayıoğlu
teşekkürler bu müzikler de biraz daha batı kolumuz antalya burdur yöresinden
unesco için ülkemizin değeri olan hayri dev
keman sanatçısı serikli mehmet amca
üç telli ustası ali ulutaş
teke zortlatması burdur yöresi
hayri dev ve durmuş yıldırım ile emre dayıoğlu
teke zortlatması uğur önür ve emre dayıoğlu
bir ingilizin silifke yörükleriyle yaşamı
bir çok örnek yazılabilir mesela yine bölgemizin en güçlü seslerinden musa eroğlu mersin mut ilçesi sarıkeçili aşiretinden bir yörüktür
şive örneklerini gösteren videolar koymak da isterim, şayet kamera karşısında kibarlaşarak konuştuklarını unutmamak gerekiyor. aslında gerçeği daha tatlıdır.
eşe teyzenin yörük şivesiyle konuşmaları - eşe/spouse, aunt nomad dialect speeches
sarı keçililerin göçü