başlığın en çok favorilenen entrysi vesilesiyle liberal zekası üzerinde biraz antrenman yapalım.
(bkz: #118598088)
batının refahında kapitalizmin payını şöyle savunuyor arkadaşımız: "sömürge falan zırvalayacaklar hiç gelmesin, yiyosa sen de git avrupa'yı sömür o zaman? maçan yemez, çünkü yeteri kadar kapitalist değilsin."
öncelikle, sömürge değil, emperyalizm. ama bu bir şey değil. asıl komik olan sömürmek için daha çok kapitalistleşmek gerektiğini itiraf etmesi. (bkz: yanlışlıkla solcu olmak)
tabii ki bu saçmalıklar bir yazarın suçu değil. kapitalizm insanlık üzerinde öyle bir ideolojik hegemonya kurdu ki, insanlar cahilce kapitalist sezgileri kendilerine ait fikirler sanıyorlar. iş savundukları düzeni teorik olarak açıklamaya geldiğinde liberalizmin yapısal tutarsızlıkları bireysel beyinlerde böyle arızalar yaratıyor.
bir şeyi daha açıklama fırsatı buluyoruz biz de. bu dünyanın uluslararası tekellerin ihtiyaçlarına göre şekillenen bir siyaseti var. onlar arasındaki kavgaları, ortaklıkları vs. izliyoruz aslında. emperyalizmin merkezindeki devletler dünya proletaryasının ürettiği artı değere daha kolay el koyma imkanına sahip. gelişkin ekonomik, kültürel, askeri avantajları var. savaşlar başlatıp savaşlar bitirerek yeni pazarlar elde edebiliyorlar. bu sayede kendi işçi sınıflarına görece daha iyi koşullar sağlayabiliyorlar.
daha doğrusu sağlayabiliyorlardı. ama kapitalizmin kaçınılmaz krizleri bir kez daha kapıya dayandı. (bkz: kar oranlarının düşme eğilimi yasası) artık her ülkede tekelleşme büyürken sınıf bütün olarak yoksullaşma trendinde. bunu kitlesel korona ölümlerinde, evsizlerin sayısında, göçmen sorununda, artan işsizlikte, büyük şiddet eylemleri vs. daha bir çok sosyal sorunda kolayca gözlemleyebiliyoruz. dünyada neredeyse her ülkede (emperyalistler dahil) ücretlerin milli hasıla içindeki payı sefil oranlara düştü. servet eşitsizliğinden bahsetmiyorum bile. dünyanın %1'lik kesimi dünyadaki zenginliğin yarısından fazlasına sahip.
şimdi yazarın başka bir tespitine geliyoruz. aslında bu da kendi bulduğu bir şey değil. kapitalizme özgü tarihsel bir bönlük sadece.
"şimdi o elindeki iphone'u sakince yerine bırak ve bir kapitalistin ürettiği yumuşacık yatağına yatmadan önce yine başka kapitalistlerin ürettiği diş macunu, diş fırçası, musluk bataryası, havlu gibi vahşi kapitalizmin suç aletleriyle haşır neşir ol."
hayatta kalmak için kullanmak zorunda olduğumuz materyalleri kapitalistlerin ürettiği iddia ediliyor. peki benim yatağımı ikea'nın delft'teki şirket yönetim kurulu üyesi mi yaptı? yoksa doğu avrupa'daki ikea işçileri mi yaptı?
bakın zeka küpü arkadaşlarım. bir şeyi üreten kapitalizm ya da sosyalizm değil. bunlar toplumun örgütlenme şekillerine verilen isimlerdir. (bkz: üretim ilişkileri) mesela ipana diş macununu üreten kapitalizm değil, kapitalist örgütlenmiş işçilerdir. bu örgütlenme sebebiyle ürettikleri şeyin mübadele değeriyle aldıkları ücret arasında bir fark var. işte bu yüzden sömürüldüklerini söylüyoruz. işte birilerini zenginleştiren bu ilişki. ortadan kalkması gereken şey bu. üretimin toplumlaşması ile kapitalist mülk edinme arasındaki çelişki.
üretim araçlarının kamu mülkiyetine geçirilmesi gerekiyor bu çelişkinin sona ermesi için. sosyalizm dediğimiz bundan başka bir şey değil. işsizliğin tavan yaptığı, özelleştirilmemiş hiçbir kurumun kalmadığı, enerjiye, kiraya para yetiştiremediğimiz 2021 türkiyesinin sosyalizm kavramıyla alakasını kurabilmek mürekkep cehalettir.
kapitalizmin yarattığı zenginliğe bakarken sömürülen işçileri görmeyenler emperyalizme baktıklarında sömürülen ülkeleri görmeyenlerle aynı kişiler. biz bunlara liberal diyoruz. bunların sofistike görünen makyajını azıcık kazıyın, altından kıraathane tespitleri çıkar. istisnasız hepsinin.
insanlığın geleceğinde kapitalizm tıpkı bugün köleciliğe bakarken hissettiğimiz türden bir barbarlık, ilkellik olarak görülecek. eğer geçmişte medeniyeti ileri götürmek bu yazar gibi tiplere kalsaydı insanlık kapitalizmi de göremez, davar gibi yaşardı.
edit: ilgili entry'nin edit kısmı gerçekten ibretlik. harika bir özet. işte liberalizm tam olarak budur. bireyciliğin akla saldırısıdır. kendi başarılarını sistemin başarısı ilan etmek, kapitalizmin başarısızlığını ise insanların bireysel başarısızlığı olarak göstermektir. çalışınca oluyormuş. artık dağılabiliriz. türkiye'de 10 milyonlar ölçeğindeki reel işsiz de tembellik yüzünden ortaya çıktı zaten. mutsuz patronlar yüzünden şey oldu hep...
(bkz: hacıyatmaz)
(bkz: liberalizmin bir çeşit din olması)
(bkz: gerçek kapitalizm bu değil)
tart bakalim kac kilo5 profili
-
kapitalizm övücülüğü
-
ibrahim kalın
en parlak entelektüel çıkışlarından biri de şuydu:
(bkz: zaman gazetesinde çalışmadım orada yazdım) -
bezmialem tıp öğrencilerinin evrim paylaşımı
islamcıların ne kadar geri varlıklar olduğunu akıl yürütme şekillerinden anlayabiliriz. sanıyorlar ki bilim insanları "yaratılış" hakkında yanıt arıyordu ve buna "doğa" diye cevap verdiler. bilimin allah yerine doğa yazdığını düşünüyorlar ciddi ciddi. hahaha.
bu hayali bilim insanlarının dediği gibi doğa kendi kendine mükemmellikler yaratan bir şey olsaydı bu şakirtlerin değil tıp öğrenciliği, toplumsal yaşamın hiçbir zerresine katılamaması gerekirdi. ama maalesef kendi sefil cehaletleri içinde boğulup gitmiyorlar. mezun olup halk sağlığı için tehdit oluşturuyorlar. içinde yaşadığımız bu gerici kapitalist düzen mükemmelin tam tersi maalesef.
bunlara ne desek boş. doğal seleksiyon yoktur diyen tıpçıyla ortak tartışma zemini aranmaz. böyle bir anlayış ikna edilemez, sadece ezilebilir.
(bkz: tarikat ve cemaatler dağıtılsın)
(bkz: hava su ekmek laiklik) -
10 aralık 2018 izban grevi
'80 sonrasında halkımızın zihnen ne kadar sakat bırakıldığının kanıtı oldu bu başlık. sadece iki küçük örnek vereyim hemen yukarıdan. le petite adlı yazarın şu (bkz: #84746129) entry'sinde şöyle deniyor örneğin: "adamlar grev ayağına iki hafta tatil yaptılar lan! iş yavaşlatma eylemi yapmak, bedava yolcu taşımak gibi alternatifler dururken, adamlar komple dükkanı kapatıp yatmayı tercih ediyorlar. kimse kusura bakmasın ama bu kadarı da bencillik!". calismadigim yerden geldi nick'li bir yazarsa şu entry'sinde (bkz: #84746558) "bir kazanım istiyorsanız, bedel ödeyeceksiniz. biz 1 ay yattığımiz yerden maaş alalım, halk bedel ödesin, biz istediğimiz zammı alalım. yok öyle yağma. girin özel sektöre kazanın o istediğiniz paraları götunuz varsa..." diyor.
görüyorsunuz. bu insanlar grev sözcüğünün ne anlama geldiğini dahi bilmiyorlar. arkadaşlar, siz grevde ücret verildiğini ne zaman gördünüz? nerede duydunuz? aylık 1860 tl kazanan birinin grev yapacak kadar gözü karartması nasıl bencilce olabilir? bunun tatille ne alakası var? sizin köleniz mi bu insanlar? keyfiniz için mi yaşıyorlar? "iş beğenmiyorsanız daha iyi iş bulun" yazmaya utanmıyor musunuz?
bu saçmalıkları yazan insanlar işçi olamazlar. işçi olsalar, haklarını gasp eden bir patronla karşı karşıya olsalar, bir kez olsun iş kanununun, sendikalar ve toplu sözleşme kanununun kapağını açmak zorunda kalırlardı hiç değilse. toplu sözleşme imzalamanın bedava yolcu taşımak gibi bir yolu olmadığını bilirlerdi. işverene haklı fesih sebebi vermekle yasal grev yapmak arasındaki farkı ayırt edebilirlerdi. zaten iş sözleşmesiyle çalışan insanlara "özel sektöre gidin" gibi dahice tehditler savuramazlardı. bu insanlar işçi olsa, asgari ücret alan birine gevşek gevşek yeni iş bulmayı öneremezlerdi.
bunu konuşan insanlar işçiyse durum çok çok vahim. bir işçi patronmuş gibi "başka iş bulun" diyorsa, kendini işçiden önce müşteri gibi hissediyorsa gerçekten varlık sebebini sorgulamalı bu kişi.
görüyorsunuz, bu insanların bilinç düzeyi yerlerde sürünüyor. tüm toplum nasipleniyor bu ideolojik serpintiden. kendi menfaatlerini değil savunmak, bunların farkında bile değiller. bu insanlar arasında açıkça "biz de emekçiyiz, işe geç kalıyoruz, biz de mi grev yapalım yani?" diyen var. sermaye ideolojisi bu insanları kandırmak için özel bir çaba sarf etmeye bile gerek duymuyor. emin olun maaşımızı vermiyorlar diye hastane inşaatı önünde ateş yakıp sabahlayan okuma yazma bilmez inşaat işçisi bu insanlardan daha bilinçlidir. hayatı müşteri olarak kavrayan bu insanlardan daha fazla donanıma sahiptir bu düzene karşı.
tarih ve sınıf bilincinden bu kadar yoksun kişilerin akp tabanını vs. bilinçsizlikle suçlaması inanılmaz derecede aptalca. seçimden önce grev yapıldı diye faturayı patrona kesmek yerine işçiye kızan, işçiye kızıp da chp yerine akp'ye oy verecek olan yurttaştan gelecek hayır gelmesin zaten. varsın versinler. verene de, verdiler diye üzülene de işçi sınıfının minneti yok zaten.
(bkz: kayıtsızlardan nefret ediyorum)
yukarıda bir arkadaş paylaşmış, ama tekrar olsun: "bir dümen dönüyor sanki" diyen yurttaşa izban işçilerinin yanıtı.
biliyorum, burayı okuyan ve yalnız olmadığını hissetmeye ihtiyacı olan işçiler var. korkmayın, yalnız değilsiniz. patronların ensesindeyiz. -
deyru'z-zur
suriye ordusu deyrizor'u kurtararak yalnızca psikopat şiddet gösterileriyle dünyayı şoka sokan cihatçıları bozguna uğratmadı. suriye ordusu dünyanın en büyük güçleri tarafından fonlanan onlarca cihatçı örgütün, belli aralıklarla üslerini ve birliklerini vuran israil hava kuvvetlerinin, kuşatmanın en kritik anında tardeh dağlarındaki yüzlerce askerini savaş dışı bırakan ve neredeyse kentin ışid'in eline düşmesine neden olan bombardıman başta olmak üzere sürekli taciz ve saldırılarda bulunan ve suriye'deki varlığı her türlü uluslararası hukuk normuna aykırı olan abd'nin, ülkesini işgal eden akp kuvvetlerinin ve beslemesi cihatçıların, el cezire, cnn, bbc, havuz medyası yavşaklığının, ışid'le savaşmanın meşruiyetine dayanıp rakka'ya "çöken" ve buna rağmen yüzsüzce ikide bir "deyrizor'u biz kurtaracağız" pazarlığına yeltenen abd güdümlü sdg güçlerinin, en çok da bir ulusun yaşamıyla oynamayı çocuk oyunu zanneden badem bıyıklıların ağzına küreği vurmuş oldu. bizim korkusu yüzünden metroya binemediğimiz cihatçıların binlercesini fiziki olarak yeryüzünden kazıdı. evet, rusya, hizbullah, iran azımsanacak yardımlar yapmadılar, ama suriye halkı direnmeseydi bunların hiçbiri gerçekleşmezdi. uluslararası uzlaşı suriye aleyhine bir çizgide gerçekleşir, ikinci bir libya yaşanabilirdi.
islamcıları ülkesinden def eden ordu sonuna kadar meşrudur. darısı başımıza.
(bkz: http://haber.sol.org.tr/…i-deyrezzora-ulasti-208354)