allaam ne güzel kafalar var ya. sen önce bir doğmuş olanları eğitip iş bul maaş ver. kendine bir hayat kursun insanlar. millet ana baba evinden çıkamıyor ki evlenip çocuk yapsın. insan üretme çiftlikleri kurun bari oldu olacak. ama o kadar insan ne işe yarayacak. yamyam da değiliz ki kesip yiyelim.
synick15 profili
-
türkiye'deki doğum oranının artması için öneriler
-
kocasının soyadını almayan kadın
kocasının soyadını almayan kadın muhtemelen kariyer sahibi ve evlilik öncesi soyadıyla isim yapmış kadındır. bu kadınlar kendi gelirleri olduğu için boşanma durumunda da nafaka almazlar. dahası nafaka ödeyeni bile vardır.
nafaka, bağlanan kadınların çok büyük kısmı ev kadınları. onların da kocalarının soyadıyla ilgili bir sorunu olduğunu sanmıyorum. -
trabzonlu insan iticiliği
bütün trabzonluları itici bulmuyorum ama itici bulduğum insanların tamamı ya trabzonlu ya rizeli çıkıyor nedense.
-
bacağını kaybetmiş gaziden tazminat alınması
eğer sen devlet olarak insanlarının kolunu, bacağını, canını feda etmesini bekliyorsan; o insanların, ya da arkada bıraktıklarının ele güne muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak zorundasın. 2016 yılında verilen 58 bin lira da kaybedilen bir bacağın karşılığı değil. o kaybın bir bedeli zaten yok da, verilen de aman aman bir miktar değil yani. bedelli askerlik yapanlardan alınan paralarla kendinize saray yapacağınıza gazilere borcunuzu ödeyin. vatanı korumasını beklediğin insan kolsuz bacaksız kalırsam nasıl yaşarım diye düşünmek zorunda kalıyorsa sen devlet olarak bitmişsin demektir.
-
eşek gibi çalıştıktan sonra erkeğe yemek yapmak
yemek yapmak bir şey değil ama iki tarafın da çalıştığı ilişkilerde bütün ev işinin tek tarafa kitlenmesi uzun vadede sorun yaratır. bir şekilde denge kurmak gerekiyor.
-
anneanne evindeki sımcıcak lazanya kokusu
başlık 2020 yılında açılmış. o zamandan beri sımcıcak. yeni türkiyenin yeni türkçesi böyle zahir. kimse de düzeltmemiş.
-
türkiye'yi işgal etmenin imkansız olması
işgal ille de tankla tüfekle orduyla mı olacak. en az on milyon suriyeli var içerde. işgal değil de nedir bunun adı. hiçbir ordu bu kadar askerle gelmez.
-
orduya güvenin kalmaması
6 şubat depreminde üç gün kışlasından çıkamayıp izin bekleyen ordunun nesine güveneceğiz ki. insanlar evlerinin enkazında donarak ölürken aksiyon alamayan orduya da komutanına da güven yok. nesine güvenelim.
-
kadınların oje sürme sebebi
tarihsel olarak değerlendirdiğimizde bu tip şeyler kadının çalışan sınıftan olmadığının bir belirteci olarak icat edilmiştir. elleriyle iş yapmaz, sıcak sudan soğuk suya sokmaz, ellerine ilgi gösterecek, bakım yapacak zamana sahiptir, ya aristokrat ya da varlıklıdır.
yürümek zorunda olmayan kadınların yüksek topuklar giymesiyle aynı.
ama işte dünyada nüfus arttıkça zenginlerin sayısı azalırken yoksullar gittikçe kalabalıklaşıyor. bu sektörlerin hayatta kalabilmeleri için sattıkları ürünün genele yayılan bir gereklilik olarak pazarlanması gerekiyor. zaman içinde bu saçma boyalar güzellik ve bakım kriteri olarak kabul görüyor.
sınıf bilincine sahip, çalışan ve evinin işini kendi yapan kadınların oje sürmesini gayet gereksiz görüyorum.
evde yemek ve bulaşık işlerinden sorumlu genel müdür olarak kendim de oje kullanmıyorum. çünkü ömrü bir gün. çiziliyor, yolunuyor. her gün bunları silip yenileyecek kadar işsiz değilim. -
ben seninle kuru soğan ekmek bile yerim diyen kız
iyi halt yiyen kız. aferin, hemen evlenin. en az üç çocuk yapın, onları da yavan ekmekle besleyin ki memlekette ekmek kafalı nüfusu çoğalsın.
-
rakının yanında çay içen mistik kitle
nerenin adeti bilmiyorum ama istanbullu değildir. bundan 25-30 yıl önce böyle adet yoktu. 15 yıl önce köklü meyhanelerde çay isteyenle “yanına zeytin reçel de getireyim mi” diye dalga geçerdi garsonlar. şimdi çay içmeyene uzaylı muamelesi yapılıyor. ben şahsen içtiğim rakıyı çayla kirletmem.
-
63 yaşındaki bir hatuna alınacak en iyi hediye
60 yaşındayım. okuyorum, yazıyorum, film, dizi izliyorum, arkadaş gruplarımla yemeğe, içmeye, tatile gidiyorum, gelecek planları yapıyorum. iki tane diş implantım var. kalanı kendimin. elim ayağım tutuyor, keyfim yerindeyse günlük 10 bin adım yürüyorum. şu var ki burada 63 yaşla dalga geçenlerin bir kısmına bu yaşı görmek nasip olmayacak. bu yaşa gelene kadar bizim de yolda bıraktıklarımız oldu. arada anıp hüzünleniyoruz, ama yola devam ediyoruz. size tavsiyem kimsenin üstüne ölmeden toprak atmayın. 63 yaşında değil ölmek, emekli bile olamıyorsunuz. 65’i bekleyeceksiniz.
-
fular takmadan kullanılamayan kelimeler
dört sayfalık bir liste okudum başlık altında. daha önce cümle içinde kullanmamış olduğum bir kelimeye rastlamadım. fularım da yok. kendimi entel filan da görmem. herkes mi liseli.
-
belediyelerin meyve veren ağaç dikmemesi
normaldir. meyve ağaçları şehir ağacı değil, zirai ağaçtır. bakım ister, ilaçlama ister, hasat ister. kentte yetişen ağacın meyvesi dökülür, yerlerde çürür, koku ve sinek yapar. bu nedenle batı kentlerinde de bulvarlarda meyve ağaçları bulunmaz. keza kerestelik olarak yetiştirilen kavak ağaçları da şehir ağacı değildir. belediye rant uğruna abuk sabuk ağaçlar dikip duruyor şehrin her yerine. esasen bulvar ağaçları çınar, ıhlamur, at kestanesi gibi boylanan, yaz aylarında güzel gölge veren uzun ömürlü ağaçlardır.
-
gayleri destekleyenin çocuğunun gayliği seçmesi
her zaman bu ihtimali göz önünde bulundurdum ve nasıl destek olabilirim diye düşündüm. tabii ki üzülürüm. ama üzüntüm çocuğumun sürekli itilip kakılacak, aşağılanacak, yaftalanacak olmasından ötürü olurdu. yoksa bu durum onun insan ve benim çocuğum olduğu gerçeğini değiştirmez. şimdi 25 yaşında. bir baskı ve homofobik söylem olmayan bir evde bana açılmadıysa yoktur böyle bir şey diye düşünüyorum. gay arkadaşları var. ailelerine açılamıyorlar. her zaman burada bir anneniz var diyorum onlara da. çünkü onlar da benim evladım. çocukluklarından beri tanıyorum. hayatları zor geçecek sizin aranızda.