superkemkum5
profili

  • 22 mart 2022 iranlı kadının daireye saldırması

    üst edit: çok sayıda destek mesajı, benim için endişelenen insanların mesajları, konuyu haber yapanlar, öneriler, benzer durumda kalan insanların durumuyla ilgili mesajlar aldım. herkese çok teşekkür ederim bunun için... ev sahibi konuyla yakından ilgilendi, ve benim haklı olduğumu kendisine gerekli uyarının yapılacağını belirtmişti sabah... sanıyorum onun konuşması etkili oldu ve normalde akşam 7-8 gibi başlayan kaos şu anda yerini sakinliğe bırakmış durumda

    üst edit 2: benim için endişelenenlere tekrar tekrar teşekkür ediyorum. "uğraşma" sonuç alamazsın" diyenler de çok olmuş yine benim can sağlığımı düşünerek. haklı olabilirler. ancak bu olayda ben hem hukuki, hem insani hem de etik olarak yüzde yüz haklı olduğum için, tacizci ve rahatsız edici tavır son bulana kadar "mücadele" edeceğim... ve sanırım sonuç alıyorum...

    üst edit 3: apartman şişli harbiye'de

    türkiye'deki "ortadoğulu" sorununu şahsen tecrübe etmemi sağlayan olaydır.

    saldırı1
    saldırı2saldırı3

    olayı kısaca anlatmaya çalışayım:

    istanbul şişli'deki dairemde, 22 mart sabaha karşı saat 1.'de evin içinde yoğun bir duman ve yüksek gürültülerle uyandım. dumanın alt kattan geldiğini, mangal yaptıklarını fark ettim. gürültüler de aynı yerden, türlü böğürtüler-haykırmalar şeklinde geliyor.

    uyumak istediğim için gidip uyarmayı düşündüm ancak saat nedeniyle bundan vazgeçip polisi aradım.

    yaklaşık yarım saat sonra bir bekçi gelip şahsın zilini çaldı. ben de konuşmaları dinlemek için kapıyı açtım.- alt katta kapı açılınca daha fazla duman ve gürültüyü apartmana yayıldı- ancak buna rağmen mangal yapmadığını ve gürültü de çıkarmadığını evinde misafir olduğu için normal şekilde konuştuklarını söyledi. bekçinin "dumanı ben de alıyorum ve bu saatte yüksek sesle konuşamazsınız" demesi üzerine de "tencerede yemek yaptık" dedi...
    bekçi, kadına "ben sizi uyarmakla görevliyim bu yasak" deyince kadın iyice gemi azıya aldı ve sesini daha da yükselterek vergi verdiğini, oturma izni olduğunu söyledi; benim sorunlu olduğumu da bağıra bağıra söyledi. bekçiye benden şikayetçi olduğunu söyledi "hadi birlikte onun kapısına gidelim" dedi. bekçi de "böyle bir şey yapamazsınız bir şikayetiniz varsa karakola gidin" dedi.

    bütün konuşmaların sonunda bekçi tekrar "ben sizi uyarmakla görevliyim" diyerek gitti. bekçinin gitmesiyle birlikte kadın hışımla üst kata, yanında bir erkekle kapıma geldi ve bana hakaretler yağdırmaya başlaması bir oldu.

    beni rezil edeceğini, benim alçak olduğumu ve kendisinin bana göstereceğini arada sürekli olarak "sen kimsin" diye bağırarak tekrarladı. üzerime yürüdü ancak yanındaki erkek (ve daha sonra gelen iki kişi) onu tutup uzaklaştırdı.

    bağırmalarından apartmandaki başka insanlara da uyandı.

    ben de hakaretlerinin ve üzerime yürümesinin bir kısmını çektim. ve tekrar polisi arayıp olayı anlattım. onlar da ilgileneceklerini söylediler. (olayı takip edeceğim)

    sonuç olarak önce gürültü ve ızgara dumanına sonra da hakaretlere ve üzerime saldıran bir kadına maruz kaldım.

    bu kadını tanımadığım için tehditlerinin ne anlama geldiğini, bana zarar verip vermeyeceğini bilemiyorum tabii...

    sadece kendi adıma değil ülkem adına da endişeleniyorum.

    rahatsız ettiği için özür dileyeceğine "neden polisi aradın" diye üzerinize saldıran bir anlayışın şehirlerimizde yayılması maalesef bu tip olayları sıradan hale getiriyor, getirecek.

    edit:imla

  • 24 haziran 2021 abd türkiye maçı

    son yıllarda türkiye'de 'kanalizasyon kokmayan' nadir güzel şeylerden biri olan türkiye a milli kadın voleybol takımının maçıdır.
    futbol takımından (prim çocuklar) siyasetine (şahsım devleti) her şeyin ama her şeyin durmaksızın çürüdüğü bir ülkede, bu voleybol takımı sayesinde bu ülkeyle yeniden bağ kuruyor insan. torpilin ve islamcı faşizmin işgali altındayken bile, "bu ülke badem bıyıklıların değil; bizim gibi mücadeleci sporcu kadınların adıyla anılacak" diye haykırıyorlar sanki.

  • 4 nisan 2021 emekli amirallerin montrö bildirisi

    vatanseverlerin bildirisidir.

    "daha önce bir televizyon programında fethullah gülen’in kasetlerini dinleyerek büyüdüğünü söyleyen günümüzün meclis başkanı mustafa şentop, çıkıp öylesine söyler gibi montrö’nün feshedilebileceğini söyleyecek. görevi insanlara namaz kıldırmak olan ayasofya imamı, gündemdeki her konu ile ilgili görüş bildirecek. nihayetinde uzmanlığı sosyoloji olan cumhurbaşkanlığı iletişim başkanı fahrettin altun, bütün memleketin hangi konuda nasıl ifadeler kullanmasının uygun olduğuna karar verecek.
    ancak emekli diplomatlar dış politika ile ilgili görüş bildiremeyecek.
    tabib örgütleri sağlık sorunları ile ilgili demeç veremeyecek.
    baroların yargı ile ilgili söz hakkı olmayacak.
    işçi sendikalarının ekonominin durumunu ve halkın sorunlarını dile getirmesi hadsiz bulunacak.
    emekli subaylar ulusal güvenlik ile ilgili bir açıklama yapamayacak.
    eğer ulusal güvenlik ile ilgili kaygılarını belirtmeyecek iseler siz bu kadar subayı niye yetiştirdiniz?
    bu diplomatlar dış politika konuşmayacaksa ne konuşacak? sağlık çalışanları korona salgınının durumu ve idaresi ile ilgili konuşmayacak da bu topluma ne söyleyecek? yargının düzenlenmesi ile ilgili barolar konuşmayacak da ilahiyatçılar mı konuşacak?
    bu toplumun fahrettin altun tarafından ilan edilmiş ve mehmet boynukalın tarafından caiz bulunmuş açıklamalardan başka bir şeyi akla ya da dile getirmesi yasak mıdır?
    bir de had bildiriyorlar. siz haddinizi bileceksiniz. bilmediklerinizi öğreneceksiniz.
    ülke yönetmek, fetö’den yargılanan damadının arsasını 10 katı bedelle kendi yönettiğin belediyeye satmaya benzemez. bu durumda en fazla bir belediyeyi zarara uğratmış, kamunun kaynaklarını ‘özelleştirmiş’ olursunuz.
    ancak karadeniz’i bir nato gölüne çevirecek ve türkiye’yi abd hesabına rusya ile karşı karşıya getirecek bir tasarrufta bulunamazsınız. haysiyet sahibi her diplomat ve subay, ülkeyi bir kıyamet eşiğine götüren kararlara elbette itiraz edecektir. bu itirazları dinleyeceksiniz. çünkü sizin bu konularda eğitimli olmadığınız bellidir.
    haddinizi bileceksiniz ve her önünüze gelene fetöcü suçlaması yapmadan önce onlara vaktinde ne istemiş iseler verdiğinizi hatırda tutacaksınız.
    dış politikanın ve ulusal güvenliğin bir uzmanlık konusu olduğunu, parmak sallayarak ülke yönetilmeyeceğini öğreneceksiniz. ilahiyat eğitiminin dini konulara ve yalnızca o alana ilişkin olduğunu hatırda tutacaksınız.
    “mcluhan ve baudrillard’ın medya kuramlarının karşılaştırmalı çözümlemesi” başlıklı doktora tezinizin, sizi en iyi ihtimalle medya ile ilgili konularda görüşlerine başvurulabilecek biri haline getirdiğini unutmayacaksınız.
    haddinizi bileceksiniz ve bilmediğiniz konularda bilenlerin sözlerini sakince dinleyeceksiniz."

  • ateizim ve deizmin artışının gerçek sebebi

    ateizm ve deizm sadece türkiye'de değil tüm dünyada artıyor.
    bilgiye erişimin kolaylaşması birinci nedendir. bilgi ve dogma zıttır.
    türkiye'de dinsizlik biraz daha fazla artıyor olabilir. bunun sebebi de, bilgiye erişimin kolaylaşmasının yanında; 'dindar' rol modellerinin her gün seviye arttırarak verdiği kötü örnekler.

  • polis cenazesinde chp çelengi parçalamak

    beşiktaş'taki terör saldırısında hayatını kaybeden polislerin birinin kayseri'deki cenazesinde chp'nin çelengi parçalanmış. çelengi parçalayan kişi, polisin amcasının oğlu olduğunu iddia etmiş. http://www.milliyet.com.tr/…lengini-gundem-2360392/

    eğer bu kişi gerçekten terör kurbanı polisin yakınıysa:
    1- türkiye'de adına muhafazakar denilen kesim kötülüğün nereden geldiğini anlayamamış demektir. bu da belaların gelmeye devam edeceğini göstermektedir. çünkü bu kesimin sayısal fazlalığı ülkeyi şu anda olduğu duruma düşüren birinci faktörlerden biridir.
    2- bu malum kesim, canların gittiği böylesine büyük dehşetli bir olay sonrasında bile 'neden' diye düşünmeyip, dinci nefretik duygularıyla hareket ediyor. yıllarca sevmediği (neden sevmediğini de bilmez) düşmanca baktığı bir partiye olan nefreti nedeniyle başına gelen kötülüğün faturasını 'ötekine' çıkartıyor. nefretle kestiği faturadan sonra hayvani dürtülerine de hakim olamayıp saldırıya geçiyor. saldırının sınırlarının bugün çelenkle sınırlı kalması yarın o sınırların büyümeyeceği anlamına da gelmiyor. dolayısıyla kendisine nereden kötülük geldiğini anlamayan ve nefret duygusunu da bu anlayamama haliyle yönlendiren şahısların kendisi bizzat milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. bunlar eğitilmesi ya da toplumdan izole edilmesi gerekmektedir.
    3- bu gibi olaylardan sonra ülkedeki 'birlik beraberliğin' hangi zihniyet tarafından yok edildiği daha da net ortaya çıkmıştır. kendi iktidarlarının döneminde terör bataklığına saplanan bir türkiye'den muhalefeti sorumlu tutup vahşileşen bu kafa türkiye'nin şu anki halinin hem sebebi hem de sonucudur.
    4- o çelenk erdoğan'a ait olsaydı ve bir chp'li çelengi parçalasaydı polisin tutumu nasıl olurdu. hala birlik beraberlik mi? ülkenin bu acı gününde bile kirli siyaset ve ilkel güdülerden başka bir halt üretmeyen sizinle birlikte ve beraber olmak bu memlekete yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır.

    yok bu şahıs bir provokatör ise
    türkiye'nin trol cumhuriyetine döndüğüne dair son kanıttır.

    ikisi de birbirinden vahimdir.