ni dieu ni maitre9
profili

  • tiktok'ta göğsünü açan kadın

    ekonomik istikrarsızlığın sonucudur.

    bu tür meseleleri genellikle ahlaki bir çatışma alanı olarak gördüğümüz için işin özüne odaklanamıyoruz. bedenin -kullanımının ya da teşhirinin- bir meta hâline gelmesi büyük bir problem. fakat kendimde bu kadını ahlaki olarak yargılayacak yetkinliği bulamıyorum.

    nükleer savaş olduğunu ve birden kendinizi fallout evrenine benzer bir dünyada bulduğunuzu düşünün. hayatta kalmak için çalarsınız, öldürürsünüz ve bugün ahlaki standartlarınızın dışında kalan her şeyi yaparsınız.

    çaresizlik insana her şeyi yaptırır. aç kalmak veya çalmak dışında bir alternatifiniz yoksa, çalarsınız. çocuklarınızın iyi bir eğitim alması için vücudunuzu teşhir etmekten başka çareniz olmadığına inanırsanız, bunu yapabilirsiniz. burada işin meşruiyetinden veya haklılığından bahsetmiyorum, insanların kendilerini bunu yapmak zorunda hissetmesinden bahsediyorum.

    çalışma olanaklarına sahip olan ve çalışarak müreffeh bir yaşam süreceğine bilen birinin bu tür yollara meyletme ihtimali düşüktür. ancak güvencesizliğin bu kadar yüksek olduğu bir ülkede insanların böyle yollara başvurması gayet normal. insanların kendini ekonomik olarak güvende hissetmediği bir ülkede teşhircilik, dolandırıcılık, hırsızlık ve çetecilik gibi faaliyetler gayet olağandır.

    çözümü tiktok'u yasaklamakta bulanlar olmuş. tiktok'u yasakladınız. ee, sonra? bu içeriklerin erişilebilir olmayacağını mı zannediyorsunuz? ortada talep var ve kendini bu talebi karşılayarak geçimini sağlamayı düşünecek kadar çaresiz hisseden insanlar var. öyle ya da böyle bu devam eder. mesele tiktok veyahut onlyfans değil, mesele ülkedeki ekonomik ve sosyal atmosferin insanları bu yola sürüklüyor olması.

  • israil ordusuna katılmak isteyen türk

    toplumuzdaki insani krizin göstergesidir.

    kafada öyle bir şablon oturmuş ki, israil'in vahşetini savunmuyorsan hamas yanlısı oluyorsun. adam üçüncü bir ihtimal düşünemiyor.

    ben bu insanların sadece aptal olduğunu, dünyayı algılamak konusunda başarısız olduğunu ve eğitim sistemindeki eksiklikler yüzünden olaylar arasında doğru ilişki kuramadıklarını zannediyordum. böyle bir insani krizi hiç tahmin edemedim.

    akp'nin türk toplumunun etik yargılarını alaşağı ettiğini, toplumu dejenere ettiğini ve çürüttüğünü düşünüyorum. ama akp'ye ve siyasal islam'a duyulan nefret bile bunu açıklamakta yetersiz kalıyor. çünkü, hiç kimse, eğer psikopat falan değilse, gazze'de yaşananların en habis düşmanının başına bile gelmesini arzulamaz.

    biz ciddi ciddi, ışid militanlarından tek farkı seküler olmak olan, klaus barbie'yle falan eşit derece psikopat insanlarla aynı toplumda yaşıyoruz. korkunç bir şey bu. "filistin ermeni soykırımını tanıdı" gerekçesiyle çoluğun çocuğun öldürüldüğü bombaardımanları olumlu buluyor bir de bu savaşın parçası olmak istiyor. cidden, bunların eline imkân geçerse afganistan'a döneriz.

  • majör depresyon yaşayanlara verilecek tavsiyeler

    ekşi sözlük okumayın.

    sanırım vereceğim tek tavsiye bu olur. çünkü burada, majör depresyon gibi ağır bir hastalığın dandik kişisel gelişim tavsiyeleriyle, karaoke bara giderek, spor yaparak, sosyal çevreyi değiştirerek çözülebileceğini düşünen insanlar var. bir de "namaz kılın" diyen olmuş. siz kafayı yemişsiniz.

    majör depresyon, hormonal ve kalıtsal sebeplerden de kaynaklanabilir. dolayısıyla, mükemmel bir arkadaş çevrenizin olması, sosyal ve kültürel açıdan aktif olmanız, sporcu olmanız, ferrarisini satan bilge olmanız bu hastalığa yakalanmanızı önleyemeyebilir. çünkü beyin, fiziksel bir şeydir. hormonlar da fizikseldir. gerekli fiziksel koşullar oluştuğunda psikiyatrik hastalıklara yakalanmanız mümkün olabilir. nasıl kelle paça içerek covid olmaktan kurtulamıyorsanız, namaz kılarak ya da karaoke bara giderek majör depresyondan kurtulamayabilirsiniz.

    bu tavsiyeler bir yerde belki faydalı olabilir. diyelim ki ilaç aldınız, tedavi süreçlerine devam ediyorsunuz, ibadet etmek ya da karaoke bara gitmek sizi iyi hissettirebilir. ancak bunlar hastalığın çözümü olamaz. eğer bütün hastalıkların böyle basit çözümleri olsaydı, psikiyatri diye bir bilim olmazdı.

    velhasıl, böyle bir hastalığa yakalanıyorsanız ekşi sözlük okumayın. çünkü burayı okuduktan sonra gayet fiziksel süreçlerden kaynaklanabilecek bir durumun yeterince namaz kılmadığınız, yeterince karaoke bara gitmediğiniz ve ahmet ile arkadaşlık yaptığınız için gerçekleştiği yanılgısına kapılabilirsiniz. kapılmayın. doktora gidin.

  • 31 ekim 2022 kemal kılıçdaroğlu açıklamaları

    fevkalade önemli açıklamalardır.

    öncelikle şunu belirtelim; uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasıyla ilgili bir açıklama söz konusuyken buraya gelip "ekrem'i aday göster, mansur'u seç" gibi şeyler yazmak zekasızlık belirtisi. isterse ajdar'ı aday göstersin, şu bağlamda zerre önemli değil çünkü ortada kritik bir mesele var. uyuşturucu meselesi bir şekilde çözülür ama herhangi bir maddeye ihtiyaç duymadan bu hâle gelmeyi başaran arkadaşları ne yapabiliriz bilmiyorum.

    konuya dönelim. sodev'in 2021 yılında yayınladığı bir rapor var. bu rapor, ortaöğretim çağında çocuğu olan ebeveynler ile yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanmış. çalışmaya katılan ebeveynler, met gibi maddelerin kolay erişilebilir olmasından şikayetçi. açıklamak gerekirse; herhangi bir lise öğrencisi bu maddeyi okul çevresindeki satıcıdan kolaylıkla temin edebiliyor. a101'den gofret almak kadar kolay!

    yine aynı rapora göre; polis işini yeterince yapmıyor. polisin yaptığı ortalık yerde uyuşturucu kullananları dağıtmaktan ibaret. göz altına alınan satıcılar aynı gün mahallede tekrar görünüyor. ailelerin şikayetçi olduğu bir diğer konu da bu.

    hadi sodev'e inanmadınız. independent türkiye'nin büyük ölçüde emniyet rakamlarına dayanarak hazırladığı bir haber de bu konudan bahsediyor. direkt alıntı yapıyorum.

    --- spoiler ---

    narkotik suçlarla mücadele daire başkanlığı'nın "metamfetamin yakalama istatistikleri" verilerine göre ölüm oranlarında da artış oldu.

    2021 yılında 270 madde bağlantılı ölüm olayının yüzde 46,3'ünde (125) metamfetamin mevcut. yani neredeyse madde bağlantılı her iki ölüm olayından biri metamfetamin kaynaklı.

    2018 yılında kanında metamfetamin tespit edilen 41 ölümün 5'inde (yüzde 12,2), 2019 yılında 49 ölümün 7'sinde (yüzde 14,3), 2020 yılında 98 ölümün 35'inde (yüzde 35,7), 2021 yılında ise 125 ölümün 44'ünde (yüzde 35,2) ölümlerin tek başına bu maddeyle bağlantılı olduğu tespit edildi.

    türkiye'de aşırı doz ölümlerin en yüksek görüldüğü 2017'deki ölümlerde metamfetamin görülme oranı yüzde 7,8 iken, 2021 yılında bu oran yüzde 46,3'e yükseldi. tek başına metamfetamin kaynaklı ölümler 2017 yılında yüzde 0,3 iken, 2021'de 127 kat artışla yüzde 38,3'e çıktı.
    --- spoiler ---

    türkiye'de kronik hâle gelmiş bir uyuşturucu kullanımı var.

    devlet kurumları bizzat bu işin için de mi? öyle olduğuna dair epey yorum var fakat net bir yargıda bulunmuyorum. diğer yandan, bu denetimsizliğin ve cezasızlığın kendisi bizzat teşvik niteliği taşıyor. öyle bir teşvik hâli ki bu, kosgeb'den bu iş için özel hibe çıksa ancak bu kadar olur. öyle kurtlar vadisi izlemiş ergen gibi "kolunu bacağını kırın" demekle bu işler olmuyor.

    ülkedeki yargı ve kolluk muhalifleri tepelemekle meşgul olduğu için bu işler dikkat çekmiyor. ancak bu önemli bir konu ve birileri tarafından dile getirilmesi gerekiyordu. ekonomi bile düzelebilir ancak 15-16 yaşında çocukların met bağımlısı olması kolay düzeltilebilecek bir konu değil.

  • karısına dağda klip çeken adam

    ben şahsen beğendim.

    kurgu desen var. koreografi desen var. adam özenmiş yani. mesela çocuğa fötr şapka ve kravat giydirmiş bir sahnede. oturup bunları düşünmüş. prozodi yok ama arada vurgu yapmaya çalışmış. muazzam bence. sadece teyze biraz mutsuz gibiydi. bir "bitse de gitsek" havası vardı. dayıya imkan verilse belki jesus christ superstar müzikali tarzında işler çıkarabilir. ama imkan verilmemiş.

  • kişinin kulağına gelen kendi hakkında dedikodular

    lise yıllarımda duyduğum dedikoduları yazsam üç sezonluk dizi çıkar.

    liseyi küçük bir ilçede okudum. müzik zevkim ve giyim tarzım, yaşadığım yerin ekseriyetine göre biraz farklı olduğu için dikkat çekiyordu. eh, adımın sataniste çıkması da gecikmedi.

    iş dedikodu boyutunu aşmıştı. millet baya katı bir imanla inanıyordu. mesela artık araba mı çarpmış, köpek mi parçalamış ne olmuşsa birkaç kedi ölmüştü. zanlının kim olduğu konusunda en ufak bir tartışma yoktu. şuradan biliyorum, yolda yürürken dayının biri beni durdurup "oğlum ne zevk alıyorsun şunları yapmaktan" diye sormuştu. son derece emin yani. adam o kadar kendinden emindi ki neredeyse ben bile ikna olacaktım.*

    bir ara geceleri bir yere gidip kendim gibi satanistlerle toplanıp ayin tarzı işler yaptığımla alakalı bir söylenti duymuştum. baya birkaç kişiden duydum. uzunca bir süre, benim dışımdaki herkes haberdardı bu konudan.*

    hayır işin kötüsü, o yıllarda gayet sıkıcı, asosyal bir hayatım vardı ahahaha. dedikoduların baş karakteri olan ni dieu ni maitre supernatural ayarında bir hayat yaşıyordu ama ben bütün gün evde oturuyordum. bir ara öykünmedim diyemem.

  • psikologların aşırı fahiş ücret talep etmesi

    psikologların bir meslek yasaları yok. bununla başlayalım.

    devlette istihdam edilme oranları oldukça düşük. aslında gerekiyor ancak pek yüksek oranlar değil. psikoloji bölümünden mezunsanız ya gidip bir rehabilitasyon merkezinde günde 10 saat asgari ücretle çalışacaksınız ya başka bir meslek yapacaksınız ya da klinik açacaksınız.

    klinik açtınız. kliniği kirası ucuz bir yerde açma şansınız pek yok. mesela üstkaynarca'da açtığınız bir psikoloji kliniğine kimse gelmez. eh, bağdat caddesi'nde, alsancak'ta ya da kızılay'da açtığınızda da 150 tl seans ücretiyle gemiyi yürütemezsiniz. kira var, faturalar var, sizin hayatınızı sürdürmeniz için gereken bir meblağ var, çalışanların maaşları var, tüm bunlar dâhil olunca masraflarınız onbinlerce liraya ulaşıyor.

    türkiye'de insanlar psikologa gitmiyor. psikologa gitmesi gereken insanlar yaşam koçlarını, astrologları ve bilimum dolandırıcıları tercih ediyor. bir astrolog 100 tl'ye seans yapsa gemiyi döndürür, çünkü ne yazık ki insanlar bu şarlatanlara güveniyor..

    psikolog ile psikiyatrın farkını bilmeyen veya psikiyatrı psikologun bir üst rütbesi zanneden insanlar da var. terapiye ihtiyacı var mesela, onun yerine antidepresan almayı tercih ediyor.

    bu durumda psikologlara gelen insan sayısı da az. sirkülasyon düşük. hâliyle seans ücretleri mecburen pahalı oluyor.

    psikologlar devlette istihdam edilseydi, her mahallede çalışan en az 1-2 psikolog olsaydı, yaşam koçları, astrolog gibi şarlatanlara tanınan imkânlar bu işin eğitimini almış insanlara tanınsaydı, rekabet artacağı için fiyatlar düşerdi. böyle bir durumda belki 50 tl'ye bile hizmet alabilirdiniz. ama hâl böyleyken fiyatlar gayet normal.

    çalışma alanı kısıtlı, talep de düşük, böyle olunca düşük fiyatlarla terapi yapmak kolay değil.

  • behzat ç.

    izleyicinin aklıyla alay eden bir senaryo ekibine sahip olan dizi.

    --- spoiler ---

    bir terapistin, danışanına kendi sıkıntısını anlatması hiç gerçekçi değil. çünkü bunlar arkadaş değil, arada profesyonel bir ilişki olması gerekiyor. terapistin görev tanımında "takma kafana qanqa benim de babam öldü" diye dert yanmak gibi bir eylem yok.

    hele hele, terapistin danışanına "karınızı gördüğünüz için çok şanslısınız" deyip "delilik" olarak adlandırdıkları meftumu övmesi mümkün değil. en dandik terapist bile yapmaz bunu. zira, behzat karısını gördüğü için şanslıysa, ortada bir sorun yok demektir. bir sorun yoksa, sorunun çözümü için gerekli olan terapiste de ihtiyaç yok. adam karısını gördüğü için şanslıysa sen neden varsın?

    madem terapi sahnesi yazıyorsunuz, bir terapiste danışın. ya da terapi yöntemlerini anlatan kitaplara bir göz gezdirin. böyle çiğ, sığ bir kurgu olmaz. "aman canım dizi sonuçta" denilip geçilmeyecek kadar kötü olmuş.
    --- spoiler ---

    suat karakterine ayrıca uyuz olduğumu da belirteyim. tamam, amerikan polisiyelerinde bulunan hafif salak polisi yapmaya çalışmışsınız ama abartı olmuş. bir polisin "yaaa amirim ben yapayım mı nooluuuur" diye konuşması mümkün mü? böyle ponçik bir polise rastladınız mı hiç? harun'dan bile daha gereksiz bir karakter olmuş.

    bir sonraki bölümü izlersem, erdal beşikçioğlu'nun oyunculuğunun hatrına olacak.

  • beyoğlu esnafının iflasın eşiğine gelmesi

    ektiklerini biçiyorlar. açık ve net.

    türkiye'nin cazibe merkezi sultanbeyli'den hâllice bir yere dönüştürülürken bu arkadaşlar ellerinde sopalarla eylemci kovalamakla meşgullerdi. bu dönüşümün, beyoğlu'nun cazibesini, kültürel yapısını kaybetmesinin neye mâl olacağını anlamadılar.

    beyoğlu, osmanlı'nın son yıllarından beri modern yaşamın, kültürel hayatın merkeziydi ve her zaman hareketli bir yerdi. tabi bozulma akp ile başlamadı, 6-7 eylül'ün getirdiği kültürel tahribat çok büyük ama akp'nin saçma sapan politikaları yüzünden bütün cazibesini kaybetti. mimarisi tahrip edildi, kültürel hareketlilik zarar gördü, insanları beyoğlu'na çeken ne varsa yok edildi ve birkaç bar/kafe sahibi dışında hiçbir beyoğlu esnafı bu dönüşüme karşı bir inisiyatif göstermedi.

    emek sineması ve gezi eylemlerinde bu kimliksizleştirmeye karşı direniyorduk. nitekim bu esnaf takımını da devamlı karşımızda bulduk. ellerinde sopalarla polislerin peşinden "izin verin amına koyalım hepsinin" diye dolaştıklarını hatırlıyorum yani, üzerinden uzun zaman geçmedi. eğer bize gösterdikleri direnci ayda bir şişli'ye kadar bütün yolları kapatıp taksim'i hayalet şehre çeviren iktidara gösterebilselerdi durum biraz farklı olabilirdi.

    birkaç ay önce radiohead partisine saldırdıklarını da hatırlıyoruz. böyle bir zombi yığınının ortada dolaştığı, sanat galerilerine saldırma cesareti bulduğu bir semtin cazibe merkezi olmasını kimse beklemesin. beyoğlu esnafı da bu durumda ektiğini biçiyor. şimdi "iş yapamıyoruuuuz" diye ellerinde sopalarla çıkabilirler, boş vakitleri boldur.