rusya para ile sattığı doğal gazı bir siyasi koz olarak kullanırken türkiyenin bedavaya verdiği ve arap dünyasına hayat veren su kaynaklarını her hangi bir siyasi olayda pazarlık unsuru olarak kullanmıyor oluşunu oldukça ilginç olduğunu fark ettim. ve bu konuyu bir süredir araştırıyorum. yerli ve yabancı kaynaklardan elde ettiğim ilginç verileri sizinle paylaşmak istedim.
1- suriye'nin iki yüzlü su politikası
asi nehri lübnan'ın kuzey bekaa bölgesinde, baalbek şehri yakınlarında 690 metre yükseklikte doğar. suriye topraklarına girer ve humus ve hama şehirlerinden geçer.
yoğun sulama sistemlerinin kurulduğu verimli al-ghab bölgesinden geçen asi nehri daha sonra suriye-türkiye sınırının 56 km'sini oluşturarak türkiye'ye giriyor.
son olarak türkiye'nin hatay ilinde akdeniz'e boşalır.
görsel
suriyede 4.5 milyon insanın yaşadığı asi nehri havzasında yaşıyor.
görsel
rejim güçlerinin etkili olduğu bölgede yaşayan 8.5 milyon insanın yarısından fazlası asi nehri havzasında
sorun şu ki!
suriye asi nehrinden türkiyeye su vermiyor. sebep olarakta hatay sorununu bahane ediyor.
beslenme alanının % 7’si lübnan, % 67’si suriye ve % 26’sı türkiye topraklarından oluşan asi nehri'nin su paylaşımı konusunda lübnan ile suriye arasında 1994 yılında anlaşma yapılmış.
bu anlaşmaya göre
yıllık ortalama hacminin 403-420 milyon m3 olan nehrin
80 milyon m3'ünü lübnan kullanacak
geri kalanı suriyenin olacak
yani 320-350 milyon m3
eğer o sene yağış az olursa ve 400 milyon m3 den az su olursa azalma oranına göre lübnan'ın 80 milyon m3'ü de azalacak
fakat artma olursa 80 milyon m3 artmayacak.
bu asi nehrinin suriyeye lübnandan geliş rakamları. suriyede nehre suriye topraklarındaki havza suları ekleniyor. ve rakam suriye'nin aktardığına göre 2 milyar 715 milyon m3 yıllık hacme ulaşıyor.
ve bundan türkiyeye bıraktığı su miktarı
94,6 milyon m3 (? )
şaka gibi ama gerçek.
ve bırakılan bu suyun büyük kısmı işe yaramayan zamanlarda. kış aylarında geliyor.
haziran temmuz ağustos ayında türkiyeye gelen su miktarı tüm yıl gelenin %5'i
temmuz ağustos ayında gelen miktar ise, tüm yıl gelen suyun %2 si
ağustos ayında saniye de 1.7 m3 su bırakıyor ( 2005 yılı verisi)
oysa 1960 yılında 13 m3/sn idi.
ama mesela ocak ayında 36 m3 su bırakıyor
1960 yılında 67 m3 dü
total olarak yıllık saniyede gelen su miktarı 50 m3/sn den
16 m3/sn ye düşmüş.
suriye bu durumu ülkedeki kuraklık ve hava sıcaklıklarının artmasını, yağışların azalmasını bahane etmiş.
ama ben bahanelere inanmam. bu konuyu araştırdım.
hama kentinin suriyede 1950 -1960 yılları arası ortalama yıllık sıcaklığı 18,3 dereceymiş
2000-2005 yılı ortalaması 18.6
çok belirgin aşırı bir sıcaklık artışı yok. peki yağışlarda azalma olmuş mu?
1950-1960 yılları arasında ortalama 142 mm yağış almış
2000-2007 yılları arası ortalamanın üzerinde yağış almış 206 mm
değil kuraklık yağış miktarında artış olmuş.
2- peki nereye gitti asi nehrinin suları, suriye neden artık türkiyeye asi nehrinden su bırakmıyor?
sebep belli
1960 yılında 94000 hektar asi nehri havzasında sulu tarım yapılırken
206 altıda 268000 hektara çıkmış. 3 kat fazla alanı sulamaya başlamışlar
eskiden buğday yetiştirken şuan şeker pancarı pamuk gibi bol su isteyen ürünler yetiştiriyorlar. meyve ağaçlarından meyve üretiyorlar.
bu dönemde asi nehrinin üzerine toplam kapasitesi 1. 492 milyon m3 olan 49 irili ufaklı baraj ve gölet inşa etmişler
tüm bunların yanında asi nehrini besleyecek yer altı sularını 160 bin tane kuyudan su çekerek tarım arazilerini suluyorlar.
türkiyeye neredeyse hiç su gelmiyor. gelen su ise bir sudan ziyade zehir.
tüm suriyenin tarım ilaçlarını, petrokimya tesislerinin atıklarını taşıyor.
bir nehirde kritik (zehirli) sınır amonyak değeri 0.5'dir
asi nehrinin türkiye sınırına girdiği noktadaki sudaki amonyak değeri 6.1
kritik eşiğin 12 kat fazlası
peki türkiye bu durumu suriye ile hiç konuşmuş mu?
evet
1993 yılında türkiye ile suriye arasındaki su sorunlarının çözülmesiyle ilgili yapılan görüşmelerde türkiye tarafından fırat-dicle nehriyle birlikte asi nehrinin de görüşmelere dahil edilmek istenmesinden dolayı suriye görüşmelerden ayrılmış ve asi nehriyle ilgili sorunların tartışılmasını reddetmiştir
türkiye gap projesi yapıyor ve bize az su gelecek diye olay çıkaran ülke, tamam gelin oturup konuşalım. biz size fırat dicle ile su veriyoruz. sizdende asi nehrinden su almamız gerekiyor demişiz.
adamlar konuşmayı anlaşmayı bırak, toplantıyı terk etmişler.
peki bu iki ülke arasında bu konuda bir anlaşma yok mu?
aslında anlaşma var.
1939 yılında suriye ile türkiye hatay'ın türkiyeye katıldığında aralarında bir anlaşma imzalamış. ve asi nehrinin sularını %50-%50 olacak şekilde paylaşmayı kabul etmişler.
3- uyulmayan anlaşma
1995 yılından itibaren türk dışişleri bakanlığı yetkilileri, hatay bölgesinin daha önceki nehir akımının ancak onda birini aldığını bildirerek, nehir akımın yıllık olarak 1,55 milyar m3’ten 0,14 milyar m3’e düştüğüne işaret etmiştir. ve girişimde bulunmuşuz. ama sonuç
sıfır
peki biz tüm bunlara karşılık ne yapıyoruz?
fırat ve diclenin suyunu yaz kış her zaman 500 m3/ saniye olarak suriye'ye veriyoruz.
yaz aylarında aslında fırat nehrinin debisi 100 m3/saniyeye düşüyor. ama barajlarımızdan su boşaltıp onlara gönderiyoruz.
adamlar bize yazın su az diye suyun en çok lazım olduğu aylarda gönderdikleri bir damlacık zehirli suyun yıllık miktarının %2'sini gönderiyor yaz aylarında
biz yazın nehrin doğal debisinin 5 katı miktarını gönderiyoruz. barajlarımızı boşaltarak.
fırat nehri’nin yıllık ortalama su potansiyeli yaklaşık 34 milyar m³ olup, bunun 33 milyar m³’ü türkiye’den toplanmaktadır.
su bizim ülkemizden erzurum dağlarından geliyor. onların topraklarından geçerken buharlaşıyor sadece. suyun toplam hacmine katkıları neredeyse hiç yok.
dicle nehrinde de benzer durum söz konusu
türkiye-ırak- ve suriyenin bu iki nehir ve sularının paylaşımı konusundaki talepleri şunlar;
4- uzlaşmaz talepler
türkiye, fırat’ın suyunun yıllık %88.7’sine (31.58 milyar m3) kaynaklık ederken; toplam suyun %51.8’ini (18.42 milyar m3) istemekte,
dicle’nin ise %51.8’ine (25.24 milyar m3)kaynaklık etmesine rağmen; toplam suyun
sadece %14.2’sini (6.87 milyar m3 ) istemektedir.
buna karşın suriye, fırat’ın %11.3’üne (4 milyar m3 ) kaynaklık etmesine rağmen; toplam suyun%32.3’ünü (11.50 m3) istemektedir.
dicle’ye hiç su vermeyen suriye, toplam suyun %5.3’ünü (2.6 milyar m3) istemektedir. ırak ise fırat’a hiç su katkısı yapmamakla beraber, toplam suyun yıllık %64.4’ünü (23 milyar m3 ) istemekte ve %48.2’sini (23.43 milyar m3 ) verdiği dicle’den de toplam suyun %92.5’ini (45 milyar m3) istemektedir.
bu arada ırakta kişi başına düşen su miktarı türkiyeden fazla
su konusunda türkiye ıraktan daha fakir
suriyede ise kişi başına 700 m3 su düşüyor
türkiyede 1005 m3
suriyedeki insanların 4 de biri ülkelerini terk ettiği için şuan suriye'de türkiyeden daha su zenginidir.
son yıllarda suriye ve ırak'a gönderdiğimiz su miktarında azalma olduğuna yönelik ırak kaynaklarından çeşitli bilgiler var. ama doğruluğunu teğit edemedim.
ama bu şartlar altında türkiye olarak kendi topraklarımızda doğan, ve tüm kaynağını bizim dağlarımıza yağan kardan alan fırat suyunun 1 damlasını bile ırak ile ve suriye ile paylaşmayı doğru bulmuyorum.
5- türkiye su fakiri bir ülke
suriye rejimi asi havzasında meyve yetiştirsin, şeker pancarı üretsin ve bize bir damla su vermesin diye, suriyeye su vermemizin bir anlamı yok.
ırak'ta pkk yapılanması, kandil ve diğer terör kampları varken, onlara su vererek ödüllendirmemizin bir anlamı elbette yok.
türkiye ıraktaki tüm terör yapılanması yok olana kadar
suriye ülkemizdeki suriyelerinin barış içinde ülkelerine dönmelerini sağlayana kadar
ve ülkenin kuzeyinde bize güvenlik sorunu oluşturan yapılandırmaları ortadan kaldırana ya da bizim kaldırmamıza yardım edene kadar kendi topraklarımızda doğan suyu onlarla paylaşmama hakkımızı kullanmalız.
1 m3 suyu deniz suyundan elde etmenin maliyeti 5 dolardır.
biz saniye 500 m3 su gönderiyoruz.
saniyede 2500 dolarlık.
neden?
konyada susuzluktan obruklar oluşuyor.
asinin sulaması gereken havzada susuzluktan 163 bin hektar arazimizde sulu tarım yapamıyoruz.
bizim suyumuz ancak kendimize yeter.
bize her an ve her ortamda zarar veren ülkelere bedavaya su vermemizin mantıklı bir açıklamasını bulamıyorum.
suriye bizim gönderdiğimiz suya göre oldukça az potansiyele sahip asi nehrindeki politikası ortada
eğer fırat ve dicle ırak ve suriyeden köken alsa bize bir damla su verirler miydi?
biz onlara düşmanca bir tutumumuz olmadığı halde
bu yüzden bir kampanya yapmak istiyorum.
türkiyenin suyu türkiye'de kalsın.
ırak, suriye bize tehdit oluşturan unsurları ortadan kaldırırsa,
ırak onlara verdiğimiz su karşılığında belli miktardan petrol vermeyi kabul ederse
suriye ise farklı konularda türkiye ile karşılıklı anlaşma yolu oluşturursa
evet ihtiyacımızın fazlası olan suyu onlara verebiliriz. ama bu şartlar altında
bence bir damla su bile vermemeliyiz.
bu konuda gündem oluşması için destek rica ediyorum.
toplam 56 milyar m3 su bizim ülkemizin kar yağmurundan toplanıyor
25 milyar m3 ünü kullanıyoruz
31 milyar m3 suyu bedavaya veriyoruz.
deniz suyundan elde etmeye calışılsa yıllık 150 milyar dolar harcanması gereken bir kaynağı bedavaya bize tehdit oluştursunlar diye veriyoruz.
sonra sulu tarım yapacak arazilerimizde verimsiz tarım yapıyoruz.
suriye iç savaşı bitsin mi istiyoruz
kandil boşalsın mı istiyoruz
çözüm belli
vanaları kapamak, ya da iyice kısmak
esad rejimi en çok destek aldığı kalesi olan şehirlerde çiftçinin suyunun yarısını hak ettiği şekilde türkiyeye asi nehri ile göndermek zorunda kalsın,
sulu tarım yaptıkları arazilerde ürün yetişmez olsun. bakalım onu destekleyen halk hala destek olmaya devam edebilecek mi?
asi nehri'ni de konuşalım dediğimizde masayı terk eden ülkeler gelsinlen kendileri bizle konuşmak için randevu talep etsinler.
.....
not. bence bu konu partiler üzeri bir konu. gap projesi demirel döneminde baslayan proje. kaç hükmet değişti.
olayı siyasileşerek bölünme yaşamadan ulusal çıkar olarak bakmalıyız. bu mesele hepimizin meselesi.
akp de dyp de anapta herkes birşeyleri eksik yaptı. bu konuda en azından kutaplaşmayalım.
ben çocuk doktoruyum derdim çocuklar sağlıklı beslensin sağlıklı büyüsün.
instagram hesabım
https://www.instagram.com/…hic/?igshid=nmy1mzvkody=
drgollom7 profili
-
suyumuzu paylaşmayalım kampanyası
-
5 eylül 2022 galatasaray gaziantep fk maçı
bir beşiktaşlı olarak son dk golüne bir gs taraftarı kadar sevindim.
ben uzun bir süre ilk 3 sırada arabam.com konyaspor
bitexen giresunspor
vavacars karagümrük spor
hangi kredi ümraniyespor
yukatel kayserispor gibi takımları görmek istemiyorum.
ülkenin ekonomisi malum. yayın gelirleri bir kaç futbolcunun maaşını ödemeye yetmiyor. stadyum gelirleri desen kayserispor kombine bileti ücreti 200 tl.
mac gününde kadıköy de otopark ücretleri 100 lira kayseride bir sene boyu stadyumda maçları izleme fiyatı 200 tl
yaklaşık 10 dolar.
satamazlar ama 10 bin kombine bilet satsalar 100.000 dolar eder.
bir yıllık kombine bilet satışından elde ettiği gelirle değil futbolcu iyi bir futbolcunun tercümanın maaşını ödeyemezler.
geçen sene kayserinin yayın gelirinden kazandığı para 5.3 milyon dolar.
bu takım üst sıralarda yer alıp avrupa kupalarına katılsa ne olur katılmasa ne olur?
hadi para yok alt yapıdan futbolcu yetiştiriyorlar desek o da yok !
bunun gibi ligde en az 12 takım var.
türkiyede futbol ekonomisinin pastası çok küçüldü. bu yetmezmiş gibi bir de avrupa da futbol ekonomisi çok büyüdü. ( bence biraz da balon olarak büyüdü. ) makas çok açıldı.
beşiktaş fenerbahce galatasaray bile artık avrupa takımlarının bir çoğu ile rekabet edemez konumda.
konferansta belki biraz şansımız var.
iyi organize olabilir şansımızda yaver giderse iyi kura çekerek avrupa liginde grup aşamasından belki her sene bir takımı gruplardan yukarı çıkarabiliriz. bu olursa bence büyük başarı.
durum bu arkadaşlar.
bu şartlar altında üç büyük kulübün birbirinin kuyusunu kazması, rakibim hata yapısın da ben öne geçeyim zihniyetini bırakması gerekiyor.
fenerbahçe galatasaray beşiktaş iyi olsun. mümkünse üçü de çok iyi olsun.
avrupa maçları belli ki uzun sürmeyecek en azından yerel rekabetten keyif alalım.
gs iyi olsun. fener iyi olsun. beşiktaşım da onları geçebilmek icin daha iyi olmak zorunda kalsın.
bunu başarabilmek için az olan kaynaklarını en verimli kullansın
aynı teknik direktörle uzun süre çalışsın, sistem takımı olmak zorunda kalsın vs
gs iyi ki 90 da golü attı. daha ligin başında aramızda puan farkı açılmamış oldu.
10 kişi kalmış rakibine karşı bile gömülü oynayan, vakit geçireyim de 1 puan alayım hesabındaki antep kazanacağına iyi galatasaray kazandı. ayağına sağlık seferoviç.
umarım üzerindeki gol atamama baskısı gider de bildiğimiz seferoviç gibi oynarsın. bol bol gol atarsın. lige renk katarsın.
kesin kararlıyım.
son 5 haftaya girene kadar fenerbahçe maçlarında feneri
gs maçlarında gs'yı destekliyorum.
vurdukları gol olsun. oyuncularının ayaklarına taş değmesin. sakatlık yaşamasınlar.
3 büyükler iyi olmak zorunda. anadolu kulüplerinin üzerinden buldozer gibi geçmek zorunda.
ligde büyükler anadolu takımları paramparça etsinlerde onlarda biraz şapkayı önlerine alıp düşünmek zorunda kalsınlar.
kendilerini dev aynasında görüp büyük takımlarla sidik yarışına girmek yerine,
aslı görevleri olan oyuncu yetiştirmeye odaklansınlar.
koskoca almanya da bile tüm lig, bayern münih'e alt yapı hizmeti vermek için çalışıyor.
türkiye de oyuncu yeişmiyor. 8 yabancı kuralı getirelim. takımlar yerli oyuncu oynatmak zorunda kalsın da milli takım başarılı olsun.
o işler öyle olmuyor. doğru yapılanma ile başarı gelir. haddini bilmekle başarı gelir.
başkanlar show yapsın diye değil şehirdeki gençler spor yapsın, ülkede futbol gelişsin diye anadolu kulüpleri çalışırsa, milli takımlarda başarılı olur. üç büyüklerde avrupa da kendinden söz ettirebilir.
anadolu takımları da üç kuruş para kazanacağız diye hangi kredi ümraniye spor diye bir isimle dolaşmak zorunda kalmazlar.
ligde herşey o kadar saçma, o kadar kokuşmuş ki! özellikle aramaya gerek yok.
bakın transfermarktan rast gele bir takımın kadrosunu açtım. adana demirspor
gelin birlikte adana demirsporu inceleyelim.
volkan şen 34 yaşında
barotelli 31 yaşında ama 24 yaşındayken futbol onun için bitmişti zaten
loic remy 35 yas
dibba 34 yaş
lucas castro 34 yas
gokhan inler 38 yas
bjarnason 35 yas
belhanda 33 yas
dokovic 32 yas
stambiuli 32 yaş.
kaan 31
alper 31
erhun 31
ferhat 33
kaleci ertac 33
svenson 30
rakitskiy 33
sylvanus deli 31
n diaye 32
dzyuba 34
asambolonga 30
son iki yıl içinde transfer ettikleri 30 yaş üzeri futbolcular bunlar.
21 tane. şaka gibi
sen çukur ovanın takımısın. ikilimini topağın herşey müsait.
kendi şehrin adana'nın 2.2 milyon nufüsu var.
ligde uzun yıllardır takımı olmayan komşun mersin de 1 milyon insan yaşıyor.
diğer komşun kahraman maraş 1.2 milyon. onlarında uzun zamandız ligde takımı yok.
4 milyon insan içinden 5 tane futbolcu yetiştiremedin mi? bu takım yıllarca alt liglerde yer aldı. 2 yıldır süperlig'de.
rekabetin az olduğu ikinci ligde falan bile mi oyuncu yetiştiremedin?
2 senede 30 yaş üzeri 21 tane futbolcu transfer etmiş. transferlerinden biri de tarık çamdal.
tarık çamdal gibi bir kişiye nasıl oldu da para ödedin?
bu futbolcuların hepsinin bir sonraki satıştan 0 gelir elde edeceksin. çok açık.
takımda tutsan maksimum 2 yıl verim alacak sonra yeni oyuncu bulman gerekecek. neden aldın bu kadar çok ihtiyar modası geçmiş oyuncuyu.
ey adana demirspor; sahiden merak ediyorum! bu transferleri yaparken ki amacın neydi? gelecek planın neydi?
türkiye ligini 9. bitirsen ne olacak? 6. bitirsen ne olacak? 13. bitirsen ne olacak?
günü kurtarmak için bu transferleri yaptın da ne oldu? ne kazandın?
ülke futboluna ne değer kattın bu yapılanma ile? adana şehrine, adana gençlerine ne kattın?
tarık çamdal gibi adama 31 yaşında para vermek nedir? bu adamın 4 senedir ayağına top değmedi. karaktersiz, ilkesiz futbolculuğun anıtlaşmış şekli bu adam. sen bunu takımına kazandırarak neyi amaçladın? hadi diyelim futbolu özlemiştir. verim alırım belki diye düşündün diye seni savunmak istesem yine savunamıyorum.
bu adam sağ bek. hani forvet oyuncusu olur. inanılmaz yetenekleri olan 10 nurama olur. hadi bir ümit bir iki yıl verim alırım. ülke futbolu bu özel yeteneği 2-3 sene daha izlemiş olur diye düşündün diyeceğim ama diyemiyorum. adam sağ bek. 31 yaşında.
volkan şen'i 35 yaşında transfer etmenin mantığını bir kişi bana söylesin lütfen.
21 tane 30 yaş üzeri futbolcu alınır mı?
adanalı arkadaşlan lütfen alınmayın. size özel konuşmuyorum. adana demirspor hem şehri hem taraftar potansiyeli hem de ekonomik olarak ligin en iyi 3 anadolu kulübünden biri. ligde iyi ki var dediğimiz sayılı kulüplerden biri.
o böyleyse diğerlerini siz düşünün.
bu sene avrupaya gidip elenen sivassposun ligde bu sene oynayan ilk 11'inin yaş ortalaması 30.9
bu takımdan kime ne fayda gelir?
teknik direktörü rıza çalımbay
kaç yıldır türkiye de çalıştırmadığı takım kalmadı. sivasta uzun zamandır görevinin başında. (çok nadirdir böyle birşey)
eline böyle bir imkan verilmiş. ne yapıyor?
klasik geri kafalı türk teknik direktörü prototipi olmak dışında ne yapıyor?
4 5 1 dizilimine göre sahaya yerleş.
oyunu olabildiğince soğut, taktik faul ile rakibin hızlı atak geliştirmesine mani ol. şans eseri bir gol atarsan kalenin önüne kamyonu çek doksan dakikanın bitmesini bekle.
hafta arasında futbolcuları koştur, tek kale maç oynat. ne kanat organizsyonu, ne topsuz alandaki koşular ne hücum pres hiçbir şey çalışma.
takımımız sivas spor bugün yaptığı antremanda düz koşu ile başlayıp ardından ısınma hareketlerine geçildi. daha sonrasında top çalışması yapılarak dar alanda çift kale maç yapıldı. tüm antremanlar bu!
sivasın yerel gazetelerinin spor sayfalarına baktım. sizde açın bakın.
bu cümle hergün tekrar ediyor. sivası, sivassporun harcadığı parayı, avrupadan elenip ülke puanına zarar vermesini falan geçtim. hergün bu aynı cümleleri yazan gazetenin mürekkebine yazık arkadaş.
sivassporun 30.9 yaş ortalamalı kadrosunun ürettiği değer, ülke sporuna katkısı, günde 500 adet basılan o yerel gazetenin mürekkebini bile karşılayamaz.
"dar alanda çift kale maç sonrası antreman sona erdi."
değerli dostlarım. ezeli rakiplerim
bu takımların hiçbirinden bize zerre fayda yok.
sivas'ı bu sene bizi avrupa da temsil etti. geçen sene ligin flash takımı oldular. anadolunun en iyilerinden birinin halini görün diğerlerini siz hesap edin.
kesin kararlıyım.
bir beşiktaşlı olarak bu sene ve önümüzdeki 4-5 sene boyunca
fenerbahçe ye gs ya ligin sonuna kadar vurduğunuz gol olsun diyorum. bize bizden başkasının faydası yok.
en azından hepimiz iyi olalım da kendi aramızda rekabet edip çıtayı yükseltebilelim.
zaman birbirimizin ayağından aşağı çekme zamanı değil
zaman birbirimizin sırtında yukarı çıkma zamanı
edt
(bkz: #141910240)
çocuklarla ilgili ufku iki katına çıkaran bilgiler.
bu başlıkta çocuk sağlığı hakkında yazıyorum. çocuğunuz varsa beklerim bu başlığa -
lewis hamilton
yarış komiserlerinin raporu,
" video ve telemetri kanıtlarını incelendi"
araç 33 [verstappen] ve 44 [hamilton] 9. viraja araç 33 önde ve araç 44 biraz geride ve içerideyken girdi.
"44 nolu araç, virajın zirvesine ulaşmayan bir çizgideydi ve içeride boş alan vardı.
araç 33 viraja döndüğünde, araç 44 temastan kaçınmadı ve araç 44'ün sol önü araç 33'ün sağ arka tarafı ile temas etti. araç 44 ağırlıklı olarak hatalı olarak değerlendirilir."
hamilton'un bu kazada suçlu olduğu su götürmez bir gerçek. hatalı mı değil mi tartışması boş bir tartışma
net olarak hatalı
bu kazada sorulması gereken soru bu kaza oyun içinde olabilecek bir kaza mı? komiserler kazayı normal oyun kodu içinde değerlendirildi. ve ceza ona göre verildi.
bu ifadelerin f1 terminolojisine hakim olmayanlar için tercümesi hamilton faul yaptı ama sportmenlik dışı bir faul olmadığı için kırmızı kart görmedi.
bazen futbol maçlarında olur ya! rakibin ayağı kırılır. ama ayağı kıran sadece sarı kart alır.
bugün ingiltere de bu yaşandı.
kendi şahsi görüşüm. bu kaza normal değil. dünyanın en hızlı virajlarından birinde nasılsa rakibi geri adım atar diye bu şekilde riskli biçimde giremezsin.
nasılsa rakip yavaşlar onu geçerim ve bir şey olmaz. adam yavaşlamadı. hakkı olan yolda sürüşüne devam etti. sonucunda da sen ön tekerinle adamın tekerini kırdın. 51g kuvveti ile bariyerlere çarptırdın.
ve saha komiserlerinin raporuna göre sen önde değildin. yan yana bile değildin. gerideydin. bir kumar oynadın.
kendi ve rakibinin hayatını tehlikeye atan bir kumar.
bu etik değil. normal de değil. normal oyun kodu ile değerlendirilemez. ceza bu şekilde olmamalıydı.
tüm bunlar yetmezmiş gibi rakibin hastanedeyken ve senin yüzünden oradayken bunu kabul etmesen bile seninle birlikte yaptığı bir kaza yüzünden hastanedeyken hiç birşey olmamış gibi galibiyeti kutladın.
bir yazar arkadaşın belirttiği gibi
https://youtu.be/rljbnzgmmrk
https://youtu.be/ehbgqw5oeca
https://youtu.be/oikel6jvd3q
alışkanlığın olduğu şeyi yaptın. ön tekerin ile rakibinin arka tekerine temas edip rakibini yarış dışı bıraktın. hem de bunu bu sefer önünde şampiyonluğa giden rakibine dünyanın en hızlı f1 virajlarından birinde hızla gitmekte olan rakibine yaptın.
adam 51g ile bariyere çarptı. ve sen sadece 10 sn cezası aldın. çünkü 7 şampiyonluğu olan sözde f1 pilotuna adam öldürmeye teşebbüs etme cezası vermeyeceklerini hele de 140 bin ingiliz taraftarının önünde vermeyeceğini biliyordun. şuan f1'in en güçlü takımı mercedes'in lobi gücünü, marka imajının zedelenmesine izin vermeyeceğini de.
seni böylesine arsız yapan bunlar. evet haklı çıktın. kazandın. ama adam değilsin. çünkü
galip geldikten sonra bugün ki yarışı kazandım. ama bu yarışta bir kazanan yok. hepimiz hastanedeki arkadaşımız için üzgünüz. sadece profesyonel olarak devam etmemiz gerektiği için devam ettim. bugün kimin birinci olduğunun bir önemi yok falan diyebilirdin. hiçbir şey söylemesen bile galibiyet sevincini ölçülü olarak yapabilirdin.
ama yapmadın.
şampiyonluk için çekiştiğin, senden önde olan rakibinin tekerini kırıp bariyerlere 51g kuvveti ile savur. sonra kazandım diye sevinç gösterileri yap
hamilton hiç boşuna drama yaratma. seni zenci olduğu için değil, ten rengin siyah olduğu için değil, lgpt aktivisiti olduğu içinde değil, kalbinin içi siyah olduğu için sevmiyoruz.
kötü kalplisin adamım. ve şunu unutma iyiler kaybedebilir ama kötüler kazanamaz.
bugün iyi olan kaybetti.
ama kötü olarak sen kazanmadın. şuan kazandın zannediyorsun. ama kazanmadın. f1 tarihine efsane şampiyon olarak değil kirli araç sürüşün kötü kalpliliğin ile yazıldın. rakibinin canına kast etmenle
şampiyon olmak için real madrid messinin ayağını kırsa ne hissederdik. sen bugün bunu yaptın.
aradaki 25 puanlık fark 8 e düştü.
rakibinin arabası paramparça oldu. rakibin ölümden döndü. psikolojisi alt üst oldu. ona başa baş giden yarışlarda gözünün ne kadar dönebileceğini gösterdin. beni yenmeye kalkarsan ölebilirsin dedin. ve adama gaza basarken içinde en doğal iç güdü olan hayatta kalma güdüsü ile korkmasını, bu deli ve galibiyet için herşeyi yapar mesajı verdin. bu şekilde o bu sene kaybedebilir. ama sen kazanamazsın.
hamilton eminim buraları okuyorsun biliyorum. o yüzden yazıyorum :)
sana romantik gelecek ama ben eminim.
iyiler kaybedebilir ama kötüler kazanamaz. neden biliyor musun?
çünkü iyiler kazanmayı ister
kötüler ise kaybetmekten korkar. ve başkalarının kazanmasından nefret eder.
hiç kimse sonsuza kadar kazanamaz. korktuğun başına gelecek. ve kaybedeceksin.
biz iyiler ise bazen kazanacak bazen kaybedeceğiz. kazandığımız da sevinecek kaybettiğimizde üzüleceğiz. ve yin ve yang gibi her ikisinin de gerçek her ikisininde kabul edilebilir olduğunu bileceğiz.
her ikisini de kucaklayacağız.
hamiltom efendi
sen kaybedeceksin. sen kötüsün -
sergen yalçın
ibrahim üzülmez'in beşiktaşı bıraktıktan sonraki 499. resmi maçında şampiyon olduk.
500. maç antalyaspor kupa finali
o maçtan sonra ibrahim üzülmez'i saymayı bırakıyorum.
sergen yalçın beşiktaş'ın teknik direktörü olduktan sonraki.... resmi maçı olarak totemi devam ettireceğim.
umarim bir 500 maç başımızda kalır başarıdan başarıya koşarız.
ali rıza sergen yalçııınnn -
4 nisan 2021 kasımpaşa beşiktaş maçı
beşiktaş'ımın ibrahim üzülmez'in gidişinden sonraki 489. resmi maçı
-
tamponsuz kamyon kalmasın kampanyası
basit bir önlem ile onlenebilecekken son 20 yılda binden fazla kişinin kamyonların altında öldüğünü biliyor muydunuz? hem de
ezilip sıkışarak. kafa kemiklerinin hepsi kırılmış. başı gövdesinden ayrılmış,
yüzü tanınmaz hale gelmiş,
göğüs kafesi komple ezilmiş,
karnınından başlayıp boynuna kadar uzanan derin bir yarık oluşmuş olarak.
google
“otomobil tırın altına girdi”
arama araçları son 1 yıl
haberler
şeklinde arama yaparsanız 100 lerce haber çıkar. neredeyse her gün gazetelerde okuruz. belki de bu yüzden alışkanlık olup bu haberleri görmüyoruz.
ahmet saber abdullah yönetimindeki 54 ma 245 plakalı otomobil tır’a çarparak, aracın dorsesi altına girdi.
samsun'da korkunç kaza! araç hurdaya döndü. tekkeköy ilçesinde meydana gelen trafik kazasında 1 kişi öldü, 2 kişi yaralandı.
tem otoyolu derince mevkinde meydana gelen trafik kazasında tıra arkadan çarpan otomobilde bulunan 2 kişi ağır yaralandı. yaralılardan biri tüm çabalara rağmen kurtarılamadı
sarıoğlan ilçesine bağlı sultanhanı mevkiinde h.a. yönetimindeki 38 dl 637 plakalı hyundai marka otomobil, 33 fa 948 plakalı i.ö.'nün sürücüsü olduğu tıra arkadan çarptı. 3 kişi öldü
kocaeli'nin kartepe ilçesinde sürücüsünün trafik ışıklarında bekleyen araçları geç fark ettiği otomobil, dorseli tıra arkadan çarptı. tırın altında sıkışan sürücü, hayatını kaybetti.
bu haberler çok tanıdık değil mi?
peki bunlar kader mi?
bu kazalarda bu insanlar neden ölüyor?
hava yastığı emniyet kemeri başta olmak üzere bütün koruma tedbirleri neden işe yaramıyor?
sebep basit;
çünkü bu kazalar araç içi koruma tedbirlerinin hiçbirinin işe yaramayacağı biçimde oluyor.
tıra ya da kamyona bir araç arkadan çarparsa araç tır dorsesi ile asfalt arasına sıkışıyor. ön koltukta kaç kişi varsa ölüyor. aracın hızına göre arka koltukta oturanlarda ölüyor.
araç markası volvo olmuş, egea olmuş önemli değil.
bir kamyona arkadan carparsanız feci şekilde ölürsünüz
ezilip sıkışarak.
muhtemelen başınız gövdenizden ayrılır.
kafanız araç bagajının içinden bulunur.
ezilmiş olarak.
kafa kemiklerinizin hepsi kırılmıştır
yüzünüz tanınmaz hale gelmiştir.
göğüs kafesiniz komple ezilir.
karnınızdan başlayıp boynunuza kadar uzanan derin bir yarık vardır.
aynen böyle
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
bu ölüm türkiye yollarında kaçınılmaz bir sondur. muhtemelen değil kesinlikle ölürsünüz
arkadan çarptığınız için de kamyon sürücüsü anlamlı bir ceza almaz.
fakat bu bir fizik kanunu değil. bu ölümler mecburi değil
ülkemizdeki bir denetim eksikliği
aslında çözüm çok basit
kamyon dorsesine tampon takılmasının kağıt üzerinde değil gerçekten zorunlu olması ve bunun kontrol edilmesi.
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
bu resimde olduğu gibi hidrolik olarak indirilip kaldırılabilen ya da sabit olan tamponlar
olursa yine kaza olur, yine ölüm olabilir. ama en azından araçlar tır ile asvalt arasına sıkışmaz. hava yastığı, emniyet kemeri gibi koruma önlemleri işlerini yapabilme şansı olur.
zor değil, çok pahalı da değil.
ama yok.
yolda araç kullanırken bakın. kamyonlara ve tırlara bakın.
bir çoğunda yok.
onları görünce beş başlı köpek balığı görmüş kadar korkun. onlar köpek balıklarından çok daha tehlikeli.
algıda seçicilik ile bakarsanız ne kadar çok olduklarını göreceksiniz.
sarı sitede şuan satılan kamyon ilanlarından bir kaçı
https://www.sahibinden.com/…hatasiz-895529487/detay
https://www.sahibinden.com/…pro-522-852663697/detay
https://www.sahibinden.com/…-kamyon-883284694/detay
https://www.arabam.com/…-126-bin-km-adetli/17095463
tırlar yurt dışına da yük taşıdıkları için onlarda olmama oranı biraz daha düşük ama kamyonların büyük çoğunluğunda yok. hele sarı müteahhit kamyonlarında olanı bulamazsınız.
çünkü bu kamyonlar araziye çıkıyor, baraj inşaatına katılıyor, yol yapımında kullanılıyor. bu tamponlar böyle durumlarda yere sürtüyor.
hidrolik olanları ise kısmen daha masraflı. denetleyen de olmayınca kamyonlar sadece araç muayenesi sırasında takıp çıkışta direkt söküyor.
bu kamyon tır terörüne bir son vermek lazım.
istanbulda yaşayanlar için önerim yolda trafik kilitlendiği sırada sağınıza solunuza bakın. beş başlı köpek balığı görürseniz hemen plakasını da içerecek şekilde fotoğrafını çekin. kısa bir video olursa daha iyi. emniyetin trafik ihbar whatsapp hatları var.
numaraları illere göre değişiyor.
sma hastaları için benim de desteklediğim bir sürü kampanya yapıyoruz. iyi ve güzel. keşke daha fazla şey yapabilsek
oysa bunun yanında her yıl yüzlerce insanımız basit bir önlemle hayatta kalabilir. çok zor ve ulaşılmaz bir şey değil isteğimiz
sadece tampon."
yolda beş başlı köpek balığı görürseniz çekin fotoğrafını gönderin.
bu tür konular bir bilinç ve alışkanlık olayıdır.
6 ay boyunca bu konuya dikkat edebilsek, 200 kişi yolda giderken kamyon fotoğrafları gönderse
kamyoncular bir biri ile iyi haberleşir. cezalar peşi sıra gelirse hepsi tampon takar. bu iş bir rutine girerse sonradan da hep devam eder.
bir iyilik yapın ve beş başlı köpek balığı görünce ihbar edin.
göndereceğiniz bir fotoğraf ile kim bilir kaç kişinin hayatını kurtaracaksınız.
aman be ! demeyin!
bagajda ezilmiş kafası bulunan kişi bir yakınız da olabilir.
siz hiç bedenden ayrı duran bir kafa görmemişsiniz. ben doktorum gördüm.
umarım siz hiç kimlik tespiti için böyle bir şeyi görmek zorunda kalmazsınız.
üstelik şundan emin olun! kimlik tespiti için girdiğiniz morg dan kimliği tespit edemeden çıkacaksınız.
whatsapp şikayet hattı ile ilgili sorunlar olabiliyormuş
egm mobil (emniyet genel müdürlüğü mobil) diye bir uygulama var. oradan şikayet daha kolay ve etkili.
https://play.google.com/…etails?id=tr.gov.egm.mobil
görsel
görsel
görsel -
malatyapark vatan bilgisayar rezaleti
olay 2 ağustosta malatya park avm vatan bilgisayar şubesinde meydana gelmiştir!
serebral palsi rahatsızlığı olan bir arkadaşım . kendisi bir kamu kuruluşunda bilgi işlem bölümünde çalışıyor. vatan bilgisayarın malatya park şubesine navigasyon cihazı almak için gidip reyon görevlisinden cihazlarla ilgili bilgi almak istediğinde reyon görevlisinin alay içeren ("sen bunun ne işe yaradığını biliyor musun ki, sana ne? ne yapacaksın? neden soruyorsun?) ifadelerine maruz kalmış. başka bir görevliden yardım istediğinde de benzer durumla karşılaşmış. mağaza görevlisi ile görüşmek istemiş ancak görüştürülmemiş. isimlerini almak istediğini onları şikayet edeceğini söylediğinde ise isimlerini vermedikleri gibi hakaret içeren sözler sarfetmişler. olayı kızkardeşi ile paylaştıktan sonra mağaza yöneticisi ile görüşülüp gerekirse olay saatindeki kamera kayıtlarının incelenerek ilgili kişilerin tespit edilmesi talep edilmesine rağmen 1.5 aydır herhangi bir geri dönüş olmamıştır.
doğum sırasında yaşadığı bir şansızlık yüzünden bir takım zorluklarla karşılaşan ama pes etmeyip mücadele eden, yıllar süren fizyoterapi ve çeşitli eğitimler sonucu kendi ayakları üzerinde durmayı başaran arkadaşımın tek isteği kendisinden özür dilenmesi. yaşadığı bu olayı başkalarının da yaşamaması için ilgili personelin gerekli dersi alması gerektiğini düşünüyorum!!!
edt: #vatanbilgisayarözürdile