lamaga4
profili

  • kediyi kafeste tutup işkence eden adam

    üst edit: arkadaşlar polis ve belediye veterineri geldi. ben de yanlarındaydım. hayvanı kısırlaştırmadığından kaçıyor ve bağırıyor diye kafese koyup vuruyormuş öyle. hayvanda yara bere olmadığı için alınmadı. sahibi de kediyi kısırlaştıracağını, kafeste bırakmayacağını söyledi.
    videoyu çeken arkadaş takibini yapacak gene.
    şu an başka yapacak bir şey yok.
    teşekkürler herkese.

    üst edit: bir video daha yolladı arkadaş. burda kediye defalarca vuruyor. video burda.

    arkadaşlar yardımınıza ihtiyacımız var.
    bir arkadaş instagram hesabıma yüklediğim bu videoyu çekmiş. arkadaşın dediğine göre adam kediyi sürekli kafeste tutuyor ve sadece dövmek için kafesten çıkarıyormuş. bu arkadaş belediyeye birkaç kez haber vermiş ama belediye uyarmakla yetinmiş yalnızca. bu adam kediye işkenceye devam ediyor.
    balkona girip kediyi almayı düşündüm ama adam hep evdeymiş. üstelik bu kediyi kurtarsak başka bir tane daha alıp aynı şeyi yapabilir.
    video burda.

    desteğinizi, yardımınızı, fikirlerinizi acilen bekliyoruz.

    edit1: https://www.instagram.com/…qj/?igshid=1qpptax5xe9pu

    edit2: yer, istanbul üsküdar

    edit3: şu facebook grubunda da paylaştık. videoyu çeken arkadaş, show haber'e de yollamış görüntüleri.
    bir de "neden gidip almıyorsunuz hayvanı" diye soruyorlar. ilk düşündüğüm şey balkona atlayıp kediyi kurtarmak oldu zaten. ancak adamın evden çıktığı yokmuş. beni hırsızlıkla suçlayıp polise şikayet edebilir. bir de bu kediyi kurtardık desek, adam başka hayvanları inadına alıp işkenceye devam edebilir. en mantıklı çözüm yetkililerin devreye girmesi ve adamın herhangi bir canlıyı sahiplenmesinin engellenmesi.
    bir de kedi sopayla dövülmekten, kafese tıkılı yaşamaktan vahşileşmiş, saldırganlaşmış olabilir. almak istesek de taşıma çantasına tek başımıza koyamayabiliriz.
    gelişmeleri yazacağım. umarım kurtarırız yavrucağı.

  • korku filmlerinde sağ kalma rehberi

    perili bir eve gidecekseniz, hizmetçi, temizlikçi, tamirci falan olarak gidin. ev sahipleri ölüyor, hayatta kalan onlar oluyor.
    emekçi diye mi dokunmuyorlar artık onlara bilmiyorum.*

  • kadın erkek ilişkisindeki en önemli şey

    sağlam bir sevgiye eşlik edecek berraklıktır.

    şu aralar okuduğum kafka'nın felice'ye mektupları'nda gördüğüm kadarıyla, felice ile arasındaki ilişki ilgi çekici örneğin. çünkü düşünüldüğünde şu anki pek çok kadın-erkek ilişkisi örneğinden çok daha ileri düzeyde, tabiri caizse modern, bağımsız, özgür ruhlu.

    mesela, kafka kısa bir süre sanatoryuma yatıyor ve burada genç bir kıza aşık olduğunu, yazdığı mektupta felice'ye anlatıyor, anlatma zorunluluğu olmamasına rağmen. yaşadığı bu kısa süreli aşk ise, felice'ye olan hislerini hiçbir şekilde değiştirmemiş, hatta netleştirmiş oluyor.

    bir de felice'ye yazdığı şu sözler:
    "ben tam da seni, olduğun gibi, mektuptaki o korkunç paragrafla birlikte, öylece istiyorum. bu istemem de kendi tesellim ya da zevkim için değil, özgür bir insan olarak burada benimle birlikte yaşayasın diye."

    ya da şu:
    "sana duyduğum yakınlık o denli büyük ki, ruh halindeki, dış görünüşündeki değişiklikler bunu hiçbir şekilde etkileyemez."

    (bkz: felice'ye mektuplar)

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    günümüzde insanlar giderek kalabalıklar içinde yalnızlaştığı için, yalnız ama güçlü karakterlerin anlatıldığı dizilerin -biraz zekice yazılıp, çekilebildiyse- efsaneleşmesi.
    house md, breaking bad, olive kitteridge, game of thrones (ki kalabalık kadrosuna rağmen, her bir karakter kendi yalnızlığını yaşar), sherlock, dexter, better call saul...
    insanlar sinema ya da televizyonda kendi yalnızlıklarına benzer öyküler izlemek istiyor. yalnız ama dahi, güçlü karakterlerle empati kurabilmek.
    kimse mutlu aile hikâyeleri, yolunda giden ilişkiler, aşklar görmek istemiyor artık.
    çünkü gerçek yaşamda da yok bu, tv sektörü de bu durumu sonuna kadar kullanıyor.
    her koşulda, kandırılıyoruz.

    edit: carpmada bir toplamada sifir anımsattı, bir de behzat ç. var tabii.