bos gezenin hos kalfasi4
profili

  • taliban'ın kız çocuklarını toplaması

    bu videoyu izledikten sonra, atatürk'e küfretmenin devrimcilik, ilericilik sayıldığı ve 2010lu yılların başları geldi aklıma.

    "niye bu kadar çok seviyorsun ki, gerçekçi olalım, atatürk bir diktatördü" diyen ve cinsiyeti kız olan, "devrimci" arkadaşlarım geldi aklıma. solcusu, liberali, osu busu o dönem hep bir ağızdan cumhuriyeti kutlamayı faşist birer etkinlik sayarlardı. biraz olsun ülke sevgileri, utanmaları var mıdır acaba? bu görüntüleri izledikten sonra ne düşünüyorlar acaba...

    tanım: dünyanın bok çukurundan, insanlığımızdan utandıran bir video. kadın kardeşlerim, özellikle size söylüyorum. "atatürk iyi hoş da şöyle böyleydi" diyen islamcısı, liberali, solcusu kim varsa hızla hepsinden kaçın.

    bugünün türkiye'sini, bu konjonktürü düşünürseniz, ki halihazırda içinde yaşıyorsunuz, atatürk'e dil uzatan herkes kötü niyetlidir, kanı bozuktur, bu ülkenin aleyhinde çalışıyordur.

    ekleme: video eski diye epey bir ileti geldi. bu bir uyarı değil bana göre. "taliban böyle şey yapmaz, onlar kadın haklarını korur, uygar bir topluluktur, video gerçek değil" denilebilseydi bir mantığı olurdu. bunu diyebiliyor musunuz? önemli olan bu. bunun dışında küfürlü ifadelerle "atatürk ne alaka" diye soran yüce gönüllü yazarlar ulaştı. ilgisi yok aslında, güneş batıyordu, öyle aklıma geldi.

    ekleme 2 : "cinsiyeti kız olan" ifademe takılan arkadaşlar olmuş. arkadaşlar, "kız arkadaşlarım" yazıldığı zaman (dilimizin azizliği) sevgili gibi anlaşılıyor. o ayrımı yapabilmek için bu ifade kullanıldı. cinsiyetçilik ile ilgisi yok, hemen celallenmeyin.

  • ahmet kural

    türkiye'deki kalitesizliğin bir diğer simge ismi.

    mizahı kamera önünde şebeklik yapmak sanan, genel kültür düzeyi düşük, " enüşte nabün yeaaaa" gibi şive saçmalıklarıyla filmden filme koşan boş adam.

    iyonya'dan, frigya'dan, hititler'den tutun da bizans'a, selçuklu'ya, osmanlı'ya kadar yüzlerce uygarlığın yaşadığı ve birçok kültürün biriktiği bu topraklarda böyle kalitesiz tipler ne ara yıldız oldu anlamak mümkün değil. böylesine bereketli bir coğrafyanın insanlarındaki ucuzluğa bakıp üzülmemek işten değil.

    şekilden şekle girip maymunluk yapmanın adı mizah oldu, bunu yapanlar da usta mizahçı. halbuki bu ülkede devekuşu kabare vardı, hem ülkenin halini anlatır hem de gündelik yaşamdaki gülünç unsurları zekice işlerlerdi. bir demet tiyatro aynı şekilde ustalıkla yazılmış ve siyasetten günlük yaşama kadar birçok konuyu güzel söz oyunlarıyla işlerdi, bunun gibi nice oyunlar, filmler vardı. oyuncular da bunun gibi kültürsüz boş tipler değildi, metin akpınar'dan nezih tuncay'a, nevra serezli'den cihat tamer'e, demet akbağ'dan erdoğan dikmen'e..

    bir de bu şebeklerin filmlerine bakıyorsun, böğürme, anırma, küfür, saçma sapan danslar, abuk subuk hareketler. gerçi ülkenin başına bak ki halk sana fikir versin, bunun gibilerin mizahçı anılmasına niye şaşırıyorsam..

    ekleme : bazı arkadaşlar yukarıda yazdıklarımdan " rol yapamıyor" dediğimi çıkarmış. okuduğunuzu önce bir doğru anlayın lütfen. kendisi rol yapabiliyor, örneğin şahan gökbakar da rol yapabiliyor. sokakta görebileceğiniz sıradan bir öküzü gayet güzel canlandırıyor. ama mizahı kaliteli değil. biraz perspektifinizi genişletin, mizah ne demek biraz araştırın öğrenin. " ben çoh seviyom çoh ğomik yüzünü süper buruşturuyor tömöm mööö " diye bağırmadan önce tiyatro sanatını, sinema sanatını bir inceleyin. bu memleket batıyorsa " ben seviyorum o zaman kaliteli lan " diyen ucuzcu tahammülsüz anlayış yüzünden böyle. sanatta da siyasette de, sporda da ülkenin durumu bu.

    ekleme 2 : bazı yazar arkadaşlar " senaryoyu o yazmıyor ki, sen daha aradaki farkı bilmiyorsun " diye itham etmişler. mizahçı olmak sadece yazmak demek değildir, bunu bir öğrenelim. metin akpınar demiştim, oynadığı oyunlarda senaryolar kendisine ait değil, fakat söyleşi ve konuşmalarında nasıl bir mizahi altyapısı olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. ek olarak bir oyuncu, hiçbir senaryoda zorla oynamıyor. o yüzden senaryo zayıf diye oyuncuya " ama o ne yapsın "demek çocukça bir savunmadan öteye gidemiyor. keza sadri alışık da öyledir, sinema camiasında en çok eleştirildiği nokta zayıf senaryolu filmlerde oynamakken, kendisi o zayıf senaryoyu ayağa kaldıran kişidir ve senaryodaki tipe "kendinden katar ". zaten bu oyuncuyu savunurken " toplumun anlayacağı işler yapmayı bilerek tercih ediyor " şeklinde vahim bir ifade kullanarak arkadaşın kendi cebini sanatsal etkinlikten, mizahtan, kaliteden çok önde göstermişsiniz, ben bunun üzerine bir şey diyemiyorum. sanatçı topluma ışık olmakla, toplumu ileriye götürmekle yükümlüdür, toplumun eksik taraflarını kendi hesabına kullanarak rant sağlamak ve zaten aşağıda kalmış düzeye ayak uydurarak yolunu bulmak başka bir meslek grubunun işi. "sanat toplum içindir " kavramı bunu ifade etmiyor.

    son olarak bu arkadaşı mimik ustası olarak gören yazar arkadaşlar en temelinden metin akpınar, nejat uygur, şarlo izlesin bir zahmet. belki her vasata usta deme hastalığı bu yolla biraz olsun törpülenir. usta olmak bu kadar mı kolay artık?

  • müdürlerin hiç sıçmaması

    altında çalışanların ağzına devamlı sıçtıkları için tuvalete girmeye gerek duymamalarındandır.

  • 25 temmuz 2016 nazlı ılıcak'ın gözaltına alınması

    akıllara şurada burada sıkça rastlanan, muhtemelen çoğunuzun duyduğu bir öyküyü getiren olaydır.

    yaşlı bir adam tereyağı yapıp bakkala satıyor. bir gün bakkalı şeytan dürtüyor ve 1 kilogram olarak anlaştıkları tereyağını terazide tartıyor, tereyağı 900 gram geliyor. bakkal yaşlı adamı çağırıyor ve " sakalından utan be adam, sen göz göre göre eksik mal verip adam kazıklıyorsun! " diyor. yaşlı adam, karşısında sinirden ve haksızlığa uğramış olmaktan kıpkırmızı kesilen bakkala şöyle diyor : " beyim, bizde terazi yok. zamanında sizden aldığımız 1 kilogram şekere denk tutup öyle ayarlıyoruz tereyağı miktarını..". bakkalın öfke tonundaki kırmızısı, utanç tonuna dönüyor.

    eğer haber doğruysa, zamanında 900 gram şeker verildiğini bilip buna göz yummasının diyetini ödemiş. o eksik gramın ne kadar ağır olduğu duygusunu ölçebilecek bir ölçüm aleti yoktur.