entelektüel kimliğimi riske atmak adına da olsa bütün ortamlarda ölümüne savunduğum 2 yapım var.
(bkz: kurtlar vadisi)
(bkz: recep ivedik)
ama ne yazık ki ikisi de para hırsıyla piç edilerek sündürüldüğü için savunmakta zorluk çekiyorum ve
"kurtlar vadisi ilk 97 bölüm"
"recep ivedik ilk 3 film"
diye bir tırnak açıyorum.
recep ivedik ilk 3 film bu kadar eğlenceli ve komikken, neden izlenmez hale geldi zamanında yazdık
recep ivedik 5
recep ivedik 6
ama yine de bizi bu çöküşe giden aşamaları sırayla yazmak istiyorum. çünkü aslında referans ve kıyas noktası olarak elimizde çok komik 3 film var ve berbat 4 film var.
1- serkan altuniğne'nin gidişi
kurtlar vadisi nasıl bok edilmişti? önce osman sınav gitti, sonra serdar akar gitti.
burda da filmdeki karikatürizasyonun başı, skeçvari sahnelerin mimarı serkan altuniğne gidince film başıboş bir ayının sağa sola sataşmasına dönüştü.
daha da kötüsü; filmin kahramanı filmin yazarı da olduğu için kahramanı 3. bir gözden görüp komik durumlara sokmak yerine kendini görerek bir kahraman yarattı.
bu da bizi 2. maddeye götürüyor.
2- antikahramanın kahramana dönüşümü
"her vandal kendini kahraman olarak görür"
recep ivedik antikahraman olarak tasarlanmış bir karakter olmasına rağmen, sen onun özünü değiştirmeden kahraman rolüne sokmaya çalışırsan soktuğun kabı kırar.
şahsen ben bir vandalı kahraman rolünde görmekten haz etmiyorum, empati kuramıyorum. nurullah adlı karakteri ezişi bana komik değil itici geliyor ve doğal olarak gülemiyorum.
etrafa korku salan bir ayıyı gözümüze kahraman diye soktukça filmden de karakterden de soğuyup gülme mekanizmamı çalıştıramıyorum bu da bizi 3. maddeye götürüyor.
3- empati kurulamayan kahraman
komedide karakterle kurduğumuz empati ilişkisi 2 şekilde işler.
birincisi: kahramanımızın başına kötü olaylar gelir, kendimizi onun yerine koyarsak geriliriz gülemeyiz. bu durumda karakteri olduğunca karikatürüze, empati kurulamayan biri olarak tasarlarız ki gülebilelim.(bkz: mr bean)(bkz: borat)
ikincisi: kahramanımız kötülerle mücadele eder, başarılar kazanır. empati kurarız ki başarıyı sahiplenebilelim, sevinelim ve gülelim.`(bkz: kibar feyzo)(bkz: home alone)
recep ivedik, empati kurulamayan itici bir karaktere evridiğinde nurullah'a köle muamelesi yaptığında ister istemz nurullahın tarafında yer alıyoruz ve recep ivedik'i karşı tarafa; kötülerin olduğu yere konumlandırıyoruz. bu da karakterin aksiyonlarını rasyonalize etmemize onun başarılarıyla övünmemize engel oluyor.
karakterimiz etrafa korku salan bir gerizekalı barbar olunca film izlenemez hale geliyor. bu da bizi 4. maddeye götürüyor.
4- karakterin çevresine korku salması
ilk 3 filmde, recep ivedik'in çevresinde, girdiği ortamlarda uyandırdığı uyumsuzluk, gariplik, olmamışlık hissiydi komik olan. starbucks'a paintball'a maskeli baloya gidip o ortamlarda sergilediği uyumsuz ama bir o kadar da haklı, seyirci tarafından hakkaten lan dedirten*, davranışları gülmemizi sağlıyordu.
yoga sahnesinde herkes kadınken sadece onun erkek olması bu uyumsuzluğu görsel olarak ifade edilişiydi örneğin.
ancak son 4 filmdir ben çevresine korku salan bir cahil ayının bala göte gerçekleştirdiği kahramanlık maceralarını izliyorum. gülemiyorum, neden? ben o çevredekilerim. ben nurullahım.
5- recep ivedik'in yan roller üzerindeki tahakkümü
artık recep ivedik filmlerinde herkes bir zorba tarafından esir alınmış ama hasbelkader aynı tarafa düştükleri için ses çıkaramayan figüranlar olmuş durumdalar. biz recep'i diğer filmlerde yan rollerin baktığı gibi garipseyen gözlerle izlerken artık zincirlenmiş vaziyette bir takım karikatürize düşmanları şans eseri yenmesini izliyoruz. düşman demişken;
6- düşmanların klişe ve karikatürize olmaları
ilk filmde doğrudan bir düşman yoktu. otel müdürü direkt olarak recep'in karşısında değildi hatta müesses nizamı korumaya yönelik bir bekçi görevi görüyordu.
ikinci filmde düşman doğrudan hayatın kendisiydi.
üçüncü filmde ise düşman yalnızlıktı.
son 4 filmde görüyoruz ki apaçık aptal hollywood filmi klişesi gerçeküstü düşmanlar var. bunların her hareketi kötü her hareketi art niyetli, recep'in de her hareketi halkını ejderhaya karşı koruyan bir bir şovalye edasında.
sözün özü: çakma çarşı pazar filmi çekmiş şahan gökbakar. içine de biraz(aslında baya) muhalif sos dökmüş. filmin sonunu da gezi direnişine bağladım mıydı oooh yeme de yanında yat. yemedik şahan.
vakamijin11 profili
-
recep ivedik 7
-
eli ile taharetlenen ülkenin hijyen düzeyi
ciddi ciddi hayatında alaturka tuvalete sıçmamış insanlar olduğunu düşünmeye başladım.
bir insan alaturkadan nasıl kaçabilir lan hayatı boyunca nasıl hayatlar yaşıyorsunuz lan? biz mi fakiriz anlamadım ki?
hayır bi de ciddi ciddi anlatmış, inanamıyo anlam veremiyo falan...
bakın anlatıyorum. alaturka tuvalet diye bir şey var tamam mı. alaturka
önce götünü tuvalet kağıdıyla siliyosun(evrensel)
sonra;
maşrapaya su doldurup bir elinle diğer eline döküyosun o elinle şap şap götünü yıkıyosun.
sonra tekrar tuvalet kağıdıyla kuruluyosun, güzelce elini yıkıyosun ve çıkıyosun. kimse bokunu deşmiyo amk merak etmeyin(tuvalet kağıdı biterse başka)
not: kışın şantiyede tuvalete girmiştim. su donmuş. buz parçalarıyla yıkamıştım amk götümü. hey gidi.
edit: adam duş demiş ya. hee işyerinde de müdürden izin alırım, "müdür bey ben sıçtım da bi eve gidip duş alıp gelebilir miyim?" diyelim, veya dışarda falan mekan'ın sahibine "pardon duş var mı acaba ben sıçtım da" diyelim. -
the irishman
ilk 1 saatten sonra film izlediğinizi unutturan 15 saat de olsa sıkmayacak bir şey. film değil de dedem gençlik anılarını anlatıyormuş ben de dinliyormuşum gibi.
oynayanların birer aktör olduğunu, mekanların set olduğunu falan unutuyorsunuz.
filmcilikte olmasa da storytellingde en üst seviye budur bence. çünkü burada başrol hikaye.
hiç bir şey hikayenin önüne geçmiyor. abartılı oyunculuklar, vurucu sahneler, müzikler vs. yok, hatta gerilim bile yok. normalde vurucu bi sahneden önce seyirciyi gerersin gerersin, sonra ipin ucunu bırakırsın. bunda öyle bir şey de yok. hatta belirgin duygu yok lan. her şey tam olması gerektiği gibi. resmen scorsese hikaye nasıl anlatılır dersi vermiş. "hiçbir öge hikayenin önüne geçmemeli."
vallahi şahane. the wolf of wall streetde de aynısını denemişti ama olmamıştı.
bu sefer olmuş işte. hem de taş gibi olmuş. bravo ya.
yalnız scorsese söyleşide "hiçbir yere özel yapamazsın" diyor ama bence netflixe özel yapmış çünkü bu filmi sinemada izlesen sıkılabilirdin. bu film durdurup çay koyduğun, içeri gidip bir şeylere baktığın vs. bi film. bunları sinemada yapamazsın. sinemadaki o "beklemek zorunda olma" duygusu bir süre sonra film için "öeeh yeter artık hadi" hissi verebilirdi. ama netflix tam ideal platform.
ve bu film bence kesinlikle netflixte gösterilceği hesap edilerek çekildi. seyirciyi sıkma korkusu olmadan, sırf bu sebepten içine alakasız, boş beleş çatara patara veya suspense konulmadığı için şahane bir film.
netflix'in getirdiği "seyirciyi sıkabilme" özgürlüğü
kitap uyarlaması olamsının getirdiği senaryo rahatlığı
gerçek olaylara dayanmasının aktörlerin işini kolaylaştırması
bu 3 şey scorsesenin işini kolaylaştırdı ve güzel bir film çekebildi diye düşünüyorum. -
keçiören belediyesi'ne bağlı a takımı
işin kötüsü ankaradaki çoğu kişi bunların faydalı olduğunu, başka ilçelerde de uygulanması gerektiğini düşünüyor.
ulan nası bir güvenlik sorunuymuş ki polis var üstüne bekçi geldi o da yetmiyor bu tip herifler var.
olmuyor lan işte. herkesin başına 1 tane bekçi de koysan çözemiyorsun.
güvenlik sorununu çözmek istiyorsan, gece 2 de insanlar sokakta özgürce gezebilsin istiyorsan bekçi düdüğü öttürmekle a takımı b takımı kurmakla olmuyor.
1-uyuşturucunun kökünü kurutacaksın.
2-işsizliği azaltacaksın. işsiz güçsüz boş beleş adamlar sabah akşam parkta milleti gasp ediyor nabacak?
3-içeri aldığın torbacı mıdır artık serseri midir ne boktur. içerde tutacaksın.
yapamıyorsun tamam, neighborhood watch tarzı bi oluşum kuruyosun.
o zaman da adamları düzgün seçeceksin. seçemezsen kurduğun güven timi güvensizlik yaratmaya başlar.
türkiye yıllardır akıllanmadı ya.çatlısıydı jitemiydi mitemiydi. hep aynı terane.
sorun ülkenin eğitimsiz, uyuşturucu bağımlısı ve işsiz gençleri. sen çözmek yerine ülkeye milyonlarcasını daha alıyorsun.
sonra da maganda kılıklı mahallenin abisi adamlardan tim oluşturuyorsun. onlar da millete dadanıyor.
içim şişti şu ülkeden vallahi billahi. -
erkek yazarların yapabildikleri yemek ve tatlı
2020 yılına geleceğiz nerdeyse internet diye bir şey var. yazıyosun yapıyorsun ne var lan bunda?
"ben hiç yemek yapamam, yumurta bile kıramam"
iyi bok yiyorsun.
ne yazıyorsa uygulayacaksın olacak bitecek ya anlamıyorum.
not: pilav hariç. -
erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular
tam bir abaza şöleni başlık. her yerde olta atıp tutmasını bekleyen abazalar görüyorum legolas.
döllü peçete ve ter karışımı kokuyo lan burası gidiyorum ben. -
demet evgar
banyo filminde selçuk yöntem karısı seray severi demet evgarla aldatırken demet soruyordu: taş gibi karın var neden ben?
selçuk yöntem: çünkü sen ateş gibisin.
ateş gibi kadındır. -
istinyepark'ta açılan yataklı sinema salonu
tek başınıza izlemiyorsunuz olm birsürü yatak var. sevişemezsiniz yani.
çok da absürt değil. "ulan yatarak sinemada film izlemek nasıl bir keyif acaba?" diye merak edenler gidebilir.
ama yani kıyıda köşede boş bi salona gidip de yatarak film izleyebilirken niye 150 lira vereyim olm?
ben vermem; verene de beyinsiz demem. para onun. adama koymuyor demek ki.
aylık 1500 alıp sevgilisini rahatça emmek için 300 lira veren adama beyinsiz derim. çünkü beyinsiz. -
spotify
sanırım çeviride hata var veya bizi kandırıyor.
2017de 14378 farklı sanatçıdan 1063 farklı şarkı ile 604 dakika müzik dinledin.???
wtf??
bir de daha 1 hafta önce dinlemeye başladığım, topu topu 10 kere dinlediğim şarkıyı en sevdiğim 5 şarkı arasına koyması...
olmadı spotify tutmadı hesaplar -
çiçek böcek sanatla uğraşmayın
çevre ve şehircilik bakanı mehmet özhaseki'nin belediye başkanlarına önerisi.
birçok belediye başkanı dışarıda çiçek böcek, sanat, sanatçı, kültür aktivite, arkadaşlar yapmayın. eyvallah çiçeğe ihtiyacımız var, sanata ihtiyacımız var, sanatçı da gelsin hepsi başımızın üstünde ama ilk işimiz kentsel dönüşüm.
diye devam ediyor. http://www.hurriyet.com.tr/…anina-okumusuz-40623559
bir an dedem konuşuyo sandım.
çiçek böcek
sanat sanatçı
kültür aktivite
...
facepalm -
kpss 2016
yarın gerçekleşecek sınavdır.
güncelde çıkacak soruları az çok tahmin edebiliyorum
2016 türk dünyası başkenti- şeki
2020 yaz olimpiyatları - tokyo
en son büyükşehir yapılan il: ordu
2016'da hayatını kaybeden, gülün adı romanının yazarı : umberto eco
türkiye'nin eurovisiona katılmama kararı aldığı yıl : 2013
2015 yılında ortaya çıkarılan ve unesco tarafından dünya belleği kütüğüne kaydedilen arkeolojik buluş : kültepe tabletleri