gozun aydin kulaklarin manisa3
profili

  • tostçu erol

    son 1 hafta içerisinde abone sayısını 4 katına çıkararak neredeyse 200 bin takipçiye ulaşan antep'teki tostçu. ilk tostçu mehmet adıyla çıkmıştı, daha sonra orayı devredince bu isimle çıktı ve son birkaç haftadır youtube'da inanılmaz bir üne kavuştu. önceki videoları da şimdikilerden çok farklı da değildi ve klasik "yakın çekim alabilir miyiz?", "kestik" gibi sözlerini kullanıyordu, en fazla bir iki videosu alkışlarla yaşıyorum'da paylaşılıyordu; ama son bir ikidir patladı gitti kendisi.

    abimize, iyi niyetine, samimiyetine diyecek bir şeyim yok. beni en çok rahatsız eden, gereksiz bir popülaritenin peşinden giden insanlar. sırf tost yemek için istanbul'dan, izmir vb. illerden gaziantep'e günübirlik giden insanlar var. şimdi youtuberlar sırf izlenme, takipçi kasabilmek için taa istanbul'dan, sabahın köründe tostçu erol'a giderek atom tost yiyorlar, vlog çekiyorlar. ciddi anlamda da izleniyor. hem kendisi takipçi kasıyor, hem de tostçu erol'un reklamını yapıyor. ulan gaziantep'e tost yemeye gidilir mi? manyak mısınız siz? gidin katmer, beyran, baklava, içli köfte, ciğer kavurma yiyin, menengiç kahvenizi yudumlayın. derya deniz bir mutfağı var. sırf, bahaneniz burada vlog çekmek için tostçu erol'a gitmek. adamın dükkânını görüyorum, bildiğiniz taşıyor. adam çok çok özel bir şey yapsa, gerçekten gastronomik kültürdür, gidin deneyin derim de, tüm malzemelere marketten ulaşabileceğiniz klasik kaşar, sucuk, yumurta, ekmek. ulan başka bir şeyi yok, neyi bu kadar abartıyorsunuz ki? gidin katmerci zekeriya usta'dan katmer deneyin, ne bileyim koçak'tan havuç diliminizi yiyin. alt tarafı herkesin evinde olan malzemelerden oluşan, ustalık da gerektirmeyen sıradan bir yiyecek için haritada yerini bile gösteremeyecek insanların taa antep'e gitmesini gerçekten anlamlandıramıyorum.

    burada adamın şahsiyetiyle, yaptığı işle, kazancıyla alıp veremediğim hiçbir şey yok. anlamsız, gereksiz bir popülaritenin peşinden giden manyakları sorguluyorum sadece. bir ben mi artık youtube'da gezindiğim her saatte iq kaybediyorum? barış özcan gibi kaliteli içerik üreticileri, dişiyle tırnağıyla bir yerlere gelirken; tostçu erol, 2349283 kg slime yapımı, saçma sapan challengeların ucuz yolla prim yapması ne kadar boş beleş, aptal işlerle ilgilendiğimizi açıkça gösteriyor maalesef.

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bildiğiniz gibi kur'an-ı kerim'de ayetler bütün olarak tek seferde inmedi. 23 yıla yayılan bir süreçte parça parça indi. 23 yıl içerisindeki dönemi, savaşları, peygamber'in hayatını da güncel olarak inceleyen bir kitabın yüzyıllar boyunca insanlara rehber olacağına inanmamanın verdiği rahatlık ve huzurla ufak incelemeler yapmayı sözlük ahalisine borçlu olduğumu hissediyorum.

    muhammed peygamber'in paşa gönlü olsun diye allah tarafından indirildiğine inandırılan, insanlığa, geleceğe hiçbir faydası olmayan, sadece peygamberin günlük işlerini, cinsel hayatını düzenlemeye yönelik ayetlerden bahsetmek istiyorum. bakalım öve öve bitirelemeyen muhammed adamın dibi miymiş?

    ahzab 37
    hani sen allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "eşini nikahında tut (onu boşama) ve allah'tan sakın" diyordun. içinde, allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. oysa kendisinden çekinmene allah daha layıktı. zeyd eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.

    ilginç, ilginç, çok ilginç... muhammed'in kölesi ve evlatlığı olan zeyd'in eski karısı zeyneb ile muhammed'in evlenmesi hakkında indirilmiş bu ayet. allah, sırf muhammed, zeyneb'e aşık oldu diye işleri ne kadar da kolaylaştırıyor. sen büyüksün ya rab!

    ahzab 50
    ey peygamber! biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. ayrıca, diğer mü'minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini peygamber'e bağışlayan, peygamber'in de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mü'min kadını da (sana helal kıldık.) mü'minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

    memlekette başka kız var mıydı? onları da helal kılsaydınız keşke. peygamber olmak ne güzel lan. istediğini seçip beğenip alabiliyorsun, karşı tarafın itiraz hakkı da yok ayette geçiyor, kabulleneceksin. gerçi onlar için peygamberin kendisini seçmesi ayrı bir lütuf, orası ayrı konu. ayrıca allah, kan bağı bulunan yakın akraba ilişkilerinden doğan çocukların sakat kalma ihtimallerini es geçmesi de sıcak bir gülümseme bırakıyor yüzlerimizde. ne sandın lan? peygamber'in çocukları sakat mı olacak?

    ahzab 51
    ey muhammed! bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. allah kalplerinizdekini bilir. allah hakkıyla bilendir, halimdir. (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

    muhammed, bokunu çıkarmışsın sanki? tamam peygambersin, kralsın da kızları daha yeni kumdan çıkardık, dur bismillah hemen geri soktun kuma. bizim millete sorsan, islam kadına çok değer verdi, çok yüceltti, öyle böyle yükseltmedi derler. ulan allah'ın elçisi dediğin, belki de en örnek aldığın adamın kadınları istediği gibi alıp bırakması, karşılığında da kabullenmen gerekmesinin çaresizliği. bir neden söyle be muhammed? gerçi haklısın, elin arabının götündeki bokun kokusunu çekmek zorunda değilsin, siktir et ne hali varsa görsün.

    ahzab 53
    ey iman edenler! yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) peygamber'in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. yemeği yiyince de hemen dağılın. sohbet için beklemeyin. çünkü bu davranışınız peygamber'i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz ,hem de onların kalpleri için daha temizdir. allah'ın resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikahlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. çünkü bu allah katında büyük bir günahtır.

    adamdaki rahatlığa bak. kafana göre zırt pırt gelme diyor. müthiş sabırlı dediğiniz adam sırf sohbet için geldiler diye rahatsız oluyor. nasıl sabır lan bu? ayrıca perde arkasından istekte bulunmak da nedir be? yolunda kan döktüğünüz, allah'ın elçisi diye göklere sığdıramadığınız peygamberin eşlerine mi yavşayacaksınız? bir de peygamber öldükten sonra sakın nikahlamayın diye de dipnot bırakılmış. cool story!

    tahrim 1
    ey peygamber! eşlerinin rızasını arayarak, allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

    bu ayetin hafsa olayı ile ilgili olduğu tefsirlerde, bir çok islami sitede incelenmekte ve rahatlıkla da kabul edilmekte. kaynak olarak da ebu cafer taberi'nin tarih-i taberi eserinde geçer.

    (bkz: ebu cafer taberi) (bkz: tarih-i taberi) (bkz: hafsa bint-i ömer)

    şimdi elçimize daha yakından bakalım.

    muhammed; savaş, yağmalama, ibadet filan derken kendine de vakit ayıran bir peygamberdi; ama çok büyük sıkıntıları vardı. peygamberle beraber olabilmek için can atan zevceleriyle uğraşamayacağını anlamış ve onları cinsel ilişki sırasına sokmuştu. bir gün, sıra karılarından hafsa'ya geldiğin de, ilişkide bulunmak için odasına gider, fakat hafsa orada yoktur. o sırada allah'ın bir lütfu mudur artık bilmiyoruz, cariyesi marya ile karşılaşır. şimdi adamcağızın bir rutini var, bunu bozacak değil ya herhalde koca peygamber lan haktır hak diyerek marya'yı hafsa'nın yatağına yatırıp ilişkiye girer. bunun üzerine hafsa içeri girer ve ikisini yakalar.
    hafsa, muhammed'e "ey tanrının elçisi!(rte gibi hayal edin) beni aşağıladın. benim günümde, benim sıramda, benim yatağımda bir cariyeyle yatıyorsun!" diyerek atarını yapar. muhammed de "vallahi billahi marya ile bir daha yatmayacağım" diye yemin eder.

    vay amk neler dönmüş serhat ya? bildiğin brezilya dizisi senaryosu.

    işin ilginç kısmına geliyorum.

    muhammed, yemininden pişmanlık duymuş olmalı ki, kısa sürede yukarıda alıntıladığım(tahrim 1) ayet geliyor. şimdi taşlar yerine oturmuştur diye umuyorum. öve öve bitiremediğimiz günahsız olarak gördüğümüz peygamberin failine bakın.

    sonuç olarak; kusursuz, günahsız, müthiş sabırlı, müthiş ahlaklı dediğiniz muhammed peygamber'in o kadar da sağlam ayakkabı olmadığını bu ayetlerden görebilirsiniz. adamın gönlü hoş olsun diye güncel olarak vahiy geliyor. kıvırmanın alemi yok, bildiğin söyleyemediklerini "vallahi vahiy geldi, benlik bir durum yok" diyerek yedirmeye çalışmış.(yedirmiş.)

    düşünün ki, tüm insanlığa, yüzyıllara rehber olacak son kutsal kitapta bunlardan bahsediyorsun. bulunduğu coğrafya dışında gram bilgi veremeyen, daha önceki mitolojik masalların üzerine hiçbir şey koyamamış, dünya'yı, evreni, coğrafyayı, canlı anatomisini, bilimsel hemen hemen her şeyi saçma sapan tarif edip tutturamamış, miras ayetlerinde gülünç şekilde olasılık hataları olan bir kutsal kitaptan daha iyisini beklemiyordunuz herhalde?

  • kötü söz söyletilen kavanoz

    tübitak bilim şenliği'nde, böylesine muhteşem bir bilim yuvasında geleceğimiz olan bazı ak kardeşlerimizin tanıtımını yaptığı kavanozdur.

    video

    kendileri deney yapmışlar. iki kavanozun içine bir şeyler doldurup birine kötü söz kavanozu, diğerine iyi söz kavanozu demişler. gelen öğrencilere kavanozlardan birine kötü söz, diğerine iyi söz söyletip etkilerini görmek istemişler ve 3. gün sonunda kötü söz kavanozu küflenmeye başlamış. kuran'ın bir çok suresinde ve ayetinde güzel söze ve etkili iletişime dikkat çekildiğini söyleyerek mesajını veriyor kardeşimiz.

    tübitak'ı siktir ettim, öncelikle yaptığınız iş bilimsel bir ifade midir, bilimsel değeri var mıdır? mesela "dünya düzdür" hipotezi bilimsel bir ifadedir. çünkü bu hipotezimizi test edip sonuçlarını görerek hipotezimizin yanlış olduğunu söyleyebiliriz. peki kendi yaptıkları nedir? iki kavanozdaki bir maddeye(ne koydularsa tam seçemedim) kötü söz söyletilerek o maddenin küflenebileceği düşüncesi ve kaynak olarak da kuran'ı göstermek nedir? ben bunu nasıl test edeceğim ulan? hiçbir şeye açık değil. bu bilimsel ifade değildir, bilimsel hiçbir değeri yoktur. hatta kişisel yorum katarak da safsatadır da denilebilir.

    abi siz taşak mı geçiyorsunuz ya? tübitak ne hale geldi. bundan önce de birinci olan eleman vardı. fasulyelerden birine kuran, birine arabesk rap müziki biri de sessiz ortamda yetiştiriliyordu. yok kuran dinletilen epey büyüyordu, arabesk rap dinletilen hiç büyümüyordu filan.
    link

    bu musunuz arkadaş ya? bilim dediğiniz bu mudur? hayır, ben bu arkadaşları da suçlamıyorum. bir şeylere inanmışlar, inançlarıyla bir iki bir şeyi birleştirip mucize olarak sunmak istemişler. koca tübitak; bu aptalca deneyleri, millete bilimsel değeri varmış gibi yedirip üzerine bir de ödül veriyor. tamam tübitak bozdu, efsane bozdu, önünü alamadık da içerisinde 1 tane aklı başında insan yok mu kardeş siz ne ayaksınız diyebilen?

    ayrıca bu arkadaşlar için uzun bir entry yazmıştım, merak eden okuyabilir.
    (bkz: dinlerin insanı sığlaştırması)