yalnizlik mavisi4
profili

  • internette tanışılan kişiyle ilk buluşma

    devrin popüler sitelerinden birinde tanışmıştık. burası kastı diyip msn'e geçmiştik. msn'de, o zamanlar vakit de bol, saatlerce konuşuyorduk. konular muhtelif ve akıcıydı. sohbet ilerledikçe ilerliyordu ama nedense ikimiz de birbirimize" gel artık bir kafede görüşelim" teklifini sunmamıştık. belki ikimiz de cool yapmıştık ya da bu güzel sohbetin gerçek hayatta devam etmeyeceğinden korkmuştuk.
    bir gün çok yakın bir arkadaşım bana içmeye geldi. onunla geyik yaparken ikimiz de döktük neler yaptığımızı. ben internetten yazıştığım kızı anlattım, o da o dönem kimlere yazdığını. tipik iki abazanın içip-sıçmasıydı.
    kız ile muhabbetimiz tam gaz devam ediyordu bu arada. fiziken hiç görmediğim kız için onun doğumgününde video bile hazırlamıştım. bazı ödevlerimde bana yardımcı oluyordu, ben de onunkilere katkıda bulunuyordum. benim için çeviri bile yapmıştı. iki-üç gün için yurtdışına çıkması gerekmişti, döndüğünde en çok özlediği şeylerden birinin benimle akşamları geyik yapmak olduğunu söylemişti.
    aylar geçiyordu ama birbirimizi bir türlü gerçek hayatta davet etmiyorduk. bu durum artık benim canımı sıktığı için ne olacaksa olsun diyip onu, izmir'in geleneksel buluşma noktasına sevinç pastanesi önüne çağırmaya karar verdim. o akşam, muhabbeti hep bu yönde kurdum. sanırım o da niyetimi anladı ve bana acı gerçeği söyledi: ben bir buçuk aydır biriyle beraberim.
    acayip şaşırdım. her bokunu anlatan kızın, bunu gizlemesine anlam veremedim.

    açıkla ki olay orada bitsin di mi? ne diye bu kadar süre bekledin, niye gizledin?
    bunca muhabbetten sonra "ama ben seni arkadaş olarak görüyorum" diyecek sığlıkta bir kız değildi çünkü.
    canım sıkıldı. msn'de ne kadar kızabiliyorsam o kadar kızdım. bana iki saat sonra daha acı bir şey söyledi: "ben x ile beraberim."
    x dediği adam, başta belirttiğim, beraber içtiğim herif. o gün içtiktikten sonra gitmiş ertesi gün, benim arkadaş listemi incelemiş ve kızı eklemiş. ben aylardır naif naif konuşurken hızlı davranıp kıza buluşma teklif etmiş. bir de sevgili olmuşlar.
    bunları öğrendikten sonra tek bir kelime bile edemedim. sustum. karşı taraf msn'den bir ton açıklama yapıyordu ama artık daha fazlasına gerek duymuyordum. ne yazdığını bile okumadan engelledim.
    sandalyeme çöktüm. geçen ayları, doğumgünü videosunu, konuştuklarımızı düşünürken kapım çaldı. gelen, benim arkadaştı. olay giderek tuhaf bir duruma sürükleniyordu. arkadaş, kusura bakma ne zamandır söylecektim ama tepkinden korktum, bir türlü söyleyemedim diyordu. kız da ağlıyormuş. lütfen engeli kaldırsın, ben hiç böyle olmasını istemedim diye haber vermiş. lan manyak mısınız, kafayı mı yediniz...
    arkadaşıma, olm git başımdan ne bok yerseniz yiyin. engeli de kaldırmıyorum. ne konuşacam senin sevgilinle artık dedim. gavat mısın arkadaşım sen diye çemkirdim. ne dersem diyim kızın çok kötü durumda olduğunu ve benle konuşmak istediğini söyleyip duruyordu. engeli kaldırmam için dil döküyordu.
    bir süre daha konuştuktan sonra, bende hiçbir kıpırdı olmadığını fark edince ben gideyim dedi.
    kendimi çok kötü hissettim. kandırılmış, salak, kazık yemiş... ne derseniz diyin. tüm bu yakıştırmalara itirazsız boyun eğecek haldeydim. ikide bir evime gelen arkadaşım kaç haftadır beni kandırıyormuş. her gün yazıştığım kız da aynı şekilde beni yiyormuş. ne boktan bir haldeyim lan dedim, filmlerde gördüğüm o aptal şu an benim.

    -olay burada bitmiyor, başlık internette tanışılan kişiyle ilk buluşma sonuçta-

    arkadaş bana e-posta üstüne e-posta atmaya başladı. hepsinde durumu açıklayıp özür diyordu, bunun yanında kızın bana söylemek istediklerini aktarıyordu. kısacası manyak bir çift vardı karşımda. bir rahat verin deli misiniz dedikçe daha bir özürle geri geliyorlardı. kız bir yandan, bizim eleman bir yandan yaptık bir hata affet tarzında yazmayı sürdürmüşlerdi.
    bir süre sonra bu özürler kesildi nihayet dedim vazgeçtiler, peşimi bırakacaklar. en olmayacak şey oldu.
    bir akşam o meş'um kapım tekrar çaldı ve aylardır yazıştığım, gerçek hayatta göremeden beni aldatan kız ile sevgilisi karşımda bana bakıyorlardı. ellerinde poşetler, yiyecek içki falan almışlar, nasıl bir yüzle bilemiyorum ama benimle konuşmak için gelmişlerdi. böylelikle ilk kez kızı gerçek hayatta görmüş oluyordum, hem de evime girmek için hazırlanıyorken.
    o an ağzım açık, ne yapacağımı bilemedim. grup seks mi teklif edecekler acaba diye içimden geçirdim. çift olarak bana aşık sanırım bunlar, evime baskına geldiler diye düşündüm. hafiften de tırstım ayrıca. filmde seyretsem, senarist ne saçmalamış diyeceğim olayı yaşıyordum.
    ayakkabılarını çıkarıp daldılar içeriye. hiçbir şey yapamadım. kız hemen mutfağı aradı. zaten göt kadar evim olduğu için hemen buldu ve bir şeyler pişirmeye başladı. meze hazırladı. o bunları yaparken, arkadaş beni salona çekti ve sanki bir bok yaşanmamış gibi geyiği harladı. gelirken yol çok tıkalıymış da, insanlar çok kabaymış da...
    rüyada mıyım diye arada sırada kendimi kontrol ettim. derin nefes aldım. tam kızacağım, siz ne utanmaz arlanmaz insanlarsınız diye basıcam bağıracam... kız mutfaktan mezeleri getirmeye başladı. bizim eleman hemen rakıyı açtı, buzdolabından soğuk su getirdi. bir ikram, bir hürmet...
    -kanka bilgisayarı açıyorum, usb'de fasıl getirdim dinleriz.
    aç amına koyiim dedim. aç...
    kız, bizim arkadaş ve ben o gece baya içtik. mezeler harikaydı gerçekten. özür faslından sonra şakalar, espriler havada uçuştu. üstüne üstlük bizim eleman sızdı ve kızla baş başa kalıp bir süre daha konuştuk. sonra sabah oldu, kahvaltı etmeden gittiler.

    o geceden sonra bir daha beni rahatsız etmediler. sanırım kendilerince vicdanlarını rahatlattılar.
    aylar sonra bizim arkadaş o kızdan da ayrıldı. bana gelip
    -kanka iyi ki çıkmamışsın, çok boş bir hatunmuş sana gelmezmiş.
    dedi. eyvallah dedim. senin gibi dost zor bulunur, benim için kendini feda ettin...

  • sen çok iyi bir insansın

    sen çok iyi bir insansın keşke yavşağın teki olsaydın. o zaman senle beraber olup gezerdim. sen çok iyi bir insansın keşke itin bayrak sallayanı olsaydın, o zaman sana deli gibi aşık olurdum. peşinden koşardım. sen çok iyi bir insansın keşke piçin biri olsaydın bana yazdığın kısa mesajlarını görüp saatlerce kafayı yerdim, senin için delirirdim. her an aklımda olurdun. sen çok iyi bir insansın keşke gözü dışarıda bir göt olsaydın. aşkından alev alev yanardım. sana kendimi kanıtlamak için elimden geleni yapıp gözüne girmek için türlü maymunluklar sergilerdim. seni şaşırtmak için sürprizler yapardım. beğeneceğini düşündüğün filmlere bilet alırdım ve sen azıcık suratını astın diye biletleri çöpe atardım. istediğin etkiliğe giderdim. sen çok iyi bir insansın keşke anlayışsız, beni sınırlayan ve maço davranan bir mal olsaydın. o zaman senin için kendimi kaybederdim. brezilya ikinci ligini seyreder, sana play station oyunları alırdım. gün boyu aramasan bile ben seni hep arardım. evine gelip kalır, sana sabah kahvaltı hazırlardım. bir gülümsemene her şeyi yapmaya hazır olurdum. tüm anlattıklarını can kulağı ile dinler fazlası için düşünürdüm. hep senin dertlerini çözmeye çalışırdım. canımı dişime takardım, gerekirse ailemi, sevdiklerimi karşıma alırdım...
    maalesef sen çok iyi bir insansın, keşke hödüğün teki olsaydın...

  • okuldan kaçıp atari salonlarına giden efsane nesil

    makineye karşı oynarken, yandaki kolu alıp sanki oynuyormuşcasına tuşlara basan bir çocuk olur. makineye karşı oynayan yenilince hıncını yandaki çocuktan basmasana lan adamı azdırıyon diyerek alır.

  • aynen öyle'nin ingilizcesi

    (bkz: exactly)