ahuahaauhaua papatya gibi beyaz ve ince kadın olmuş mu sana batı karadenizli az muhafazakar ailenin, eltisini çekemeyen fesat ve dedikoducu gelini? boş zamanlarında bütün binayı kavrulmuş salça kokutuyor ve kafası derslere basmayan oğlu emirhan'ı dövüyor.
hale luya7 profili
-
lindsay lohan'ın başörtüsü takması
-
atatürk'ün giyim tarzı
ülkedeki ve dünyadaki tüm kokmuş, değersiz, süfli şeylerden bunaldığımda çareyi fotoğraflarına bakmakta buluyorum.
atatürk'ü kırışık ceketi, kolasız gömleği, buruşmuş mendiliyle, süklüm püklüm bir halde hatırlıyor musunuz? çorabı bile düzgün dursun diye çorap jartiyeri kullanacak kadar tertipli, özenli bir insanmış.
modern türk ordusunın kıyafetlerini coco chanel'e tasarlatacak bir vizyon. 1930'larda chanel bugün kadınların bir ojesine sahip olduğunda sevinçten çıldırdığı fetiş objesi değil. bu genç terzideki ışığı görebilmiş.
kendi giysilerini tasarlar ve terzisine diktirirmiş. en kaliteli kumaşlar, hep koyu ve iktidarı simgeleyen renk seçimi, lacivert gibi kişiliksiz tonlardan kaçınması, aksesuar detayını asla es geçmemesi. çeşit çeşit şapkalar, mendiller, bastonlar, eldivenler...
kilo almaya meyilli vücuduna ve orta boylu olmasına rağmen her fotoğrafta nasıl böyle endamlı ve gösterişli, yanındakileri şeffaflaştıracak denli iyi görünüyordu bu adam? çünkü hem zevkliydi hem de vücuduna uygun giyinmeyi biliyordu.
üstelik zamansız giyiniyordu. bugün şöyle sarışın gençten bir delikanlıya giydirin atatürk'ün serbest zamanlarında giydiği smart casual kılıklarını, sırıtmaz. ayakkabılarını koyun bugün nişantaşı'nda şık bir butiğin vitrinine, 1930'lardan kalma olduğu anlaşılmaz. hep zamansız ve oturaklı model seçimleri.
böyle şık, tertipli, her daim jilet gibi giyinen bir atası olan gençliğe kıçı sünmüş kotlarla süpür süpür dolaşmak yakışmıyor. -
genç evlilerdeki olağanüstü kıroluk
#kahvaltininmutluluklabirilgisiolmali
bu etiketi instagram'da arattığınızda iki peynir kemirilecek diye masayı 875 parça kalpli kırmızılı sofra takımlarıyla donatan buldumcuk yeni evli kadınların profillerine denk geleceksiniz.
bekar evinde üstünde beyaz atlet, dizüstü bilgisayara gazete kağıdı serip amele usulü karın doyurmaya alışmış adamları soktukları kılıklara gülüyorum en çok da.
şöminenin önündeki ayı postuna benzeyen adamlara kalpli pembe tabaklarda kahvaltı vermek nedir?
ismi haydar olan ve hayatının son yirmi senesini yarım vakfıkebir ekmeğine tost yaparak geçirmiş bir izbandut pancake üstüne maple syrup ve üç adet yaban mersini ile mutlu olabilir mi?
bırakın adam cüssesine ve hayvani tabiatına uygun yaşasın. kocalarınıza kendi evlerinde bile doğal davranma hakkı tanımıyorsunuz çünkü instagram'da nasıl göründüğünüz daha önemli. heriflere de instagram filtresi koyuyorsunuz. -
gaziantep'te 9 aylık bebeğe tecavüz edilmesi
o bebeğe en büyük kötülüğü onu dünyaya getiren ana babası yapmıştır en başta. sonra da bu parmağı ya da siki -artık her neresiyle bebeğe zarar verdiyse- kesilesi çoban.
savaştan kaçmış, başını sokacak damı olmayan adamın çocuk neyine? evine çift maaş giren insanlar bile çocuğun bakımına, doktoruna, eğitimine parayı zor denkleştiriyor. bebeğini bakıcıya, yuvaya bırakıp da işe giderken suçluluk duygusundan kıvranıyor. ev sahibi olmadığı için bebek planını erteleyen çiftler bile var. sefalet çekmeyen adam bile on kere düşünüyor bir çocuk sahibi olmadan evvel.
peki bunlar nasıl böyle fütursuzca çoğalabiliyor? siki kalksın diye bebek maması yiyen bir tomar itle kopukla beraber yatıp kalktığı leş ötesi bir mülteci kampında yaşarken, günde on saat çalışıp beş lira kazandığı işe gitmek için minicik çocuğunu tükürdüğümün çobanına emanet etmekten başka şansının olmadığı bir hayatta çoğalmak nedir? bu denli cahil, aptal, öngörü fukarası, vicdansız insan yığınına devlet ne yapsın? -
avrupa'da yükselen aşırı sağ
dikkat et sana yükselmesin demişler.
bize niye yükselsin kardeşim?
şahsen şu yaratıklar gibi görünmüyorum ve onlar gibi 13 yaşında kıza toplu tecavüz fantezim yok. tacizci değilim, kimseyi sözlü/fiziksel rahatsız etmiyorum, otobüste gözüme kestirdiğim sarışınları takip edip, kıstırdığım gibi ırzına geçip kafasını taşla eze eze öldürmüyorum. avrupa'nın orta yerinde "şeriat isterük" diye gösteriler düzenlemiyor, vakıf makıf cami ayağına alttan alttan ekmek yediğim ülkeyi kötülemiyorım. türban, çarşaf, burka takmıyorum, göbeğime kadar sakalım yok, helal diş macunu, helal sabun diye inim inim inlemiyorum, çocuk üstüne çocuk fırtlatıp yaşayacağım yerde beleşten mayış alıp yatma düşüncem yok. çok kültürlülük diye kimsenin ülkesini kendi ülkeme benzetme çabam yok, aksine ne kadar kendi ülkeme benzemeyen bir yer olursa o kadar mutlu olacağım. buna rağmen bana yükselecek varsa en fazla pegidacı bir kekodur. avrupalılar yeterince protein alabildiği için sizin kadar akılsız, ekmek yemekten beyni sulanmış ve kolay gaza gelen bir toplum olamaz zaten, müsterih olunuz.
almanlar umut sarıkaya'yı bilmez ama umut sarıkaya'dan ala türk annesi klişesi anlatabiliyorlar mesela. türk kadını stereotipi sayıyor adamlar böyle yerlere kadar uzun pardesü, türban, şişmanlık, elinde zırıl zırıl ağlayan bir çocuk, öteki elinde helal bakkal torbası. bizim "olin ayçiçek yağında indirim varmış" diye bim'e koşan varoş teyzesini adam bilmiş gibi tarif ediyor. çünkü ülkesi silme öyle tiple dolu. sonra azıcık kılıklı, adam gibi ingilizce ve almanca konuşabilen türk görünce çeneleri göbeklerine düşüyor.
anlamıyorum. benim ülkemde ne kadar aydın, medeni, doktor, mühendis, mimar, öğretmen, akademisyen vs. eğitimli tayfa varsa türkiye'de, gitmeye çalışıyor ama gidemiyor. öte yandan (eğitimli gurbetçileri tenzih ederim) ne kadar kafayı dinle bozmuş, türkiye diye ağlayan, yarı cahil, yirmi senedir bulunduğu ülkenin dilini öğrenmekten aciz ve sürekli ama sürekli gavurları kötüleyen tip varsa viyana'nın güzelim sokaklarında yahut amsterdam'da fink atıyor. lut kavmi lut kavmi diye konuşan adamsın nasıl kendine yediriyorsun amsterdam'da yaşamayı ya? bence ait olduğun yere geri dön, senden boşalan yere de ramazan'da su içti diye kafasının gövdesinden ayrılmasını istemeyen sağlıklı, normal, medeni bir türk genci geçiversin.
iskandinav ülkelerinde yaşayan arkadaşlar hele, lütfen anlatsın ülkelerindeki tecavüz oranını kat kat artıran ortadoğu/afrika kökenli mültecileri ve onlara tanınan müsamahayı. köln'de kurulan taciz timini filan nasıl bu kadar çabuk unuttunuz da avrupalılar çok ırkçı diye ağlaşabiliyorsunuz ya?
adamların ülkeleri cahil, bağnaz, vahşi, saldırgan, tecavüzcü it kopukla dolmuş, ne yapacaklardı başka? adamlar ırkçı olacaksa dahi sebebi var. sanki sen burun kıvırmıyorsun seninle aynı dinden ve burnunun dibindeki ülkeden gelme adama bile. onlar ne yapsın?
normal bir konuşmayı bile yarrağından bahsetmeden sürdüremeyen, taciz kültürü iliğine kemiğine işlemiş lümpenden (konuştuğu ağızdan bile layığının ortadoğuya tıkılmak olduğu nasıl belli) ilk tepki gelmiş: he anam ırkçıdan medet umuyorum. etkiye tepki diyorum, senin ülkeni de öyle tecavüzcü itle köpekle doldursalar sen de ırkçının alası kesilirsin, ne hakkımız var bu insanlara kızmaya diyorum. ırkçılığı normalleştirmek, sanırım bu tecavüzcü yaratıkların ülkeye girmesini çok kültürlülük adı altında normalleştirmekten iyidir.
avrupa'nın da leş cahili, kekosu var, bir de tecavüzcüsünden itinden kopuğundan yaka silkeni ama iyiyle kötüyü ayırt edebileni de var. çarpıtmayın. pegidacı kekolardan vs. bahsettiğime göre tüm avrupa'yı mükemmel sandığım düşünülemez.
kadınların akşamın yedisinden sonra tek başına sokağa çıksa sabaha tecavüze uğramış ve on parçaya bölünmüş halde bulunacağı şehirler var ülkemizde, söyletmeyin. daha yeni yeni uzun saçlı, küpeli erkekler tacizlerden, laf atmalardan kurtulabildi, evet bu ülkede erkekler bile tacizden nasibini alıyor. her türlü ırkçılığın, ayrımcılığın, mahalle baskısının dibinden gelip de avrupa'da iki multiculturalism karşıtı yürüyüş yapıldı, sağ oylar arttı diye isyan etmek neyin nesi? sen nasıl bir ülkeden geldin ki o ülkeleri eleştiriyorsun? senin ülkende 2002'den beri merkez sol mu iktidarda? korkmana gerek yok, türkiye gibi bir ülkede yaşamayı başarabildiysen dünyanın hiçbir yerinde sırtın yere gelmez. -
erkek arkadaşıyla gezdi diye ablasını döven çocuk
gördüğüm en iğrenç çocuk olabilir. üç dört yaşında "sikerim"li konuşan, ablasının saçlarını yolan, ağzına yüzüne geçiren çirkin velet. dikkat ettiyseniz bakışları bile nefret dolu.
çükü var diye şımartılmış piç kurularından. muhtemelen çüklüyü bulana kadar çocuk üstüne çocuk yapmış ailenin en küçük bireyi. iğrenç ailesinin iğrenç genlerini alan bu iğrenç çocuk iğrenç biçimde yetiştiriliyor ve iğrenç bir hayat sürecek.
aileye de tebrikler. geleceğin tacizcisini, kekosunu mükemmel yetiştiriyorsunuz. sen hele saçının didik didik yolunmasına izin veren salak kız, o çocuk on seneye gerçekten götünü kestiğinde de böyle fıkır fıkır gülersin. -
evlenirken yapılan saçmalıklar
onlarda evlenmek:
-flört, birlikte yaşama
-ailelerin tanışması ya da önceden tanış olmaları
-nikah, ardından aile ve dostlarla küçük bir kutlama
-maddi durum elveriyorsa güzel bir tatil (hayır ter kokan garsonların rus turistlere yavşadığı beş yıldızlı oteller değil)
-normal hayata dönüş
bizde evlenmek:
-anadan babadan gizli saklı flört
-kızın konuştuğu çocuğu itiraf etmesi, kavga gürültü
-söz
-kavga (söz gününe eltinin iştirak etmemesi)
-nişan bohçası (kekoluk+masraf kapısı+damat bohçasından çıkan pijama ipekli değildi diye kavga)
-nişan alışverişi (elin kadını sana don sütyen alıyor sanki incir yaprağıyla geziyormuşsun gibi)
-kavga (alışverişte görümce suratını sarkıttı)
-nişan (büyük masraf kapısı)
-kavga (takılan bilezikler yeterince kalın değildi)
-kavga (oğlanın kıza bayramda getirdiği keçinin boynuzundan pekmez akmadı)
-ev düzmece (kalantor, tipsiz mobilyalar, stor perdeler, fakir geçmişin acısının orta-üst sınıfa yakınsanan minimalist mobilyalı, ankastre mutfaklı şeylerle giderilmesi, 30-100k arası masraf tahminimce)
-düğün (devasa masraf kapısı)
-kavga (görümce düğün günü kırık beyaz elbise giydi)
-kavga (kaynana bir şey takmadı)
-kavga (gelinliği straples olsun isteyen gelin, muhafazakar kayınpeder engeline takıldı ve bolero giymek zorunda kaldı)
-balayı (ter kokan garsonlu, yılışık animatörlü, fakir rus turistli tatil köyünde, en aşağı 10k)
-kavga (kayınvalide yeni evli çiftin evinin anahtarının kopyasından yaptırmış)
-kavga (kayınpederin masraf yaptım gerekçesiyle takılara el koyması)
-kavga (koca işten dönünce sığır gibi yatıp önüne yemek bekliyor)
-kavga (kayınvalide evleneli bir ay olmasına rağmen yemeğe çağrılmadı diye bozuk attı)
-kavga (kayınbirader cep telefonu dükkanı açmak için ağabeyinden borç istiyor)
-kavga (kızın kardeşi eve çöreklendi, otel gibi kullanıyor)
-borç harç (düğün masrafı, eşya borcu, taksitle gittikleri balayı masrafı, aldıkları sıfır aracın masrafının üstüne ev kredisinin bellerini bükmesi ve evliliklerinin ilk beş yılını bu borçları ödeyerek, diğer beş yılını da tüp bebek tedavisi ve sonunda kavuştukları tüylü ve bıyıklı mira bebeğin masraflarını karşılayarak geçirmeleri)
allah mesut etsin.