unutmak istediğiniz ancak unutamadığınız anılardan ve beyninizi esir alan negatif düşüncelerden (yas, aşk acısı, aldatılma, taciz, maddi kayıplar, dayak yeme, bir olayı sindirememe gibi) 1 saat içinde kurtulmanızın mümkün olması.
--- spoiler ---
eternal sunshine of the spotless mind izleyenler bilir, burada çiftimiz birbirini unutmak için beyinlerindeki birbirleriyle ilgili anıları yeniden programlatıyorlardı. filmdeki kadar gerçeklik dışı şekilde değil, ancak farklı bir metod kullanarak gerçek hayatta da benzeri gerçekleştirilebilmektedir.
--- spoiler ---
metodun ismi emdr, yani eye movement desensitization and reprocessing, yani göz hareketleri duyarsızlaştırma ve yeniden işleme.
emdr'ın yaratıcısı olan dr. francine shapiro bir gün parka oturmaya gider. "nolcak bu memleketin hali" diye düşünüp bir yandan da parktaki güvercinleri izlerken, güvercinlerin hareketlerini takip etmesine müteakip göz hareketlerine istinaden içine bir rahatlama geldiğini hisseder ve "ya ben mi kurtarıcam memleketi, hayat bana güzel yimin ediyom" der, pozitif duygularla dolar. buna istinaden evine gidip "nasıl oldu bu şimdi" diyerek konu üstüne istiareye yatar. ardından detaylıca araştırmaya karar verir, ve gece gündüz demeden konu üzerine çalışır. temelleri oluşturup "aha oldu bu iş" dediği noktaya geldikten sonra duyuları kullanma yoluyla beyni yeniden programlamak üstüne kurulu geliştirdiği metodu "bi deneyek bakalım" diyerek insanlar üzerinde denediğinde çok başarılı sonuçlar elde eder. ilerleyen yıllarda da kişilik bozuklukları, panik bozukluğu, kaygı bozuklukları, depresyon, komplike yas, disosiyasyon,rahatsız edici anılar, fobiler, ağrı rahatsızlıkları, yeme bozuklukları, performans kaygısı, stres kontrolü, bağımlılıklar, cinsel ve/veya fiziksel taciz, beden algısı bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları, davranım bozuklukları ve özgüven sorunları, migren ve fantom ağrı, kompleks travma gibi çok geniş bir spektrumun emdr yöntemi ile tek seansa kadar inen sürelerde çözülmesinin mümkün olduğu görülür.
peki emdr nasıl uygulanır? teknik detayına çok girmeden anlatacak olursak, bir emdr seansı esnasında terapistiniz sizi imajinasyon tekniği ile önce pelte kıvamına getirir, ve en rahat olduğunuz anda sözkonusu travma/sorun ile yüzleşmenizi sağlayacak cümlelerle sizi travmanızın/sorununuzun ortasına iter. bu esnada kendi uygun gördüğü şekilde beş duyunuzu da kullanmanızı sağlar. travmayı/sorunu size olabilecek en şiddetli haliyle tekrar yaşattığı esnada beyninizi emdr teknikleriyle yeniden programlayarak sizi bu travmayla/sorunla ilgili "ya tamam, o kadar da kötü bir şey değil aslında" noktasına getirir ve duyarsızlaştırır. misal, 10 senedir her orkide gördüğünüzde "rahmetli annem çok severdi" diye ağlama krizlerine giriyorsanız bir saatlik tek seans bir emdr'dan sonra "aa orkide, ne güzel çiçek valla" diyecek konuma gelebildiğiniz görülmüştür.
beyninizi bir bilgisayar olarak düşünürseniz, emdr, işletim sistemine giren ve yayılarak bütün alanları ele geçiren, işletim sisteminin ana fonksiyonlarını etkileyen, programları açmanıza engel olan, bilgisayarınızı ancak kısıtlı şekilde ve korkarak kullanabilmenize sebep olan bir virüsü ortadan kaldıran antivirüs uygulamasıdır.
peki her isteyen emdr terapisi kullanabilir mi? bunu yapan uygulamacılar olsa bile, kişisel kanaatimce sizi iyice tanıyan, kişiliğinizi ve yatkınlıklarınızı çok iyi analiz etmiş bir terapist kendisi önermediği sürece çok da mantıklı değildir. çünkü emdr danışan için çok zorlayıcı bir metoddur. aslına bakarsanız emdr seansı esnasında bilinciniz açık olsa bile hipnozun bir altı seviyede diyebileceğimiz şekilde beyninizin kontrolü sizden çıkar. terapist nereye yönlendirirse oraya gidersiniz, ve travma/sorun anını yaşarken ortaya ne çıkacağını siz de terapist de tam olarak kontrol edemezsiniz. travma/sorun anının çok yıkıcı olması ve çok gerçekçi yaşanması sebebi ile emdr seansı esnası ve sonrası danışan için dayanması zor seviyede (ve bazen dayanamama sebebiyle seansı yarım bıraktıracak şekilde) geçer. bu yüzden sizi iyice tanıyıp analiz etmiş olan terapistiniz karar verdikten sonra uygulanması en hayırlısıdır. ayrıca, her bir travma/problem için ayrı ayrı emdr seansları gerekmektedir. her emdr terapisi, tek bir travma/sorun üzerine yoğunlaşır.
bir travma/sorunun emdr yöntemi ile çözülmesi tek bir seansta veya ardarda seanslarda olabilir. ancak sigarayı bırakma, yas, aşk acısı, aldatılma, taciz gibi konuların birçok kişide tek seansta mucizevi şekilde çözülebilmesi emdr'ı çok ilginç ve ilgi çekici hale getiren etkenlerin başında gelir.
emdr terapistleri belirli kriterleri sağlayan ve programa kabul edildikten sonra uzun bir eğitim sürecinden geçen ruh sağlığı profesyonelleridir, yani bütün psikolog/psikiyatristler tarafından uygulanamaz, bilinçsiz kişiler uygulamaya çalışırsa sorunun tedavi edilmesi yerine çok daha büyük bir sorun haline gelmesi mümkündür. neticede beynin daha önce girilmemiş kısımlarına girilip yeniden programlanıyor, ve yanlış yazılacak bir kod virüse karşı işletim sistemini daha da savunmasız hale getirip çökmesine sebebiyet verilebilir. iyi kod için, iyi program yazan insan gerekir.
yüzde yüz başarı oranı var mıdır? hiçbir metodda olmadığı gibi emdr da bütün danışanlarda olumlu sonuç vermez, ancak çok yüksek bir başarı oranı vardır.
emdr, pek çok kişi tarafından bilinmez. yıllara yayılmış ve birçok terapi yöntemine rağmen atlatamadığı problemleri olan insanların çok kısa süre içinde emdr ile tekrar ortaya çıkmayacak şekilde problemlerini çözdükten sonra psikoloji bilimine duydukları saygının artması, emdr'a ve shapiro'ya neden şapka çıkarmamız gerektiğini bize gösterir.
master3 profili
-
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
-
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
"bu adam/kadın çok zeki" dediğiniz kişinin aslen o kadar da zeki olmayabileceği, "bu adam/kadın gerizekalı" dediğinizin de dahi olabileceği gerçeği.
harvard üniversitesi'nde eğitim veren gelişim psikoloğu howard gardner'ın teorisine göre 9 adet (orjinal olarak 7, sonradan eklemelerle birlikte 9) zeka çeşidi vardır. ve çoğunluk tarafından "zeki" olarak nitelendirilen kişiler genellikle bu 9 zeka çeşidinden mantıksal-matematiksel zekası yüksek olan insanlardır. 9 zeka çeşidi olduğunu savunan howerd gardner da bugüne kadar bolca eleştirilen tek yönlü zeka ölçmeye yönelik iq testi başta olmak üzere bir sürü standardize edilmiş teste bu yolla eleştiri getiren ve teorisiyle birlikte ortalığı velveleye veren en önemli akademisyen olmuştur. yani gardner'a göre 170 iq'nuz da olsa bu testin içerdiği (ki gardner sözel ile mantıksal-matematiksel dışındaki zeka alanlarını ölçmeye yönelik olmadığını savunur) alanlar dışında kalan zekanız "gerzek" seviyesinde olabilir. bu ne demek? gardner'a göre iq seviyen çok yüksek diye muhteşem bir filozof, müzisyen, veya mimar olacağının garantisi yok demektir.
peki nedir bu 9 zeka türü? inceleyelim:
1 - mantıksal-matematiksel zeka: mantık, soyutlama, muhakeme, rakamlar, eleştirel düşünce gibi alanları içerir. ayrıca nedensel sistemlerin altında yatan sebepleri anlama kapasitesiyle ilgilidir. örnekler kimlerdir? cahit arf'tır, joseph-louis lagrange'dır, john nash'tir. matematikçilerde, mühendislerde, bilim adamlarında genellikle yüksek olan zeka çeşidi budur.
2 - sosyal zeka: diğer insanların duygudurumlarını, hislerini, motivasyonlarını, mizaçlarını anlayabilme ile ilgilidir. diğer insanlarla kolayca iletişime geçebilirler, empati kurabilirler. konuşmayı ve iletişim kurmayı severler. grupta lider de olabilirler, grubun parçası da olabilirler. insanlar üzerinde etki yaratma konusunda başarılıdırlar. satış personeli, politikacı, öğretmen, psikolog gibi mesleklere uygundurlar. eq'larının yüksek olma ihtimali fazladır. örnekler kimlerdir? barack obama'dır, repütasyonu kötü olsa da jordan belfort'tur. hayatın daha içinden örnek istersen en güzel örnek piç erkek'tir.
3- sözel zeka: bu zeka türü yüksek insanlar okumada, yazmada, hikaye anlatmada, kelime ve tarih (zaman anlamında, dünya tarihi olmak zorunda değil, ama dünya tarihi öğrenmek de okuma ve araştırmayla ilgili olduğu için bu zeka türü kuvvetli insanların alanına girer) ezberlemekte iyidirler. ayrıca kelime ve dil öğrenme konusunda yeteneklidirler. örnek olarak hepimizin aklına gelen isim belli, değil mi? evet, ilber ortaylı. friedrich nietzsche, pablo neruda gibi başka örnekler de verebiliriz.
4 - uzaysal (yani görsel, üç boyutlu) zeka: uzaysal muhakeme ve zihindekileri görselleştirebilme ile ilgilidir. örnekler kimlerdir? edvard munch, renzo piano'dur. bu zeka türünde en üst seviyede olan francisco goya'ya, kandinsky'ye bir iq testi yapma şansımız olsaydı mesela, gerçekten dahi olan bu adamların iq'su beklendiği kadar yüksek çıkar mıydı acep? mimarlar, tasarımcılar, ressamlar gibi görsel alanlarda yetenekli olanlar bu alanda yüksek zekaya sahip insanlardır.
5 - müziksel zeka: seslere, ritimlere, tonlara ve müziğe duyarlıdırlar. geniş bir perdeye sahiptirler. şarkı söyleme, enstrüman çalma ve müzik besteleme konusunda yetkindirler. en üst seviyesi ise tabii ki mutlak kulak sahibi olan insanlardır. türkiye'den benim çok sevdiğim mahmut orhan bu zeka türü yüksek insanlara örnektir. gönülden bağlı olduğum iron maiden grubu, ludovico einaudi, aretha franklin, shostakovich ve en üst noktaya çıkacaksak, beethoven, mozart en bilinen örneklerdir.
6 - doğasal zeka: sonradan eklenen zeka çeşitlerinden bir tanesidir. doğayı ve canlıları tanımlayabilme, ayırt edebilme, sınıflandırabilmek ile ilgilidir. evet, yine aklımıza gelen ilk isim belli değil mi: charles darwin.
7 - içsel zeka: iç gözlem yapabilme ve kendisini dışavurabilme ile ilgilidir. kendi duygu ve düşüncelerini anlayabilme, özünde nasıl birisi olduğunu farkedebilme, kendisiyle uyumlu davranışlar sergileyebilme kapasitesidir. güçlü ve zayıf yanlarını doğru değerlendirip, tepki ve duyguları tahmin edebilirler. yani herkes trend neyse ona göre üniversite bölümü seçerken bu insanlar "hayır, ben mühendis olmak istemiyorum, ben istatistik okuyacağım" kararını net şekilde verebilir, "ben xxx'i seviyo muyum acaba" demez, "seviyorum" ya da "sevmiyorum" şeklinde nettir, ayrıca nasıl bir insan olduklarını bildikleri için hayatla ilgili kararları bocalamadan daha net şekilde verirler. yine eq'larının yüksek olma ihtimali fazladır. meslek grubu olarak psikolog olmaya yatkındırlar, ancak psikologların hepsinin içsel zekası yüksektir diye bir kaide yoktur. örnek olarak sigmund freud, emre kapkın, karen horney gibi ruh sağlığı profesyonellerini verebiliriz. hepsi, kendilerini anlayabilmeleri neticesinde ortaya çıkan çalışmalarıyla bilim camiasına katkıda bulunmuşlardır.
8 - varoluşsal zeka: aslen bunu sayıp saymama konusunda bilim camiası kararsız. çünkü bilimsel kriterlerle ölçmek için pek uygun bir zeka tipi olmamasından dolayı üstünde tartışmalar sürekli devam ediyor. yaşam, ölüm, din, duyuların ötesinde düşünme gibi konuların hepsi, varoluşla ilgili bütün konularda düşünme yeteneğidir. gerçek din adamları ve filozofların bir kısmını bu zeka grubunda yüksek zekalı olarak değerlendirebiliriz.
9 - kinestetik zeka: vücut hareketlerini kontrol etme, objeleri yetenekli bir şekilde kullanmayı içerir. zamanlama, fiziksel eylemin hedefini net şekilde algılama, vücut tepkilerini eğitmeyi de kapsar. genelde, spor, dans, oyunculuk ve bir şeyler üretmede iyidirler. müzisyenler yine bu alanda iyidirler (piyano çalmak sadece müzik bilgisi ve zekası gerektirmiyor sonuçta), aktörler, dansçılar ve profesyonel askerler örnek olarak verilebilir. aslen bana sorsan çok net vinç operatörü derim. hayranım o adamlara. ancak biz yine de daha evrensel örneklere bakalım. michael jackson, michael jordan, michael schumacher, michael douglas, (demek ki adın michael ise bu alanda otomatik olarak zeki oluyorsun :) ) yine ludovico einaudi bazı örneklerdir.
gardner'ın bu teorisine belli başlı eleştiriler de getirilmiştir. özellikle g factor (genel zeka) ve matematiksel zekayı destekleyen kesimdeki araştırmacılar genel zekan yüksekse zaten bu 9 alanda da en azından "zeki" denebilecek seviye veya daha üstünde olduğunu savunurlar, gardner da onlara "tabi tabi, kesin öyledir" der, ciddiye almaz.
bu tip eleştiriler varolmakla birlikte gardner'ın bu teorisi özellikle eğitim sektöründe oldukça dikkate alınır ve çocuklarla ilgilenen profesyoneller bu farklı zeka tiplerine göre farklı yönlendirmeler yaparlar.
ayrıca, şöyle sorular sormamız bile gardner'ın bu eleştirileri neden ciddiye almadığını gösterecektir: gandhi mi daha zekidir yoksa monet mi? nietzsche mi daha zekidir mozart mı? sizce büyük bir yüzde bu sorulara aynı cevabı verir mi?
soruyu doğru hale getirelim: gandhi / nietzsche hangi alanda daha zekidir, monet / mozart hangi alanda daha zekidir? işte şimdi cevaplarımızı net olarak almaya başlayabiliriz.
buna ek olarak bu zeka türlerinden ancak bir tanesinde çok iyi olabilirsin diye bir kaide de koymuyor gardner. yani matematiksel zekan süperse sosyal zekan çok kötü olmak zorunda değil. yukarıdaki zeka tiplerinden tek bir tanesinde bile örnek vermedik, burada verelim. birden fazla zeka türünde dahi seviyesinde olan en güzel örnek mustafa kemal atatürk'tür. leonardo da vinci örneğini de verebiliriz.
özetle, sizin zeki bulduğunuz insanı başka birisinin gerzek bulmasının, başkasının gerzek bulduğunu ise sizin zeki bulmanızın temelinde gardner'ın bu teorisi yatar, çünkü atıyorum siz matematik zekası yüksek insanlara zeki derken (türkiye'de genellikle böyledir) karşıdaki, bir filozofun beynine sahip insanları zeki buluyordur. farklı zeka türlerine değer veren bir çoğunluğun zeki olduğu konusunda hemfikir olduğu insanlar ise genellikle birden fazla zeka türünde üst noktalarda kalan kişilerdir. -
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
para sandığınız kadar saadet getirmez.
psikoloji ve davranışsal ekonomi dallarında literatüre derin katkılarda bulunan nobel ödüllü duayen daniel kahneman ve yine nobel ödüllü olan mikroekonomi üstadı angus deaton tarafından yapılan araştırmaya göre para ancak belli bir noktaya kadar mutluluk getirir. ciddi bir veri toplayarak yaptıkları araştırmaya göre, amerika dahilinde, 75.000 dolar gelire kadar (2008 verisine göre amerika ortalama hane geliri mean 71,500 median 52.000 dolar) mutluluğun arttığı, fakat bundan sonraki yükselişlerde hayat tatmini artsa da mutluluğun sabit kaldığı sonucuna ulaşıyorlar.
kaynak:
https://www.princeton.edu/…valuation_august2010.pdf
araştırmanın eksik ve sorgulanabilir yanları olmakla birlikte harvard üniversitesinde eğitim veren daniel gilbert'ın stumbling on happiness kitabıyla birleştirince resim tamamlanıyor.
dan gilbert diyor ki:
1 - materyal değil, tecrübe satın alın.
1000 tane amerikalı üzerinde yapılan araştırmaya göre katılanların %57'si tecrübeye yatırdıkları paradan (gezi, konser vs) materyale yatırdıkları paraya oranla (araba, elektronik eşya vs) daha memnun olduklarını söylüyorlar.
bunun sebebi ise, her ne kadar pahalı olursa olsun alınan bir materyal kısa bir süre sonra albenisini kaybediyor ve ilk günkü heyecanı oldukça azalıyor. ancak bir tecrübe satın aldığınızda bu bir anı haline geliyor ve yıllar sonra bile bu anı aklınıza geldiğinde veya sosyal bir ortamda paylaştığınızda tekrar onu yaşıyormuş gibi olarak aynı mutluluğu tekrar hissediyorsunuz. dostlarınla ettiğin "abi hani 5 sene önce viyana'da sokakta sızmıştık ya..." muhabbetiyle başlayan ve devam eden geyiğin verdiği hazzı düşün, bir de 5 sene önce bir ev aldıysan o evi ne kadar mevzubahis ediyorsun onu düşün, hangisinden bahsetmek, hangisini hatırlamak daha çok mutluluk veriyor?
2 - paranızı kendinize değil başkalarına harcayın
aynı zamanda harvard business school'dan michael norton, simon fraser university'den lara aknin ve university of british columbia'dan elizabeth dunn'ın araştırmasına göre prosocial harcama ismini verdikleri şekilde parayı kendisine değil de başka insanlar için harcayan kişilerin daha mutlu olduğu ortaya çıkmış.
3 - paranızı kendiniz değil başkalarıyla harcayın
yukarıdakinin bir tık farklı versiyonu, harcadığın parayı da tek başına değil başkalarıyla birlikteyken harca. çünkü sosyal ortamın içindeyken, yaptığın aktivite çok çok rutin olsa bile aile ve/veya arkadaşların yanındayken harcadığın para sosyal bağdan dolayı sana daha çok mutluluk verecek.
4 - az sayıda ve pahalı şeyler almak yerine çok sayıda ve daha ucuz şeyler alın
çünkü yukarıdaki materyal vs tecrübe örneğinde de bahsedildiği gibi alacağınız herhangi bir materyalin albenisi hızlı şekilde yok olacak. bu yüzden birim fiyatı yüksek şeylerden az almak yerine birim fiyatı düşük şeylerden daha fazla alın.
5 - imaj hiçbir şeydir susuzluk her şey ile sprite felsefesi doğru. sadece başkalarına iyi görünmek için bir şey almak yerine kendi istediğini al.
orjinali kime aittir bilemiyorum ama ben fight club'dan duyduğum için oradan aktaracağım, felsefe aynı: `we buy things we don't need with money we don't have to impress people we don't like`.
işte bunu yapmayın, mutluluk orada değil diyor. başkasıyla da sidik yarıştırmayın, kendi istediğinizi ön plana koyun, mutluluk orada.
6 - parasını şimdiden verdiğin bir şeyi sonra yap/tüket.
psikolojide delayed gratification denilen bir kavram vardır. daha sonra verilecek daha büyük bir ödülü alabilmek için hemen, o anda verilecek bir ödülü almamayı tercih edebilmek olarak özetleyebiliriz. akademide ertelenmiş haz konusunda iradeli olabilen insanların akademik başarı, ruhsal ve fiziksel sağlık, sosyal başarı gibi konularda daha ileri olduğuna dair birçok araştırma da mevcut. hatta eq'su daha yüksek insanların bunu yapabilme konusunda daha rahat olduğu söylenir.
burada da mantık benzer. şu anda parasını vermiş olmana rağmen o tüketeceğin/yapacağın şeyi beklerken geçen süreçte de o şeyi beklemenin, ve beklerken onun hayalini kurmanın hazzı da sana ayrı bir mutluluk veriyor.
aslında basitçe örnekleyebiliriz. 5 gün sonra aşık olduğun sevgilinle ikinizin de çok istediği yere tatile gideceğini düşün. sadece o tatile gittiğinde mi mutlu olursun, yoksa bugünden onun heyecanı ve birlikte geçireceğiniz tatilin hayalleri sana haz vermeye başlar mı?
yani sevgili melis, lvmh ve oscar de la renta kataloğundaki her şeyi almalıyım, mücevherlerim mutlaka harry winston olmalı diye hayatını heba etmek yerine al sevgilini yukarıdakini yap ve bir tatile git, ardından ara arkadaşlarını "ludovico einaudi konserine bilet aldım hepimize hadi gidiyoruz" de. ahmet kardeşim, sen de koenigsegg one 1 yanına da sunseeker predator 115 olmadan, koluma richard mille tourbillon rm 56-02 sapphire takmadan huzura eremem demeyeceksin. git kendo öğren mesela. ya da melis'ten neyin eksik, al sevgilini tatile git, birlikte yeni bir yer görmüş olun. öeeh diyosan git annene çiçek al, 5 yaşındaki kuzenini bu sefer parka sen götür, giderken de sevdiği bir oyuncak al. ardından da ara arkadaşlarını "akşam rakıdayız beyler" de hesabı sen çek. uğruna kendini yediğin materyallerden sıyrılıp çok daha mutlu olduğunu farkedeceksin. ben demiyorum, nobelli abilerimiz diyor.