davutoğlu'nun müthiş vaadi.
osmanlı başkenti bursa'yı şu hale getirmeyi başarmış, cumhuriyet başkentini gökçek hanedanına emanet eden zihniyet söylüyor bunu.
haftaya gülerek başlayalım ^^
sakarkral2 profili
-
sur toledo gibi olacak
-
noam chomsky
madem ki 10 ocak 2016 barış için akademisyenler bildirisine destek verdi ve faşo ağa kendisini ülkeye davet edip "gerçekleri görmeye" çağırdı, chomsky üzerine birkaç söz söylemek farz oldu. umulur ki bu sayede nice kör gözler de açılır. zira esasen abd terörizmi ve abd medyasının iğrençliği üzerine yazan chomsky'yi okudukça türkiye'ye dair de çok şey kavrıyor insan.
chomsky bilindiği gibi esasen bir dilbilimci ama öncelikle halkına karşı sorumlu bir aydın. bu anlamda da gerçek bir demokrasi arzulayan bir insan olarak en çok halkın "demokrasi" adına kandırılmasını dert edinmiş bir adam.
chomsky’nin konuyla ilgili temel eseri, edward s. herman’la birlikte yazdığı “rızanın imalatı”*. bu kitap, adını ünlü abd’li gazeteci walter lippmann’ın "kamuoyu" adlı kitabında kullandığı terimden alıyor. lippmann, daha 20. yüzyılın başlarında rızanın imalatını “propagandanın yeni yöntemlerini kullanarak halkın istemediği bir şeyi halka kabul ettirmek” olarak tanımlamış.
herman ve chomsky de rızanın imalatı adlı kitaplarında anaakım abd kitle medyasının bir propaganda aracı olarak işleyişini incelerler. onlara göre kapitalist demokrasilerde medya, totaliter ülkelerdeki muadilleri gibi “devletin resmi medyası” şeklinde işlemez. bunun yerine “hükümet politikasının bazı yönlerine itiraz edenler dahil olmak üzere, genel olarak devlet-şirket bağının güçlü elit kesimlerinin konsensüsünü” yansıtır (chomsky, 2012:227).
rızanın imalatı; “propaganda modeli” adı verilen bir model ile, içinde yer aldığı temel kurumsal yapılar ve ilişkiler bağlamında abd kitle medyasının işleyişini açıklayarak medyayı elinde tutan ve denetleyen güçlerin medyayı nasıl araçsallaştırdığını ortaya koyar. bu araçsallaştırma, medyanın toplumsal amacının “ülke halkı ve devlet üzerinde hakimiyet kuran imtiyazlı grupların ekonomik, toplumsal ve siyasi gündemini aşılamak ve savunmak” üzere gerçekleşir (herman & chomsky, 2006:417).
propaganda modeli’ne göre haberler “beş süzgeçten” geçerek oluşturulur. bu işleyiş sayesinde medya, kumanda edilmesine gerek kalmadan kendi özgün katkısını dahi sağlar. bu süzgeçler şu şekilde:
1. mülkiyet
hakim kitle medyası firmalarının büyüklüğü, tekel yapısı, sahibinin serveti ve kar yönelimi; medya içeriği üzerinde belirleyicidir. kapitalizmde sansürün yapamadığını piyasa yapar. zira basının gittikçe endüstriyelleşmesi maliyetlerde artışı getirir, muhalif basın sürekli mali zorluklar yaşar, çoğunlukla iflas eder.
böylelikle medyanın şirket karakteri, hakim ekonomik sistemin ekonomi politiğiyle bütünleşmeyi beraberinde getirir (bkz: doğan medyası oynaklığı). zira medya kuruluşlarının “şirket” olması, yatırımcılarının kar maksimizasyonu beklentisi yönünde işlemelerini gerektirir.
ticarileşmeyi de tekelleşme izler. yine en güzel örnek doğan medyası. doğan medyası yalnızca yazılı basın demek değil, yalnızca tv kanalları demek değil; aynı zamanda d-smart, d&r, idefix, doğan kitap demektir. gazeteden, kitaba hatta müziğe kadar tercihlerinizde doğan medyası ciddi ölçüde belirleyicidir. kendinize sorun: siz doğan medyası olsanız, bu gücünüzü kullanmaz mısınız, bu alanlardaki dominasyonunuzu yalnızca ticari bir araç olarak mı görürsünüz?
bilindiği üzere medya yatırımcıları aynı zamanda tek bir sektörde faaliyet göstermez. genelde silah, enerji vb. gibi pek çok sektöre yatırım yaparlar ve bu yatırımların güvenliği ve yeni pazarlara erişim gibi ortak çıkarları için medya patronları hükümetin desteğine ihtiyaç duyarlar. bu da onları hükümetin istediği yayınları yapmaya uygun hale getirir. (google'da aratınız: aydın doğan ve bodrum yat limanı)
şirketleşmenin bir başka sonucu olarak, şirketler ile onları denetleyen kamu kurumları arasında karşılıklı personel alışverişi de çok yoğundur. bu personel alışverişi medya ve devletin söylem birlikteliğine girmesine zemin hazırlayan temel faktörlerden birini oluşturur.
2. reklam verenler
reklam, piyasanın medya üzerindeki asli gücü, adeta “fiili bir medya ruhsatıdır”. reklam almayan medya ekonomik olarak piyasada tutunamaz. artan sermaye ihtiyacının karşılanması ancak reklam ile mümkündür.
ana finansman kaynağı olarak alıcılar (yani okurlar, izleyiciler vb.) devreden çıktığında alıcının seçiminin nihai belirleyiciliği de ortadan kalkmış olur. dolayısıyla medya artık içeriğin izleyiciye değil, izleyicinin reklamverene satılması üzerinden işler. reklam verenler ise “maksimum sayıda izleyici” değil “alım gücü yüksek izleyici” talep ederler. bu da medyanın en geniş kitleye hitap etmek adına demokratik bir şekilde işlemesine engel olur.
tüketim düzeyi düşük olan kitleye hitap eden medyaya (örneğin radikal sol basına) reklam vermek ise reklam verenler açısından yalnızca politik olarak değil ekonomik olarak da mantıksızdır.
örneğin ingiltere, ikinci dünya savaşı sonrasında pek çok sosyal demokrat gazetenin batışına şahit olmuştur. the times, financial times ve guardian’ın iki katı okura sahip sosyal demokrat daily herald, işçi sınıfına seslenen bir gazete olduğu için %8.1 tiraja rağmen %3.5 reklam payı aldığı için rekabette tutunamayarak batmıştır (a.g.e., 97). chomsky’ye göre bunun etkileri kolayca görülebilmektedir. “işçi sınıfı içinde sosyal demokrat bir alt kültüre her gün can veren ayrıntılı politik yorum ve çözümlemelerin ortadan kalkmasıyla emekçilerin ‘[…] zenginlikten daha büyük pay alma ve […] dağıtılmasında daha fazla söz sahibi olma’ görüşü artık duyulmaz olur (chomsky, 2012:39).
3. haber kaynakları
medyanın hammaddesi olarak haber de bir maliyettir. mali ve birtakım başka sebepler dolayısıyla medya; hükümetin, iş dünyasının ve bunların finanse ettiği ve onayladığı “uzmanlar”ın sağladığı bilgilere dayanır.
medyanın bu ihtiyacının farkındaki bürokratik ve iş dünyasına ait kurumlar medya için bol miktarda bilgi/haber üretirler (herman & chomsky, 2006:101). bu bilgilerin medyada yer almasını daha da kolaylaştırmak için yoğun çaba sarf ederler (toplantı salonu ayarlama, uygun bir dil kullanma vb.). hatta abd’nin 1986 yılında libya’yı bombalamaya başlaması özellikle haber bülteni saati olan 19:00’a denk getirilmiş ve haber ajanslarına bombalama esnasında orada bulunmaları için önceden bilgi verilmiştir (barsamian & chomsky, 2014:69-70). bu arada pentagon halkla ilişkiler servisinde binlerce kişi çalıştırıp bu faaliyetlere yüz milyonlarca dolar harcar. 1971’e ait bir bulguya göre pentagon’un toplam dergi yayıncılığı masrafı ülkenin en büyük yayınevinin harcamalarının 16 katıdır (herman & chomsky, 2006:102-103).
adı geçen kurumlar, aynı zamanda piyasaya “uzman” arzını da sağlarlar. kendi yetiştirmedikleri uzmanları ise (“eski muhalifler” dahil olmak üzere) araştırmalarını finanse ederek, ücretli danışman yaparak vb. devşirirler (a.g.e., 106) (tanıdık geliyor mu?).
medya bu kaynaklarca sağlanan bilgileri taraflı olabileceğini sorgulamaksızın ve sunumunda kuşkuya yer vermeksizin kullanır. bilgiler “iddia” olarak değil “doğru” olarak ele alınır. aynı zamanda bu bilgi sağlayıcılarına (kurum/kuruluş/uzman) görünürlük sağlanarak statü de kazandırılır (a.g.e., 107). bu hem ekonomik (araştırmacı gazetecilik gerektirmeyen bedava bilgi, bir tür sübvansiyon) hem de politik (hükümetle ortak çıkarlar) sebeplere dayanır. ayrıca haber sağlayıcı kurumlar başka (muhalif) görüşlere yer verilmesi halinde bu kaynağı kesme tehdidinde de bulunabilirler (tanıdık gelme durumu nasıl?).
4. tepki üretimi
tepki üretimi, medyada istenmeyen bir içeriğe karşı verilen her türlü tepkiyi (eylem, imza toplama, konuşmalar, telefonlar…) kapsar (türkiye’de bu başbakan tarafından kovulacaklar listesi verme ve hatta milletvekili öncülüğünde cam çerçeve indirme boyutuna kadar çıkmıştır bildiğiniz gibi). tepki büyük çapta ya da önemli kaynaklara sahip kişiler tarafından üretiliyorsa, bunun bedeli medya için büyük olabilecek, örneğin reklam verenler reklamlarını çekebilecektir (a.g.e., 109).
5. anti-komünizm
anti-komünizm abd’de “milli resmi ideoloji” olarak dayatılmıştır ve muğlak bir kavram olarak herkese karşı yönlendirilebilir. komünistlere karşı çok yumuşak davranmak suçlaması ile komünist olmayanlar da hedef gösterilebilir. bir başka deyişle nötr kalmak bile engellenir, bireylerden açık bir anti-komünist tutum beklenir (a.g.e., 112-113). bu altyapı sayesinde, anti-komünist coşku “uyandığında” haberlerin ciddi kanıtlarla desteklenmesi gereği ortadan kalkar ve böylelikle çift kutuplu bir algı yaratılır. anti-komünizm söz konusu olduğunda “bizim tarafın” işine yarayacak pratikler meşru görülür (a.g.e.,114-115).
chomsky sosyalist blokun geri dönülmez biçimde çözülme aşamasına girdiği 1989 yılında açıkça belirtmese de “halkı korkutma” taktiği olarak komünizmin yerini terörizmin alışının işaretlerini verir (chomsky,2012:399).
şimdi yukarıdaki “komünizm” teriminin yerine “terörizm”i koyup kendi ülkenizi yeniden değerlendiriniz.
değerli ve değersiz kurbanlar
medyanın propagandist niteliğini (dolayısıyla propaganda modeli’nin geçerliliğini) bütün çıplaklığıyla gözler önüne seren en önemli kanıt, varlığı birbirine çok benzeyen olaylarda medyanın (süzgeçler nedeniyle) çok farklı tavırlar alışıdır (herman & chomsky, 2006:119-120). bu eşzamanlı benzer olaylar, adeta kontrollü bir deney ortamı sağlamaktadır: bazı olayların kurbanları süzgeçten geçmeyi başaramazken örneğin sosyalist bir ülkede mağdur edilen kişilere dair haberler süzgeçten geçebildikleri gibi çok yoğun bir görünürlük kazanırlar. düşmanların mağdurları “değerli kurban”, dostlarımızın veya bizim mağdur ettiklerimiz ise “değersiz kurban” olurlar (a.g.e.,121).
bu iki ele alış şekli, gazeteciliğe dair belirli hususların kurbanın değerine göre öne çıkıp çıkmamasını belirler. örneğin masum bir insanın devlet güçlerince veya devletin pozitif baktığı güçlerce öldürülmesi ile, aynı masum insanın devletin “düşman” statüsündeki bir çevre tarafından öldürülmesi arasında
a. cinayetle ilgili ayrıntıların kapsamı, tekrarı ve kurbanın gördüğü zararın işlenmesi
b. öfke ve şok ifadeleri, adalet talebine yapılan vurgu
c. en üst düzey sorumlu arayışı
d. davanın sonuçları ve takibi
konusunda çok ciddi farklılıklar oluşur (a.g.e., 126-175). herman ve chomsky, inceleyecekleri vaka olarak abd’nin düşman ülkesi polonya’da öldürülen bir rahip ile abd’nin latin amerika’daki uydu devletlerinde (dördü abd vatandaşı olmak üzere) öldürülen 100 kişinin abd medyasında nasıl haberleştirildiğini kıyaslar; ve bu kıyaslama yalnızca nicelik olarak yapıldığında dahi rahibin değersiz bir kurbana göre 137 ila 139 kat daha önemli olduğu görülür (a.g.e., 123).
şimdi dilerseniz biz de ülkemizden bir vaka olarak 6-7 ekim kobani protestolarını seçelim. bildiğimiz gibi bu olaylarda iki gün içinde toplamda 50 kişi öldürülmüştü. bu bağlamda kendinize sorunuz: neden pkk tarafından öldürülmüş olan yasin börü’nün nerede ve nasıl öldürüldüğünü en ince ayrıntısına kadar bilmenize rağmen devlet güçlerince veya devletin göz yumduğu güçlerce katledilen diğer 49 kurbanın isimlerini dahi bilmiyorsunuz? bu sorunun cevabından türk medyasının propaganda performansına dair sonuçlar çıkarabilirsiniz.
“gerekli yanılsamalar”
chomsky’nin propagandanın iç yüzüne dair ifşaları “rızanın imalatı” ile sınırlı kalmaz. devletin halkını nasıl kandırdığına yönelik bir diğer önemli katkısı “gerekli yanılsamalar”ı ortaya koymasıdır.
bu terim de ilk defa abd’nin kennedy dönemindeki “kadrolu ilahiyatçısı” olarak nitelenen reinhold neibuhr tarafından kullanılmıştır. bu ilahiyatçıya göre çok az sayıda insan akıl yetisine sahip olup insanların çoğunluğu duygu ve dürtüleriyle hareket eder. bu nedenle akla sahip olanlar, budalaları yola sokabilmek için “gerekli yanılsamalar” yaratmalıdır (chomsky, 2013:6).
bu nedenle abd’nin özellikle de dış politikasında (“demokrasi götürme” pratikleri) tüm çıplaklığıyla görebileceğimiz üzere, abd kitle medyasının (abd’nin politikalarının referans noktası olan “demokrasi” tanımı başta olmak üzere) orwell’in 1984’teki çiftdüşün konseptini hatırlatan bir dil politikası vardır. (bkz: sivil turkiyeden yaran ciftdusun ornekleri)
demokrasi nedir?
“politikanın pratikte devletin denetimini sağlamak için mücadele eden yatırım grupları arasındaki ilişkiler”e indirgendiği (chomsky:2012:25) bir toplumda “demokrasi daha dar bir kapsamda tanımlanmıştır: yurttaş bir tüketicidir, bir gözlemcidir ama bir katılımcı değildir. halkın başka yerlerde hazırlanan politikaları onaylama hakkı vardır, gelgelelim bu sınırlar aşılırsa demokrasi kalmaz” (a.g.e., 23).
egemen güçler “demokrasinin aşırıya gitmemesi” konusunda hassastırlar ve bu konuda medyaya özel bir önem atfederler (chomsky, 2012:4). ulusal gücün yeni kaynağı olarak niteledikleri medyanın “sorumsuz”, “aşırı rahat”, “hasmani” davranması durumunda bunun “demokrasi” için büyük bir tehlike olduğunu düşünürler (a.g.e., 9-12). özellikle de halkın egemenlere karşı açık bir tehdit oluşturmaya başladığı dönemler egemenlerce “demokrasi krizi” olarak nitelendirilir (a.g.e., 23). dolayısıyla egemenler için demokrasi, halka bırakılamayacak kadar önemli bir husustur.
harold lasswell bu konuda “kendi çıkarlarının en iyi yargıçları olan insanlar hakkındaki demokratik dogmatizmlere kapılmamamız gerektiğini” söylemekteyken (a.g.e., 28), tarihçi thomas bailey de “kitleler dillere destan biçimde kısa görüşlü oldukları […] için devlet adamlarımızın onları uzun vadeli çıkarlarının bilincine varmaları için kandırmak zorunda kaldıklarını” belirtir (a.g.e., 29).
devletin “demokratik” çareleri tükenirse yeraltı operasyonlar da yürürlüğe konur (chomsky, 2012:31).
diğer yanılsamalar
“demokrasi”, abd medyasındaki tek çiftdüşün örneği değildir. yine aynı şekilde, terörizm kavramı da gerçek anlamıyla kullanıldığı takdirde abd’nin resmi siyasetini de terör olarak tanımlamak gerekeceğinden, oysa amaç abd’nin terörist falan olmayan düşmanlarını terörist gösterebilmek olduğundan, “bize karşı uygulanan terörizm” anlamında kullanılmaktadır (chomsky, 2013:49) (tanıdık gelme durumunu kontrol ediniz).
medya, gerçeğin farklı şekilde anlatılmasının mümkün olmadığı durumlarda onu apaçık biçimde eğip bükerek “tarihsel mühendisliğe” de soyunur ( chomsky, 2012 ve chomsky,2013). chomsky; 2000’li yıllarda abd vatandaşları arasında yapılan bir araştırmaya referans vererek, vietnam savaşında hayatını kaybeden vietnamlı sayısı resmi rakamlarda 2 milyon olmasına rağmen abd’lilerin verdiği ortalama rakamın 100 bin olduğuna dikkat çeker (chomsky, 2013:19) (karşılaştırınız: “teröre verilen 30 bin şehit” içerisinde sayılan pkk militanları).
entelektüellerin rolü
geldik belki de en önemli, chomsky'yi türkiye'nin içinde bulunduğu mevcut duruma en çok bağlayan kısma.
chomsky’nin rızanın imalatı’nda özel bir vurgu yapmadığı ancak sonraki kitaplarında sık sık değindiği bir başka husus entelektüellerin rolüdür. chomsky’ye göre “ ‘rızanın üretilmesi’nin baş hedefleri, kendilerini ‘topluluğun daha düşünceli üyeleri’, ‘entelektüeller’, ‘kanaat önderleri’ sayan kişilerdir” (a.g.e., 71) ve rıza üretiminin bu anlamda başarılı olduğuna dair pek kuşku yoktur (a.g.e., 227). chomsky’ye göre entelektüeller “eğitilmiş köpekler gibi […] farkında bile olmaksızın dürüst olduklarını düşünerek dışsal iktidarın çıkarlarına hizmet edecek biçimde kendiliğinden reaksiyon” vermek üzere şartlandırılır (barsamian & chomsky, 2014:122). bu anlamda abd destekli paramiliter güçlerin orta amerika’da çok yoğun insan hakkı ihlallerine giriştiği 1990 yılında vaclav havel’in abd kongre üyelerini “özgürlüğün savunucuları” olarak kutsayabilmesi iyi bir örnektir (a.g.e., 244).
bu açıdan chomsky merkez medyada bağımsız gazetecilik imkanlarını kullanarak “sorumlu gazetecilik” yapma ihtimalini düşük görür: “sistem içine giren gazetecilerin, genel olarak değerleri içselleştirerek bu ideolojik baskılara uyum sağlamadıkları sürece başarılı olmaları olasılık dışıdır; bir şeye inanırken başka bir şey söylemek kolay değildir ve uyum sağlamayanlar benzer mekanizmalarla eleneceklerdir.” (chomsky, 2012:13) ve (herman & chomsky, 2006:423).
chomsky’ye göre bir entelektüel havuzu olarak akademi de sistemin bir parçası olmaktan kurtulamaz, `sistem gerektiğinde üniversitelerde tasfiyelere girişmekte` de bir beis görülmez (chomsky, 2012:48) (geldik mi zurnanın zırt dediği yere?).
chomsky’nin önerileri
öyleyse bir de chomsky'nin önerilerine kulak verin:
“demokratik bir iletişim politikası” genel halkın çıkarları ve kaygılarını yansıtan ifade ve etkileşim araçlarını geliştirmenin, halkı kendi kendini eğitip bireysel ve kolektif eylemlere geçmeye cesaretlendirmenin yollarını bulmak zorundadır (chomsky:2012,205). halk, kendi bağımsız haber kaynaklarına sahip olduğu ölçüde resmi çizgiden kuşku duyabilir (herman & chomsky, 2006:16). bu nedenle halk, medyanın giderek artan tekelleşmesini engellemek ve tersine çevirmeli ve kendi medyalarını kurmak ve desteklemek için daha fazla para ve zaman harcamalıdır (a.g.e., 61).
chomsky entelektüellere sorgusuz sualsiz güvenmeyi değil, onların argümanlarının dayanaklarının, kaynaklarının incelenerek değerlendirilmesini önerir. (bu cümleyi tekrar tekrar okuyunuz, lütfen.)
chomsky’nin medyanın aldatıcılığına karşı önerdiği en “garantili” yol ise örgütlenmektir. zira örgütlenen insan; düşüncelerinde yalnız olmadığını görür (chomsky, 2013:15), sahip olduğu bilgileri başkalarıyla paylaşır ve başka insanların (medyada yer verilmeyen) bilgilerine de erişme olanağı kazanır (barsamian & chomsky, 2014:211).
zaten propaganda sistemi de esas olarak bunun tam tersini; insanları birbirinden yalıtmayı, onları atomize etmeyi görev edinmiştir (a.g.e., 50-51,212).
sizce kim haklı, chomsky mi, erdoğan mı?
kaynaklar
herman, e., & chomsky, n. (2006). rızanın imalatı. aram yayınları.
chomsky, n. (2012). medya gerçeği. everest yayınları.
chomsky, n. (2013). medya denetimi. everest yayınları.
barsamian, d., & chomsky, n. (2014). propaganda ve toplumsal zihin. ithaki yayınları.