ilkerrr5
profili

  • ekşi itiraf

    hayatındaki boşlukları,
    yeni bir manzaranın,
    yeni bir coğrafyanın
    ya da yeni bir insanın dolduramayacağını bir gün umarım anlarsın.
    umarım kendini bir gün gerçekten tanırsın.
    (bkz: kalıntı)

  • motosikleti bırakmak

    öncelikle (bkz: #55964862)
    (bkz: #60675998)

    resmi tatil, işler istediğim gibi gitmiyor, kız arkadaşımla eften püften bir sebeple tartışmışım o da çekip memleketine kafa dinlemeye gitmiş. her şey üstüme üstüme geliyor. atlıyorum motoruma eskişehir'e doğru yola çıkıyorum.

    ankara - eskişehir yolu dünyanın en sıkıcı yollarından, dümdüz. ankara'dan çıkmadan rotamı dağ yollarına çeviriyorum. yarım saat sonra kafamda ne kız arkadaşım var ne de işler. virajlarda yatarken asfalta yaklaştıkça yaşadığımı hissediyorum. kuş cennetinin orada duruyorum. bir fotoğraf çekip dinleniyorum.
    http://i63.tinypic.com/ngpnnt.jpg

    yolun kalan kısmında yavaş gideyim diye içimden geçiriyorum. atlıyorum motora ve yavaş yavaş yol almaya devam ediyorum. eskişehir'e 20 km var. yokuş yaklaşık 30 km hızla inerken bir viraj var. hızım virajı dönmek için yeterli ama biraz daha yavaşlamak istiyorum. motorun dengesi bozulmasın diye arka frene yavaşça dokunuyorum. yol çok tozlu ve arka teker kızaklıyor. panik oluyorum, arka freni bırakıp öne dokunuyorum yine kayıyor. bu sırada en yapmamam gereken şeyi yapıyor ve bakışlarımı yol dışına kaydırıyorum. çok kısa bir sürede yol kenarındaki kum birikintisine çarpıyorum. çarparken kendimi kasıyorum, gözlerim kapalı. sonra gözlerimi açıyorum. tüm korumalarım var. motorum karşımda kuma saplanmış duruyor. hemen elimi belime atıyorum. tamam hissediyorum felç değilim. boynumu oynatıyorum oynuyor. sonra bacaklarıma bakıyorum. sağ bacağımda bir gariplik var. oynatamıyorum ama acı yok. doğrulup yola işaret ediyorum. kırmızı bir brodway duruyor. nerde olduğumuzu biliyor musunuz diye soruyorum. anlatmaya başlıyor. adamın lafını kesiyor 112'yi arıyorum. motosiklet kazası geçirdim sağ uyluk kemiğim kırık gibi ambulans yollayın diyorum. yerimi soruyorlar broadway'li amcaya veriyorum telefonu. eksitekerdeki arkadaşlara yazıp, "ben kaza yaptım bacağım kırık gibi eskisehir'de bana yardım edebilecek birisi var mı?" diyorum. o sırada ambulans geliyor. ambulansa bindirilirken dayanılmaz acılar çekiyorum. hastahaneye giderken köpeğimi düşünüyorum. ona kim bakar.

    acile yattıktan sonra kafamda bir plan kuruyorum. ailemi korkutmak istemediğim için haber vermemeye karar veriyorum. tamam bacağım kırık, ama oturturlar ve alçıya alırlar ben de otobüste yan koltuğu da satın alır ankara'ya dönerim diyorum. resmi tatil olduğu için hastahanede ortopedist yok. evinden çağırıyorlar. geliyor elimi tutuyor. dur bi dakika ben doktorları sevmem ki. sakin ol diyor. ben sakinim zaten. ama bir pislik olduğunu o zaman anlamaya başlıyorum. röntgene götürülüyorum. sedyeden sedyeye geçmek zulüm geliyor. filmlerim çıkıyor. doktor yanıma geliyor. tebrik ederim vücudun en kalın kemiğini kırmışsın diyor. sağ femur ve femur boynu'nu kırmışım. ama beni korkutan o değil. femur boynun kaynamaya bilir diyor. ne olacak diyorum. konuşuruz diyip gidiyor. 15 dakika sonra yanıma geliyor. beni alçıya alın ben ankara'ya gideyim diyorum. bu öyle bir kırık değil diyip anlatmaya başlıyor. femur'u toparlarım diyor ama femur boynu çok riskli. kaynamayabilir diyor. risk ne diyorum. %20 kaynamama riski var kaynasa bile yürümen eskisi gibi olmayabilir diyor. %80 iyileşirim o zaman cevabını veriyorum. tıpta %20 çok yüksek ihtimal sen yine de o kadar ümitlenme diyor. sonra anlatmaya başlıyor. bu tarz kırıklarda acil müdahele önemliymiş. ameliyat günüm değil ama istersen birkaç saat sonra gelip seni ameliyata alayım diyorum. tamam diyorum. aileme haber vermemi istiyor. ama bir dakika nasıl söyleyeceğim. durumum iyi desem de inanmazlar ki zaten iyi de değil. eksiteker den arkadaşlar geliyor bana destek oluyor ve ilgileniyorlar. ankara'dan bir abimi arıyorum. atla eskişehir'e gel kaza yaptım diyorum. 2 saatte eskişehir'e geliyor. abi babamı ara ilker kaza yaptı durumu iyi yanındayım de diyorum. arıyor. sonra telefonu alıyorum baba bacağım kırık ameliyat olacağım korkmayın diyorum. babam antalya'dan annem ankara'dan yola çıkıyor ben ameliyata giriyorum. kız arkadaşımı arıyorum ve ben kaza yaptım önemli birşeyim yok, ankara'ya dönüp köpeğime bakabilir misin diyorum. o kadar çok kişiyi tedirgin ve mutsuz ediyorum ki o an kendimi düşünmüyorum. doktorum bir kağıt getiriyor. ameliyatın risklerini anlatan ve düzelemeyebileceğim ihtimalini bilerek ameliyata gireceğimin kağıdına imza atıyorum.
    ameliyathanedeyim. çekik gözlü bir ameliyat görevlisi beni bayıltmak için yaklaşıyor. sen de tam eskişehirliymişsin diyorum. gülümsüyor herhalde. ağzında ağızlık var görmüyorum. sonra bir tokat ile uyanıyorum. 5 saat ameliyatta kalmışım odama götürürken ayılayım diye tokat atmışlar. çağırdığım abi ve eşi yanımda. annem ilerde bekliyor. hiçbir şey demiyor. ağlamıyor bile. beni görünce hemen yanıma geliyor, her şey düzelecek diyor. o an doktorun söylediklerini idrak ediyorum. düzelemeyebilirim. sabaha karşı babam geliyor. herkes perişan ve sorumlusu benim.
    sabah yanımda biri yatıyor. bende de 1000rr vardı diyor. sen nasıl kaza yaptın diyorum. ben bıraktım menisküs ameliyatı oldum diyor. abi nasıl bıraktın diyorum. oğlum oldu diyor. aklıma babam geliyor gözlerim doluyor.

    uzatmayayım 2 hafta hastanede yatıp taburcu oluyorum. ambulansla ankara'ya kadar getiriyorlar. 6 ay yürüyemiyorum.
    http://i65.tinypic.com/24boh91.jpg

    bu benim motorla ilk ciddi kazamdı ama 1 yıl önce ciddi bir araba kazam da var. babam "oğlum 2 oldu ben 3. ye dayanamam diyor". babam hayatında ilk defa bana böyle bir şey diyor. motorumu satıyorum. kaskımı artık sadece soğan soyarken takıyorum.
    http://i66.tinypic.com/2m4jl.jpg

    hayatımda hiçbir şeyi özlemediğim kadar o motorun üstünde olmayı özlüyorum. *

  • asgari ücretin 1.300 lira olması

    entry'nin ham halini başkasından görerek yazmıştım. okuduğum yazı da avusturalya örnek veriliyordu, örnekleri linklerle açıklayalım.
    elimizde bir avustralyalı var adı russell olsun. bir de türk olsun onun adı da cem
    avusturalya`da bir araba seçelim. ülkemizde çok sevilen bir model 1998 toyota corolla olsun (bkz: toyota corolla ae101 efsane kasa) bu aracı yaklaşık 2500 avusturya dolarına alabiliyorsunuz
    (30 aralık 2015 kurundan 5,322.75 try) .

    deposunu da 50$ (106.46 try) a doldurabilirsiniz. şimdi avustralya'da asgari ücretin haftalık $656.90 ] (1,404.99 try) olduğunu hesaba katarsak aylık asgari ücret 5620 tl. bizde asgari ücret kaç tl olacak 1300 tl. aynı aracı alabildiğimiz fiyat ise 20.000 tl civarında . yani asgari ücret ile çalışan russell dayı bu aracı almak için 1 ay çalışması gerekiyor. bizi cem amca ise 15 ay çalışmak zorunda.

    bir örnekte marketten. bunun doğrulamasını bilmiyorum. okuduğum yazıdaki verinin aynısınu yazıyorum. 100gr konserve ton balığı 75c. yine tl'ye çevirirsek 1 liraya yarım kilo ton balığı alabildiğinizi düşünün.

    gayri safı hasılat ve alım gücü farklı şeyler farkındayım ama madem dünyanın sayılı ekonomilerindeniz neden alım gücünde russell dayı, 15 cem ediyor. çin de dünyanın en büyük ekonomilerinden ama bunun çinli lui kange katkısı ne. beyin bedava.

    corolla

    https://www.fwc.gov.au/…ational-minimum-wage-orders

  • hoşlanılan kızı markette durex alırken görmek

    ekstra büyük alırken görüldüyse sözlükte başlık açtırır.

  • 2 kasım 2015'ten sonraki 4 sene olacaklar

    padişahın birisi bedava olan bir köprüden para kazanmak istemiş. köprünün başına her geçenden para alması için bir adam dikmiş. zaman geçmiş, halktan kimsenin isyan etmediğini görünce bir de köprünün çıkışına koymuş adam. bakmış ki halktan kimse isyan etmiyor. sonra demiş ki ortasına da bir adam koyayım o da geleni geçeni siksin. bakmış gene isyan eden yok. halkını toplamış sormuş. memlunmusunuz diye. halkın içinden birisi, utana sıkıla, 'iş çıkışı cok kalabalık oluyor. ortasındaki adamı iki kişi yapsanız' demiş.
    sanki bizim hesap.
    bakalım padişahımız ne buyuracak.