Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. müjde ar'ın seçmen aşağılama tweet'i

    herhangi bir aşağılama olmayan twittir. gündelik yaşamında fakirlik çekenlerin, zenginlik içinde yaşayanlara oy verdiğini söylemektedir, o kadar. yalan da değildir.

  • 2. seçmen ne mesaj verdi

    ''yolsuzlıg hırsızlıg çog hojdır, gotliamlar, terrör, gemicigler, soma, reyhanli, suric, angara, mit tırlarii, ışid, suriye, mülteciler çog hojdir amma benena?''

  • 3. asgari ücret 1300 tl olacak demedik

    son 24 saatte duyduğum en güzel haber. acıyanın anasını avradını sikeyim.

  • 4. başkanlık sisteminde neyiniz varsa 3'e katlanacak

    benim yalnızca derdim, tasam ve endişelerim var. sıçtım o zaman.

  • 5. milli iradeye saygı duymuyorum

    liberal demokrat parti genel başkanı cem toker'in veryansın etmesidir. duygularımı yansıtmıştır. büyüksün başkan!

  • 6. akp tek başına geldi diye video çeken kaşar

    --- spoiler ---

    (orta parmağı göstererek)
    nasıl bir his,
    bunu yemek nasıl bir his?
    --- spoiler ---

    valla abla onu sen daha iyi bilirsin, bizim ne haddimize.
    bu akp orospulara yönelik bir vaatte mi bulundu, bu nedir aga. ayrıca helal olsun lan orospusundan kapalısına adamlar tüm türkiye'yi birleştirmiş.*

  • 7. devlet bahçeli

    merhaba sayın bahçeli,

    biz sana ne yaptık söylesene? 2002'de daha eli pipisinde ergendik çoğumuz o zaman da sen bize kızdın. "seçim istiyorum ulan!" diye bağırdın. bi sik anlamadık daha ömrümüzün baharında akp illetiyle tanıştırdın bizi. bizi gerçekten sevmeyen, bulsa bi kaşık suda boğacak bi sürü adamla bizi başbaşa bıraktın. 13 sene geçti üzerinden büyüdük, yetişkin olduk, aile kurduk hatta çocuk sahibi olduk. bazılarımız olamadı, büyüyemedi ama onlar gencecik öldü. çünkü bizi öldüreceklerini bas bas bağırmışlardı. biz sana ne yaptık ki bize bunu layık gördün sayın bahçeli? ne kötülüğümüz oldu sana? bu ülkenin tüm gençlerini, tüm çocuklarını koruma fırsatını niye 2 defa elinin tersiyle ittin? niye cellatımızın insafına bıraktın hayatımızı?

    söylesene devlet bey biz sana ne yaptık? akp zulmüne teslim edilecek ne yaptık? şimdi yanındaki 40 milletvekiliyle bize olacakları izleyeceksin yine artık (sanmam ama) bir şey yapmak istesen de yapamayacaksın. yıllar sonra kemal, selahattin ve devlet bizi ölümden, zulümden, hırsızlıktan kurtarmıştı diyip seni sevgiyle, hürmetle yad edebilecekken belki de bir sürü beddua alıp gideceksin yanında. niye sayın bahçeli niye? bize bi şey söylemek zorundasın biz sana ne yaptık? bizden niye bu kadar kolay vazgeçtin?

  • 8. ak parti'nin neden kazandığını anlamayan muhalif

    seçim günü annemi aradım. sesi bir garip geliyordu. oğlum dedi, ben bu sefer "onlara" verdim oyumu dedi. bak adlarını ağzına almadı. bir söz verdiler, aklıma girdiler. olur da yaparlarsa vicdanım rahat etsin diye oy verdim dedi.

    verdikleri söz de ne biliyor musunuz? abime iş bulacaklarmış. hikayeye biraz daha geriden başlayayım.

    babam 8 yıldır kalp ve böbrek hastasıydı. 1 ameliyat, 2 anjiyo ve toplamda 5 ağır kriz geçirdi. bu süreçte battı, iflas etti. çalışamadığı için 2-3 sene bağ-kur primlerini ben ödedim.

    geçen yıl gene kriz geçirince malulen emekli olmak için uğraşmaya başladı. yüzde 55 iş göremez raporu verdikleri halde sgk emekli etmedi. yüzde 60 olması gerekiyormuş. akp ilçe binasına gidip üye olsa emekli edileceğini bildiği halde gurur yapıp gitmedi. 6 ay önce benim düğünümün ertesi günü kriz geçirdi, kaybettik.

    kız kardeşim üniversite okuyor. normalde babası vefat etmiş kişilere kyk yurtlarında öncelik verilme zorunluluğu vardı ama bunu kaldırmış elbette akp. şurada anlattım durumu (bkz: 2015 kyk yerleştirme rezaletleri)

    annem şu an memlekette tek başına yaşıyor. eline geçen para aylık 440 lira. ölüm aylığında devlet 3 te 1'ini kesiyormuş maaşın.

    ağabeyim de memlekete 3 saat uzaklıkta bir ilde asker. senelerce terör bölgelerinde çalıştı. artık yıprandı, biraz da annemi de yalnız bırakmamak için memlekette iş bulup dönmek istiyor.

    işte tam bu esnada devreye iki çakal tanıdık giriyor. seçime bir gün kala annemi "oğluna iş bulacağız" vaadiyle kandırıyorlar. bu zamana kadar bizim ailemizden akp'ye bir oy bile çıkmadı ama annemin çaresizliğini kullanarak attırmışlar bu sefer. bakın abime gitmiyorlar "sana iş buluruz" diye. alacakları cevabı biliyorlar çünkü. anneme gidiyorlar.

    ah be anne dedim. seni bu hallere düşüren zaten onlar. babamın ölümüne sebep olan, kız kardeşimi sokakta bırakan, oğlunu işsiz bırakıp orduya katılmak zorunda bırakan onlar. hiç mi düşünmedin bunları?

    diyemedim tabi. bir de bunları düşünüp iyice vicdan azabı duysun istemedim.

    akp'nin neden kazandığını çok ama çok iyi anlıyorum ben. insanları gün be gün yoksulluğa, çaresizliğe iten politikalar güderek semirdiğinizi, sonra da devletin kasasından üç kuruş yardım yaparak size minnet duymalarını, borçlu hissetmelerini sağladığınızı... hepsini biliyoruz. bunları yapmıyoruz diyebiliyor musun? inkar edebiliyor musun?

    haysiyetsiz, şerefsizler.

  • 9. odtü itü boğaziçi kapatılsın

  • 10. 1 kasım 2015 genel seçiminden çıkarılacak dersler

    bir göt oluş masalı ve ötesi...

    oy ve ötesi'nde bina sorumlusuydum. minik bir okul. refah seviyesi yüksek bir mahalle. sol oyların yüksek olduğu yerlerden biri... sandık sonuçları sayılırken sınıfları dolaştığımda chp akp'ye ciddi fark atıyordu ama mhp ve hdp adeta sandıktan silinmişti ki hdp'nin o mahallede ciddi bir oy potansiyeli vardır normalde. o anda anlamışım herhalde ki tünelin ucunun bombok bir yere çıktığını yazmışım burada.

    sayımdan sonra resmi tutanakları alıp ovo merkezine gittim, herkes çok mutsuzdu. biz o kadar çalışmıştık ama halk yine yapacağını yapmıştı! hem de tüm yaşananlara, katliamlara, hırsızlıklara, yolsuzluklara, adaletsizliğe rağmen... dedim ki belki de bizim göremediğimiz bir şey görüyorlardır. bizler okumuş çocuklarız, işi, gücü, kariyeri olan okumuş çocuklar. riske atacağımız çok şey olmasına rağmen gidip bir şeyler için gönüllü oluyoruz. ama göremediğimiz bir şey var, olmalı...

    eve döndüm, yorgunluktan ölüyordum. kızgındım. bir daha bir şey için gönüllü olmamaya karar verdim. mesela dedim ki kendime salak mıyım ben, bir daha sokakta aç birini görürsem para ya da yemek vermeyeceğim. evde bir eşyayı değiştirdiğimde eskisini ihtiyacı olana hibe etmek yerine satacağım ya da kırıp atacağım. kızgınlıkla düşünülmüş, pratikte uygulayamayacağım şeyler işte... sonra üstüne bir güzel uyudum, uyandım. yazılanları okudum.

    biz hep gönüllüydük, iyi bir şeyler yapmaya çalışıyorduk ayrı ayrı, 2013 yılında gezi ile organize olmayı, birbirimizi dinlemeyi, beraber hareket etmeyi öğrenmiştik. gezi bin yıl önce gibi geliyor kulağa ama henüz 2 yıl geçmiş aradan. sonra döndüm kendime sordum "ulan ne emek verdin?" diye... işte gezi'de çıktım gaz yedim, kadın hareketiyle, internet sansürüyle, hassasiyet gösterdiğim başkaca birkaç konuyla ilgili protestolara katıldım, oy ve ötesi'nde gönüllü olarak oyları korumaya çalıştım, başka da bir şey yok.
    kızgınlık ve hayal kırıklığının kısa sürede yerini ne yapılabilir aşamasına bırakması gerekiyor. bir kere o sarkastik ve dolaylı aşağılayıcı dili usulca yere bırak. insanlar ne dediğini anlamıyorlar. sonra sahaya in, insanların derdi neymiş onu anla. sonra siyasete mi girersin, sivil toplum kuruluşlarına mı katılırsın bilmiyorum ama içinde yer alıp aksaklıkları düzeltebilecek bir şeyin içinde yer almalısın.

    ben siyaset konusunda pek de vizyoner olmayan biri olarak şunu görebiliyorum ki kullandığın dilin halk üzerinde yarattığı algı çok önemli. hdp'nin 7 haziran seçimlerinde kullandığı slogan "bizler meclise!" idi. kapsayıcı, motive edici, seçmenin kendisiyle empati yapmasını sağlayan bir slogan, ara mottosu da "seni başkan yaptırmayacağız!" hdp iki basit ve ikna edici cümlede niyetini ortaya koymuş, karşılığını da bulmuştu. 1 kasım seçimlerinde ise "inadına hdp" diye iletişim faciası bir sloganla yola çıktılar.

    14 yılın ardından türkiye'de siyaset yapanların hala anlayamadığı bir şey var: seçmenin oy vermedeki motivasyonu birileri gitsin diye değil, ben nasıl daha iyi yaşarım üzerine kurulu olmalıdır. devletin tüm ideolojik aygıtları ve bağımsızlığını yitirmiş olan medya iktidarın elinde olabilir. türkiye demagojiye ve hamasete çok açık bir ülke de olabilir ama insanlara daha iyi bir alternatif gösterdiğinizde akılların yavaş yavaş çelersiniz. bu yüzden yukarıda vrdiğim birinci örnek karşılığını bulurken ikinci örnek tepetaklak.

    yine öznel değerlendirmelerimden devam edelim. ne olacak bu chp'nin hali yahu? sabahın ilk saatleri, henüz karga bokunu yememiş, seçmen oy vermeye başlamamış, chpliler akplilerle atatürk, laiklik, ayakkabı kutuları, vs... tartışmasına girmiş. allah aşkına başka politikanız yok mu sizin? herhangi bir alternatif söylem? adamlara kızıyorsunuz 1500 yıl önceki koşullara göre oluşturulmuş kurallara göre bir hayat biçimi dayatmaya çalışıyorsunuz diye, eee, siz de 100 yıl öncesinin koşullarını dayatmaya çalışıyorsunuz, o ne olacak? genel başkanınızın değişim çabasını, gençleşme çabasını falan takdir ediyorum, parti içi demokraside çıtayı da çok yükseltti ama parti tabanının zihniyeti çok yaşlı, söylemi çok demode...

    oy ve ötesi'ndeki gönüllülük boyunca fark ettiğim bir diğer nokta ise partilerden ve devletten gelen sandık sorumluları ile sandık başkanlarının seçim konusunda son derece eğitimsiz olduğuydu. akp, mhp, chp, hdp fark etmiyor. ikircikli bir durum olduğunda hemen hiçkimse bir şey bilmiyordu. oy ve ötesi gönüllüleri 7 haziran seçimlerine ldp müşahiti olarak katılmışlardı, bu seçimde de vatan partisi müşahiti olarak katıldık. "ay geçen seçimlerde ldp müşahitleri vardı, onlar çok bilgiliydi!" diyordu sandık kurulundakiler. ablacığım, bizim sistem konusundaki bilgimiz gökten vahiy yoluyla inmiyor ki? iki saatlik bir toplu eğitim, vaktimiz yoksa video üzerinden verilen bir eğitimle işi öğreniyoruz. elimizin aldında seçim kanunu, genelge, en sık karşılaşılan sorunlar, bizi aşan bir konu olduğunda da danışabileceğimiz avukatlar var. kumanyamız yok, servis aracımız yok, paramız yok, bizi maddi olarak destekleyen bir parti merkezimiz yok, gönüllülere ödenen bir para da yok. evden kek, börek falan getirip aramızda paylaşıyoruz. arkanızda kocamaaaan partiler ve bütçeleri var, sizi eğitmeden o koltuklara nasıl oturttuklarını ben cidden anlamıyorum. önce bu sorununuzu çözün.

    türkiye oylarının yüzde ellisini benim iliklerimi donduran bir zihniyete verdi. hadi bugün de kızalım köpürelim falan filan da, bir anlamaya çalışalım istiyorum ne oldu, nasıl oldu. ben hala yaşadığım hayattan, beni yönetenlerden memnun değilim. cumhur layık olduğu gibi yönetilir diyenlere de katılmıyorum, ben de o cumhurun içinde bir damlayım.

    bu defa umutlar büyüktü ve gelin itiraf edelim, feci göt olduk. yine de bir seçim yapmak gerekiyor. bu ülkeden bir bok olmaz diyerek kabuklarımıza mı çekileceğiz yoksa mücadeleye devam mı edeceğiz...

  • 11. 1 kasım 2015 türkiye erken genel seçim sonuçları

    bakın arkadaşlar, bu sonuçlara çok üzülenler için birşeyler yazma ihtiyacı hissettim. ben de sizlerden biriyim, annem de öyle.. sabah evden çıkarken o kadıncağızın yüzündeki hüznü görüp düşündüm.. değer mi ya?
    hiçbirşeye değmez arkadaş.. eminim.. ve bugün itibariyle bundan kurtulmaya and içtim.

    modern dünyada insanlar hayatlarından negatif enerji veren herşeyi çıkarıyor. mesela adam isveç'te yaşıyor, ortalama yaşam 90'a yaklaşmış, hala kanserden korunmak için yediği brokoliyi 4 dakikadan fazla pişirmiyor, sabahları koşuyor, tütsülenmiş etlerden uzak duruyor, her gün 10 dakika klasik müzik dinleyip yoga yapıyor vs. zaten hayat kaygısı minimumda. adam buna rağmen kendi yaşamını güzelleştirmek için gayret ediyor. biz 15 yıldır her allahın günü bu acayip ülkenin dertleriyle boğuşuyoruz. hepimizin ikinci mesleği siyasi yorumculuk falan..

    yapmayalım artık, yazık bize..hepimiz ölücez lan! kırılmadık dna'mız kalmadı.. yeter..

    bu sonuçlara en çok üzülenler kimler?
    mimar, doktor, mühendis, avukat, öğrenci vb. eğitim seviyesi yüksek kesim, yani?
    ülkenin kaymağını yiyen kesim. her ne olursa olsun ortalamaya bakıldığında yaşam standardı akp'li seçmenlerden yüksek olan kesim.

    arkadaşlar, dün çıkan sonuçlar bize şunu söylüyor : artık bu ülkede yaşayan garibanlar genel olarak durumlarından memnunlar. ülkenin en fakir, en zor şartlarda yaşayanları ( akp'li müteahhitler, badem bıyıklı hastane sahipleri vb. kesimin oy oranını dikkate almıyorum) bile hallerinden memnunlar. değişim istemiyorlar. sen-ben yine kendi mikro çevremizde düzgünce yaşıyoruz. onlar suriyelilerle, ışıdlilerle falan komşu olarak yaşıyorlar ve bundan memnunlar.

    ulan bize ne oluyor? ben zaten istediğim hayatı üç aşağı beş yukarı yaşıyorum. düşünsene, 20 yıl sonra içimizden birçoğu bu iktidar döneminde yaşadığı stres ve sıkıntı yüzünden kanser olup ölecek..

    ölüm nedeni kanser yazacak ama sen aslında bu adamlar yüzünden ölmüş olacaksın. ne kadar korkunç düşünsenize. çok afedersiniz ama s*kerim ızdırabını.
    aferim akp, büyüksünüz. siz kazandınız ve ben artık oynamıyorum. yenildim, güreşe de doydum. bitti. over. the end. that'a all folks.
    ben artık apolitik biri olucam, sizlere de tavsiye ediyorum. film yorumları, gezi notları, yemek tarifleri falan yazıcam. hatta belki onu da yazmıycam, ne biliyim..

    aha bu da son politik entry'm olarak burada dursun..

    not: allahım lütfen öyle olsun. amin.

  • 12. 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi

    xvı.louis'nin 1789'da değil 1793'te idam edildiğini bilmeyen bazı bedevilerin bittiğini iddia ettiği direniş.

    bak bak bak ince zekaya bak direnişi de tırnak içinde yazmış.:)

    gezi bir sarı karttı, hala anlamadınız, kırmızı kartı da gösterecek bu halk hiç merak etmeyin.

    püskevit'in hediyesi oylar sonsuza kadar sizi kurtaramayacak.

    hırsızsınız.

    katilsiniz.

    yar gı la na cak sın ız...

  • 13. bahçeli'nin hayatını anlatan filme isim önerileri

    (bkz: mister no)

    güzel olur, cuk oturur, kendini oynar, show yapar, oscar alır, kırk yapar.

    edit: 40 yapmış.

  • 14. ilber ortaylı'nın en iyi on filmi

    film noir dergisine verdiği röportajda sıraladığı 10 filmdir. hocanın en sevdiği türk yönetmen lütfü akad, en sevdiği yabancı yönetmenler arasında bernardo bertolucci, alfred hitchcok, françois truffaut gibi isimler yer almakta.

    1. hiroşima mon amour - alain resnais

    2. jülies et jim - françois truffaut

    3. the grapes of wrath - john ford

    4. l'avventura - michaelengelo antonionni

    5. the discreet charm of the bourgeoisie - luis bunuel

    6. rear window - alfred hitchcok

    7. the stranger on the thırd floor - boris ıngster

    8. time of the gypsies -emir kusturica

    9. rasomon - kurosawa

    10. 1900 - bernardo bertolucci

    http://www.karanliksinema.com/…a-film-nedir_20.html

  • 15. ayda 5milyon euro verecez ama uşak'dan çıkamayacan

    ayda 5 milyon verilmediği halde uşakta yaşadığım için kendimi enayi hissetirmiş sorudur.

  • 16. fatih portakal

    klasik cumhuriyet halk partisi seçmeni değildir. klasik chp seçmeninin midesi bulanmakta şu an. tespit sıçanlara duyurulur.

  • 17. 2 kasım 2015 nokta dergisi'ne polis baskını

    sikiş başladı.

  • 18. 2019 yılında ldp'yi meclise sokuyoruz kampanyası

    artık bu onlarca yılın artığı, birbirinin aynısı, aynı konular üzerinde dönen, aynı sorunları yaratıp aynı sorunlarla cebelleşen, kısacası geri zekalı siyasi partilerin egemenliğine son vermenin zamanı gelmedi mi?

    halen aleviyim diye chp'ye mi oy vereceksiniz?

    halen sünniyim diye akp'ye mi oy vereceksiniz?

    halen türküm diye mhp'ye, kürdüm diye hdp'ye mi oy vereceksiniz?

    tüm türkiye'yi barış çatısı altında yaşatacak, herkese eşit mesafede konuşlanmış, özgürlüğe ve demokrasiye inanan, ilerici bir parti yok mu türkiye'de?

    var!

    ldp tüm bu dedelerimizden miras karmaşayı, çirkinliği bir tarafa atıp, barış içinde özgürce yaşayacağımız bir düzenin inşasını başlatabilir.

    önümüzde kocaman bir 4 yıl var. eğer inanırsak, en önemlisi istersek kaderimizi değiştirebiliriz.

  • 19. birleşik arap emirlikleri'nde chp'ye %60 oy alması

    açıklaması çok basittir.

    bae, kuveyt, suudi arabistan gibi ülkeler paranın bok gibi olduğu ama kaliteli işgücü açısından sıkıntılı yerlerdir. bu gibi yerlere çalışmaya gidenler genelde iyi eğitimli ve türkiye'de aldığı 20.000 tl maaş yerine orada 40.000 maaş önerildiği için giden adamlardır. haliyle çoğunluğu da beyaz türk ve chp'lidir.

    hollanda, almanya gibi ülkelerde de para boktur ama oranın kaliteli işgücü, bizimkini sikine takıp oynatır. o ülkelerde işçiye ihtiyaç vardır, ameleye ihtiyaç vardır, o yüzden bizim en döküntülerimiz oraya gider, o yüzden de akp'ye %70 oy çıkar.

  • 20. avrupa birliği yetkililerine açık mektup

    sayın avrupa birliği mensubu ülkeler ve ilgili bakanları;
    yakın zamanda yapılmış olan seçimler, seçimlerden çıkan, pek de değişik olmayan, sonuçlar ve artrık bu sonuçlardaki etki(mi)zi yoka yakın hissetemizden ötürü yazıyorum bunu.
    bildiğiniz üzere türkiye'den hâlâ vize istemeniz, ve sayısı azalan genç nüfus gibi sorunlarınız var.
    sizden ricam, biz türkiye'nin ak olmayan gençliğini, hem azalan genç nüfusunuzu arttırmak hem de genç iş gücü kategorisinde nitelikli olarak kullanmak için ülkelerinize tabiri caizse ithal etmeniz.
    biz ülkelerinize gelip oktoberfest'i iptal edin bizim dinimize uymuyor falan diyecek bir kitle değiliz. oldukça iyi eğitimli/eğitim almakta olan, çoğunlukla deist, ateist, fanatizmden uzak müslüman ve yer yer ortodoksuz.
    hani bu ülkede çok bir gelecek göremediğimiz gibi, yüzünü batıya da dönemeyen bir insan grubuyuz. sayıca da oldukça kalabalığız, ama tekrar ediyorum gelip de 5 sene içinde kendi nüfüsunu 65'e katlayacak bir güruh değiliz.
    batı dillerine ve kültürlerine aşinayız hatta ve hatta aşığız.
    neredeyse hepimiz iyi dercede en az 1 yabancı dil biliyoruz.
    hatrı sayılır miktardaki kısmımız dil bölümlerinde ve ağırlıklı 2.yabancı dil edindiren okullarda okuduk/okuyoruz.
    yani ciddi bir miktarda, ileri düzeyde fransızca/almanca bilen insanımız var.
    kendi ülkenizdeki müslüman nüfus ile benzeşmediğimizi görmeniz ve bunun ışığında teklifimi değerlendirmeniz dileğiyle.

    edit: sadece avrupa birliğiyle sınırlı değil çağrımız; tabi ki kanada, abd, avusturalya da değerendirebilir bu teklifi.

    edit2: aşık olduğumuz kültür; 7 yaşında kız çocuğunu karı yapmayan, trafikte kaza yapınca silah çekip karşı tarafı öldürmeyen, bir yazı yazıp yayınladığı için insanları 15-20 sene hapse mahkum etmeyen, sırf eylem yapılan yerde bulunduğu için polis tarafından hırpalanmaya, gözaltına alınmaya müsamaha göstermeyen, dini bahane edip insanları bir otelde canlı canlı yakmayan kültür, bunları yapmayan zihniyettir.

    edit3: anlamayanlar olmuş, ortodoks derken hristiyan ortodoks. hani bildiğin kiliseli falan.

  • 21. yenilgiyi kabul etmenin verdiği rahatlık

    az önce eriştiğim mertebe.
    rahat olun ya. hayat güzel, kendinizi kitaba, spora, müziğe verin. kişisel olarak kendinizi geliştirin bireysel donanımla kendinizi mutlu edin.

    mal gibi ona buna laf yetiştirmeyin. kendi doğrunuzda inanarak yürüyün. gerisi boş.

  • 22. eski sevgiliyle yeniden başlamak

    okuduğun kitabı yeniden okumak her seferinde farklı bir tat verir lakin sonu belli. zorlama.

    tanım: temcit pilavı

  • 23. fuatavni

    odaya girdiğimde yezid kamaşullahı sıvazlıyordu, avanelerden hiç kimse kalmamıştı, güzel insanlar az kaldı, yezid geliyor. oh. geldi.

  • 24. boks spor olmaktan çıkarılmalı

    "kronik kafa travmaları, ciddi sağlık sorunlarına yolaçıyor" diye boksu yasaklayacaksak, hiçbiri birer zorunluluk olmayan ve bazıları eğlenceye dönüşmüş şu aktiviteleri de yasaklamamız lazım:

    -judo, mma, sumo, güreş, vb
    -utanmadan restorana gidip biftek ısmarlamak (valilikten izinle, karneyle alınmalı)
    -skydiving. genel olarak diving. veya dağlara taşlara tırmanmak (yüksekliğinizi sabit tutun kardeşim)
    -araba/motor yarışları. kayak yarışları. at yarışları (atlar da insan)
    -müstakil evlere havuz yapmak (bunlarda boğulan çocuk sayısı, boks yüzünden ölenlerin yüzlerce katıdır)
    -kürtaj (ölüm oranı %100'e yakın)
    -beşiktaş'ın avrupa kupalarına katılması (kalp damar hastalıkları)

    300 senelik liberalizm deneyi en azından şunu öğretmiş olmalı:
    bir şeyin sağlığa zararlı oluşu, onu yasaklamak için yeter sebep değildir. devletin görevi "vatandaşa rağmen", vatandaşın ömrünü uzatmak da değildir. devlet bir takım asgari standartları sağlar (temiz hava, tıbbi bilgilere kolay erişim, azınlıkların hakkının çoğunluğa karşı korunması) çünkü bazı şeyleri bireyler karşılıklı anlaşmayla beceremezler. bunlar istismara açık konular olabilir, karmaşık konular olabilir, bilgi akışının zor olduğu konular olabilir (zehirli bir ilacın vitamin diye pazarlanması gibi). fakat reşit insanların bir araya gelip anlaşarak becerebildikleri bir durumda, devletin görevi görevsizliktir.

    reşit 1: "aha ring bu, eldivenler şu standartlara uygun olacak, belden aşağı vurmak yok, hakem dur deyince duracağız, benim gibi bir ayının kafana vurması sağlık sorunu yaratabilir, fight club özentisi ergenlerin aksine bu işi profesyonelce yürüten bir federasyonumuz da var, anlaştık mı?"
    reşit 2: "anlaştık"

    bu kadar.

    hele senin boksu spor olarak kabul etmemen bu denklemin bir parçası değil ki. sana ne.
    ben de bazı modern sanat örneklerini sanat olarak görmüyorum, müze mi kapattırayım? bana ne.
    (yemin ederim modern sanat yüzünden ölen insan sayısı da boks yüzünden ölenleri geçmiştir, öyle garip şeyler var ki, o burning man enstolasyonlarını uzaylılar yapmıyor)

    ha bu ne zaman problem olur? 100 kişiden 10'u boks yapar da, sağlık problemleri de ciddi bir şekilde artar, artık epidemik haline gelir, toplumun kaynakları zorlanır... o zaman dahi yasaklamazsın. ya ne yaparsın? sigarada olduğu gibi boksörlere sağlık vergisi getirirsin. eldivenlerin üstüne "boks öldürür, bu arada bnu okuyorsan gardını almamışsın demektir" yazdırırsın.

    neyse, ben şimdi yasaklanmadan biraz şarap sporu yapmaya gidiyorum.

  • 25. akp iktidarının 4 sene süremeyecek olması

    fuatavni sen misin?

  • 26. 2 kasım 2015'ten sonraki 4 sene olacaklar

    padişahın birisi bedava olan bir köprüden para kazanmak istemiş. köprünün başına her geçenden para alması için bir adam dikmiş. zaman geçmiş, halktan kimsenin isyan etmediğini görünce bir de köprünün çıkışına koymuş adam. bakmış ki halktan kimse isyan etmiyor. sonra demiş ki ortasına da bir adam koyayım o da geleni geçeni siksin. bakmış gene isyan eden yok. halkını toplamış sormuş. memlunmusunuz diye. halkın içinden birisi, utana sıkıla, 'iş çıkışı cok kalabalık oluyor. ortasındaki adamı iki kişi yapsanız' demiş.
    sanki bizim hesap.
    bakalım padişahımız ne buyuracak.

  • 27. t3.oyveotesi.org

    pılımı pırtımı toplayıp hatay samandağ'a yerleşmeye karar verdim. yüzlerce tutanak girdim ilk kez karşıma akp'nin 0 aldığı bir yer çıktı. neredeyse birçok sandığında oylarını chp ve hdp arasında dağıtmış. ne güzel yermişsin sen samandağ, seni hiç unutmayacağım.

  • 28. türkiye'den siktir olup gitmek

    tam olarak 1 sene 3 ay once turkiye'den siktir olup gitmis bir insan olarak burda ahkam kesen sozluk ergenlerine laflar hazirladim.

    1) bu eylemi yapan ya da yapmayi dusunenlere "kolay olani secen, kolayci yavsaklardir" diye bok atan mal. ya valla cok kolay butun hayatini, aileni, arkadaslarini, malini mulkunu, aliskanliklarini birakip dunyanin bir ucuna yerlesmek. her allahin gunu, 7 gun 24 saat ikinci dilde konusmak, kendini ana dilinde ifade edememek, arkadaslarinin yaptigi kulturel esprileri anlamamak, hep bi disarda hissetmek kendini, cok sahane. ananin babanin basina bi sey gelse 20 saatten once yanlarinda olamayacak olmak, hayvan gibi finansal riskler almak falan, cocuk oyuncagi. ama siktigimin ulkesinde statukonu koruyup, comfort zone'unda gotunu buyutmek, eksi sozluk'te aglasmaya devam edip hicbir zaman yapmayacagini bildigin halde "orgutlenip savasacagiz" tarzi fantazilere kendin calip kendin oynamak cok zor is. gidenler, gitmeyi dusunenler kolayci yavsaklar ama sen bir halk kahramanisin ya. bravo.

    2) "buraya gelip yaziyolar ama bi turlu gidemiyolar, gitseniz de burasi daha guzel bi yer olsa" diyen sikkafali. gittik biz gerizekali. surekli gidiyoruz. ne biliyosun kimin nerde oldugunu? gidiyoruz surekli, daha guzel bi yer oldu mu oralar? insan hayati degerlendi mi? yasam kaliten, satin alma gucun artti mi? etrafindaki insanlar sebepsiz yere birbirinden nefret etmeyi, kendi cikarini her turlu insani normun, kuralin kaidenin uzerine koymayi birakti mi? komsun, akraban, yakalanma korkusu oldugu icin degil, dogru olan bu oldugu icin kurallara uymaya basladi mi? egitim kalitesi artti mi ulkede? her boku yurtdisindan satin almak yerine insaat betonu disinda bir seyler uretmeye basladik mi? kizini, kiz kardesini hava karardiktan sonra gonul rahatligiyla arkadaslariyla cikmaya gonderebiliyor musun?

    3) "iste bunlar hep imkan meselesi" diyip boynunu bukup oturan cemaat. liseyi, universiteyi ortanin biraz uzeri kalitede devlet okullarinda okudum. ednan bey'in koskunde fransiz dadilar buyutmedi beni, 23 yasima kadar yurtdisina hic cikmadim. anam babam (artik emekli) devlet memuru. bilmem nerenin ceo'su amcam, aile buyugum hic olmadi. kendi imkanimi kendim yarattim. oturup birilerinin sizi altin kasikla beslemesini beklemekten vazgecin artik. adam gelmis buraya "2002'den beri yapmak istedigim eylem ama yabanci dil bilmedigim icin yapamadim" yazmis. ulan 13 sene gecmis 2002'den bu yana. sen bunu 2002'de aklina koysaydin 13 senede japonca ogrenip kitap yazacak seviyeye gelirdin. hicbir zaman hicbir sey icin cok gec degil! evet, zaman gectikce daha cok kok saliyor insan, daha zor oluyor gitmek ama gercekten gitmek isteyen insan bir zahmet elini biraz tasin altina sokacak. gotunu kaldirip risk alacak, kendini gelistirecek. giden herkes icin "onun imkani vardi tabii" diye varsaymak ogrenilmis caresizligin otesinde o insanlarin verdigi emegi, aldigi riskleri de kucumsemek oluyor. yapmayin sunu.

    4) "gidince de bi bok olmuyo, ay medeniyet sikar adami bay gelir vallaha" diyen dar vizyonlu kardesim. seni de unutmadim. tabii ki gidince sinirlerini aldirmis, turkiye ile butun bagini koparmis pamuk sekerine donmuyorsun. cunku neden, butun ailen arkadaslarin hala orda ve onlar icin endiseleniyorsun. ama turkiye'de yasayan bir insan kadar da sallamiyorsun artik acik konusayim. cunku artik televizyonu actiginda baska politikacilar, baska skandallar var. hicbir hukumet, hicbir devlet, hicbir ulus masum degil. ama kendi yazik ulkenle arana bir mesafe koydun artik, baskasinin dertlerine misafir olarak bakiyorsun. ne oralisin, ne burali artik. iki ulkenin de politik derdi seni direkt olarak germiyor. geride biraktigin gudubet ulkede iyi bir sey olsa (ki ne olacak allah askina, milli takim portekiz'e 3 atacak en fazla) sevincin kisitli, kotu bir sey olsa (yani her gun, her dakika) artik uzuntun kisitli. araf'ta olmak gibi sanki. diger yandan gunluk hayatin devam ediyor iste, trafikte insanlarin "insan gibi" hareket etmesine alisiyorsun -cunku guzel seylere cok kolay alisiyor insan-, yolda yururken tanimadigin amcalarin teyzelerin gulumseyerek "merhaba" demesine alisiyorsun, restoranlarin cafelerin %90'inda guleryuzlu hizmet almaya alisiyorsun. adil kullanim kotasi olmayan 75 mbit internet baglantinla hd dizi / film izlerken stream ettigini unutuyorsun. turkiye'deyken hayalini kurup ruyalara daldigin arabayi uzerinde %350 vergi olmadigi icin artik alabilir haldesin, 30 dolara buyuk araba deposu doldurmaya alisiyorsun. euro ya da dolar kazaniyorsan, bu seneden onumuzdeki seneye satin alma gucunun sekteye ugrayamayacagini biliyorsun. kafan rahat.

    dini inancin ne olursa olsun, dunyevi hayat kisa.

    eger benim gibi "bu ulkede nefes alamiyorum artik, duramiyorum" seviyesindeysen calis, cabala, kendi imkanini yarat. bir kere geldin bu dunyaya, olup gideceksin. nasil yasamak istiyorsan oyle yasa. kimsenin seni caresiz hissettirmesine de izin verme.

    yok eger "ulkemin su anda icinde bulundugu ahval ve serait beni cok mutlu ediyor, seviyorum" diyorsan otur icinde, mutlu mesut yasa. kimse sana bir sey demiyor.
    ama bu ahval ve seraitin yasam alani birakmadigi insanlar gidiyor ya da gitmek istiyor diye kinini, pisligini saga sola sacma.

    hadi al hayrini gor memleketinin.

  • 29. gss prim borcu

    bakınız, açıkça söylüyorum. şurada beni yatırıp siksinler yine ödemeyeceğim.

  • 30. büyük resmi gören ilkokul mezunu akp seçmeni

    hala ve hala seçmeni aşağılamak diyenleri göstermiştir. sinirlenmemeye çalışıyorum ama sizi sayıyla mı sözlüğe alıyorlar?

    ulan dünyanın hangi ülkesinde hırsıza hırsız demek aşağılamak? aşağılandığını düşünüyorsan, o zaman mecliste seni temsil etmesi için hırsıza oy verme.

    adamlar hırsızlıklarını ağızlarıyla itiraf ediyorlar. montaj, dublaj olayını da aştılar arsızlıkta.

    hırsıza oy veren de suç yok. ben bunu dile getirdiğim için suçluyum, öyle mi? yeter be!

  • 31. muharrem ince

    alevi olmadığı için chp nin başına gelemeyecek denilmiş. ama şu ana kadar chp nin başına gelen tek alevi başkan kemal kılıçdaroğludur. bu nedenle kendisin başkan olamamasını buna dayandırmak saçmalıktır. chp nin başında şuan çok iyi bir insan olduğunu düşündüğüm kılıçdaroğlu var zaten . ince geldiğinde partide zaten çok bir şey değişmeyecektir. kaldı ki chp nin içeriseinde şuan partinin oyunu arttırabilecek hiç kimse yok. bu nedenle ince değilde yeni kadrolara dikkat etmek gerkekir. lider sıfatı taşıyacak bireyleride yetiştirmesi gerekir.

  • 32. tek kelime ile aşkı tanımlamak

    sanmak

  • 33. davutoğlu erdoğan'dan daha başarılı bir liderdir

  • 34. asgari ücretin 1.300 lira olması

    akp pis trolledi yalnız. buna güvenipte oy veren binlerce salak var. amk ezikleri ağlayın şimdi

  • 35. ahmet hakan

    son yazisinda muhalefete elestirilerde bulunmasinin nesi "akp'yi aklamak" anlamadim.

    ortada ikisi ciddi oy kaybeden, biri yerinde sayan 3 muhalefet partisi, bir de oylarini %10 arttirmis akp var.

    muhalefet liderleri simdi elestirilmeyecek de ne zaman elestirilecek? mevzu gayet acik, eger muhalefet olarak oy kaybediyorsan lafi uzatmaya gerek yok, elestirilmek zorundasin. mutlaka bir seyi yanlis yaptin ki oy kaybettin veya diger muhalefet partileri oy kaybederken kacan oylari kendi bunyende toplayamayip yerinde saydin.

    kaldi ki, elestirilerini sadece "got korkusu" ile yapiyor olsun diyelim,

    ne var bunda? daha gecen dayak yedi, belki yakinda bir sebeple tutuklanip hapse girecek veya belki issiz kalacak. bunlar uzaktan bakinca kaldirmasi kolay gibi gorunen yukler galiba. sen emin misin ayni tehditlerle yuzyuze kalsan, sozlukte muhalif takilirken bir anda perdeden kefen giyip havaalanina dunya liderimizi karsilamaya kosmayacagina?

    iktidari yeniden akp'ye teslim eden muhalefet partilerinin baskanlari, vekilleri mis gibi dokunulmaz, iyi maasli hayatlarina devam edecekken, bu adam niye tum yuku omzuna alip ceremesini ceksin?

    insanlardan surekli kaldiramayacaklari yukleri kaldirmasini bekleyip hayal kirikligina ugruyorsunuz, iyi yonlerini gormek yerine herkesin surekli eksik, yanlis yonlerini ariyorsunuz. sonu yok bunun.

  • 36. akp'nin oylarını bölecek merkez sağ parti

    kurulması acilen gerekli olan partidir.

    şimdi bir kişi çıksa ve böyle bir parti kursa tutmaz. sebebine gelirsek akp'nin medyaya olan hakimiyeti, baskılar, daha küçükken başının ezilmesi gibi sebeplerden dolayı bu iş çok zor.

    peki şöyle bir sistem yapılsa.

    kılıçdaroğlu ülkede bir araştırma yapacak. yaşı 30 ile 40 arasında olan, eğitimli, konuşması düzgün, mümkünse uzun boylu * üç kişi bulacak.

    bu üç kişiye 6 ay boyunca ekonomi, hitabet, din, sosyoloji, diksiyon gibi eğitimler verilecek. eğitim sonrası bu kişilerin biri genel başkan yardımcısı, diğeri istanbul il başkanı diğeri de partinin medya sorumlusu yapılacak.

    bu üç kişi çok sert söylemlerle, chp'nin önde gelen kişileri olarak medyada konuşacaklar, sürekli halkın arasına girip nabız yoklayacaklar.

    her şeyi sonuna kadar sömürecekler. gerekirse ağır laflarla, yalanlarla halkı etkileyecekler. tabi bunu sadece medya ile değil halkın içine girip halkın halinden anlayarak yapacaklar.

    yani anadoluluya anadolululu gibi konuşarak yapacaklar.

    peki size soruyorum. bu şekilde chp ilk seçimlerde ne kadar oy alır.

    cevap veriyorum. %25 :)

    ne demiştik. chp'nin başına bu haliyle atatürk mezardan çıkıp geçse alacağı oy maksimum %27.

    halkın %70'i sağ görüşlü. bu sağ oyların ise gidebileceği tek parti var. o da akp.

    bu şekilde 2 yıl boyunca çalışan bu üç kişi saçma sapan ve sahte bir kavga ile chp'den istifa edecekler. istifa sebebi de chp'nin dini değerlere önem vermemesi ya da halkın derdinden anlamıyor oluşu ile alakalı.

    ardından bu üçlünün kuracağı parti ilk girdikleri seçimde en az %20 oy alırlar. çünkü akp ile aynı tabana hitap ediyorlar. başındaki kişiler tayyip erdoğan gibi hitabeti kuvvetli, dine önem veriyor gözüken ve halkın diliyle konuşan adamlar olacaklar.

    peki chp'nin oyu ne olacak. yine %25 :) değişen birşey olmayacak.

    şu eleştiri ile gelebilirsiniz. orjinali varken millet çakma tayyipleri ne yapsın.

    arkadaşlar tayyip erdoğan yaşlandı. demirel'in bir sözü vardır. "millet gıcır kağnıya binmeyi çok sever" diye.

    bu şekilde bir parti kurulsun. akp %30'u geçemez. hele hele davutoğlu ile hayatta geçemez.

  • 37. erdoğan'ı cepten arayıp tebrik eden kahveci

    geleceğin belediye başkanı adayıdır.

    ulan ben dün türkcell müşteri hizmetlerinde canlı bi varlığa ulaşabilmek için 20 dakika telefonda bekledim, herif direkt cumhurbaşkanı'na tek telefonda bağlandı.

  • 38. the walking dead

    --- spoiler ---

    tabitha ölmedi bence çöp konteynerinin altında saklanıp sıvışacak.

    --- spoiler ---

  • 39. türkiye'nin merkez sol parti ihtiyacı

    bu ülkede, "sağcı parti ve kurumlar dinine düşkün, allah inancı olan muhafazakar; solcu kurum ve partiler ise putperest, alkolik, ayyaştır" algısı yıkılmadan boşa çıkacak önermedir. aynısı tam tersi içinde geçerlidir. sağcılar yobaz, geride kalmış; solcular en süper ve aydındır algısı da yıkılmalıdır. evet bakıldığında genel sol düşünceye sahip insanlar arasında çok aydın kesim bulunmasına rağmen, sadece çevre etkisiyle ve din karşıtlığı ile solcuyum diyenler de vardır. sağcılar arasında ise dine inanmayan bizden değildir algısı ve yine çevre etkisiyle bu sayı daha da fazladır.
    önemli olan insanı insan yapan değerlere sahip olmaktır, kültürel değerlere, insanına sahip çıkmaktır, sanata, eğitime ve bilime katkı sağlayabilmektir. bunun özünde ise eşitçilik vardır, ve yine empati vardır, hümanizm vardır, demokrasi vardır, insanı sevebilmek ve fikirlere saygı gösterebilmek vardır. bunu ne kadar yapabiliyoruz onu düşünmeli, durmadan kendimizi geliştirmeli.
    özeleştiri yapmam gerekirse daha çok okumam, kendimi daha çok geliştirmem ve insanları daha iyi anlamam gerek. bence herkesin kendine özeleştiri yapması gerek. ancak böyle değişir bu toplum.

  • 40. konya'ya nükleer santral yapılsın kampanyası

    su yok amk yoksa desteklerim.

    ama rize'de su var, rize'ye yapılsın. adını da rte nükleer santrali koysunlar gurur duyacakları bir eser olur.

  • 41. bir daha asla seçimin olmayacak olması

    yeter kardeşim...
    ben de artık kabullendim...
    başkanlıksa başkanlık...
    inşallah bahçeli istifa etmez de mhp'den kaç milletvekili geçiyorsa geçer... neyse ne olur biter...
    13 yılımı aldı ama artık pes ediyorum... allah'ın hakkı üçtür adamlar kare as çekti...

  • 42. 2 kasım 2015 rte'ye suikast girişimi

  • 43. anadolu çomarı

    "bu lafı söyleyenler götleri yerse konya'da, kayseri'de, aydın'da, elazığ'da kıraathanenin birine girip kendine bir çay söylip etraftaki masalara doğru dönerek "yine seçimi anadolu çomarları kazandı" desinler bakalım." demiş biri.

    git mesela tekirdağ'da, kadıköy'de, "seçimi yine ayyaşlar kaybetti" de, kayseri'deki tepkiyle karşılaşır mısın? seni öldürmeye çalışırlar mı? hayır. işte bu yüzden sana çomar diyorlar sayın mal oğlu mal.

  • 44. selahattin demirtaş

    pkk ile arasına mesafe koydu ama inandırıcı olamadı çünkü partiden türlü çeşit pkk ve türevlerini destekleyen açıklamalar geldi.

    hesap hatası şu oldu sanırım; kendisi ve partisi akp ile pkk'nin vekili sıfatıyla ateşkes/çözüm süreci görüşmeleri yaparken hdp'nin pkk bağlantısı basında ve halkta yoğun şekilde sorgulanmıyordu. sanırım bunu pkk bağlantısının ülkede kabul gördüğü şeklinde yorumladı. halbuki sorgulanmamasının tek sebebi, akp'nin kontrolündeki medyanın başka bir rüzgar estirmesiydi, rüzgar kesilince görmezden gelinen pkk bağlantısı herkesin gözüne sokuldu. abdullah öcalan'ın dini bütünlüğü, pişmanlığı, hatta ev hapsi konuşulurken bir anda bebek katili olduğu hatırlandı. bu değişikliğin maliyeti yeni yansıdı sandığa. pkk'nın da bombalamalar sonrası eylemlerini arttırması da kendisine hediyesi oldu. kendisi bence akp için olduğu kadar, pkk için de tehditti, bu sonuçlar gücünü epey sarstı ama ülke barajını kılpayı da olsa aşması tamamen şahsi başarısıdır, bu tablodan selahattin demirtaş'ı çıkarırsanız hdp, kürt siyasi hareketinin kemik oyu olan 6-7lere geri döner sanırım.

  • 45. mansur yavaş

    mhp'ye yamanmaya falan çalıştığı yoktur. en baştan beri mhp'lidir zaten. devlet bey, potansiyel tehlike gördüğü için kendisini çeşitli olaylarla partiden uzaklaştırmıştır. siyasetin arka planından pek haberiniz yok tabi; olmasın da zaten. chp'den aday oldu diye zırlamadan önce niye chp'den aday oldu diye düşünmesi lazım bazılarının.

    bugüne kadar sustum ama biraz anlatayım: kendisi, bir hiç olan anadolu ilçesini yoktan var etmiştir. kadının adı olmayan yerde kadınların çalışmasını normalleştirmiştir. fark ettiyseniz siz barzolar hala burda kadının x'i kadının y'si diye tartışıyorsunuz. hala, karşınızdaki kadının ezik olmasını istemek, öyle değilse de bir şekilde canını yakmak gibi içsel ilkel dürtülere sahipsiniz. şimdi bunu okuyan olursa beni feminist diye etiketler. niye? çünkü doğruyu söylüyorum. halbuki gayet ataerkil kültür çocuğu, cinsiyetlerin farklılıkları olduğunu düşünen, eşitliği değil eşit haklara sahip olmayı savunan bir insanım.

    ilçedeki değişimi de sadece gören, bilen ve yaşayan anlayabilir. ilçe tamamen esnaf kafası ile hareket ettiği için ''ilçesi mansur yavaş'a oy vermedi.'' gibi durumlar ortaya çıktı. zihniyet kolay kolay değişebilen bir şey değil. zihniyet anadolu çomarı yea'cılarla değişecek bir şey de değil. ülkede birileri eğitimsizse sorumlusu devlettir ve bunun lamı cimi yoktur. büyük adamlar, sürekli eleştirerek değil; bütün imkanlarını kullanıp durumu düzeltmeye çalışarak kendini belli eder. bakınız; mustafa kemal atatürk. ülkeyi yoktan var etmiştir. bu millet köylü yea demiş midir? ne dediğini ben mi hatırlatayım? ilçeyi yöneten biri düzeltmeye ilçeden başlar, doktorsa işini daha özenli yapar, ögretmense bu çocuklar buranın geleceği diyerek çalışır vs vs. buraya herkesin kendi işini düzgün ve de kimseyi mağdur etmeden yapmasını koyabilirsiniz. bunlardan sonra durumu düzeltir düzeltemez; bu gene halkın takdiridir. gerçek demokrasi budur, sizin kendi istediğiniz olmayınca birilerini yerden yere vurmanız eski rejimin farkli bir tezahüründen ibarettir. düşünün ki bu adam, büyükşehir belediyesi seçimlerinde her kesimden insanın takdirini kazanacak kadar aklıselim bir insan olmasına rağmen melih gökçek'i tahtından indiremedi. bazı tarikatler ''para ve menfaat nerdeyse tarikat de ordadır'' felsefesini benimsedikleri için... sonuçta herkes yönetilmek istediği kişice yönetilir. söz konusu kişi büyük harflerle tweet atan twitter gülü melih gökçek de olsa bu böyledir.

    çünkü ülkede kafası çalışan, artniyetsiz insanlara hiçbir şekilde tahammül yok. siyasetten tut, da normal insan ilişkilerine kadar. doğru söylüyorum diye kovulduğum köylerden biliyorum. burda çeşitli ithamlarda bulunanlar da çok iyi biliyor ki ne derlerse desinler ''gerçek'' değişmez. hayatımda sığındığım yegane liman budur: gerçek gerçektir; inkar etmek, kabul etmemek sadece ahmak insan işidir. o yüzden; hatalıysan kabul et ve de telafi et, kim ne derse desin doğru bildiğini yap, birine haksızlık yapan herkese yapmış demektir; asla haksızlığın yanında durma, hatta gerekirse bu uğurda en sevdiklerini bile kaybet. keşke bunların hepsini elimden geldiğince değil de yüzde yüz gerçekleştirebilsem.

    doğanın kanunu bu, bu tip insanlar bir yerlerde hep var olacaklar. bu mansur yavaş olur, başka biri olur. isim çok da önemli değil. böyle insanları manipüle ederek sadece siz kaybedersiniz: gerçek algınızı, -şayet varsa- değerlerinizi, doğrularınızı... bunların olmadığı bir hayat sizi ne derece tatmin eder onu da kendi takdirinize bırakıyorum. eder diyorsanız sorun yok. ama etmez diyorsanız ben ne diyebilirim ki. ömür boyu yalanlarla, kaypaklıklarla, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarak, birilerini ayağını kaydırarak yaşayın. hayattan tatmin beklemek yerine bunları özümsemeye bakın. başka şansınız yok. çünkü; en büyük eşeklik bile bile yapılandır. ayrıca "boşa geçmiş ömre yaşam denmez" sarı çizmeli mehmet ağalar; bunu da unutmayın, yazın bir yere.

  • 46. jelko obradoviç

    ergin ataman tarafından yine tokmaklanmış olan koç. sahaya çıkamayan takım denmiş. rezalet bir kararla faulü görmeyip maçı senden alıp rakibine veren hakem taşşak geçer gibi final maçına tekrar verilirse çıkmazsın güzel kardeşim. bu işler sahadan çekiliriz havuzdan çıkarız dedikten sonra bir cacık yiyememeye benzemez en az 80 okka taşşak ister.

  • 47. yeni kuracağım parti için yol arkadaşları arıyorum

    (bkz: yaz beni)

    (bkz: en hızlı ikiye bölünen parti)

    (bkz: ben kendi partimi kuruyorum sikikler)

    (bkz: beni takip edin bu başlığı terkediyoruz)

    ayrıyetten editi: #49288715 seçime falan gerek kalacağını sanmıyorum ıslah edeceğiz topunuzu.

  • 48. yaran facebook durum güncellemeleri

    ''olum o son teklifi yaptırmayacaktık!! adam ''size karı ayarlayacam.'' dedi. oyunu 8 puan arttırdı. en çok izlenen programı ''desti izdivaç'' olan ülkede o teklife izin vermeyecektik :))''

  • 49. 1 kasım seçimlerinde soma'da %50 oy alan parti

    beni hiç şaşırtmayan bir şekilde adalet ve kalkınma partisi olmuştur.

    niye böyle olduğunu anlayamayanlar ve hatta chp niye oy alamıyor diyenler; yakup kadri'nin yaban romanını okusun.

    ne ilgisi var demeyin; okuyun anlarsınız.

    iddia ediyorum; soma'da bir sonraki seçimde akp %60'ın üstüne çıkacaktır

  • 50. bmw 3 serisi