roberto baggio ile futbolu seven adam4
profili

  • ekşi itiraf

    meslek hayatım boyunca çalışmak istediğim firma ile yarın ilk iş görüşmemi yapacağım, heyecandan uyuyamıyorum, yarın bundan sonraki hayatımın ilk günü olabilir.

  • oğuz atay

    mükemmeli en kısa sürede yapabilmiş, büyük ve aydın bir beyinin nüfus kağıdında yazan karşılığıdır.

    43 yıl, 2 ay, 1 gün, yani toplamda 15768 gün.

    bunun ilk on sekiz senesini çıkalım, geriye kalan 25 yıl, 2 ay ve 1 gün.

    bu süre zarfında neler yapabilirsiniz, düşünün biraz, daha 10 senelik bir cumhuriyete doğmuşsunuz. sonra üniversite okumuşsunuz, hem de o zamanlar inşaat mühendisliği okumuşsunuz, peşine çalışmışsınız, akademiye girmişsiniz, master ve doktora yani...

    derken zor bir şeyi becermişsiniz, çok güzel bir eser yazmışsınız, 1972 yılında;tutunamayanlar
    peşi sıra bir eser daha, bu sefer eser de değil, şaheser yazmışsınız, 1973 yılında; tehlikeli oyunlar
    durmamışsınız, peş peşe üç kitap daha, biri hikaye, birisi de tiyatro oyunu ve biri de biyografi; korkuyu beklerken, oyunlarla yaşayanlar ve bir bilim adamının romanı

    bu sırada hazırladığınız; eylembilim ve her ne kadar basılmak için yazmasanız da sizden sonra basılan bir kitabınız; günlüksiz öldükten sonra basılmış.

    tüm bunlar arada 1961 yılında evleneceksiniz, bir şirket kurup onu batıracaksınız, bir kızınız olacak, 1967 yılında boşanacaksınız, peşi sıra bir daha hayatınıza bir kadın alacaksınız, sonra ondan ayrılacaksınız ve 1974 yılında bir daha evleneceksiniz. bu arada bir de mesleğinizde doçent oluvermişsiniz, sanki eve geçerken yoğurt alır gibi, ya da çarşıya inmişken bir paket sigara alır gibi...

    üstelik tüm bunları beyninizde bir tümör varken yapacaksınız ve sizi dünyadan nohut kadar bir ur henüz 43 yaşında alıp götürecek.

    bir otuz sene daha yaşasaydı kim bilir bu topraklarda edebiyat hangi seviyede olacaktı.

  • suriyeli sığınmacılar

    bana göre çok büyük bir kısmı suriyeli yıkılmacılardır.

    bildiğiniz gibi cumhurbaşkanı erdoğan geçen günlerde “suriyeli sığınmacıların teröre ve suça bulaşmamış olanlarına istedikleri takdirde vatandaşlık verebiliriz” açıklamasından sonra birden bire ortalık birbirine girdi. kimisi bu savaş mağduru insanların ülkemizde “kalifikasyon” arttırmasını umarken, kimisi bunu bir başkanlık yatırımı olarak gördü.
    akşam cnn türk’te haberlerde izlediğimde bir istatistik paylaşıldı, suriyeli yıkılmacıların yaklaşık olarak sadece yüzde yedisinin üniversite mezunu olduğu, sadece yüzde dokuzunun eğitimli olduğu, büyük bir kısmının ise okuryazar olmadığı söylendi. bu suriyelilerin kalifiye olanlarının ise altı yıldır zaten dünya’nın çeşitli ülkelerine yerleştirildiği bildirildi. hatta kanada’nın bu suriyelilerden sadece yirmi binini kabul ettiğini bunun için ise bazı şartlar ortaya koyduğunu anlattılar. buna göre kanada sadece aile olanları kabul etmiş ( ileride aile birleştirme bahanesi ile sayının artmaması için), sadece eğitimli olanları almış ve en önemlisi de üç yıllık izleme sonucuna entegrasyonu takip ederek kesin karar vereceklerini bildirmişler.

    bayram tatili için çok sevdiğim memleketim hatay’da idim. tuık verilerine göre hatay’da 386 077 adet suriyeli yıkılmacımız var. bayram tatilinden bende oluşan bazı bilgi ve izlenimler aşağıdaki gibi;

    • memleketim hatay’ın küçük bir ilçesi, tüm ilçenin neredeyse birbirine akraba olduğu bir ilçeden bahsediyorum, konuştuğum akraba ve arkadaşlardan aldığım bilgiye göre köyler ve beldeler dahil bu ilçede toplam 350 adet esnaf var, sadece ilçe merkezinde ise toplamda 55 adet suriyeli esnaf var. yani yaklaşık olarak ilçe merkezindeki esnafın yüzde yirmisi suriyeli yıkılmacılardan.
    • halk bu memlekette ahırdan bozma evlerini bu yıkılmacılara altı yüz yedi yüz lira gibi fahiş fiyatlara kiraya veriyor. burada ev sahipleri çok memnun, ancak kiracı olan türkler ne durumda tahmin edersiniz, türkler o evlere atık suriyelilerden daha çok para vermek durumunda.
    • ilçede ciddi anlamda bir çöp sıkıntısı var, aslına bakarsanız bu ilçede su sıkıntısı da vardı da allahtan cehape zihniyetindeki büyük şehir belediyesine bağlı hatsu yetkilileri su sorununu çözmüş, nasıl çözdüklerini araştırdığımda ise hatsu’nun tek bir su aramadıkları sadece kayıp ve kaçakları engellediğini öğrendim.
    • ilçe zannedersiniz ki beyoğlu, gündüz ciddi anlamda trafik sıkıntısı var, antakya merkez kadar trafiği var bu küçük ilçenin. ancak bu suriyeli yıkılmacılar akşam olduğunda sokağa çıkıyorlar, arife gecesi saat 3 gibi cadde ana baba günüydü.
    • tatlıcıdan, bakkala, berberden, kaportacıya, lokantacıdan ayakkabıcıya kadar bir çok suriyeli esnaf var, işin güzeli bu yıkılmacıların dükkanından alışveriş yapanlar sadece yurttaşları değil, artık ucuz diye türkler de bu yıkılmacılardan alışverişe başlamış. vergi yok, ceza yok, sigorta yok, temizlik kontrolü yok, iş sağlığı güvenliği yok, şeker, çay un suriye’den kaçak, sigara diğer taraftan kaçak geliyor. bu kalemlerin bindirdiği gider kalemleri olmadığından da haliyle maliyetler düşük.
    • antakya merkezde iki cuma namazına gittim. zannedersiniz mekke, her tarafta arap entarili tipler vardı, hutbe çok yakında arapça verilirse hiç şaşırmam.
    • sokakta kara peçeli kadın sayısı gözle görülür şekilde fazla, yaklaşık bir karış sakallı erkekler ve üç adım arkalarında peçeli kadınlar, yanlarında elli santim boyunda türbanlı hatta peçeli çocuklar görebiliyorsunuz.
    • dilencilik ve fuhuş ile istismar edilen yüzlerce çocuk ve kadın var. bunun yol açacağı sosyal patlama ve sağlık sorunları çıkmak üzere.
    • bayramdan üç gün önce antakya merkezde stadyumda bir iftar yemeği verildi, iftara mr. düşük profil de katıldı. buraya akp yöneticisi ve üyesi çoğu kişi alınmadı, yüzlerce otobüsle suriyeli yıkılmacılar taşındı ve en acısı da polis güvenlik nedeni ile bunları doğru düzgün aramaz iken ilçe kaymakamları, savcıların, hakimlerin araçları didik didik arandı.
    • bahsettiğim bu küçük ilçede akp’nin son seçimdeki oy oranı yaklaşık yüzde yetmiş. toplamda on sekiz bin suriyeli var ve bir sonraki seçimde bu arkadaşlar oy kullanırsa belediye başkanı yüzde yüz suriyeli olacak, çünkü ilçedeki son oy kullanabilen türk sayısı yaklaşık dört bin idi.
    • hatay'da suç oranı artmış durumda, kendi kardeşim hatay da yer olmasına rağmen tayin istemedi hataya, bazı hataylı memurlar tayin istemiyor, adamlar kia ve hundai araçları ile trafiğin anasını belliyorlar, korkuları yok, adam ölümden kaçmış gelmiş, ipler mi senin polisini.

    bundan beş sene evvel büyük lider emevi camiinde cuma namazı kılmak niyetinde iken şu anda habib neccar camisinde haber vermeden cuma namazı kılmak isteseler yer bulamayacak durumdalar. beş sene önce güney komşumuz bir iç savaşa düştü, bugün baktığımızda herkesin bir kazanımı oldu,

    bazıları şunlar ;
    • rusya artık sıcak denizlerde.
    • esad en azınan kendisine bağlı bir toprağa ve halka sahip.
    • pyd özerk devletini kurdu ve neredeyse tüm dünya tanıdı.
    • işid kendi propagandasını yaptı.
    • abd ve batılı devletler buradan kaliteli elemanları aldılar ve kalifikasyonlarını arttırdılar.

    peki biz ne yaptık bu sırada;
    • hiç dâhil olmadığımız savaşa tırlarca silah gönderdik.
    • 11.5 milyar dolar para harcadık.
    • onlarca canlı bomba saldırısı yaşadık ( son iki kalifiye yıkılmacı bayramdan hemen önce reyhanlı’da patladı)
    • bir stratejik deha başbakan harcadık.

    yani bizimle alakası olmayan bir savaşın en çok kaybedeni olmuş durumdayız. stratejik deha diye ben buna derim. üstelik bunların özgürlük savaşçısı olduğunu iddia edenlere de sorarım, dünya üzerinde kendi ülkesinin özgürlüğü başka tprakalrda taşak kebabı yaparak kazanmış bir tek millet var mı?

    peki yarın bir seçim olsa ne olacak, şahsi fikrim hiç bir şey değişmeyecek, bir çok insan aynı yere oy verecek ve akp gene yüzde elli dolaylarında bir oy alacak. çünkü birileri bu gece televizyonda zinayı övse, yarın " başkan haklı biz de zaten orospu çocuğuyuz" ( burada cinsel bir ayrımılık söz konusu değildir, kadını aşağılama niyeti yoktur) diye başlık atacak en az beş gazete ve benim anam senin anandan daha çok zina yaptı yarışına girişecek binlerce insan var.

    aranızda su veren itfaiyeyi arayan varsa kendilerini güney sınırına davet ediyorum. hortumun bir ucu yani iftaiye ankara beştepe dolaylarında. diğer ucu da üzülerek söylüyorum ki hepimizin götünde.

  • vodafone arena

    açılması için acele etmememiz gereken yeni ve artık daimi evimizdir.

    eski evimizi güzel günlerin habercisi olan zamanlarda yıktık, yeni evimizi de güzel günlerin başlangıcında açalım.

    hatırlarsınız;

    12 mayıs 2013 pazar günü inönü’de son maç gençlerbirliği ile oynanacaktı. 110 yıllık camianın son elli yılına çatı olmuş bir mabedin son gününde taraftar heyecan, coşku ve burukluk vardı. öncesinde evimizi yıkıp gökdelen dikmek isteyenlere hayır demiştik, baba toprağını terk etmeyeceğimizi söylemiştik. o gün dolmabahçe, çarşı içi ve akaretle yokuşunda binlerce taraftar son günde vedaya hazırlanıyordu. derken dolmabahçe’de motosikletli polisler kalabalığın içine tüm zibidilikleriyle daldılar, taraftar isyan etti ve polisler havaya ateş açtılar. sonrası isyan, gaz bombası ve arbede. evimizdeki son günümüzde gaz yemiştik. bunu bir köşeye yazdık.

    şimdiki zamandan iki haziran önce, yani maçtan yaklaşık yirmi gün sonra bu sefer bıyıklı ve adamları stadımızın sadece 2.3 km ötesinde, yani yan sokaktaki komşumuzun bahçesine göz dikmişti, kışla, avm, otel yapacaktı. milyonlarca insan yıllardır hayat tarzımıza, değerlerimize, ne yiyeceğimize, ne içeceğimize, nasıl sevişeceğimize ve nasıl doğuracağımıza karar vermek isteyen bıyıklıya hayır dedi. bıyıklı yaktı, yıktı, dövdü ama yirmi gün önce evimizin son gününü bize zehir edenlere soracak bir hesabımız vardı, yeter ulan dedik. yardım ettik, toma çaldık, evin inşaatından makine çıkartıp poma yaptık, kısacası dur dedik, çok dayak yedik, çok gaz yedik, çok arkadaş kaybettik, ama değdi, sonunda bir diktatöre ilk defa dur dedik.

    bugün bize tinerci diyenler var ya, hani sekiztaş, eziktaş diye komiklik yapanlar, o günlerde akaretler yokuşunda götlerini biz kurtardık. ama feda olsun, isteyerek yaptık, içimizden gele gele, hiç gocunmadan yaptık, hatırlatalım o gün dediklerimizi, bu stadı gecikeceğini o gün biliyorduk. (bkz: #34246879)

    sonrasında kulübümüzle çok uğraşıldı, inşaat hafriyatında tarihi eser arandı, olmadık tehditler savurdular, sponsorlar çektirdiler, göndermedik müfettiş bırakmadılar, hatta götlerinden taraftar gurubu uydurup şampiyonluğumuzu bile engellediler.

    bu diktatör bir kasım seçiminde gelmişti, tesadüfe bakın ki yine bir kasım seçiminde artık yerinden çok rahatsız ve tedirgin. bu kasım çok sıcak olacak diyor umudumuzda bir ses.

    o yüzden acele etmeyin, kendi imkanımızla yaparız dedik, neredeyse yaptık, borçla harçla, sürünme ile de olsa yaptık. ağız tadıyla da açalım.

    aceleye hiç gerek yok.
    beyaz günlere siyah kanatlar çırpmamıza az kaldı.