regardless6
profili

  • şişesi 5 liradan satılan 35 cc'lik rakı

    yazık valla. şu ülkede içki içenlerin çektiği zulüm gerçekten içler acısı. 10'dan sonra çocuk gibi tezgah altından içki mi almak dersin, siyah poşetle birlikte içinde eroin varmış gibi eve götürmek mi dersin, hakaretler mi dersin? hani denetim? diyeceğim de komik kaçacak.

    içkiler o kadar pahalı ki insanlar böyle ucuz bir alternatif görünce deneyelim bakalım diyorlar haliyle. zaten milletin aldığı maaşlar belli. belki de beraber iki kederlenmek, iki sohbet etmek istediler ama olanlara bak. buna doğal seleksiyon denmez. bu ülkedeki insanların iki kuruş fazla harcamamak için düştüğü durumdur.

    edit: tdk

  • otizm hastası kızın minecraft'ta yarattığı krallık

    biliyorum gündem berbat ve biliyorum ülke ileri gitmediği gibi her geçen gün geriye gidiyor. yok yere masum insanlar ölüyor, masum olmayanlar ise krallığında 3 maymunu oynamaya devam ediyor.

    biraz havayı dağıtmak istediğimden bu haberi paylaşmak istedim. dünyada aslında güzel şeylerin var olduğunu ve yaşanabilir bir yer olduğunu hatırlatıyor böyle olaylar.

    otizm hastası küçük bir kızın abisi kardeşinin minecraft başında neden bu kadar zaman geçirdiğini anlamak ve minecraft hesabına göz atmak ister. gördüklerine inanamayan abi, kardeşine bu yapıtı paylaşmak istediğini söyler ve kardeşi de izin verir, ama sadece screenshot olarak. ne zaman ve nasıl başladığını sorduğunda "nisan ayında bir duvar örerek başladım ve hala devam ediyorum, o yüzden sadece bey oynayabilirim" demiş. hiçbir tutorial kısmına takılmadan, youtube'da herhangi bir öğretici video izlemeden, sıfırdan kendi yaratmış.

    işte kızın kendi dünyasına kapandığı zaman ve başka bir dünyada var olmak istediğinde yaratmak istediği krallık:

    krallığın girişi, duvarlar 500x500x12 boyutunda

    krallıkta bulunan 6 ana mekana giden altın yol

    krallıkta 4 köy bulunuyor ve her biri farklı bir ağaç tipiyle döşenmiş. meşe ağacı keresteler için.

    tarım için çam

    ordu için ormanlık

    huş ağacı ise çeşitli meslek gruplarını ve soylu aileleri temsil etmek için kullanılmış

    ve karşınızda kale

    kalenin girişi

    kalede iki tane balo odası var. ilki günün ilk ışıkları için

    ikinciyse gün batımından sonrası için

    ve büyük yemek salonu

    türlü ocakları ve her çeşit malzemesiyle hizmete hazır

    her çeşit dediysek ciddiyiz

    okçuluk için alıştırma sahası

    tüm ihtişamıyla kralın yatak odası

    kaleye kuşbakışı

    kalede yüksek makamda bulunan misafirler için ayrı, hizmetliler için ayrı odalar var. bunun yanında bir çok bahçe, demirci ve banyolar var. ve bir de hapishane

    george martin'in eseri a song of ice and fire'da bulunan sky cell'lerden esinlenmiş

    bir köşede böyle bir hayvan çiftliği...

    ... içi döşeli banyolar

    ... yemek salonu

    ... mutfağı

    ... ve salonu

    muhteşem bir tiyatro binası

    kulisi

    sahnesi

    daha bitmedi. oteller de düşünülmüş

    tabii ki dayalı döşeli

    asker koğuşu

    iki ana mağazadan biri

    bu mağazalar çam ve huş ağacı ile döşenmiş köylerde bulunuyor

    her köyün bir okulu var

    her köyün :)

    ve her köyün hastanesi var

    ve hasteneye ait ameliyat odaları

    artı yoğun bakım üniteleri

    kütüphaneler unutulmamış

    kütüphane içerisi

    havuzlar

    hatta ormanlıkta gizlenmiş cadı evi bile

    göletiyle birlikte

    tarım alanlarında boydan boya ekilmiş sebze ve meyveler

    bütün evler farklı yatak odaları, masalar ve dekorlara sahip. fakat bazıları için çok daha fazla düşünülmüş

    süslü mermer girişleriyle

    muhteşem mimarisiyle

    eksta büyük yemek salonuyla

    anlaşılan kendisi labirentleri çok seviyor

    her labirentin girişinde zorluk seviyeleri yazıyor

    mizah anlayışı da baya gelişmiş

    baya :)

    benim en sevdiğim kesinlikle piramit oldu

    piramit içinde labirent. ben şaşırmadım

    labirenti bitirdiğinizde lava üzerinde bir parkuruna geliyorsunuz

    ve parkurun en tepesine çıkınca

    burada kendinize ait bir kafa seçiyorsunuz

    ve en son olarak tapınak. küçük kız tapınak hakkında "insanlar farklı yerlerde yaşıyor olsalar bile aynı yerde ibadet ediyorlar" demiş

    biraz uzun oldu ama her biri gerçekten farklı bir dünya ve hepsi de göz alıyor. küçücük bir kızın böyle dünyalar yaratabilmesi üzerine otistik hastası insanların nasıl bir dünyası olduğunu az da olsa görebiliyoruz. otizmin tanımında "beynin işlevsel bozukluğu" yazar, keşke her bozukluk bu kadar güzel olsa ve biz de dünyanın böyle yaşanabilir bir yer olabildiğinin farkına varabilsek.

    "obstacles are just opportunities in disguise."

    kaynak: reddit

    edit: uğraştım tüm tagleri düzelttim. imgur'a bir türlü yükleyemediğim için ve birçok kişinin de imgur ile sorunu olduğundan tinypic'e yükledim. ulan taglerle küfür ediyorsunuz da bu kadar mı ya? hasta olan kız değil, sizsiniz kesinlikle. şu başlıkta kıza hakaret etmişim, ondan özür dilerim kendi adıma.

    saygılar.

    :)

  • türk polisinin prezervatifle imtihanı

    ilk öncelikle şunu söylemek istiyorum ki bu yazdıklarımın kesinlikle (bkz: geçen gün yine sevişiyorum) olarak algılanmasını istemiyorum. sadece türk polisinin "büyük bir çoğunluğunun" yıllar içinde ne kadar ahlaksız, seviyesiz olduğunu ve özel hayata zerre saygısı kalmayan bir grup haline geldiğini belirtmek istediğimden paylaşıyorum.

    dün gece başlıktan da anlaşıldığı üzere bir ihtiyacım oldu ve evde olmadığından açık bir tekel ya da benzin istasyonu aramak için dışarı çıktım. biraz aradıktan sonra ihtiyacımı satın alarak eve geri dönüyordum. oturduğum yer açık siteler halinde olan bir yer ve genelde gece 12'den sonra site içlerinde devriye gezen polis araçları oluyor. kaldırımda yürürken uzaktan polis aracının geldiğini gördüm ve yürümeye devam ettim. ne alakadır bilinmez polis yanımdan geçerken kornaya bastı durmam için, ben de anlamadım nolduğunu ve "bir şey mi soracaktınız?" gibisinden mimiklerle anlaşmaya çalıştım. aracı kullanan polis "iyi geceler delikanlı" dedi, ben de olayı anlamaya çalışan bir surat ifadesiyle "merhabalar polis bey" dedim. şans eseri giydiğim şort basket şortuydu ve cebi yoktu, dolayısıyla kornaya bastığı ilk an aklıma gelen "şu kutuyu cebime atiym de sorun çıkmasın" eylemini gerçekleştiremedim. elimde üstten aşağıya sırayla telefon, cüzdan ve onun altına sıkıştırdığım kutu ile polis otosu önünde sohbetteyim. polis "gecenin bu saatinde ne yapıyorsun bakalım?" dedi ben de "bir ihtiyacım vardı, onu almak için çıkmıştım" dedim. yanındaki polis "nedir o ihtiyacın, merak ettim?" diyerek pis pis sırıtmaya başladı. ben de bu soruya nasıl cevap versem bilemedim ve "özel bir ihtiyaç polis bey" dedim. sohbet boka saracaktı, hissediyordum. polis tekrardan "nedir göster bakalım o" diye ısrar etti ve ben "tahmin edebileceğiniz üzere bir erkeğin bu saatte ihtiyaç duyduğu özel bir şey" diye cevap verdim. polis anladı ama illa benimle dalga geçmek istedi ve "göster göster, merak etme kızmıcaz" dedi. zannedersin 10 yaşında çocuğum, triplere bak "kızmıcaz" falan. olay fazla uzamasın diye ben de gösterdim ve gelen tepki "ne yapacaksın bununla, şişirip balon mu yapacaksın hahahahhaha" diye gülmeye başladılar. orada o saatte ne desem gg olacağı için sinirimi bastırdım ve "gidebilir miyim şimdi polis bey?" dedim. gelen yanıt inanılmaz rahatsız edici ve saçmaydı:

    "fazla şişirme, patlatırsın".

    daha sonra "iyi geceler" diyip yoluma devam ettim. diyeceğim şudur ki:

    ya ulan sayın polis bey! gecenin saat bilmem kaçı, hadi diyelim ot mot hikayesine kıllandın ve beni yanına çağırdın. ben de sana gereken cevabı verdim. daha ne diye bu muhabbetlere girip, komiklikler ve iğrenç şakalar yapıp adamın asabını bozarsın ki? neden didiklersin benim özel hayatımı ve bu kadar aşağılık cümlelerle beni orada küçük düşürmeye çalışırsın. biliyor ki ben ona orada ters bir şey söylesem hemen bunu kendi çıkarı için kullanabilecek ve büyük ihtimalle beni "devlet memuruna hakaretten" gecelik kodese alacak, o da olmadı beni merkeze götürüp saatlerce uğraşacaklar. çünkü yanımda bu olayı duyan bir şahidim yok ama onlar iki kişi ve tabii ki benim hikayemle istedikleri gibi oynayabilecekler. zaten son senelerde artık beynimize kazındı polislerle uğraşılmayacağı ve beni öldürseler de haklı çıkabilecekleri, ağır cezasız kurtulabilecekleri. işte tam bu yüzden ağzımı kapadım, sadece polis aracının plakasını aldım ve eve geri döndüm. şimdi yarın gitsem ve suç duyurusunda bulunsam bu konuyla ilgili, hiçbir bok olmayacak biliyorum ve uğraşmaya değmez. belki kimileriniz "ne alakası var şimdi?" diyebilir, klişe kaçabilir ama sorarım size sözlük. hangi avrupa ülkesinde, amerika bölgesinde ya da uzakdoğu/avustralya şehrinde böyle saçma ve rahatsız edici bir muhabbet olabilir?

    daha fazla mağdurum ben mağdur dizeleri yazmak gerçekten istemiyorum ama bu türk polisinin geldiği nokta berbat ve gittiği yol, yol değil.

    edit: hala serin hikaye diyen, derdini sikiym diyen ve başlığın adına takılan var. bu başlıktan daha iyi bir başlık düşünemedim çünkü adamlar "ilk defa" prezervatif görmüş gibi tepki verdi. bu insanların görevi asayişi sağlamak, baska insanların özel hayatıyla dalga geçmek değil. empati yoksunu olmayın.