çocukken babam sık sık iş seyahatlerine giderdi, o yaşlarda zaman kavramım olmadığı için ne kadar kalırdı bilmezdim ama çok özlerdim.
annem o yıllarda ağır bir depresyondaydı ve işte olmadığı her an uyurdu. kardeşimle oyunlar uydurup zaman geçirmeye çalışırdık. başka arkadaşımız olmadığı için arada hayali arkadaşımızı evimize davet eder, oyunlara onu da katardık.
kardeşim bana göre hep daha tepkisiz kalabilen bir çocuktu ama ben babamı ne zaman valizle görsem gitmesin diye hüngür hüngür ağlamaya başlardım. annem de beni odama çekip ağlamaya devam edersem babamın gittiği yerden hiç dönmeyeceğini söylerdi. o küçük halimle terk edilme korkusuyla baş başa kalırdım. geceleri babam dönsün diye dua ederdim ama içimde hep bir "ya dönmezse" korkusu olurdu.
ilerleyen yillarda, belki kendisi üniversitede öğrenciyken erken yaşta evlenip 25'inde çoktan benim ve kardeşimin sorumluluğu altına girdiği, belki mutlu olmasa bile evliliğe ve bize katlanmak zorunda kaldığı için annem hep 30'dan önce asla evlenmememizi öğütledi. 30 sonrası evliliğimde de çok defa denememize rağmen çocuk sahibi olamadık. belki biraz da bu yüzden evde olması gereken aile sıcaklığını hissedemedim, kendisi kabul etmese de bence iyi bir eş de olamadım.
maalesef belli bir yaştan sonra insan artık eskisi gibi saf ve koşulsuz şekilde birini sevebilme yetisini kaybediyor. sevebilecek gibi olduğunda da karşıdaki insanın belli kriterlerini sağladığı için hayatında olduğunu farkedip sert bir yere iniş yapıyor. boyle olunca belki bir 5 yıl önce, henüz çok büyük kazıklar yememiş ve samimiyetsiz birçok insanla karşı karşıya gelmemişken, 40'a merdiven dayamış bir erkeğin evlilik check list'ini sağladığım için değil de sadece beni sevdiği için hayatımda olabilecek biriyle evlenip çok da arayı açmadan 2 çocuk yapsaydım sabah çocukları okula birakacagim için uykumda belki de şimdikinden daha mutlu olurdum. belki de olmazdım.
(bkz: ne anlatıyon be abla gözünü seveyim be abi)
(bkz: kendi kendine konuşurken lafın lafı açması)
dead god4 profili
-
keşke 25 yaşında evlenseydim pişmanlığı
-
inşaat işçilerinin günde 2500 lira kazanmaları
gayet normal bir olay. çoğu inşaat işçisinin iş güvencesi mi var? bugün çalışıyor, belki önümüzdeki ay iş çıkmayacak ya da kalkıp başka şehre iş için gidecek. kaç yaşına kadar bu işi yapabilecek? tehlikeli bir ortamda, sıcak hava soğuk hava demeksizin fiziksel iş yapıyorsun. üstelik yaptığın iş toplum tarafından saygı görmüyor. kolay mı bunlar?
emin olun o işçinin faydası 2500 liradan az olsa kimse o maaşı vermezdi. -
eşiniz için böbreğinizi verir misiniz
cevabının evet olması beklenen bir soru.
bir insan böbreğini veremeyeceğini biriyle neden evlenir ki? -
japon denilince akla gelen şey
adamlar temiz.
uzakdoğu restoranından sipariş verilecekse her zaman japon işletmecilerin restoranlarını seçerim, çin'e güvenmem.
ayrıca taharet musluğuyla bu kadar övünen bir toplum olarak japonlardan gol yememizi de kabullenemiyorum. bizim taharet muslukları şahin'se, onlarınki lexus.