başlığı hortlatan arkadaşın da dahil olduğu gibi, girişimciliği ticarete atılmaktan ibaret sanmaları olabilir. kimse hiçbir ürün, hizmet geliştirmek istemiyor ülkemizde. zahmetli çünkü. herkes 5'e alıp 8'e satma derdinde. satarsa çıkıyor satamazsa batıyor.
edit: yazım hatası düzeltildi
bok gibi solo atan adam8 profili
-
genç girişimcilerin çoğunun batmasının sebebi
-
5 şubat 2024 ali koç açıklaması
düşünsene adamın biri sana her gün instagram dm'den "sen şöylesin sen böylesin, senin şöyle şurana koyayım" yazıyor. adamı yüzyüze buluşmaya çağırıyorsun 2-3 gün susup 4. gün yine yazmaya devam ediyor. puahahahahaha stopsun selfback reis hahaha
-
aylık aboneliğe toplam 2000 lira vermek
eski laptop'ınızı çok basit bir şekilde media server yapıp bir de yanına 4-5k'ya yüksek boyutlu bir hdd alarak ömür boyu tüm film ve dizilerin sahibi olarak takılabilirsiniz. (bkz: plex) üstelik apple tv uygulaması da var. netflix'ten aşağı kalır yanı yok. gidip satın alıyorsun* filmi veya albümü, atıyorsun buna çok basit bir şekilde ve tebrikler. başardınız.
bunu yapmadan önce filmleri itunes'dan satın alıyordum fakat hem diziler yoktu hem de sony geçtiğimiz günlerde film dizi servisini kapatıp film satın alanların da ellerinden sahipliği çalınca bi dank etti.
dijital servislerde hiçbir şeyin sahibi değiliz. aylık abonelikle kiralayınca zaten değiliz fakat satın alınca da değiliz.
steam'den oyun satın alıyorsun adam denuvo diye bir zıkkım eklemiş kırılamasın diye, cpu sömürüyor. sen oynarken oyun kasıyor, herifin teki oyunu kırıp torrent'e yüklüyor ve oradan indirip kaçak oynayanlar senden daha yüksek grafiklerde oynuyor oyunu. çünkü denuvo'yu kaldırmışlar.
itunes'tan, google movies, google music gibi servislerden film ve müzik satın alıyorsun, bilgisayara indirince şifrelenmiş bir şekilde iniyorlar. alıp başka yere kaydetsen servis olmadığında oynatmana izin vermiyor. torrent'ten bedavaya indiren adam daha rahat izliyor senden.
üstelik yarın bir gün steam, itunes gibi hizmetler kepenk kapatsa hiçbir hakkımız yok. çünkü yasal kağıtlar üzerinde aslında bize oyunları, filmleri, müzikleri satmıyorlar. oynatma hakkını satıyorlar.
not: işbu entry kaçak medya tüketimini özendirmemekte olup tam tersine, dijital medya servislerine yönelik bir eleştiri niteliği taşımaktadır. bu servislere yönelik dünya çapında bir yasa çıkartılması önerisinde bulunmaktadır. kıran kırıyor, tüm dünyaya da yayıyor kardeşim. siz, size para vereni enayi yerine koyduğunuzla kalıyorsunuz. kaldırın tüm şifrelemeleri. ben zaten o zaman gider 15-20 liraya alırım o filmi veya albümü. elime yapışmaz. -
belgesellerde en izlenesi hayvan
(bkz: bal porsuğu)
-
restoranlarda menü zorunluluğu
“giriş kapısına fiyat listesi asmak varoş gösterir mekanı” gibi dünyanın en budalaca sözünü okumama sebep olmuş, geç kalmış zorunluluktur.
avrupa'da gayet güzel ve meşhur olanından tutun normaline, tüm restorantlarda fiyat listesi dış kapıda yazar. insanlar hem fiyatlara bakar hem ne yiyeceklerine karar verirler. istedikleri yiyecek menüde yoksa başka restoranta giderler. hem zaman kaybı olmuyor hem de masaya oturan kişi sunulan yiyecekleri veya fiyatları beğenmeyip kalkmak isterse kendini kötü hissetmek zorunda kalmıyor. -
risemining
başlığın altına yazan herkesin uçurulması gereken, yeni dolandırıcılık sitesi. başlık altında bu dolandırıcılığı promote edenler, insanları dolandırmaya çalışmaktan tutuklanmalı.
-
seküler olup lgbt karşıtı olan tip
din ve devlet işleri birbirine karışmasın demek ile lgbt ne alaka anlayamadım. eşcinseller 7 yaşında çocukları devşirmesin, sokaklarda birbirleriyle yiyişip iğrenç iğrenç gezmesin diyen tiptir. bu ikisi birbiri ile nasıl bağlantılı oluyor anlamak güç. olum gidin evinizde napıyorsanız yapın. anladık geçmişte evlerinizi basmışlar, kiminizi idam etmişler. tamam ayıp etmişler ben de karşıyım buna. ama yeter be kardeşim. siktirin gidin evinizde napıyorsanız yapın kimsenin özel hayatına karışmıyoruz. pisliklerinize, iğrençliğinize toplumu ve hele ki çocuklarımızı maruz bırakma hakkınız yok. cinsiyetsiz toplummuş, bilmem kaç tane cinsiyet varmışmış. ruh hastaları.
edit: yazım hatası düzeltildi. -
m. yavaş duyduğumuz güvene ihanet etti
mansur yavaş’a olan saygımı kat kat arttıran durum. milliyetçi kökenli birisi olmasına rağmen, kemal kılıçdaroğlu’na bu denli sadakat, vefa ile bağlı olması ve bir takım sırtlanların oyunlarına gelmemesi çok onurlu bir hareket. ümit özdağ denen popülist kim ki onun çağrısıyla aday olacak bu adam?
edit: birileri "sadakat" kelimesini "biat" olarak anlayınca, "vefa" denen kavramı hatırlatmak durumunda kaldım.