iwillshowyouwhatitmeans3
profili

  • ankara'da toplu taşıma

    - bütün toplu taşıma sistemi kızılay'a gidecek şekilde planlanmıştır. böyle bir saçmalığı kimler neden planlamıştır, bilinmez. batıkent'ten çayyolu'na kızılay üzerinden devasa bir u çizerek gidersiniz.

    - ankara'nın iki ana gelişim arteri olan istanbul yolu ve eskişehir yolu arasında uzun yıllar boyunca bağlantı sağlanamamıştı, şaşmaz bulvarı ve anadolu bulvarı'nı yeni açtılar fakat üzerlerinde hala doğru dürüst bir toplu taşıma bağlantısı yok.

    - hangi metroyu yapsalar, mutlaka kızılay'a bağlıyorlar. yeni açılacak olan keçiören metrosu'nu da kızılay'a bağlayacaklarmış, halihazırdaki kızılay metro istasyonu yetmeyeceği için, yanına yeni bir istasyon yapılması planlanmış. kafalar güzel valla bu arkadaşların.

    - ankaray'da aşti'nin söğütözü metro istasyonuna bağlantısı, inşaatı yıllar önce bittiği halde inatla açılmıyor. çayyolu'ndan aşti'ye kızılay'dan dönerek gidebiliyorsunuz yine.

    - uzun süredir küçücük şehirlerimizde bile kullanılan kentkart sistemi ankara'ya iki sene önce gelebildi.

    - toplu taşımda sürekli kullananlar için özendirici herhangi bir sistem hiç bir zaman olmadı. tek biniş zaten pahalı, daha düşük ücrete mukabil aylık abonman gibi uygulamalar hiç yok. tek gidiş de, yirmi gidiş de aynı para.

    - efektif toplu taşımada saat 22 çoğu güzergah için son vakit. ondan sonraya kalırsanız allah kerim.

    - havalimanı bağlantısını melih gökçek tekeline aldı ve fahiş fiyat çekiliyor. şimdi aşti'yi de şehir dışına alacaklar ve otogar da esenboğa gibi olacak.

    - bir zamanlar yavaş da olsa iş gören ve ankara'nın iki ücra yakasını şehir merkezine bağlayan sincan kayaş banliyö treni yıllardır size ömür. başkentray olarak döneceği günleri bekliyoruz.

    - ülkenin başkentinde 1 metre bile bisiklet yolu bulunmamakta. sembolik, göz boyama namına bile birşey yok yani, düşünün.

    - tramvay mı, o da nesi?

    - toplu taşımda kullanılabilecek en pahalı ve en verimsiz seçeneklerden biri olan teleferik de yine bu şehrin yöneticilerinin dahiyane çözümü. acaba dünyanın başka hangi şehrinde böyle bir çözüm var merak ediyorum. paralı olsa kimsenin binmeyeceğini farkettikleri için, açıldığı günden beridir kaç yıldır yenimahalle metrosu-şentepe teleferik projesi bedava.

    - dolmuş terörüne, melih gökçek'in oğlunun işlettiği söylenen beyaz midibüsler de eklendi, şahane oldu.

    - sayın başkan, 25 yıllık yayın hayatında tek bir metro açamadı. yılan hikayesine dönen çayyolu ve sincan metroları ulaştırma bakanlığı tarafından açıldı. keçiören metrosu binyıllardır açılmıyor. bu açılan metro hatları da gayet inefektif, yavaş, seyrek ve kalabalık. çayyolu metrosunun durakları çok yanlış planlanmış durumda vs.

    - sayın başkan toplu taşımaya yatırım yapmak, koşulları iyileştirmek yerine habire yol, otoyol, altgeçit, köprülü kavşak falan yaparak hep otomobilli ulaşımı teşvik edici davranıyor. sonra da neden "o kadar yol yaptık, nasıl hala trafik oluyor?" bak şu allahın işine.

    aslında daha saydırılır ama burada keseyim, çok asap bozucu zira.

  • neandertal soykırımı

    yuval noah harari sapiens adlı kitabında bu konuya değinerek, neandertallerin muhtemelen sapiensler tarafından soykırıma uğradığını, bunun nedeninin de sapienslerin kendilerine benzer fakat kendilerinden değişik bir başka insan türüne tahammül edememelerinden kaynaklandığını yazıyor. kullandığı cümle şu şekilde: “they were too familiar to ignore, but too different to tolerate.”

    insanların egosunun, kendilerinin tek ve erişilmez olarak kabul etmelerinin, dünyanın onlara tanrı tarafından bahşedilmiş ve kaynaklarını istedikleri gibi sömürebilmeleri için önlerine koyduğu savının en büyük antitezi tabii ki de bir başka insan türü olurdu. sapiensler, yani bizim türümüz, herşeyden önce egosunu fena halde zedeleyen bu sorundan kurtulmuş olmalıydı. tabii sadece neandertaller değil, diğer pek çok insan türü de ayn akıbete uğradı, dünya sapienslere kaldı.

  • savaş esnasında isteyerek hamile kalmak

    bugünkü kıyıya vuran suriyeli göçmen çocuk cesedi olayının tartışmalarında da bazıları tarafından dikkat çekilmiş durum. türkiye'de savaş mavaş yokken, hatta hali vakti yerinde sayılabilecek, düzenli geliri olan çiftler dahi çocuk yaparken çocuğun geleceğini, acaba çocuğa iyi bir gelecek, eğitim, sağlık, sosyal imkanlar verebilecek ekonomik gücümüz olacak mı diye düşünürlerken ve çocuk yapma kararını dikkatli şekilde, önceden planlayarak alırlarken, bu suriyeliler, ülkeleri iç savaştan yerle bir olmuşken, vatansız kalmışken, gidecek yerleri, yatacak yatakları yokken, hatta yarına çıkabilirler mi bilmeden, daha kendi karınlarını doğru dürüst doyuramazlarken, bir de bunların üstüne hamile kalmaktan, çocuk yapmaktan geri durmuyorlar. az önce bbc'de, binbir badire atlatarak almanya'ya yaya olarak ulaşabilmiş bir ailenin durumunu izledim, üç çocukları var ve kadın 4-5 aylık hamile. almanya'da kalmak isitiyoruz, perişan olduk, nolur yardım edin diyen, sefalet içinde, çaresiz insanlar. burada bir sorun mu var? doğmuş çocuklarının hali meçhulken, bir daha hamile kalmak aptallık mı, cehalet mi, yoksa bilmediğimiz bir düşünceleri mi var, nasıl olsa bir şekilde yolunu buluruz mu diyorlar, daha çok çocuk yapmak bizim hayatta kalma olasılığımızı artırır mı diyorlar, nedir altındaki neden? yoksa bunlar kendi canlarını düşünmüyorlarsa almanya (yada türkiye) ne düşünsün, gebersin gitsin asalak sürüleri, insanlığın kamburları mı diye düşünmeli? bu insanları kurşuna mı dizmeli?

    ben o insanları izlerken, çocuk yapmanın onlar için kültürel bir gelenek olduğunu, o insanların çocuk yapalım mı yapmayalım mı, olursa başımıza ne gelir, çocuğun hali nice olur diye hiç düşünmediklerini, bu şekilde düşünebilecek bir kültürel perspektiften olaya bakmadıklarını, muhtemelen "allah veriyor" şeklinde bir yaklaşımla bu çocuk yapma olayına kafa yormadıklarını düşündüm. bu nedenle de suçlanmamalılar zira kasti olarak düşündükleri birşey yok, olay kültürel.

    ben bu avrupa'daki göçmen krizi işinden gene aynı sonucu çıkardım, onu da şurada açıklamıştım (bkz: bilinçsizce üremek)