zaten camiye gitmelerinde sakınca olmayıp, geri gelmelerinde sakınca olduğu için kızmadığım durumdur.
gitsinler, kapıları kapatsınlar hatta üstlerine kilitlensin, orada sürekli ibadet ve dua ile yaşasınlar. sevenleri çin'de olduğu gibi koliyle yardım götürsün her gün. bence sorun yok.
ama yok tedbire aldırmayıp camiden çıkıp aramızda gezeceklerse kusura bakmasınlar.
fulgura7 profili
-
camiye gitmeye devam edeceğiz hareketi
-
konut stoku müteahhitten fona geçmeli
elde kalan konutların piyasada satılamayacağı belli olduğunda mevcut neoliberal piyasa ekonomisinin buna tek ama tek çözümü bunları devlet güdümünde bir fona alıp yani parasını vatandaşa yıkıp sonrasında kendi keyfiyetince eritmek olacağı belli olduğundan sürpriz olmayan açıklamadır.
taa zamanında bunu ayrıntılarıyla yazdım. biraz vakit ayırırsanız daha sırada sizi nelerin beklediğini görebilirsiniz.
1
2
mantık hep aynıdır. aynen köprü inşaatlarında olduğu gibi önce maliyeti şişir ve köprüyü yandaşa yaptır. belli sayıda geçiş garantisi ver, sonra geçmeyenin farkını devlet olarak öde ve faturayı vergi olarak vatandaşa gönder. ha köprüden geçerken yine bedel öde. yani geçsen de ödeyeceksin o bedeli geçmesen de.
konutta da durum sıkışınca "alım garantisi" mantığına geçileceği belliydi. normal koşullarda kredi piyasası şişerken yani "boom" döneminde satışlar idare ediyordu ama "crunch" aşaması gelince yani şişik inmeye başlayıp insanları parayı (varsa) ellerinde tutmayı tercih ettiklerinde onca evin bir şekilde yine vatandaşa ödetilmesinin yolu bulunacaktır. devletin geliri halkının emek gücü ve ondan sağladığı tasarruftur. yani o evleri devlet alacak, parasını da yapmış olana verecek sonra kendi tasarrufunca artık lojman mı yapar, bir proje başlatıp memura zorla mı satar (işe yeni girenler zorunlu bes gibi bir zorunlu konut kampanyasına dahil edilir, uzun vadeli kredi maaşlardan kesilir vb), onu bilemem ama formül aynıdır.
ha, elektrikli otomobil çıksın, yine aynısını yapar bunlar. yani satış garantisi verir, devlet polis arabası, makam, askeriye vb vb onca alır, faturasını vergi ile vatandaşa ödetir. yetmezse memura zorla ya da yarı-zorla satar yine.
göreceksiniz, iç hat uçuşları talebi azalsın, anadolu jet vb batmasın diye zorla herkese bilet de satarlar. ister bin ister binme, bedelini ödeyeceksin.
kumanda kapitalizmi çok güzel bir sistemdir. serbest piyasanın riski yoktur; alım garantidir. komünizmin sıkıcılığı ve plancılığı da yoktur çünkü zorla güzel ev ve araba sahibi olmuşsunuzdur.
elbette bu salaklığın bir sınırı var. dediğim gibi, devlet bunu yaparken vatandaşının emeğine çöker. memur için kaçar yok ama gelirinden eksilme olacaktır. fakat esas üretimi yapacak fakat işsiz ve gelirsiz ve hatta çoğu vasıfsız kitle bu dayatma ekonomisini ayakta tutacak girdiyi sağlayamaz. bir süre sonra ponziye döner ve çöker. devletin bunu yaparken mantığı "o evler ve arabalar satılınca zaten ekonomi döner; insanlara da iş yaratılmış olur, yani evi arabayı zorla alıyorsunuz ama o inşaatlar ve fabrikalarda da siz çalışıyorsunuz" aslında kısır döngü yaratır.
iktidar aynı şeyi beyaz eşya için de yapmaya kalkmıştı. 800.000 genci zorla evlendirip "beyaz eşya bizden" diyecekler, vestel ve arçelik vb bayram edecek, sonra o bedelleri hep beraber ödeyeceğiz. tüm bu sistemler birer ponzi planıdır ve er ya da geç çökerler. -
dünyada tek bir kişi kalsaydı ahlak olur muydu
ahlakın dışsal kaynaklı mı yoksa içsel kaynaklı mı olduğunu sorgulayan ilginç bir sorudur.
birçok örnek aslında ahlakın dışsal referanslı olduğunu gösterse de tek kalan kişinin hayvanları keyfi olarak öldürüp öldürmeyeceği gibi sorular da düşünülmelidir. demek ki tek kalsa da diğer varlıklara karşı olan tutumu da bir ahlaki durum yaratacaktır.
tek kalsam da keyfi olarak diğer hayvanları öldürmek ya da örneğin ağaçlara zarar vermek gibi bir eylem içine girmeyeceğimi düşündüm. demek ki ahlak ben tek olsam da var olacak. hala "doğru" ve "doğru değil" kavramları var olacak.
eğer kasıt toplumsal ahlak ise evet bu yok olacak. ama kasıt etik yani içsel referanslı ahlak ise bu var olmaya devam edecektir. -
10 şubat 2017 rusya'nın el-bab açıklaması
adam "askerlerinizin el-bab'da ne işi var? " demiyor. "aramızdaki anlaşma ve iletişim gereği koordinat alışverişi yapmıştık ve o noktayı vurulabilecek hedef olarak siz belirtmiştiniz. biz de vurduk. orada askerinizin olmaması gerekiyordu" demiş. yani "suç sizin" demiş.
okuduğunu anlama konusunda ilginç bir örnek olmaya aday olarak ilerlemekte olan başlıktır. -
parasız bir dünya düzeni mümkün mü
cevabı hayır olan sorudur.
para bir değer birimidir. parayı ortadan kaldırmak için değeri ortadan kaldırmak gerekir ki insanlar değişik şeylere değişik değerler verirler.
bunu düşünmeden parayı ortadan kaldırmaya kalkışmak fazla kilolu olduğumuz için terazi ve kilogramın kullanımını kaldırmaya çalışmakla eşdeğerdir. para kıt değildir. kullanımı sorunlu olabilir ama parasız bir uygarlık biçimi düşünülemez. üretim, mal ve hizmet değişiminin olacağı her yerde değer kavramı ortaya çıkacaktır ve adına para demeseniz bile bir değer birimi söz konusu olacaktır.
bu nedenle böyle şeylerle uğraşmaktansa nasıl araştırır, geliştirir, üretip kalkınırız, buna odaklanmalı. -
ingilizcede 2. çoğul şahıs zamiri olmaması
yanlış olan bilgidir.
ingilizce'de olmayan şey "2. coğul şahıs zamiri" değil, "2. tekil şahıs zamiri" 'dir. bilindiği gibi "you" aslında çoğuldur ve çoğul çekilir (you "are", vb).
eski ingilizce'de çoğul olan "ye" ve tekil olan "thou" vardır. zamanla ve nezaket gereği bu "thou" yuvarlanmış ve "you" halini almıştır. hala "ye" şeklinde bir standart dışı kullanım da mevcut (all ye enter here... vb)
düzeltme: aceleyle "ye" ve "thou"'nun tekil-çoğul durumunu ters yazmışım. (bkz: oktay dogangunung betidikleri) uyardı ve düzelttim fakat orada kastım aynı zamana "thou art" şeklinde çekilmesi yani "you are" durumunda olduğu gibi çekimi gereği çoğul olması idi.
ekleyelim: "thou art" formu ortaya çıktığında zaten "ye" ve "thou" ayrışmış durumdadır, "ye" yokolma yolunda ilerlerken "thou" hem tekil hem de çoğul olarak kullanılmaktadır artık. -
gece yarısı odamın tavanında oluşan garip silüet
ust katta su ya da kalorifer borusunun patladigi ve derhal mudahale edilmezse bu sefer hz. nuh'un mesaj verdigi sanilacak durumdur.