çok acı.
videoyu ilk izlediğimde kedinin ısrarla saldırmaya devam etmesini anlamamıştım. çünkü bir ara baya uzaklaşıyor. kaçsa kaçardı. normalde de kediler fırsatını bulunca anında kacar zaten. ama bu anında geri saldırıyor. anlamadim. sonra tekrar izledim. fark ettiyseniz videonun başlarında yavru bir kedi var. muhtemelen saldıran kedinin yavrusu. köpeğin yaklaştığını görünce yerdeki küçük aralıktan içeri kaçıyor. o sırada anne geliyor ve köpeğin saldiracagini düşünüyor. zaten ilk hamleyi de köpek değil anne kedi yapıyor. ayırdıklarında bile devam ediyor.
annelik ne kadar yüce bir duygu. şu kedinin yarısı kadar anne olmayan milyonlarca insan varken gel de hayvanlara değil de insanlara saygı duy.
neyini tiryaki eden adam7 profili
-
kadıköy'de ağızlıksız gezdirilen pitbull dehşeti
-
31 z 7783 plakalı motosiklet sürücüsü
trafik terörü değil gerçek teröristtir. videoda görüldüğü üzere kendisi motosiketin üstündeyken havaya rastgele ateş ederek ilerliyor. karşıdan gelen araçların üstüne silahını dogrultuyor. muhtemelen başına bir şey gelmeyeceğini bildiği için bunu bir de sosyal medyada paylaşıyor. üstüne de "8 saattir trafiği tehlikeye sokmuyordum (uyuyordum)" yaziyor.
ülkede inanılmaz bir bireysel silahlanma var. bütün it kopuk kesimin evleri cephanelik gibi. devlet bunlara göz yumuyor. eskiden ruhsatsız tabancası olan saklardi, gizlerdi. şimdi göstere göstere taşıyor. ne de olsa kimsenin sorduğu yok. asayiş diye bir şey kalmamış. bu olay istanbul'daz zeytinburnunda yaşanıyor. niye orda yasanir ki diye soran andavallar gelmeden söyleyeyim, zeytinburnu gibi leş bir yerde dahi kiralar asgari ücret civarında. insanlar oralarda yaşamak zorunda. kaldı ki bu olay her yerde olabilir artık. güvenli bir yer, kurtarılmış bir alan kalmadı.
devlet artık ya bireysel silahlanmayi serbest bırakıp meşru mudafa hakkini genisletmeli ya da ruhsatsız silah tasiyanlari cinayete teşebbüsten yargılamali. -
sma hastası çocuklara yardım saçmalığı
buz gibi saçmalıktır. ne zaman kadıköy'e gitsem her köşe başında birinin elinde mikrofonla yardım topladığını, kampanya yaptığını görüyorum. sürekli fonda çalan acıklı müzikler ve elinde mikrofonla ağlamaklı konuşan birileri. insanlar yardım talep edebilir veya ağlamaklı da olabilir. gerçi bence sosyal devlette böyle şeyler olmaz ama hadi neyse.
ama saçma olan bu değil. saçma olan şey toplanmaya çalışılan paranın miktarı. bakın bu deneysel tedavi için gereken para ne kadar biliyor musunuz? 2 milyon 100 bin euro. tl'ye çevirince 35 milyon lira ediyor. ne için peki? deneysel bir tedavinin uygulanmasi için. ise yararsa yarar, yaramazsa bir başka çocuk için tekrar 35 milyon toplanmalı. sadece kadıköy'de rıhtımda en az 5, 6 stand var. talep edilen para 200 milyon. boğazın iki tarafında görece işlek yerlerde toplanmaya çalışılan para 1 milyar liranın üstünde.
bakın arkadaşlar, allah veya kozmos artık neye inanıyorsanız, kimseyi evladının canıyla imtihan etmesin. sanırım dünya üzerinde bundan daha büyük bir acı yoktur. ilerde belki benim de başıma gelir. umarım olmaz ama duygusal değil, mantıklı davranmak gerekirse kimin başına gelirse gelsin bu kampanyalara bağış yapmak mantıklı değil. keşke dünyada yeteri kadar kaynak olsa da bu çocuklar için 100 milyon harcasak. ama yok.
şimdi hiç gelip bir cocugun hayatı parayla ölçülür mü demeyin? sizin haberinizin dahi olmadığı kadar cok çocukla geçti ve geçiyor hayatım. hiç değilse 10 bin tane çocuğun hikâyesini dinlemisimdir. zaten işim bu. bunların çoğu da altgelir grubunun çocukları. bir dönem sokaklarda dinlendiricilik yaptırılan, zorla çalıştırılan ve devletin himayesi altina çocuklarla da çalıştım. terör örgütlerinin peşlerine düştüğü, 5 çocuğunuzdan biri bizimdir dediği çocuklarla da çalıştım. bu konuda bana had bildirmeye kalkmayın kalbinizi kırarım. daha doğmadan hayatı kararan el kadar çocuklarla içiçeyim ben.
bu konuda binlerce hikayem var ama buyrun kısaca bir kaçına degineyim. bir gün polis iki tane çocuk getirdi, turkceleri bizim çocukların türkçesine göre çok düzgündü. biri 13 diğeri 14 yaşında. istanbul'da bir esirgeme kurumundan kaçmışlar. o sırada sinir illerinin birindeydim. sınırdan geçip ülkeyi terk etmeye niyetlilerdi. bizim şehre gelince polis farketmiş. aldı bize getirdi. her tarafları jilet izleri, açlıktan geberecek haldeler, üstlerinde adam akıllı kıyafet bile yok. resmen ölüme gidiyorlardı farkında değiller.
bir dönem sevgi evlerinde çalıştım. yeni doğandan tutun 6, 7 yaşına, babası annesini öldürenden tutun annesi babası hayatta olup sokağa atana, 10 yaşında tecavuze ugrayandan tutun 15 yaşında intihar etmeye çalışana onlarca çocuk vardı. içlerinde zehir gibi zıpkın gibi çocuklar da vardi.ama onlardan haberiniz yok. çünkü kadıköy'de kimse onlar için stant kurmuyor.
işte geldik asıl soruya? kadıköy'de sürekli çocuğumun hayatını kurtarın diyorlar ya, bir çocuğun hayatını kurtarmak ne demektir? onu canlı tutmak mıdır? çocuğun nefes alıp vermesi midir? çünkü bu bahsettiğim çocuklar hayattalar ama hayatları kurtulmuş falan değil. bir çoğu sokaklarda yaşamaya mahkum. eğitim alamıyorlar, beslenemiyorlar, topluma adapte olamıyorlar. ordan çıkan kizlardan bazıları fuhuşa sürükleniyor erkekler mafyavari tiplerin yanına girip bir süre sonra cezaevine gidiyor. gidecek yerleri yok, hayatları yok. yine allah devlete zeval vermesin elinden geleni yapıyor ama yeterli değil. çünkü para yok. bitiyor para. keşke bu çocuklarin her biri müzik, yabancı dil, bilgisayar, spor, münazara, geziler, yarışmalar gibi sosyo-kulturel aktiviteler ise buyuseler. ama yok devlet ancak karınlarını doyuruyor. cogem de çalışırken bir tane bilgisayar laboratuarı vardı. çocukları sırayla alıyorduk, her çocuk haftada yarım saat girebiliyordu. çünkü bilgisayar yoktu. para yok.
35 milyonla kaç tane çocuğun hayatı kurtulur biliyor musunuz? kaç tane bilgisayar laboratuarı, müzik odası, enstrüman, kütüphane, fen laboratuarı, resim atölyesi, yabancı dil kulübü, spor akademisi kurulur? bu çocuklarla ilgilenecek personel bile yeterli değil. çocuklar merhametten, sefkatten, ilgiden, rol modellerinden mahrum. kaç personel istihdam edilir o paraya. yemekte her gün makarna yoğurt cikiyordu ben çalışırken. o paraya kaç çocuk et ve meyve ile beslenir. kaç çocuk topluma kazandırılır. kaldı ki bu çocuklar asla bu topluma ve devlete düşman olmaz. canı gibi sever müdafaa eder. ilerde doktor mühendis olunca kaçıp gitmez. suçtan uzak kalır.
kaldı ki türkiye'de 1500'e yakın smali çocuk var. bu cocukalr için 50 milyar lira harcamak gerek. kişi başına 35 milyon 100 bin lira. peki bu parayla tek bir smali çocuğu hayatta tutmak mi daha değerli yoksa yüzlerce çocuğu suçtan, fuhuştan, köprü altından, sokakta yaşamaktan kurtarmak mi daha değerli? ha diyorsaniz ki hayatta kalmak daha değerli o zaman bilin ki her yıl çocuk esirgeme kurumlarında veya çıktıktan kısa bir süre sonra intihar eden veya öldürülen çocuk ve genç sayısı, her yıl smadan ölen çocuk sayısından daha fazladır. aslında bu çocuklara yardım etmediğimiz için dolaylı yoldan onları da ölüme terketmiş oluyoruz.
valla karar sizin vicdan sizin. yardım etmeyin diyemem ama durumun da farkında olun. hepsi bu toplumun çocukları. umarım tez zamanda sma için alternatif ucuz bir tedavi kesfedilir. -
küçükçekmece'de yanından geçenleri bıçaklayan adam
orospu çocuğunu yakalayıp diri diri yakmak gerek.
düşünsene evinden bakkala ekmek almaya gidiyorsun ama adamın teki gelip sana bıçağı takıp öldürüyor. yemin ederim böyle distopya, filmlerde bile yok. orda bile kötü adamın kötülük yapmak için bir motivasyonu oluyor. biri durduk yere kötülük yapınca, senarist saçmalamış diyoruz. işte o distopik filmlerde bile olmayanlar türkiye'de oluyor.
bunu yapan adamı bulup diri diri yakacaksın ki başkalarına ders olsun. bu kadar rahat bir şekilde birilerini bıçaklayan birinin yarın öbür gün birini oldurmeyecegini düşünüyorsanız ya fazla iyimsersiniz ya da salaksınız. -
thodex'e 280 bin lirasını kaptıran kadının dramı
geçmiş olsun dediğim kadındır. yalnız 280 bin bana biraz abartı geldi. sonuçta dört yıl önce parayı çekip yatırmış. son dört yılda neredeyse 10 katına çıkmayan coin yok. bitcoin bile geçen yıl 8 bin dolar iken bu yıl 60 bin dolar oldu. kaldı ki bitcoin çok hızlı yükselip düşmeler yaşamaz diğer diğer coinlere göre.
muhtemelen kadının ana sermayesi en fazla 10 bin lira idi. dolayısıyla kadının kaybettiği de ana parasıdır. yoksa zamanın bir yerinde o paranın 280 bin olması kadının 280 bin tl kaybettiği anlamına gelmiyor.
tekrar geçmiş olsun. -
anıtkabir'e otomat cihazı konulması
sakıncası olmayan uygulamadır. bu kadar geri kafalı olmanın anlamı yok. şekeri düşen olur, ilacını almak için suya ihtiyaç duyan olur vs. basit ihtiyaçları gidermek için kullanılır. buluttan nem kapmaya gerek yok.
-
polise gider yapan çirkef abla
aynısını ben yapsam nuhtemelen üçü aynı anda üzerime cullanir apar topar karakola götürür, orda da kimliğimi bir eş dost getirene kadar da salmazlardi. ne güzel şey kadın olmak. polis kimlik gösterme, gazeteciye satas ama en ufak şeyde de kadınlığın üzerinden yürü, pozitif ayrım bekle. ben kadin olsan bu ayrıcalıkları sonuna kadar suistimal ederdim. ne de olsa kadınım var mı benden daha büyüğü.
ayrıca polis hatalıdır. üzerinde kimlik olmayan ve şüpheli davranan kimseyi gözaltına alma hakkına sahiptir. öyle yapması gerekirdi.