eytli bonucci nin batsmana attığı pası gördünüz mü? kalite yaşlanmaz abi.

aciklamasini okudum. korkunc. biz nasil bir simlasyona denk geldik yarabbul alemin ya. bu aciklama milyonlarca emekci kadina hakarettir ya. kendisinin imkaninin yuzde biri ellerinde olmayan, cocugunu bakiciya veremeyen, is yerine goturemeyen, kit kanaat gecinmek icin metrobusle sabahin korunde isine giden milyonlarca kadina hakarettir bu. bu kadinlar bir gun ise gitmezse kapi onune konurlar, buna ragmen yaratilan bu cehennemde gozyaslarini iclerine gomup devam ediyorar.

biz iki aydir bu kadinin cocugunu konusuyoruz. bana ne bacim senin evladindan? ayni sekilde sana ne benim evladimdan? ben sana evladim da evladim diye agliyir muyum? hepimiz kendi yagimizda bir mucadele verip isimize duygu katmiyoruz. hele ki tek dunyasi rakam olmak zorunda olan dunyanin en soguk ve analitik pozisyonu olan butun gun emisyon para arzi konusulmasi gereken merkez bankasi basisin ya. agda salonunda cak cak sakiz cigneyerek duygu satan manikurcu gaci bu kadar evlat demiyor. goreve gelmeyi fedakarlik diye nitelendiren kisiyi de bunca yillik kariyerimde ilk defa goruyorum ve bu kisi merkez bankasi baskani. bir goreve gelmissen ya tum sartlari ile kabul etmissindir ya da edemezsin goreve hic gelmezsin. lan bu acemiligi yeni mezunlar yapmiyor aq yerinde 22 yil yoneticilik yazmis bi de.

ulan merkez baskaninin da kezbanina denk gelmek bize nasip oldu su simulasyonda. yarabim sen aklimizi koru.

adamın pensilvanya'da okuması, 20'li yaşların başında evlenmesi ve youtube'da bir sürü şu tarz vahabi, ihvancı tiplerin kuran okuma, ilahi okuma videolarını beğenmiş olması nedeniyle ; kendisinin geçmişte neci olabileceği hakkında büyük bir kanaatim oluştu.

adamın favladığı videolara bakın

youtube

playlist'i

youtube

din tüccarı pedofil orospu çocukları. dertlerinin ne olduğu belli. ikisi de yeryüzünden silinse insanlık adına kazanç olur.

feminazi bazı yazarlar kadının tarafında. yemedim falan diyor. parayı vermediğinin görüntüsünü istiyor. ulan videodaki kadın bile parayı verdiğini iddia etmiyor sen burada kadını savunuyorsun.

10/10 rezalettir. kadının kendi çevresinde kesinlikle linç edilmesi gerekir. gecenin 11 inde ekmek parası için çalışan adamı sen nasıl kullanırsın ya?

sevdiğim bir program değildir güldür güldür ama bu skeçte gaziler ile alay edilmiyor, tam tersi gazilere saygısızlık yapan kişiyi yeriyor.. olum okuduğunu anlamıyor millet tamam da izlediğini de anlamıyor amk..

lanet gelsin bana güldür güldür savundurttunuz yahu.

kadınları eve bırakmak yerine kadınların evine kendisinin gidebileceği güvenli bir ortam sağlamak mesele.

okul müdürleri iyice işin suyunu çıkarmış.
utanmasalar öğrencilere ders anlatmalarını falan isteyecekler

sıfır bir dizisiyle mi, yoksa daha evvel mi başladı bilmiyorum ama 2010'ların başından beri böyle bir musibet bela oldu bu ülkenin başına. bilhassa eğitimsiz ve cahil gençlerde görülen dejenere kültüre paralel olarak suç işlemeye övgü, uyuşturucu kullanımı ve ticareti, arabesk rap müzik, özenti giyim tarzı, dövme, belli bir saç modeli, silah tutkusu ve sık sık aforizma kasmayla kendini belli eden bu yoz kültür, artık ülkeyi iyice esir almış ve yaşanmaz hale getirmiş durumda.

son olarak işlenen suç olaylarında da karşımıza çıkmaya başladılar. benzer profiller, vıcık vıcık cehalet, uyuşturucuyu yüceltme, şiddetle kendini ifade etmeye çalışma, özentilik, çalışmadan zengin ve ünlü olmaya çalışma filan ne ararsan var bu kesimde. bazıları sefer tası gibi saç traşları, giyim tarzları, façaları ve dövmeleri ile 40 kilometre öteden tanınıyor zaten.

amerikalı zencilerden arakladıkları kültüre, kendi kıroluklarını ve yoz kültürlerini giydirmişler ve ortaya getto kıro kültürü çıkmış.

edit : ısrarla bazı arkadaşlar, getto kıro kültürünün fight club filmi ile başladığını iddia ediyor. yok artık daha neler? o kadar eski değil bu olay. daha yeni. fight club filminde anlatılan bambaşka bir olay. bu getto kıro kültürü 2010'ların başından itibaren start alıyor. daha çok z kuşağını etkiliyor.

yazarın diğer entry'leri incelendiğinde kasıtlı şekilde öğretmenleri hedef almış görünüyor. sanki sendikalar şu maddeden dava açabilir:

--- spoiler ---

halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu

madde 216 (1) halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
--- spoiler ---

ozgur ozel’in bosa el optugunun isaretidir.

çok acırdım ziraa 2 ay öncce beyin kanaması geçirfim sol tarafım felç oldu çok kötüyüm be

excuse me, merve is crying, we can go to the bathroom?

iş hayatında lazım olur aklınızda olsun.

e:düzelterek 'can we' olacak diyenlere thenks

bilimsel olarak açıklayamadığı kavramları bizden daha üstün bir güç var diyerek bu gücün adına tanrı demesi.

gezme kültürleri değil gezecek paraları yok!

gerçi normalde kendilerine en az 20bin tl vermesi gerekirken 10bin tl ye mahkum eden bir zihniyete, inatla 20 senedir oy veren emeklilere de zerre acımıyorum açıkçası!

tipik babasının kızı. bu tipler hep böyledir. golden child olmanın sonucunda kağıt üzerinde başarılı gözükseler bile asla kendi seçimlerini kendileri yapamazlar, aldıkları hiç bir karar asla kendi kararları değildir. kezban ivy league’de de okusa kezbandır. hiç şaşmaz. kesin kocasını bile biricik babası kendi eliyle seçmiştir. çünkü bu tür ebeveynler golden child'ı eninde sonunda golden cow'a dönüştürür. bu evrensel bir gerçektir.

hayatındaki hiç bir kararı kendi almamış/alamamış, 13 yaşındaki sıradan amerikalı bir kız çocuğun bile bireysellik seviyesine erişmemiş birini bu garabet ihvancılar türkiye'nin en önemli finansal kurumuna başkan diye getirdiller. çokomel seks oyuncağı sever damattan sonra ilaç gibi gelmiş bazılarına çünkü.

hem de bunu abd'deki first republic bank'i batırdıktan hemen sonra yaptılar. siz bakmayın banka batmadan ayrıldı dediklerine. hanımefendi abd'de devam eden sayısız davada birinci dereceden sanık. davayı açanlar bankayı kimin batırdığını sizden daha iyi biliyor. city of hollywood police offıcers’ retirement system bile emeklilik fonunu batırdı diye dava açtı. kaynak: [#1] [#2] [#3]

başlık altında ha bire cv’si şöyle iş geçmişi böyle diye parlatmaya çalışıyor bazı etiketçiler. kadın 30 milyar dolarlık bankayı batırdı da geldi.

bu mu şimdi sizin gaye'nizin o muhteşem cv'si? gerçekten başarılı, temiz bir insan ihvancılarla iş tutar mı? hiç ihvancılarla iş tutan birinin düzgün olduğu görülmüş mü?

bu cv'ciler zannediyorlar ki bu şaşkın geldiği için tcmb faizlerini arttırdı. yok öyle bir şey. hepsi ipteki cambaza bak hikayesini devam ettirmek için. ülke kritik sınırı geçeli çok oldu. daha önce yaptıkları gibi yine düşük profilli birini getirdi ve her kesimin ağzına bir bal çaldı ihvancıbaşı. daha önce dediği gibi şahsı ekonomist sonuçta. başka birinin aklına fikrine ihtiyacı mı var?

ülke böyle acınacak halde işte. sağcısıyla solcusuyla kafayı yemiş, aklı gitmiş herkesin. dünyaya kendi penceresinden bakıp kendi doğrularını evrensel doğru zannetmek aptallıktır. bunun bedeli ağır olur.

özür dilerim, hatalı olduğumu kabul ediyorum demektir.

kusura bakma ise bence haklıyım ama hadi konu kapansın diye yarım ağız lütfediyorum gibi bi şeydir, samimiyetsizdir.

emir kipiyle af mı istenir?

-kusura bakma.
+bakarım!

kısa yanıt veriyorum: evet.

adamı vurursun, ardından da kan parası neyse verirsin ve geçersin.

cinayet suçundan idam cezası alan yine gariban olur.

abd'de adı kan parası olmuyor da avukatlık ücreti oluyor. büyük hukuk bürolarına parayı bastırdın mı adamı ipten alıyorlar. idam seremonisi, fakir fukara üzerinden yapılan bir adalet mastürbasyonudur.

telefonunuz çalıyor babanız arıyor. açıyorsunuz bir yabancı size babanı vutdum ambulansı ara diyor. sonra sosyal medyada televizyonlarda o anı tekrar izliyorsunuz. bu travmayı yaşayan kişi seri katile bağlasa neden diyemezsiniz. korkunç.

bana çökmedi gibi geldi.

samsun en iyi oyuncusunu (landry dimata) kadroya bile almadi diye algi kasan yavvv$ak cikciklere soyle ballandira ballandira bir koyayim:

adam zaten aralik 2023'ten beri sakat, oynamiyor.

2 hafta onceki samsunspor - fenerbahce macinda da kadroda yok

3 aydir sakat olan adami kadroya almadilar diye agliyorlar bugun de.

oyle bir eziklik ki, adi konulamaz.

kürt sorunu diye ifade edilen kavram siyasi değil sosyolojik bir kavramdır. kürt sorunu bu çocuğun yetiştiği kültür, aldığı aile terbiyesidir. buna ırkçılık diyen özellikle kozmopolit şehirlerde suç oranlarının etnik kökenlere dağılışına baksın.

yine bu hafta yaşanan bir vakayı örnek vereyim. çevrede sevilen sayılan kürt kökenli bir akademisyen vardı. bugüne kadar adamın etnik kökenine ilişkin hiç kafa yormamıştım. kürt olduğu hem aksanından hem de memleketinden herkes tarafından biliniyordu. ama adam başarılı sevilen bir akademisyen. böyle olunca hiç kimseden etnik kökenine ilişkin bir yorum ya da önyargı belirtisi görmedim duymadım. işte bu adamı bu hafta vurdular. vuran kişi akrabası. aile içi anlaşmazlıklar deniyor. kendisi de şikayetçi olmamış. şimdi bu meselenin sağda solda konuşulduğunu duyuyorum. mesela üniversitede araştırma görevlisi bir arkadaş, yusuf* hocayı vurmuşlar diyor. adamın ağzında "vurmuşlar" kelimesi eğreti duruyor aw. ben de mesela tanıdığım birinin vurulması hadisesini ilk defa yaşadım. ama kürt kökenli bir başka araştırma görevlisi geliyor, "bacagına sıkmışlar, demek ki küçük bir mesele" diyor. ben bu insanların bu tip olaylara yatkınlığına ya da aşinalığına diyeyim tekrar hayret ediyorum.

bugüne kadar dört kere yüzüme karşı tehdit edildim. bunlar trafik kuralını ihlal eden, sokakta kızlara laf atan, dilenirken insanları fazla darlayan, açık alanda sinkaflı küfürler savuran kişilerdi. bıçak gösterip gırtlağına sokarım diyen, silah gösterip kafana sıkarım diyen, emaneti çıkarırsam indiririm seni diyen vs... bilin bakalım hangi aksan?kendi tanık olduğum bu tür vakaların tamamının şehrin %15'lik kesiminden kaynaklanması tesadüf olabilir mi? ya da başka etnik grupların karıştığı suç olaylarını argüman olarak kullanarak gerçeğin üstünü örtebilir miyiz?

kürt sorunu sosyolojik bir sorundur demiştim. bu konuyla ile ilgili beni en çok rahatsız eden husus, özeleştiri yapmamalarıdır. en eğitimli olanlarda bile kültürlerine ilişkin bir güzelleme söz konusudur. bahsettiğimiz sorunlara küçük olumsuz detaylar olarak bakıyor hepsi. birileri dile getirdiğinde ise klasik savunma mekanizmaları harekete geçiyor ve konu bağlamından kopup meselenin özü unutuluyor.

kısa zamanda büyük işler başarmıştır. 6 yılda fenerbahçeyi 19 şampiyonluktan 28 e çıkarmak kolay hadise değil.

savas bitmisse, öldüm demektir. kendimi kazanmak icin yine kendimle turlu olay ve durumlar karsisinda savasmam gerektigini ogrendigim bir asama:)

doğa sanki fatih' e anani camdan at dedi, ayri eve geçelim huzur bulalım dedi, işte anasinin memesinden ayrilamamis kudretsiz heriflerin ne bebeklerini görür gözleri ne her hallerine katlanan karılarını. alavagat.

öyle bir tanrı düşünün ki, sanki onları kendisi yaratmamış gibi insanla iddalaşıyor, düşman oluyor, intikam yemini ediyor. fitneyi kötülerken, kendisi tüm insanlığı kendine inananlar ve inanmayanlar olarak ayrıştırıp düşmanlaştırıyor. yarattığı küçük ve aciz varlıkları kendisi uğruna savaştırıp birbirlerini öldürmelerini izliyor ve bundan romantik bir haz alıyor. yetmiyor, bizzat kendisi istediği gibi yaşamadıkları için onları topluca katlediyor, türlü afetlerle ve çeşitli şekillerde cezalandırıyor, acı çektiriyor. bu da yetmemiş olacak ki, adına cehennem dediği yerde sonsuza dek fantastik şekillerde işkence etmeyi planlıyor. yine aynı tanrı insanları iyi olmaya, iyilik yapmaya teşvik edip, kendisinin sonsuz merhametinden ve ne kadar iyi olduğundan bahsediyor.

böyle bir tanrı profiline ancak korkuyla diz çökülür. ya gerçekse ve cehennem varsa korkusuyla. semavi dinlerin mantığa uygun olup olmamasını test etmeye gerek yok. ahlaki olarak kabul edilebilir bir yanı yok zaten. akla mantığa uygun olup olmamasını bir kenara bırakalım, ben böyle bir varlığın bizzat kendisini karşımda görsem gene iman falan etmem. olay inanç meselesi değil. tabii eğer dünya görüşünüzü, aileniz ve çevrenizden öğrendiklerinizi akıl süzgecinden geçirmeden beyninize soktuğunuz kültürle oluşturduysanız, yapacak pek bir şey yok. kendi aklını başkasınınkiyle değiştirmiş birisiyle tartışmak da boşunadır.

rezalet puanım 0.

beğenmediğin ürünü aldığın gibi iade etmek zorundasın. ister patates olsun ister domates olsun.

o zaman takım elbise al beğenmedim de çöpe at adamdan parasını iste...

ürünün patates olması durumu değiştirmez

cahilliğimi mazur görmeyin

hayret ekşiciler bu sefer tepeden satıp nakite geçememiş. ^*

edit: ahah üstteki yazar satmış bile ..

en çok da 15 milyonu cengiz yerine seçil erzan'a veririm diyen salakları göt edişiyle mutlu etmiştir.

oldukça ciddi bir kaynak. ben inandım.

ulan şu sözlükte ne çok aşağılık psikolojisine sahip sığır var. bu konuda bile isveclileri haklı çıkarmaya çalışıyor amk hayatsizlari.

almanya'dan bir ornek veriyim. diyelim ki akşam 10dan sonra gürültü yapmak yasak, parti yapmak yasak olsun. sizin oda arkadaşınız yıl boyunca 10-15 defa gece 2-3e kadar misafirleri ile kendi odasında müzik açıp, bağıra çağıra takılır, seni hiç umursamaz. ama 40 yılın başında sen bir kez birini eve çağırıp, gece 12de müzik açarsan seni şikayet eder. sen de "ulan piç, ben koca sene boyunca seni idare ettim, sen ne hakla ilk seferde beni şikayete geldin? " dersen de "sen de beni zamanında şikayet etseydin, etmediysen o senin problemin, ben şu anda senin gürültünden rahatsız oluyorum " der.

kuzey ülkelerinin insanlarına iyilik yapmam asla çünkü artık iyice kaşarlandim. asla hiçbirine içki ismarlamam. asla hiçbirine birşeyler hazırlamam. bir tane italyan, yunan falan denk gelirse aynı bizim gibi paylaşımcıdir. götlük yapmaz kolay kolay.

beyazperdedeki gelmiş geçmiş en iyi muhammed ali temsili kendisine aitti. dövüş tarzından rakibine sataşmasına kadar birebir muhammed ali olmuştu. o roldeki adı apollo creed değil de muhammed ali olsa en iyi yardımcı oyuncu oscarını direkt evine kuryeyle gönderirlerdi. o kadar iyi oynamıştır yani.

rocky dışında sıradan bir aksiyon filmi oyuncusuyken sanki o rol için doğmuş gibi muhteşem bir apollo creed kompozisyonu sunmuştu bizlere. hiç bilmediği ülkelerden hiç tanımadığı milyonlarca insana kendisini sevdirmişti. ölüm haberi benim gibi 80'lerde doğan bireylere çok net bir "artık genç değilsin" mesajı oldu.

huzurlu uyusun.

seçil erzan. bankada ki tüm parayı fx'e basar üçe beşe katlar.^*

mesele 5 şubat 2024 günü dolar kurunun kaç tl olacağı değil yeğen.

mesele 5 şubat 2024 günü dolar kurunu şu anki seviyesinde tutmak için kaç dolar yakılacağı.

iranlı son derece tutarlı konuşuyor paki şeriatçı göt olmuş.

iranlı: ülken islam ile huzurlu bir ülke ise abd' de ne işin var?
paki: çünkü burada yaşamayı ben seçtim.
iranlı:neden burada yaşamayı istedin?
paki: canım öyle istedi olamaz mı?

iranlı: ben abd'de yaşıyorum çünkü islamiyet'in ülkemi getirdiği halden nefret ediyorum.
pakistanlı: o zaman kincisin

pakiler kendi ülkelerinde kiliseleri yakıyorlar sonra da "canları istediği için" hristiyan ülkelerine göç ediyorlar. islamcılar neden çağımızın kanseridir alın size özeti...

ulan bu adam yıllardır bizde de böyle oynuyor , kaptırdığı toplardan 5 tane maçımız gitmiştir. boşuna ağlamayın

diye yazınca insanlar yumurtlanan fikrin gerçek olduğuna mı inanıyor acaba? çok enteresan insanlarımız var gerçekten. oğlum ateizm niye çöksün? çökecek bir kurallar silsilesine sahip değil ki çöksün. ateist adamlar tanrının var olmadığına ve evrenin doğal bir oluşumu ve gelişimi olduğuna inanıyorlar. illa şöyle şöyle oldu, böyle böyle oldu diye bir iddiaları yok ki çöksün. ateizmin çökmesi için birilerinin çıkıp o veya bu şekilde bir tanrının varlığını elle tutulur, gözle görülür, ölçümlenebilir bir şekilde ispatlaması lazım ki bu da mümkün bir durum değil. o veya bu dine inananların bir türlü anlayamadığı nokta şu. karşındaki adam x bir dine veya kitaba inanmıyorum diyor. sen ise bu adamla tartışırken ona sürekli senin inandığın onun inanmadığı dini kitaptan veya benzer kaynaklardan bir şeyler anlatıyorsun. biraz mantık lütfen ya :)

(bkz: kula kulluk edene yazıklar olsun)

iletişim: iyi iletişim, anlaşmazlıkların çözülmesinde ve bağlılığın güçlenmesinde önemli bir yere sahiptir. bir ilişkinin sürdürülebilirliği yarısı aşağıdaki faktörlere bağlıysa diğer yarisi iletişime bağlıdır. anlaşmazliklari çözmek yerine karşı tarafı dinlemeden hüküm giydirme, kırıcı dil ve üslup, küfür ve hakarete başvurmak ilişkiyi sona erdirir.

güven ve sadakat: güven ve sadakat, ilişkideki temel taşlardır. ^*gece geç gelişler veya geç dönüşler(telefon), cinsiyet fark etmeksizin partnerinize hesap verme gerekliligi doğurur. bunu yapmazsaniz bir süre sonra bu davranislar yerini şüpheye ve kavgalara bırakır.

saygı: kişisel sınırların saygı görmesi (giyim, hobi, alışkanlıklar), ortak kararların birlikte alınması gibi davranışlar birbirinize verdiğiniz değeri pekiştirir.

anlayış ve empati: iyi dönemlerinizin yanı sıra kötü dönemleriniz de olacaktır. kötü dönemleri toparlamak anlayışıniza ve yerinde empatini kurma becerinize bağlıdır. özellikle yoğun ve yorucu dönemlerde birbirinize anlayış göstermeniz ve empati kurmanız sizi birbirinize daha iyi bağlayacaktır.

ortak hedefler ve değerler: ilişkide değerler ve hedefler mümkün olduğunca benzer olmalı veya aşırı zıt olmamalı ve temel değerlere uyumlu olmalı. din ve kültür farklılıkları en iyi örnekler olup bu gibi farklılıklara tahammül seviyeniz ilişkinin geleceğini belirler.

bağımsızlık ve alan: bir ilişkide her iki tarafın da bireysel olarak kendine ait zaman ve alanı olmalıdır. ben istersem arkadaşlarinla bulusabilirsin gibi sürekli hakimiyet, üstünlük ve karar mekanizmasını bir kişide (kendinde) toplamak ilişkiye zarar verir.

olumlu enerji: pozitif iletişim, güzel anılar biriktirme ve birlikte keyifli zaman geçirmek birbirinize bağlılığınızi artırır.(rica etmenin, teşekkür etmenin, iyi geceler demenin, iltifat etmenin vergisi yok ama ilişkiyi ayakta tutar. )

trafik terörü değil gerçek teröristtir. videoda görüldüğü üzere kendisi motosiketin üstündeyken havaya rastgele ateş ederek ilerliyor. karşıdan gelen araçların üstüne silahını dogrultuyor. muhtemelen başına bir şey gelmeyeceğini bildiği için bunu bir de sosyal medyada paylaşıyor. üstüne de "8 saattir trafiği tehlikeye sokmuyordum (uyuyordum)" yaziyor.

ülkede inanılmaz bir bireysel silahlanma var. bütün it kopuk kesimin evleri cephanelik gibi. devlet bunlara göz yumuyor. eskiden ruhsatsız tabancası olan saklardi, gizlerdi. şimdi göstere göstere taşıyor. ne de olsa kimsenin sorduğu yok. asayiş diye bir şey kalmamış. bu olay istanbul'daz zeytinburnunda yaşanıyor. niye orda yasanir ki diye soran andavallar gelmeden söyleyeyim, zeytinburnu gibi leş bir yerde dahi kiralar asgari ücret civarında. insanlar oralarda yaşamak zorunda. kaldı ki bu olay her yerde olabilir artık. güvenli bir yer, kurtarılmış bir alan kalmadı.

devlet artık ya bireysel silahlanmayi serbest bırakıp meşru mudafa hakkini genisletmeli ya da ruhsatsız silah tasiyanlari cinayete teşebbüsten yargılamali.

öncelikle yatırım işinin tek bir doğrusu yoktur. her karakter farklıdır, dolayısıyla yapacağı yatırım şekline doğrudan etki eder. sabırsız mısın, aşırı hırslı mısın, bir an önce paranı katlamak mı istiyorsun? zaten bu yatırım türü sana göre değil. peki bu tarz bir emeklilik mümkün mü? illa büyük paralar mı koymamız gerekiyor? doğru hisselere "sabırla" bes yatırımı gibi alım yapıp koysak ne olur bir kaç örnekle bakalım. sonra herkes mantıklı mı değil mi, bunu yapabilecek sabrı ve disiplini var mı karar versin.

şimdi. önce temettü verimi yüksek olarak bilinen bir kaç hisse seçelim ve sepet oluşturalım. geleceği göremediğimiz için 15 yıl önceden başlayalım. 2008 ocak başlangıcımız olsun. bu arada borsa dolar bazında defalarca inip çıktı malum ve örneğin 2013 zirvesinin neredeyse yarısında.

kaynak olarak temettucu.com sitesini kullanacağım. bu arada rakam olarak asgari ücretin 3'te 1'ini usd olarak yatıracağız. bunu da aylık 130 usd olarak alalım. en önemli nokta temettü gelirleri ile mutlaka geri alım yaptığımızı hesaplayalım.

ilk hissemiz bu ara sevilmeyen eregl olsun. malum temettü deyince akla her an onun adı gelir:) 130 doların 20 doları ile 2008 ocaktan itibaren her ay eregl alsak toplam durum resimde. görsel

ikinci hissemiz froto olsun. buna da her ay 30 dolar yatıralım malum biraz daha fiyatı yüksek bir hisse. anlık durumumuz:görsel

üçüncü hissemiz yine yüksek temettü veren doas olsun. buna da 20 usd ayıralım. anlık durumumuz:görsel

dördüncü hissemiz yine temettü veren enjsa olsun. buna da 20 dolar yatıralım. anlık durumumuz:görsel

beşinci hissemiz yine temettü verimliliği yüksek sayılan clebi olsun. buna da 20 dolar yatıralım. anlık durumumuz:görsel

altıncı ve son olarak tuprs olsun. tuprs da temettü veren hisselerden malum. son kalan 20 doları da buna yatıralım. son durumumuz: görsel

şimdi 15 senede yaklaşık 1/3 asgari ücreti usd bazında sabırla bu altı hisseye yatırdığımızda mevcut portföy durumları resimlerde mevcut. topladığımızda mevcut portföyümüzün 3.968.431 tl'ye ulaştığını görüyoruz. yani yaklaşık 4 milyon tl olmuş. bugünkü dolar enflasyonu da hesaba katıldığında toplam 32.697 dolar yatırmışız. doları 30.5 tl alırsak mevcut portföy 130.110 dolar olmuş.

peki artık emekli olmaya karar verdik ve gelen temettüyü artık gelir olarak kullanacağız. hisse alımı yapmayacağız. 2024 yılı için %5 ortalama temettü alsak bize neredeyse 200.000 tl bir temettü geliri olur ki aylık olarak 16.600 gibi bir rakam eder. yani 15 yılda sadece aylık 130 dolarla ve türkiye'nin en sağlam şirketlerine yatırım yaparak bir asgari ücret kadar temettü gelirimiz olurdu. az veya çok, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama ben böyle bir yatırımla 15 yıl gibi kısa sürede tatmin edici bir yan gelir sağlayan başka yatırım aracı bilmiyorum. isteyen yine parasını başka araçlarda değerlendirebilir tabii ki.

bu arada not düşelim, 15 yılda gezi oldu, naci ağbal gitti, pandemi oldu, borsa defalarca indi çıktı. biz sadece aldık, biriktirmeye devam ettik. fiyata veya piyasaya bakmadık. gelinen durum ortada. eğer emekli olduğunuzda sadece sgk'dan gelecek 3-5 kuruşa ekmek simit hesabı yapmak istemiyorsanız bir yerden başlamakta fayda var.

edit: rastgele gittim hata olmuş, enjsa 2018'de halka arz edilmiş. yani aslında 2018 yılına kadar 110 usd, 2018 sonrası 130 usd yatırdığımız hali ile portföy durumu bu. karar sizin.

ama hangisi diye sormak icap eden yargı cümlesi.

andre gide'inki iyi bir edebiyatçının elinden çıktığı için gayet edebidir. eserlerine daha çok yoğunlaşmıştır. görsel

edward hallet carr bir tarihçi olduğu için dönemin şeraitini ve yazarı yaratan genel toplumsal eğilimleri de biyografiye kattığı için diğerlerinden bir derece ayrılıyor görsel

anna dostoyevski ise eşi olduğu için yazarın hayat hikayesinin birinci elden tanığı. kocasındaki edebi derinliği beklemeyin ama özel hayatında nasıl biriydi, nasıl yazar, nasıl hazırlanırdı, duygusal gel gitleri sanatçı kimliğini nasıl etkiledi. bu gibi detayları bulabilirsiniz. görsel

henri troyat'ın kitabı ise içlerinde kuşkusuz en iyilerinden biri. biyografiler, kendisi de academie francaise üyesi ve goncourt'tan la prix'ye çeşitli edebiyat ödülleri sahibi yazarın uzmanlık alanı diyebiliriz. zola, flaubert, dumas, tolstoy, gorki, gogol, puşkin gibi daha birçok yazarın hayat hikayesininin yazarı troyat, dostoyevski'nin yaşamına da bir romancı gibi eğilmiş. ortaya harika bir biyografi çıkmış. görsel

abartılmış olan dostoyevski, joseph frank, robert bird, yevgeniv solovyoy veya netoçka neznanova'nın biyografilerinden biri olabilir. ben de okumadım. yazın kalitesi, derinliği, ustaya karşı tutumu nasıldır bilmiyorum.

görsel
görsel
görsel
görsel

hallet carr ya da troyat'ın kitaplarını okumak kafidir bana göre. dostoyevski kitabını okumak, dostoyevski'nin kitaplarını ise abartmak caizdir. tersi mekruhtur.

abartan da haklıdır. çünkü dostoyevski edebiyatın tanrısıdır. insan ruhunu ondan daha iyi bilen ve anlatan bir sanatçı daha gelmemiştir. freud “dostoyevski olmasaydı psikanaliz biraz daha bekleyecekti” der. nietzsche ise “kendisinden bir şey öğrendiğim tek psikolog dostoyevski'dir” der. stefan zweig, usta için “psikologların psikoloğu” tabirini kullanırken albert camus, dostoyevski yüzünden yeteneklerini sorguladığından, nerdeyse yazar olmaktan vazgeçmek üzere olduğundan bahseder.

dostoyevski üzerine yazılmış kitaplar için abartılmış diyen hadi neyse ama troll bile olsa dostoyevski'ye balon diyen taş olur. tutankamon'un laneti üzerindedir. iki dünyada da lekelidir.

üstteki yazara cevaben evet divan kurullarından haberimiz oluyor çünkü divan kurullarınızın genel gündemi galatasaray. galatasaray divan kurullarında fenerbahçenin adı bile geçmiyor.

federasyonun en büyük destekçisinin ise ali koçun kendisi olduğunu ali koç kendi ağzıyla söyledi.

bir anlami olmayan aciklamadir.

ysk'ya kesin aday listesi teslimine kadar yrp/mhp/bbp gibi sahis sirketi kivaminda takilan siyasi partiler tek bir emirle “tum il ve ilcelerden cekiliyoruz” da diyebilir.

bu biraz uzun bir entry olucak izninizle ya da izin almıyorum.

öncelikle naçizane fikrim tüm taksiciler es zamanlı olarak tüm illerde kontak kapatma protestosu yapmalı. 2 saat en azından. bu işi yapan olmasa hayatın nasıl felç olduğunu anlaması lazım bazı şımarık insanların. taksicilerin üzerine çok gidildi, otekilestirildiler. özellikle show tv ve ekşinin etkisi çok büyük bu nefretin büyümesinde. burda bazı gruplar kişiler hep hedef gösteriliyor ve çok çabuk itibarsızlaştırılıyor. insan harcamak birinin kıçını kaşırken attığı entry e bağlı. doğru ya da yanlış sorgulayan yok. atılan taşın peşinden tüm deliler gidiyor.
ne küfürler edildi, ne hakaretler , ne tehditler ne kötü temenniler. buraya tek tek bakınız vermek istemiyorum, bende kimseyi hedef almayacağım. çok kötü bir olay yaşandı, şimdi herkes diğer maskesini taktı farklı şeyler çiziliyor. bu olaydan önce de anlasaydınız keşke insanların yaptığı işin tehlikesini.

bir taksici kızı olarak söylüyorum bu iş yapılmaz, milyon dolar kazansanız da hayattan zevk alamazsınız.
saygıyı ancak bildiğiniz tanıdığınız müşteriden görebilirsiniz, geri kalanlar için direksiyon sallayan birisiniz. yoktan para kazanan.

aile için ayrı zor , bu işi yapan için daha zor. hergun hop oturup hop kalkıyorsunuz.
hergun direksiyon başında şehir içi trafiğinde denk geldiğiniz insan azmanları, arabaniza binen piskopatlar. para ödememek için taciz etti tehdidinde bulunan kadınlar ( allah'tan artık kamera kullanıyor çoğu.) macera arayan gençlerin oyunlari, kavga eden eşler sevgililer (karışsan bir dert karışmasan ayrı dert) gece arayan sarhos, madde bağımlısı haplanmış insanlar, en ufak bir yanlış yerde durunca kesilen cezalar, ödenen 1728493 tane vergi, her sene muayene. zaten sanayiden çıkamıyorsun. ustaların insafına kalırsın, dünya kadar para gomersin sanayiye, hem de yattığı gün kadar zarar. işe aldığın şoförler ördek yapar ya da müşteri çalar. araba kendisinin değil diye hor kullanırlar. sen adamsındır temkinlisindir, ama aldığın şoförün kanına giren olur yanlış bir şey taşır, yanlış birini taşır. bağlarlar arabanı sen verirsin hesabını. ebesinin amına gitmek isteyen olur, yolu ilk defa gittigin için navigasyon açarsın vay efendim bizi dolandırıyor bu bildiği yol değilmis, e sen tarif et dersin iyice kaybettirir sana yolu. beni dolandırdı der.

bu meslekte trafik kazası, inanın en een masum risktir. sokak raconu da bilmelisiniz ,beyefendi olmayı da.bu birinden biri yoksa geçmiş olsun. sabah hırbonun teki biner arabaya, akşam kraliçe elizabeth. muhabbet etsen yok kafa sikti, etmesen bizi beğenmedi arap olsak daha yakın davranırdı. konuşursun yine bana asılıyor, konuşmazsın lan acaba beni mi kaçırıyor. hep o ayarı tutturmaya çalışmalısın.

kötü bir sürü olay yaşadık ama en tuhafını size anlatacağım.

babamın arabasına bir gün 2 tane üniversite öğrencisi bindi, yeni yetme. (benim babam normalde üniversite-lise öğrencisini yolunun üstünde ve boştaysa bedava taşırdı. hatta otostopcular babam durunca kaçardı taksici geldi bizi müşteri sandı diye, gelin oğlum korkmayın size para soran yok binin taksimetre kapalı der yoldan toplaya toplaya giderdi.annem çok kızardı yapma tehlikeli diye. bu işin zekatı da bu derdi babam.)

neyse bu iki genç arabaya bindi, ikisi de erkek arkaya oturmuşlar. (bu arada taksiciler erkeklerin arkaya oturmasını pek sevmez çünkü ne yaptığını net göremezler. meslek anksiyetesi.)
babam nereye diyor, bir yol tarif ediyorlar , yol boş ormanlık yere çıkıyor.yani hiçbir yere. babam emin misiniz orda bir şey yok diyor. sür abi işimiz var orda diyorlar. iyi tamam diyor babam, yola giriyor ama aynadan elemanları kesiyor sürekli.biri diğerine çantayı verir gibi yapıyor, öteki diğerine pasliyor. aptal aptal gülüyorlar. babam soruyor nereye burdan diye tekrar, gençler 'sen sür devam et '(abi de yok artık, bir erkeklik gelmiş.)
babam çantada silah tarzı bir şey görüyor ve arabayı kör bı noktada durduruyor bagajdan bir şey alicam diye. ( haydar tabi ki)
çocuklar panikliyor.
ne ayaksınız siz derken çocuklar başlıyor ağlamaya " abi biz sana şaka yapacaktık, bizim paramız yok, arabaya eğlenmek için bindik , sana silahlı kaçırılma şakası yapacaktik, silah gerçek değil. üniversite okuyoruz falan ( şakaya gel) harbiden de dedikleri gibi silah falan yok, ceplerinde para yok. bu da böyle bir anı olsun diye birbirini gazlamislar. babam da kalp var , şeker var, tansiyon var, bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi var, e kendi canı da var koruması gereken. çocukları dövüyor sopayla orda, yarın başkasına yaparsınız dayak yemezseniz diye. kimliklerini de alıyor. oraya kadar yazan parayı yarın durağıma getirmezseniz kimlikleri polise veririm diyor bırakıp gidiyor bunları o izbe yerde. acımasızca gelmedi bana , az bile yapmış.
ertesi gün geliyorlar, özür kıyamet kimlikler veriliyor , nasihatler, konu uzamiyor. ama ne kadar korkunç bir olay , babam korkak bir adam olsaydı gasp edilecekti, adamlar gerçekten silahlı olsaydı babam öledebilirdi cesareti yüzünden, ya da stres yüzünden şeker veya kalp krizi gecirebilirdi. ki çok yükselmişti. ne kadar saçma bir olay değil mi ? şaka yapmışlar.
bu masum bir örnekti daha kötüleri var , ama bu vurulan taksiciden daha kötü bir hikayemiz yok tabi çok şükür. biz sanslıymışız.

sanki beleşten para kazanıyor gibi konuştu insanlar yıllarca taksiciler için. yok musteri beğenmiyor, yok adam kazıklıyor. her meslekte iyi de var kötü de var,en itibarlı mesleğin bile kötü icra edeni var. savcısı, avukatı, doktoru. niye hepsini aynı kefede harmanlarsınız. sizin sikik istatiginiz mi ölçüt bir meslek grubuna şerefsiz demeye. bazı taksiciler müşteri seçer, doğru. bırakin da yapsın o kadarını. her elini kolunu sallayan binmesin, bınmemeli bu dolmuş değil, metro değil. bazen para için ( adam 2000 tl kazanacagi yola gidebilecekken kısa mesafe müşterisi de gelir. tabi ki uzun mesafe. bu adam da fatura ödüyor, çocuk büyütüyor.)
bazen de canı için. tipini beğenmez, el etme şeklini beğenmez, konuşma tarzını beğenmez almaz seni arabasina. kendi şahsi çıkarını koruma hakkı yok mu senin cebinde 200 tl var diye ?

keşke bu güzel abimiz de almasaydi bu keş piçi arabasına, keşke kısa mesafe deseydi, keşke tipini begenmeseydi. bu meslek iyi niyeti kaldırmaz. hep "ulan acaba?" demek zorundasın. özel hayat yok, özel bir çok anı kaçırırsın iş gelir, telefon gelir. müşteriye yok dersen bı daha müşteri gelmez.

arabasinda emanetle gezmeyen taksici olmaz,olmamalı.

bu olay herkesi çok üzdü. ama ailesinde taksici olan kişilerde büyük travma yarattı. anksiyeteleri daha da büyüdü.

ailesine allah tan sabır dilemekten başka yapılacak bir şey yok,ama çok zor iyileşmek bu olaydan sonra. çok çok üzgünüm, keşke sarilabilsem eşine çocuklarına. adalet bulur yerini bir şekilde ama o adam geri gelmeyecek. o baba , o eş, o evlat artık yok.

sabah sabah sinirlerimi bozan videodur. ekledim

avrupa'daki çakal türk organizatörler de beyaz yakalı türkleri keşfetti. olay bu. maalesef son dönemde avrupa'ya gelen beyaz yakalı türkler bazı alışkanlıklarını da beraberinde getirdi.

ben de bunlardan biri olduğum için ve sürekli iletişim halinde olduğum için biliyorum. bizim beyaz yakalı türkler için böyle bir şeyde almama gibi bir seçenek yok. almazsa kendini eksik hisseder. cem yılmaz gösterisine de gidemeyeceksem, sevgilimi/eşimi götüremeyeceksem niye yaşıyorum diye kendini sorgular. istediği bir şeyi pahalı olduğu için almamak onun için fakir olma belirtisidir ve fakirlerle aynı ortak özelliklere sahip olmak istemez. bunun açıkça farkında değildir ama bilinçaltı böyle işliyor.

ben de şimdi düsseldorf için için baktım. sahneyi karşıdan gören en ucuz koltuk 118 euro. tribün vs. üst katlarda en ucuz bilet de 69 euro. karşılaştırma olsun diye söyleyeyim, seneler önce öğrenci olarak yine almanya'daydım. 2006 olması lazım. ata demirer stand up'ının zirve yıllarıydı. 25 euro vermiştim bugün 118 euro istenilen yere. hadi enflasyon falan de, bugünkü 50-60 euro olsun. ama baktığımda biletlerin yarısı bitmiş.

tamam, normalde 2 dakikada biterdi biletler. ama şimdi 2 günde bitsin. böyle bir kitle varken adamlar sağmasın da ne yapsın? türkiye'de de bu arkadaşlar böyleydi. bir kebapçı var, ortalama. ama beyaz yakalı arasında tuttu mu iş değişir. bir bakmışsınız o kebapçı 6 ayda fiyatını 5 katına çıkarmış, ürün kalitesi düşmüş, müşteriye köpek gibi davranmaya başlamış. böyle ondan fazla mekanın dönüşümüne canlı şahit oldum. ne bekliyorsunuz? o mekan bozduktan sonra batmasını mı? yok canım, daha da büyüdüler. mazoşist beyaz yaka kitle daha da bir övdü o mekanları. artık vale hizmeti falan veren yerler.

o yüzden ricky gervais'in cem yılmazdan ucuz olması normal. her şeye daha fazlasını ödemeye razı bir kitle var. ederi değil, alıp alamayacağına göre karar verip, bununla tatmin olan bir kitle. dolayısıyla bu kitle 500 euro'ya da o biletleri alabilir. çünkü normalde beyaz yaka geliri geçinmeye göre değil, para biriktirmeye göre ayarlanmıştır.

son olarak şu alım gücünü öğrenirken birim fiyatı zorla öğrenen, artık öğrendikten sonra da ısrarla öğrendiği haliyle bırakan kitleye lafım. o 1 euro = 1 tl birim fiyat hesaplaması düşük zekalı insanlara birim fiyatı anlatırken daha kolay anlatmak için kullanıldı. asgari ücretin 800-2000 tl civarlarında olduğu dönemlerde görece de mantıklıydı. ulan asgari ücret olmuş 17 bin lira, euro olmuş 33 lira. hala 125 euro veren 125 lira vermiş gibi olacak diyor. o zaman japonya gösterisini de 125 yen yapsın. hayır kardeşim, 1800 lira vermiş gibi olacak. ha şimdi bunu deyince bir çok kişi "o zaman yine normal" diyecek, çünkü türkiye'de silkelenmek normali olmuş hayatın. döner 600 lira muhabbetinde "300 gram istemiş, 50 gramı 100 lira" diye savunanlar var mesela. 50 gram döneri 125 gram ekmek içinde yemeyi normal kabullenmiş bir kitle var ortada.

(bkz: kütahya) nın ege bölgesinde olmasına 35 senelik bir kütahyalı olarak hala şaşırıyorum. doğru önermedir.

senin hayatini hezimete ugratmislar, sen hala diyosunki chp...

chp olmasin kardes, baska bir cozum olsun ama olsun bence...

yokus asagi gidiyor gibi degil miyiz?

game of thrones tahtıyla yarışan koltuktur