berkowich karamazov2
profili

  • türbanlı hakimin adaletine güvenmek

    türbanlı hakime güvenip güvenmemeyi hangi koşullarda tartıştığınızın farkında mısınız?

    * toplumsal barışın bir şekilde sağlandığı, temel hak ve özgürlükler konusunda belli bir seviyeye ulaşılan, düşünce ve ifade özgürlüğünün değer gördüğü bir ülkede mi türbanlı bir hakimi tartışıyorsunuz?

    * yoksa 200 yıl öncesindeki modernleşme çabalarından bugüne kadar her türlü çağdaşlaşma adımını kafirlik sayan, cumhuriyet fikrine dahi düşmanlık duyguları besleyen, cumhuriyet tarihi boyunca gerek militer gerekse sivil kalkışmalar yapmış, darü'l-harb kafasıyla devleti yağmalamayı ganimet sayan insanların olduğu; uğur mumcu gibi gazetecilerin arabalarına bomba konulup katledildiği, otellerde insanların tekbirlerle yakıldığı, devletin her bir köşesinde kadrolaşıp başkalarına yaşam hakkı tanımayan islamcıların iktidar olduğu bir ülkede mi türbanlı hakimi tartışıyorsunuz?

    sahi biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz?

    eğer ilk örnekteki gibi bir ülkede yaşıyorsak, benim için de bir hakimin türbanlı olup olmaması asla sorun değil. hatta toplumsal barışın sağlandığı böylesine minnoş bir ülkede bir hakimin başörtülü olmasına getirilen eleştiri ona karşı büyük bir saygısızlık olur. mesleğine bağlı olduğu ve etik değerler taşıdığı ölçüde başörtülü veya başörtüsüz olması, ateist veya dindar olması fark etmez. yeter ki mesleki açıdan yeterli olsun.

    eğer ikinci örnekteki gibi bir ülkede yaşıyorsak, türbanlı bir hakimden ötürü insanların kaygı duyması tamamen insani bir kaygı. ellerinden gelse kafir saydıkları kesimleri sokaklarda kırbaçlayacak olanların iktidar olduğu bir ülkede türbanlı bir hakimden kaygı duymanın nesi garip? trt'nin dirilişli delirişli dizilerinde kafirlerin kafalarının uçurulduğu, her sene yılbaşı kutlamalarının bile "gavurluk" sayılıp tartışmaya açıldığı, neredeyse her ramazan ayında oruç tutmadıkları gerekçesiyle birilerinin sokaklarda dayak yediği bir ülke değil mi burası? aynı ülkede yaşamıyor muyuz? (not: şu an ölümlü dünya filminde serbest'in yakındığı o sahne zihnimde dönüp duruyor: ilhami abi sen söyle ben başka bi ilde miyim? ben başka yerde mi dayak yedim de geldim? aynı yerdeyiz be!)

    gel gelelimki başlıktaki bazı yazılara baktığımda, islamcılıktan hiç bahsetmeden ve yaşanan o kadar şeyden sonra, hala koşullardan gerçeklerden kopuk halde hayal dünyasında debelenenler az değil. türkiye'de değil de isviçre'de yaşıyormuş gibi tartışıyorlar konuyu.

    islamcılar her daim bu tiplerin zihin çatlaklarının içine sızıp toplumsal meşruiyet sağladılar. onlara göre sanki bu ülkede islamcılık adıyla "surda gedik açmak" için her yolu deneyen insanlar yokmuş, sanki tarikatlar cemaatler devlete sızıp "allah adına" iktidarı ele geçirmek için gayret göstermemiş, sanki bu ülkede din uğruna insanlar katledilmemiş... fakat bizler alnı secdeye değen masum dindarları sırf "din düşmanı!" olduğumuz için hep hedef göstermişiz!

    yeri geldiğinde de bizlere halktan kopuk, elitist, jakoben falan diye atar yaparlar. toplumsal gerçeklikten bu kadar kopuk oldukları halde gerçeklik üzerinde böylesine üst perdeden hak ve sahiplik iddia eden başka bir grup daha yoktur herhalde. islamcılar bu tipleri manipüle ederek meşruiyet kazanıp iktidara geldi, ve bu -sözde- liberal tayfa bugün hala islamcıların iktidarda kalmalarında pay sahibi olmaya devam ediyor.

  • eşinin vücudunu bıçağı ısıtıp dağlayan koca

    insanlıktan zerre kadar nasibini almamış bir pisliktir.

    sorsanız mutlaka bir bahanesi vardır ve bu toplumda bu caniyi mutlaka savunacak birileri çıkar.

    edit: "nasıl olur da kadın karşılık vermez, kurtulmaya çalışmaz, bu normal değil" diye sorulmuş. böylesine ağır işkenceye maruz kalan insanların ilk kurtulma çabaları boşa çıktığında, yakınlarından destek göremediklerinde cesaretleri kırılıyor. bulundukları şartları kabullenip boyun eğme eğilimi gösterebiliyorlar. işkencenin ağırlığı mağdurun pes etmesini, tepkisiz kalmasını kolaylaştırıyor. böyle bir işkence nasıl normal değilse, buna maruz kalan kadının da tepkilerinin normal olması beklenmemeli. işkence sadece fiziksel tahribat yaratmaz, maruz kalanı psikolojik olarak da tahrip eder.