geçen akşam kısıtlama saati başladıktan bir saat kadar sonra hiçbir işim olmamasına rağmen sokağa çıktım yarım saat dolaşıp eve geldim. ben de az serseri değilimdir hani.
ahlaksiz tosbaga5 profili
-
serseri erkek çekiciliği
-
babanın yanında araba kullanmak
"oglum yavaş.. oğlum yavaş. boğdun arabayı bas biraz. yavaaş..virajlı burası sakin sakin.. bas oğlum biraz bomboş yol burda bascan. oglum yavaş acelemiz yok ki ya sakin sakin git."
bizde böyle. -
peluş molotof
(bkz: helo kitty hewal)
-
17 ağustos 1999
16 ağustos 1999/gölcük
askerden geleli 19 gün olmuş.
gölcük sıcak...ama öyle böyle değil, çok sıcak.
sabah saat 10.00 civarı sağlık ocağına gittim ayağımdaki alçıyı aldırdım. nasıl rahatladı ayağım. alçının içinde pişmiş de ben farkında değilmişim.
öğleden sonra dükkandayım, liseden arkadaşlarım geldi. erkan, fahri, ilker, serdar.
hoşbeş muhabbetten sonra planlar yapıldı, akşam kavaklı sahilindeyiz, takılıcaz..eski günleri yadedicez.
akşam saat sekizbuçuk, beş arkadaş kakara kikiri sahile iniyoruz, ama hala çok sıcak..öyle böyle değil..
serkan'ın evinde almanya'dan misafirleri varmış. "bir kızları var" diyor "yengeniz olur heee şişşşş"..
ilker babasıyla kavga etmiş, ondan yakınıyor. "olmuyor hacı" diyor "olmuyor anasını satayım, aynı işde babayla ol-mu-yor".
serdar gene aynı serdar hiç değişmemiş, zayıflıktan ölecek.
erkan'da benim gibi askerde teskereye tabi ameliyat olmuş yeni gelmiş, iki sakat girmişiz kolkola sağa sola sarkıyoruz, dünya s*kimizde değil.
gece saat oniki buçuk civarı "hadi" diyorum "kalkalım artık , bizde kimse yok. gidelim eve bi çay yapalım sabaha kadar devam muhabbete"
alayı geri vites yapıyor yok efendim geç oldu sabah iş var diyor biri diğeri babamla papazım şimdi dışarda kalmıyım tedirginliğinde serkan efendi misafir kızı görebilmenin telaşında..
bi erkan geliyor beraber gidiyoruz bize..
hatuna tefon açıyorum, o zaman cep telefonu yok bizde.. zaten sayılı adamda var..
pahalı meret.
saat 03.00 civarı telefonu kapatıyorum oturma odaya giriyorum.. erkan sızmış.
-şişş alooo kalk olm çekyatı açalım da rahat yat lan.
+ne yatması olm uyumayamı geldik muhabbet zamanı şimdi eee anlat bakiim naap.......
binanın tüm menteşeleri tüm demirleri yeryüzündeki en korkunç sesi çıkartmaya başlıyor. aman yarabbi hayatımda yaşadığım ve belkide yaşayacağım en büyük korku...
ölmek üzereyiz... her şeyin sonu...
kapının eşiğinin altında sarılıyoruz erkanla birbirimize..
eşhedüenla ilahe illallah....
öyle sıkı tutumuşum ki arkadaşımı ameliyat yeri kanamış, çok sonra farkediyoruz.
ikinci büyük sarsıntının ardından tozdan zindan olmuş sokağa çıplak ayaklarımızla inişimiz. tam önümüzdeki komşu binanın enkazından gelen çocuk ağlaması "anneee annee nerdesiniz?" ömrümünüzün sonuna kadar unutamayacağımız acı tecrübenin ilk detayı olarak hafızamıza yer ediyor. sahi acaba ne oldu o çocuk.
serkan, misafirleri ve ailesinin tamamıyla beraber rahmetli oldu.
bizim dükkanızımız bir daha hiç açılmadı.
ilker'in babası dükkanı ilker'e bıraktı, araları iyi şimdi.
fahri akyazı'ya göçtü, depremden sonra bir daha görüşemedik.
serdar aynı amk. hala zayıf.
aradan yıllar geçti, şimdi kentsel dönüşümle alakalı çalışmalar başladı, hasarlı binalar yıkılacakmış. baktım listeye bizim ev yok. biz mezarımızda oturmaya devam edecez.
artık gölcük'de hava hep soğuk..ısınmıyor.
rabbim ölenlere rahmet etsin, bir daha yaşatmasın. -
yaran diyaloglar
oğlum 7 yaşında, berbere gittik ikimizde traş olacağız. ufaklık traşını oldu sıra bana geldi. berber çocukluk arkadaşı olunca muhabbet sohbet derken zaman bayağı geçti, oğlumun oflayıp puflamalarını duyuyorum bi yandan. işimiz bitti vedalastık çıkarken aşağıdaki diyalog gerçekleşti.
+baba bence gitmeyelim tekrar girelim içeri
-noldu lan çok mu sevdin berberi?
+ne sevcem be seni beklerken tekrar uzadı saçlarım, annem kızar şimdi niye traş olmadın sen diye.
-eşşoolu..