türkiye'de yaşamayan bir akademisyen olarak:
1- hoca(!)ların öğrencileri ezik ve aptal olarak görmesi, asistanlarını çocuk bakıcı, çanta taşıyıcı, sekteter, temizlikçi vs olarak kullanması.
2- politik sebepler. liyakatla değil aynı dinden aynı cemaatten benzer şekilde inandığını "gösterdikçe", hocanla aynı partiye oy verdikçe ancak daha iyi yerlere gelebilmen.
3- daimi kadro almış akademisyenlerin amaçsızlık sendromuna girip mahalle karısı gibi davranması.
4- gelişim çağındaki genç akademisyenlerin yurt dışına çıktıklarında ne kadar değerli olduklarını hissetmeleri/hissettirilmeleri.
buna kişisel bir örnek vereceğim. ben şu anki pozisyonumu birkaç sene önce linkedin aracılığıyla buldum. laboratuvarımıza farklı pozisyonlarda çalışacak 4 kişi alınacaktı. aynı ilan şu an yaşadığım ülkenin kariyer.net gibi bir sitesinde de yayınlanmış ve diğer 3 pozisyon o ilan aracılığıyla dolmuş ama benim pozisyonum için üniversite istedikleri gibi bir aday bulamamış. linkedin ilanına 1000€ verip bir hafta mı bir ay mı neyse sponsorluk alıp yükseltmişler. bu sayede ben de ilanı görüp başvurdum ve alındım. tabi ben bu olayı bilmiyorum. aradan yıllar geçti, benim mülakatımdaki fakülte üyesi anlattı bu olayı ve iyi ki vermişiz seni bulmuşuz dedi. ben türkiye'de de aynı bendim, aynı işi daha bile iyi yapıyordum. 1 kere bile hocam buna benzer bir şey söylemedi, aksine o kadar çok davranışı oldu ki...
5- tl'nin değer kaybetmesi. evet arkadaşlar bu durum akademik sektörü çok etkiliyor. pek çok meslektaşım örneğin tübitak projesi yazıyor, kabul alıyor, malzeme siparişi verecek ama örneğin alması gereken cihaz seneye kullanılacak. dolar hoop 2 katına çıkıyor fakat proje bütçesi tl cinsinden. cihazı alamıyor, projeyi haliyle gerçekleştiremiyor. kendisi "başarısız" ilan ediliyor.
6- kurumların işgüzarlığı. şu an çalıştığım ülkedeki pozisyonuma başlamadan birkaç ay önce uluslararası bir konferanstan kabul aldım. yök de o zamanlar bir burs açmış işte bilmem ne konularında bilmem ne şartlarında bir konferansa çağırıldıysanız ve ilk yazar sizseniz sunumu da siz yapacaksanız yol ve otel masrafları bizden diye. ben de buna başvurdum. üstelik makalemin diğer yazarı yabancı bir profesör ve konferansta da benden başka türk yok. bir nevi ülkemi temsil ediyorum esasında. neyse gönderdim belgelerimi vs diplomanın -gerekenler listesinde belirtilmeyen- bir kısmını dökümanlarıma eklemedim diye söz verilen bursumu vermediler. ee belirtmediniz ve zaten diplomam var işte elinizde desem de yok onu da yüklemeliydin. tamam şimdi yükleyeyim, yok başvuru zamanı geçti. öyle yani kurumların haklarınıza gaspetmesi ve bunu şikayet edebileceğiniz başka hiçbir kurumun olmaması.
yani aslında türklerden pek çok başarılı bilim insanı çıksa da çoğu türkiye'de kalamıyor.
bir kiz on the clouds6 profili
-
türkiye'de bilim neden ilgi görmüyor
-
türkiye ile ilgili bir tane olumlu cümle
atatürk'ün mirası/emanetidir.
-
tıbbı doktorların değil mühendislerin geliştirmesi
böyle tartışmaları ortaya atan da "ohh nasıl da koydum lafı" zannedip hekimlerin ilk örneklerini listelemeye çalışanlar da birbirinden farksız.
bilimin alanı yoktur kümülatiftir. böyle kıyaslar gereksizdir. belki bir matematikçi bir formülü geliştirmese, bir fizikçi o teoremi ortaya atmasa ne o hekim ne o mühendis bahsi geçen icadı ortaya koyamayacaktı. o zaman bu sidik yarışı neden?
bir icadın geliştirilmesi için problemin düzgün belirlenmesi ve o probleme yönelik çözüm önerisinin gerçekleştirilmesi gereklidir. sadece hekimlere kalsa problemi saptayıp gerekli cihazı optimal şekilde üretemeyecek, mühendislere kalsa da geliştirdikleri cihaz kullanım rahatlığına, uygunluğuna sıklıkla ters olacaktır.
surgical robotics alanında yıllardır çalışan bir mühendis olarak hekimlerle içli dışlı proje geliştirdiğimiz ve ürüne dönüştürdüğümüz çalışmalarımız oldu. herhalde en işin içinden biri olarak bu yorumu yapabilirim:
"böyle anlamsız genellemeleri ortaya atan da ona cevap verdiğini zanneden de aynı seviyede kompleksli insanlardır." -
koskoca doktorun polo bile alamaması
yahu başlığı açan arkadaş ülkenin o kadar acı bir gerçeğine değinmiş ki normal bir ülkede olsa aklı başında her insan bu gerçeği farkettiğinde bir afallar, diyecek laf bulamaz. gel gör ki alttaki iki entry "git ikinci el al", "koskoca doktor"a takılmış. entry'de girilenle alakasız, başlık tanımı hele hiç olmayan şaçmalıklar.
artık okuduğunu anlamamak mı, sözlük trollemesi mi toplumun geneline yayılmış inkar edilemez gerzeklik mi bilemiyorum.
edit: ilk 3 entry'i okuyup iş bu entryi girene kadar sürede önümde 7 tane daha entry girilmiş. hepsi ama hepsi alakasız, troll, dalga geçmezsem/yermezsem öleceğim hastalığına yakalanmış zavallı entryler. niye böyle yapıyorsunuz? adam polo delikli şeker demiş, mühendisler kocaman değil mi demiş*, polo'dan sonrasını okumadım demiş**. çok acı. başlıkta yazılanlar da cevap olarak yazılanların vasatlığı da.
arkadaşlar doktorluk mesleği her ülkege saygın bir meslektir. gelir dağılımında orta üstü kazanır. gelişmiş ülkelerde de polo araç ortalama ve altı araçtır. türkiye gibi avrupa bizi kıskanıyor sanan ülkelerde polo vasat olmasa da çok iyi kategorisinde de değildir. örneğin 2005 model bir polo'yu norveç'te 1 maaşınızdan daha azıyla alabilirsiniz bakınız. başlığı açan troll olabilir ama bu sorun gerçek. belki de "ehuehu delikli şeker" diye dalga geçmek yerine biraz düşünmenin vakti gelmiştir.
not: doktor değilim, mühendisim. bir doktorun kendisine koskoca demesi beni rahatsız etmiyor. neden etsin ki zaten? -
ceyda düvenci'nin kızım regl oldu paylaşımı
gereksiz bir paylaşım olduğu gerçeğini kabul etsem de oğlunun pipisindeki 1gr deri gittiği için davul zurnayla kutlama yapan bir toplum için bir sosyal medya paylaşımının çok da mesele olmasına gerek olmadığını düşünüyorum.
edit: olmuş. -
peynire alarm takan market
burada ayıplanması gereken o peynire alarm takan market değil, buna mecbur bırakmış müşteri portföyüdür. yoksa kim hangi market fantazi olsun diye peynire takmak için alarma ekstra masraf yapmak ister?