whocanrulethewords8
profili

  • tek gecelik ilişki yaşamış kadın ile evlenir misin

    ben 8 senelik çok yakın kız arkadaşımın 10 senedir devam eden bir ilişkisi olduğunu biliyordum. dışarıdan bakınca düzgün görünen, işinde gücünde (mimar) bir kadın profilindeydi, falsosu yoktu diyebiliriz. ama arkadaşlığımızın 7. senesinde bir gün öğrendim ki; bu hanım hanımcık kızımız meğer önceki çalıştığı yerde kendisinden 20 yaş büyük evli patronunun metresliğini yapmış 1 sene boyunca, -ki hala görüşüyordu o patronuyla ara sıra- yani 1 sene boyunca erkek arkadaşını metreslik yaparak aldatmış, hediyeler, paralar gırla. sonra güncel çalıştığı yerde yine kendisinden 20 yaş büyük evli patronunu tuzağa nasıl düşürdüğüne şahit oldum (iş seyahatinde adamın otel odasına gidip içki, muhabbet, yerde yan yana oturarak; sonra adam sırnaşmış buna kafası güzel olunca) o adamdan da karına söylerim diyerek güzel para koparttı. ve daha neler neler. o yüzden tek gecelik ilişki yaşayıp yaşamaması falan konu değil bence, allah herkesi düzgün kadınlara/erkeklere denk getirsin. ruhunuz bile duymaz çünkü kötüye denk geldiğiniz an.

  • aile (dizi)

    her bölümünü 2 kez izlediğim dizidir. bu nasıl bir hayatsızlıktır kendi adıma, orası ayrı. ama hakkaniyetli yorum yazmak istedim, o yüzden oturdum izledim diyelim.

    öncelikle senaryo cidden çok vasat, sanki çocukluğundan beri aslan karakteri gibi olmak isteyen; kaba saba, güya güçlü, vurdulu kırdılı, zengin, yakışıklı ama özünde hassas, yaralı hani hepimizin bildiği çok klişe “o erkek” olmak isteyen senaristin kaleminden çıkıyor gibi duruyor senaryo. bu nasıl niteliksiz bir hikaye cidden. bu oyuncu ekibini koy televizyona, sabaha kadar hava durumu sunsunlar, yine izlenir bir süre. o yüzden reytinglere çok güvenmemek lazım. senaryo ekibinin destek alması şart. gidişat hiç iyi değil.

    nejat işler, hep aynı adam, her yerde aynı adam. sevemedim gitti oyunculuğunu.

    kıvanç tatlıtuğ, serenay sarıkaya oyunculuk fena değil, aralarındaki uyum “bence” gayet iyi ama bu ilişki böyle mi işlenir ya, sene kaç olmuş, tamam abi en marjinal sizsiniz, en dolu dizgin aşk sizin, böyle yüzeysel ilişki mi işlenir, yine senaryoya geliyor yani konu. bağır, çağır, vur, kır, cam pencere indir, “vaayy be müthiş tutkulu ilişki.” yine senaristin sığ ve klişe ilişki vizyonuna göz kırpıyoruz tam bu noktada. bunlar geçmiyor artık seyirciye, üzgünüm.

    aslan’ı ayrıca durmadan yolun ortasında durdurup, başkalarının, hiç tanımadığı insanların hakkını gasp eden bir ayı olarak resmetmek de çok saçma. taksiyi dakikalarca bekletiyor, sonra gidip bir de taksinin kornasını söküyor. ahahaha. tamam abi en sayko sensin. hiç inandırıcı ve gerçekçi durmuyor bu tavırlar. çok kopuk. senaristin gerçek hayatta yapmak isteyip yapamadığı vurdulu kırdılı fantezilerini tatmin etme çabası gibi.

    dizide ciddi bir ses sorunu var ayrıca, bazı konuşmalar asla anlaşılmıyor. sahne geçişleri kötü. ya gerçekten çok fena bir olmamışlık var bu dizide, yazdıkça farkına varıyorum. aslan’ın mekanında her saniye şişeler havalarda uçuşuyor, durmadan bir kavga kıyamet. öf yani. evin içinde pompalı tüfekle ateş açan bir anne bile var. ahahah. cidden ne izletiyorlar bize, bu karakterler böyle gerçeklikten kopuk mu anlatılır seyirciye?

    şu an için diziyi götüren tek şey oyuncu kadrosu olabilir. gerçekten yıldızlar geçidi. ama dediğim gibi bu kadro sabaha kadar hava durumu sunsa yine izlenir belli bir süre.

  • burger king'e yılbaşında %50 zam gelmesi

    üç beş yarrrrak kafalıya kalsa burger king yerine çöp toplayıp yemek daha mantıklı olduğu için müstehakmış gibi düşünülen zamdır. bu yarrrrrak kafalılara soracağız çünkü ne yememiz ne yemememiz gerektiğini. konu bu mu ulan yarrrrrak kafalılar, daha konuyu anlamaktan acizler, gelmiş bıdı bıdı yapıyorlar.

  • anneanne ve babaannelere torun baktırma terörü

    annelerinin ve babalarının bu eylemi gerçekleştirerek mutlu olduğunu düşünen insan davranışıdır. ama öyle bir şey yoktur.

    anneanneler, babaanneler, dedeler torunlarıyla vakit geçirmekten hoşlanırlar, onlarla oyun oynamaktan, gezmekten hoşlanırlar. ama bu demek değildir ki düzenli olarak her gün mesaiye gider gibi sabah 9 akşam 6 baksınlar ve bu durumdan zevk alsınlar. kusura bakmayın ama öyle bir dünya yok. ayıp olur diye size söylemiyorlar sadece hepsi bu. kazara söyleyecek olurlarsa aranız bozulacak, tavır yapacaksınız, bunu istemiyorlar.

    herkesin kendi hayatı var, bir kez geliyor herkes bu hayata, 70 yaşında olsalar dahi vakitleri değerli, kendi kafalarına göre yaşamak istiyor bu insanlar. ama siz bir plan dahi yapmadan, doğurduğunuz çocuklarınızı atıyorsunuz bu insanların kucaklarına ve keyfinize bakıyorsunuz. “ohh çocuk anneme gitti neyse.” diyorsunuz.

    kreşler var, çocuk bakıcıları var, şu var bu var ama hem paranız cebinizde kalıyor hem de tamam onlar çok mutlu böyle sanıyorsunuz. tekrar ediyorum; değiller.

    bir de çok güzel bahane bulmuşsunuz, “nasıl güveneyim tanımadığım kadına, kreşte ya başına bir şey gelirse?” kusura bakmayın ama yemezler.

    tekrar ediyorum; herkesin ama herkesin -yaşı kaç olursa olsun- kendi hayatı var ve siz zorbalık yapıyorsunuz. nokta.

  • 18 mart 2021 covid-19 vaka sayısının 20.049 olması

    20.049 vakaya karşılık 902 hastanın olduğu iddia edilen durumdur. yani sakin kalayım diyorum ama kalamıyorum. abicim siz taşşşşak mı geçiyorsunuz insanlarla? bu virüsün asemptomatik ya da çok hafif geçirilme oranı %95 mi? bu 20.049 vakanın sadece 902 tanesi mi hastalanıyor? bakın sakin kalmaya çalıştığım için ağzımı bozmuyorum. ama gerçekten çok az kaldı. bırakın artık yalan söylemeyi. nasıl vicdansızsınız, nasıl zalimsiniz. yazık, günah ya.

  • kardeşten dost olur mu sorunsalı

    kardeş olan kişilerin karakterine göre şekillenen durumdur. sonuçta bir insan senin akraban olduğu için o insanla çok iyi anlaşacağını, birbirinizi çok seveceğinizi düşünmek en hafif tabirle ahmaklıktır. insanları sıfatlarına göre sevmek ve saymak diye bir şey yoktur, olmamalıdır. mesela benim kardeşim üzerinden gidelim; maddi anlamda hakkımı yiyor 3 senedir, istemeden o’na hibe ettiğim para yaklaşık 150-200 bin lira civarında bu 3 senedir. fazlası da var ama karıştırmıyorum. ayrıca anneme eylül ayında kanser teşhisi kondu. kasım ayında dedi ki telefonda; “beni arama, sorma, yanında olmayacağım bu dönemde, ben önemliyim, çocuğum var benim, yanlışsa yanlış umrumda değil, ben senin yanında yokum, sakın bir şey olursa haber vermek için arama, danışmak için arama, hiçbir şekilde arama, başınızın çaresine bakın.” aynen yani kelimesi kelimesine böyle dedi. şimdi ben bu yaratığa dost mu demeliyim sırf kardeşim olduğu için? hoşt bile denmez böyle bir köpeğe. buna köpek demek, o güzelim köpeklere haksızlık hatta. ne dostu ne kardeşi.

  • boğaziçi protestolarındaki lgbtililerin hatası

    her toplumsal olayda başrolde lgbt bayraklarının sallanmasıdır, olayın ekseninin kaydırılmasıdır. bir şey olsa da konuyu dağıtsak diye aranan herkesin ekmeğine yağ sürülmesidir. yani şöyle düşünün, melih bulu’nun atanmasının haklı olarak protesto edilmesi olaylarında gidip trabzonspor bayrağı açmam ne kadar saçmaysa lgbt bayrağı açılması da o kadar saçmadır. bu kadar basit. bunun böyle olacağı gün gibi belliyken, inatla her seferinde aynı şeyin yapılması çok ama çok üzücü. neden ya neden yapıyorsunuz bunu? şu an neler neler konuşulması gerekirken, her yerde lgbt konuşuluyor. ilgi çekmekse eğer amaç, aferin, çok güzel çektiniz ilgiyi.

    edit: biri aşağıda çok güzel yazmış, bu resmen protestoya çökmektir. melih bulu’nun rektör olarak atanması ile lgbt direnişinin hiçbir alakası yoktur. bu başka bir protestonun konusudur. ama siz o bayrakları açıp o aşırılıkları yaparak ilgiyi kendi üzerinize çekip asıl konuyu dağıtıyorsunuz. her seferinde, her protestoda bayrakları sallaya sallaya gelip başkalarının haklı direnişini sabote ediyorsunuz. yapmayın lan, yapmayın. ülke gerçeklerinden bu kadar uzak olmayın, bu kadar ilgi delisi olmayın. yapmayın. siz o direnişte lgbt kimliğinizle değil, herkes gibi etten kemikten insan kimliğinizle bulunmalısınız ama bencilce kendinizi öne çıkarmaya çabalıyorsunuz. yapmayın artık, yeter.

    edit2: ha bir de, hani diyorsunuz ya, “bizi ötekileştirmeyin, bizi ayrıştırmayın.” zaten siz her olayda kendinizi lgbt kimliğinizle öne atarak kimseye gerek kalmadan kendinizi ötekileştiriyorsunuz. kendi kendinizi farklı bir zümreye koyuyorsunuz. bana ne rektör protestosunda sizin cinsel kimliğinizden?

  • aşkım parana yazık simit yiyelim diyen kız

    kimilerince yaka paça nikah dairesine götürülmek istenen kızdır. ne pinti adamlarsınız yahu. aza tamah eden, masrafsız kadın aramak yerine, kadın-erkek çalışıp kazanarak en güzel yerlerde, en güzel yemekleri yiyebilmenin, fakirlik güzellemelerini ve fakirlik edebiyatını bırakıp standartları yüksek bir hayatın hayalini kursanız nasıl olur acaba? gerçekten baydınız.