ercanayr5
profili

  • 20 ağustos 2021 akbank'ın pcr testi kararı

    twitter'da falan bazı aşı karşıtı hukukçuların işçiye böyle bir dayatmanın, işçiyi bu sebeple işten çıkarmanın anayasaya vs. aykırı olduğuna dair yorumlarını görmekteyim.

    bu sebeple işten çıkarılan bir işçi, işe iadesi için mahkemeye başvurduğunda mahkeme dosyayı bilirkişiye gönderir ve şunu sorar: aşı olmamak pandeminin mevcut koşullarında müşteriyi 'ya da diğer işçileri' hayati tehlikeye sokuyor mu? bilirkişi veya heyeti de kesinlikle hayati tehlikeye soktuğu yönünde rapor sunar. bu hususta bilirkişilik yapacak olan akademisyenler arasında aşı karşıtı bulunma olasılığı çok düşük. ayrıca bir rapor itiraz üzerine farklı bir heyete de gidebiliyor. dosya bilirkişiye gönderilmese bile, haberleri takip eden bir hakim, uzmanlığa başvurmadan aşı olmamanın diğer insanlar için hayati tehlike taşıdığını tespit edebilir.

    bu durumda haklı sebep değil de geçerli sebep var sayılır ve işçinin tazminatı ödenmişse ve işe iade davası açılmışsa red kararı verir, tazminat ödenmemişse tazminatın ödenmesine karar verir.

    benim görüşüm, bilimin geldiği nokta düşünüldüğünde, kişinin sadece kendisine değil birlikte çalıştığı kişilere ve faaliyet sırasında fiziksel olarak aynı ortamda bulunulan üçüncü kişilere (müşteri vs.) ölüm dahil çok ciddi zarar verme riski olan 'aşı olmama kararı' işten çıkarma bakımından geçerli sebep sayılır.

    örneğin bir şantiyede vinç operatörünün kafasına göre iş sağlığı güvenliği önlemlerini hiçe sayması mümkün müdür? böyle bir durumda bu kişiyi geçerli sebeple işten çıkarmak mümkün değil midir? fizik bilimine aykırı şekilde insanların hayatını tehlikeye atan operatörle bire bir benzer şekilde, aşı olmayıp hastalığın hem daha hızlı yayılmasına, hem hastaneler dolacağı için acil ihtiyaç sahipleri dahil hastanelerin rutin dönemdeki hastalarına hizmet verememesine, hem de aynı ortamda çalışan işçilere hastalığın bulaşmasına sebep olan işçi de tıp bilimine aykırılıktan dolayı işten çıkarılabilir.

    bir de şu var: aşı karşıtlarını hastalığın bulaştığı kişilerle ilgili karantina uygulamasına karşı çıkarken hiç görmedik. bu bir tutarsızlıktır. karantina da bilim insanlarının önerisi üzerine uygulanmaktadır. ancak kişi karantinada izole kalmak yerine toplum içine karışmayı tercih edebilir. örneğin grip olan kimse işe gittiği için işten atılmaz. ama burada ölümcül bir hastalık var. her gün bir uçak düşmüş kadar insanın öldüğü yerde, bu hastalık alelade bir hastalıkmış da devlet veya işveren aşı karşıtları ve işçiler aleyhine hareket ediyormuş gibi bir savunma geliştirmek aşı karşıtlığı kadar ağır bir saçmalıktır.

  • ceren özdemir

    ne yazık ki ölmüş. 20 yaşında genç bir kadın evine giderken öldürülüyor. pipa bacca'nın transit geçemediği bu coğrafya, genç kadınların evine ulaşmasına mani oluyor. yer yerinden oynar böyle bir haber sonrası 'normal' bir ülkede. bizde ise anıt sayaç'a bir çentik daha atılır. kadın cinayeti gündemimiz yoğun çünkü.

  • şule çet cinayeti

    sözlüğün içler acısını bir kez daha gün yüzüne çıkardı, en üstte sabitlenen entry ile.

    mahkeme kararıyla cinayetten müebbet, tecavüzden 10 yıl yiyen adam cezaevinden bu başlıktaki tüm entryleri sildiriyor ve sözlük yönetimi bu konuda hangi girişimlerde bulunduğunu, sunduğu dilekçeyi falan buraya koyamıyor. katil olduğuna dair karar verilen adam başlıktaki tüm entryleri sildirdi lan.

    6 aydan fazla süre geçmiş, hani itiraz dilekçeniz, hani itirazınız üzerine mahkemenin verdiği karar? bunları açıklamak zorundasınız.

  • sokakta alkol alana 153 lira ceza

    çok fazla bilgi kirliliği var. o yüzden derli toplu şekilde size meselenin özünü vereyim, yarın bir gün böyle saçma ve keyfi bir ceza yazılmaya kalkıldığında cezayı yazana en azından ağzının payını verirsiniz.

    (frombillericay hatırlattı, net olarak ifade edelim: kamusal alanda içki içmeyi yasaklayan bir düzenleme yok. yani sokakta parkta vs. içki içebilirsiniz yasal olarak)

    şu an yürürlükte olan ceza kanunu 2005 yılında yürürlüğe girdi. ondan önce 765 sayılı ceza kanunu yürürlükteydi. ve o zamanlar kabahatler kanunu diye bir kanun yoktu. kabahatler, ceza kanununun bir kitabı olarak kanunun içinde yer alıyordu. yeni ceza kanunu ile birlikte kabahat ve suç olmak üzere ikili bir sistem benimsendi. görece hafif sayılan kabahatler ayrı bir kanunla yaptırıma bağlandı.

    önce sarhoşlukla ilgili eski dönemdeki düzenleme neydi ona bakalım:

    571. madde şöyleydi:

    "her kim, umumi veya umumun girebileceği yerlerde halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkartacak surette ve aşikar bir halde sarhoş olarak yakalanırsa on beş günden aşağı olmamak üzere hafif hapis veya 50 liradan aşağı olmamak üzere hafif para cezasiyle mahkum olur."

    572. madde:

    "yukarki maddede gösterilen surette sarhoş olup da başkasına tecavüz ve umumun istirahatini selbedenler iki aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile cezalandırılır.

    sarhoşluğu itiyat derecesine vardıranlar altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapse mahkum olurlar.

    iki defa mahkum olduktan sonra aynı fiili tekrar işliyenler o fiili itiyat etmiş sayılır."

    573. madde:

    "sarhoşlukta itiyadı iptila derecesine varmış olanların salahı tıbben tebeyyün edinceye kadar bir hastanede muhafaza ve tedavisine hükmolunur. mahkum, hastane olmıyan yerlerde ise hastane bulunan yere gönderilir."

    görüldüğü gibi eski ceza kanunu sarhoşluğu dört kategoriye ayırmıştı. adi (basit) sarhoşluk, sadece etrafı rahatsız edecek şekilde veya kendinden geçmiş derecede sarhoş olmayı düzenliyordu. örneğin parkta içerek etrafa rahatsızlık vermek, içki sebebiyle yürüyemeyecek duruma gelip sızmak vs. bu tür sarhoşluk sayılıyordu.

    saldırgan sarhoşluk da başkalarına musallat olup onlara zarar veren sarhoşların durumunu düzenliyordu. yine aynı maddenin devamında, sarhoşluğu itiyat (alışkanlık) haline getirmiş olanların durumu düzenleniyordu.

    iptila derecesine varan sarhoşlukta ise artık sarhoş kişinin toplumdan uzaklaştırılması ve tedavi görmesi gerekiyordu kanuna göre.

    gelelim eski ceza kanunu mülga olup yerine yeni ceza kanunu ve kabahatler kanunu'nun geldiği döneme.

    artık ceza kanununda sarhoşluk diye bir suç türü yer almıyor. kabahatler kanunu'nda konuyu düzenleyen hüküm şöyle:

    "sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde davranışlarda bulunan kişiye, kolluk görevlileri tarafından elli türk lirası idarî para cezası verilir. kişi, ayrıca sarhoşluğun etkisi geçinceye kadar kontrol altında tutulur. "

    bu maddeye göre, 'adabıyla' içene kolluk kuvvetleri hiçbir şey yapamaz. yaparsa suç işlemiş olur. işleyebileceği iki tip suç var burada kolluğun: eğer siz etrafı rahatsız etmeden içkinizi içerken gelip size ceza yazıyorsa görevi kötüye kullanma, ayrıca sizi kontrol altında tutmaya kalkıyorsa kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlemiş olur.

    ayrıca, maddeye göre, polisin cezayı yazması yetmez, ayrıca ceza yazdığı kişiyi kontrol altında tutması da gerekir.

    insanların hukuka uygun davranmasını temin, davranmayanların da cezalandırılması için gerekenleri yapmak ile yükümlü polislerin suç işlemesi kadar büyük bir şerefsizlik olamaz.

    göz göre göre, kanunda var olmayan 'içki içme suçu' gibi bir suç yaratmaya kalkıyorlar görünen o ki.

    kamuya açık alanda içki içmek kesinlikle yasak değildir, bunu ta öğrenciyken pendik sahilde içen insanlara gelip bıdı bıdı yapan polise de aynen anlatmıştım. karışamazsınız burada kayalıklarda kendi halinde içen insanlara demiştim.

    şimdi siz de aynılarını söyleyebilirsiniz. korkmayın. özgürlüklerinizin elinizden alınmasına razı olmayın.

    ayrıca burada bunu destekleyenlere de kafam girsin. haysiyetsizsiniz siz. götünüzden donunuzu alsalar ses çıkarmayacak durumdasınız.

  • galatasaray için daha önemli olan maç

    sözlük'ün geldiği noktayı göstermesi bakımından bir utanç müzesi olarak dondurulup sonraki nesillere aktarılması gereken bir başlık olmuş bu.

    ne başlığı açan ne sonrasında fikirlerini ortaya saçan kişiler durumda bir gariplik seziyor. her şey olağan hale gelmiş.

    forumlarda bile kendine has bir kültür vardır. ekşi sözlük artık bu anlamda forumlardan bile kötü durumda.

    "galatasaray için hangi maç daha önemli" nedir, beş yıl sonra başlığa denk gelen biri için ne ifade edecektir? siz ne boş insanlarsınız lan?