bktrus33xxx3
profili

  • depremden etkilenen lgbtiqa+'ları yalnız bırakma

    çok basit bir örnekle konunun anlaşılabileceğini ummaktayım. ağlak hikaye değil olayın vehameti açısından aklıma gelenleri yazayım dedim.

    harflere takılmayalım ve trans bir bireyi ele alalım.

    barınma sorunu var, ne erkek çadırında, ne kadın çadırında isteniyor. ev buldu diyelim, kimse kiraya vermek istemiyor. diyeceksiniz bekara da ev verilmiyor. bu da ayrımcılık zaten de neyse.

    giyecek sorunu var, giyecek dağıtımı yapılırken istediği kıyafete ulaşamıyor.

    ayakkabı sorunu var, bu soğukta parmak arası terlikte dolaşmak zorunda kalıyor.

    ulaşım sorunu var, cinsel kimliğinden ötürü örneğin kimse aracına almıyor.

    ikinci değil beşinci sınıf muameleye maruz kalıyor, "lut kavmi", "sizin yüzünüzden helak olduk" diye tepki görüyor, can güvenliği nedeniyle yardım dağıtılan toplu alanlara yaklaşamıyor.

    gibi, gibi...

    önceliği cinsel yönelimi farklı bir bireye vermek, onlara yardım etmek değil konu, sadece bu bireylerin de "normal vatandaş" gibi yardımlarına erişimini sağlamak.

    hayır sevgili kardeşlerim ne sjw'lik yapıyorum, ne duyar kasıyorum. size olayı özetlemeye çalışıyorum. ayrıca bu konu da derdini zikeyim diyebileceğiniz bir konu değil. derim ben.

    bilmem anlatabildim mi? bilemiyorum altan, bilemiyorum.

    amme hizmeti: açılımı lesbian, gay, bisexual, transgender, queer/questioning, intersex, asexual and more gibi düşünebiliriz.

    sex işçisi: bir nevi, rıza ile, profesyonel anlamda, yani meslek olarak bu işi (yani seks endüstrisi olarak genel bakarsak olaya) yapan kişileri tanımlıyor. tabii farklı tanımlamalar da var. ama en önemli husus ecnebilerin "consent" dediği kavram.

    ekleme: ya hakaret edip bir de cevap beklemeden engelliyorsunuz ya, bu kaçıncı level medeniyetsizlik ve eziklik. korkunçsunuz.
    bu da işte ibretlik bir tip, komiksin kardeş. görseli koydum ama bilemedim silsem mi? gerçi ben kimim ki?

    görsel

    kips, bye.

  • kadın yazarların kuaföre ödediği ücret

    tüm entry’leri okudum ve eleştiri yapan kardeşlere laflar hazırladım şöyle ki:

    -evet, kadın olduğunu belli etmek isteyen olabilir, şevval şahin’in de dediği gibi so what?

    -fiyatlar abartı değildir, almadığınız bir hizmet hususunda yorum yapmanız yersizdir. misal ben berber fiyatlarını bilmiyorum, dolayısıyla benchmark da yapamam.

    -tekrar söylüyorum, fiyatlar abartı değil. semt, kullanılan hizmet , malzeme vs. pek çok parametre var. misal, röfle çok zahmetli ve ustalık isteyen bir işlemdir. senede bir kere de yaptırırsınız, iki kere de. ama pahalıdır, bu iş 80’lerde de böyleydi, şimdi de böyle.

    -o parayla git hayır yap demek terbiyesizliğin daniskasıdır. insanlara parasını nasıl harcayacağını, hayatını nasıl yaşayacağını dikte edemezsiniz. ben de telefona, ne bileyim maç biletine, play station’a verilen paraya acıyorum ama kimseye ahkam kesmiyorum. yani kesmiş oldum şimdi, o ayrı.

    -bana göre futbol ve siyaset tartışması yapılan başlıklar son derece boş ama gidip de “yeaaaa kafka okuyun” demiyorum, yazarı ve başlıkları engelliyorum. siz de yapın, pişman olmazsınız.

    serzenişim bu kadar. herkesi seda sayan styla öperim.

  • banu berberoğlu

    rahmetli yeşil nasim'in reenkarne olmuş halidir adeta. gerçi banu kızımız da kendisiyle aynı yılllarda video çekme işine başlamıştı sanırım. neyse, teşbihte hata olmaz.
    banu hanım kızımızı, hafızam beni yamultmuyorsa, youtube'un karanlık dehlizlerinde gezinirken tanıdım. sanırım ya yorekok ya da hayrettin'in videolarından biriydi. öncelikle, daha evvel banu berberoğlu'nun videosunu izlememiş biriyseniz, lütfen, şu anda burayı terk edin. zira bir defa bu videolara bulaşırsanız, geriye dönemezsiniz. banu bağımlılıktır, banu pişmanlıktır.
    efendim, nerede kalmıştık, banu 94 doğumlu, trabzon'da annesi, babası ve ablasıyla yaşayan, 8-9 sene evvel bir ablasını kaybetmiş (nedenini açıklamıyor), mehmet isimli (şu an askerde) bir sevgilisi olan ancak arkadaşı olmayan (kazık yediği için kimseyle görüşmüyormuş), sonunun benzemesini hiç arzu etmediğimiz (gerçi o da toparladı ama) eugenia cooney kadar kilo takıntılı (sanırım 20 kg civarı kilo vermişti), iki yıllık muhasebe mezunu, yaşadığı şehir olan trabzon'dan hiç çıkmamış bir kızımız.

    banu evreninde, genelde, hayat sabah kalkmak, elini yüzünü yıkamak, kahvaltı yapmak, dietteyse çay içememek (çünkü banu çayı şekersiz içemiyor), pazar günü ise mehmet'le buluşup mama yemek (çiğ köfte, istanbul kebap isimli yerde pide, kebap ve lahmacun, bazı bazı da akçaabat'ta akçaabat köfte), cevahir avm'ye gitmek (genelde koton'da kıyafet bakmak), gratis'e ve çay bahçesine uğramak (meyveli soda içmek), günü a101 veya bim'den aile bireylerine abur-cubur alıp bitirmek şeklinde ilerliyor. tabii,dietteyse bunun bir de ara öğün alışveriş kısmı var o konuyu da başka şekilde incelemek mümkün.

    neyse efendim, banu hanım kızımızın video yelpazesi oldukça geniş. makyaj, diyette bir gün, çeşitli çelınclar, anılar (duru önver sen kimsin yaaa), takipçim havra bana neler yolladı (bahreynli bir banu fanı bu kızımız), kozmetik alışverişim, mehmet'le bir gün, soru-cevap, son zamanlarda da mukbang. işin ilginç tarafı banu o kadar fabrika ayarlarındaki, bu içerikleri çekerken bazen edit yapma lüzumu bile görmüyor, ama mutlaka videolarını 10 dakika ve üzeri tutuyor. bu konudaki eleştirileri asla önemsemiyor ve yoluna devam ediyor. hatta uzun zaman takipçisi havra ona kamera yolladığı halde bile yine samsung'uyla çekimlerine devam etti.

    gelelim neden bu kadar linç edildiğine.

    banu, her ne kadar abone sayısı 300 bin'lerde olsa da, bir içerik üreticisi değil. influencer hiç değil. sadece kendi çapında, para kazanmak için, bomboş videolar çekiyor. bunu kendisi de biliyor. misal makyaj videosu çekiyor makyaj yapamıyor, marka isimlerini yanlış telaffuz ediyor, ürünleri yanlış kullanıyor; kitap tanıtımı yapıyor, hayvan çiftliği'ni hayvanları çok sevdiğim için aldım diyebiliyor, ya da ne bileyim soru-cevap videolarında ingilizce öğrenmeye gerek görmüyorum, çalışmak istemiyorum (bu arada kendisi çalışmıyor, zamanında bir iş yerine girmiş, çay yaptırmışlar ve bağırmışlar o sebeple işten çıkmış) gibi linç başlatıcı cümleler kurabiliyor.

    şimdi,banu'nun ortalama içeriklerinden ziyade, bana göre kanalını asıl popüler yapan kitle yorumları okumak için kanalı ziyaret eden ve video altına yorum bırakan kitle. bu yorumlarda da en çok, kaşını al, saçını ortadan ayırma, kendini geliştir, vb. yorumlar başı çekiyor. adeta, bir my fair lady yaratma komisyonu kurulmuş da banu'yu kurtama operasyonu yapılıyor. peki banu bunları takıyor mu? elbette hayır. zaman zaman atarlı giderli instagram story'leri atıyor, zaman zaman yorumları kapatıyor, ama ısrarla talep edilen hiçbir şeyi yapmıyor lakin abone sayısını artırıyor. bu da linç olarak kendisine dönüyor, ancak banu adeta küllerinden doğuyor ve yoluna devam ediyor.

    özetle, banu berberoğlu bir içerik üretici ve kalitenin adresi değildir. asla da olmayacaktır. sadece bir hatewatch objesidir ve ne yazık ki bu şekilde de kalacaktır. dolayısıyla, videoların altındaki "banu kendini geliştir", "banu kaşını al", "banu iş bul" şeklindeki serzenişler karşılığını asla bulamayacak, banu ise youtube'dan kazandığı paraların keyfini sürecektir.
    ilave: @mogsoli kardeş kendi entarisinde değinmiş, diggad et bebeyim hususu da kendi ayrıca irdelenmelidir. atlamışım.