spiegelman2
profili

  • yurtdışındakiler türkiye'ye dönmeyi düşünür mü

    basit yanıtı olan soru: düşünür. her göçmen bunu düşünür. düşünmüyorum diyenler vardır muhtemelen, ama bu düşünmeme hâli de "pembe kaplumbağaları düşünmüyorum" sözündeki kadar düşündürücüdür bence.

    bu satırların yazarı kısa ve uzun süreler almanya, portekiz, avustralya, abd'de yaşadı. yaşarken de sıklıkla dostlarını ve her geçen gün yaşanmaz hâle gelen ülkesini özledi. ama bu yazarımıza özgü de değil. bir haftada ana dili gibi yeni geldiği ülkenin dilini söküp ve bununla yetinmeyip türkçe konuşmayı unutanları ya da "hey dostum, ben göçtüm, hayat burda şahane, siz berbatistanlılar çok üzülüyorum size"ciler, beğeni, ilgi ve gıpta bekleyenleri bir kenara koyalım, yani koymayalım, aşağıda onlara da geleceğim... yani umarım gelebilirim...

    şimdilik kendi adıma dürüstçe neler düşündüğümü yazayım:

    dönme kararları zordur. ben bir kaç kere yaptım. döndüğünüzde bir sürü şey size batar. bir zamanlar alışkın ve aşina olduğunuz süründürme ilkeleri ve teknikleri size ters gelmeye başlar, buckingham sarayında büyümüş gibi tepeden bakmaya ya da tahammül edememeye başlarsınız pek çok şeye. ne midir bunlar? bir sürü şey, çoğunlukla basit müdahalalerle düzeltilebilecek, akılsızlıklar, adam kayırmacılıklarla, umursamazlıklarla olamamış şeylerdir:

    - eve elektrik bağlatmak istersiniz, önce bir süründürülürsünüz. hadi elektrik kapattırmak istersiniz, süründürülürsünüz.
    - çocuğu okula yazdırmak istersiniz, mahalle mektebi berbattır, özel okul fiyatları acıklıdır, öğretmen perişandır, milli eğitim allahlıktır.
    - yürüyecek kaldırım bulamazsınız. yaya kaldırımından karşıya alman gibi geçmeye kalkar çiğnenirsiniz ya da şoför size küfreder, filan. ya da ölürdünüz. yani ben ölmedim ama ölen çok oldu.
    - yaşamınız pamuk ipliğine bağlıdır, çocuğunuzun geleceğinden korkarsınız, bir hırsızlar iktidarında erdem ve ahlak erozyonundan huzursuzsunuzdur.
    ve daha neler neler... daha onlarcası sayılabilir. ama zaten bunları ben göç ettim, kıskananlar çatlasıncı kitleler anlatıyor bunları. youtube, twitter filan bunlarla dolu.

    bu bir kenarda dursun...

    elbette sizi bir ülkeye bağlayan şeyler o ülkede yaşadığınız sorunlar ya da o sorunlardan kaçışlarınız değil. bu yukarıda bahsi geçen tipoloji de, geçmişine en küskün olan da gittiği ülkede yana yakıla kendi kültüründen gelen birilerini bulur. demek ki herşey arkada öyle kolayca ve ağız şapırdatarak anlatıldığı kadar kolay olamıyormuş. çoğunlukla 30 senedir abd'de, avustralya'da yaşayan insanların arkadaş kitleleri gene türkiyelilerdir. bütün gün "ay ne kötüydü" derken de, "aman abi çok özledim" derken de aslında çok benzer bir ruh hâlindedir herkes ve bir duygu bu insanları kuşatır: özlem. itiraf etmese de herkes özler. gurbet denen nane çok ilginçtir: türkiye'de birbirinden hiç hazzetmeyecek tipler bile birbirine bu ülkelerde yanaşırlar, kardeş oluverirler. bu biraz mecburiyetten olur, doğru; yani kendini güvende hissetme, özlem duyma gibi şeylerin dayattığı bir mecburiyet.

    bu sadece bize has da değil elbette. yabancı ülkelerde gettolaşma, cemaatleşme çok yaygındır.

    dönelim şu ben göç ettim, kıskananlar çatlasıncı kitleler denen hayvan türüne: yurtdışında yaşarken de, türkiye'de olduğum zamanlarda da bu insanlar beni fena hâlde rahatsız etti, ederdi, edecek, etmişlerdiydi. twitter'da, instagram'da mübarek bir küstahlıkla, üstten üstten sallarlar. köprüleri atmışlardır onlara göre... de attılarsa neden hâlâ vatandaşa kendi pembe kıçlarını göstermeye pek meraklıdırlar, bu bir panel konusudur.

    galiba türkiye'den öğrendiğim en güzel şeylerden biri göz hakkı denen şeydir: birilerine ikram edemeyeceğin şeyi onların önünde yemeyeceksin! bu hayvan türü her türlü haltı herkesin önünde yemeye pek meraklı ilgi, onay, onore edilme, fişteklenme meraklısıdır diye düşünüyorum. sorsan: ben türkiye daha ileri gitsin diye dünyada gördüğüm güzel şeyleri anlatıyorum! hayır! güzel şeyleri anlatmıyorlar, tepeden bakıyorlar.

    günaha giriyorsam affola...

  • volkswagen denince akla gelen ilk sey

    egzoz yolsuzluğu. bilmeyenler için kısa hatırlatma: egzoz ölçümlerinde ölçüm yapıldığını anlayan ve salınımı az gösteren bir yazılım kullandıkları anlaşılan, dahası audi ve porsche'de de uygulandığı ortaya çıkan utanç verici yolsuzluk. sonuç ne mi? elbette ceo'lara bir halt olmadı (ne yani siz adil bir dünyada yaşadığımızı, hatta kapitalist dünyanın adil olabileceğini mi düşünüyordunuz?), üst yönetime de dokunulmadı. bir iki garibim mühendis hapse girdi. vw ve kardeşi firmalar doğayı ve çevreyi kirlettiler. ceo'lar pembe kıçlarını yaya yaya ve yayvan kahkahalar ata ata purolarını tüttürdüler ve dumanını yüzünüze savurdular. ha duyarlı tüketici denen naneden pek olmadığından olayı kimse umursamadı, vw ve audi ve kardeşleri satış rekorları kırmalara doyamadı. bizim memlekette de "abi golf abi", "abi gti abi", "abi bilmemneresi şöyle basıyor abi" diyenlerin sesi bir saniye titremedi veya kısılmadı. hatta siz bunlardan bahsettiğinizde uzaylıymışsınız gibi baktılar yüzünüze.
    link 1
    link 2
    edit: düzeltme ve linkler