euphrasie tholomyes4
profili

  • ekşi itiraf

    çantamda devamlı kolonya ve el kremi taşırım. kütüphanede ellerime kolonya sıktığımda herkes kendilerine büyük bir rahatsızlık veriyormuşum gibi bakar.

    dışarıdan eve geldikten sonra ya da evden okula varınca, içeri girer girmez derhal ellerimi yıkarım. arkadaşlarım bununla dalga geçer, hatta hocalara da söylemişler, dün hocanın biri söyledi.

    tuvalete girmeden önce de ellerimi yıkarım ve tabii onunla da dalga geçilir.

    dışarıda giydiğim kıyafetlerden eve gelince derhal kurtulurum ve dışarıda giydiğim kıyafetlerle yatağımın yanına bile yanaşmam, bazen aşırı yorgunluktan duşa giremeden iç çamaşırlarımla uyuyakaldığım bile olur ama giysilerimle hiçbir koşulda yatağa girmem.

    bir de astımım var ve ev temizliğimi kendim eldiven ve maske takıp yaparım.

    coronavirus salgını için ne alışveriş rutinimi, ne de alışkanlıklarımdan hiçbirini zerre kadar değiştirmedim ve şimdi hepinize götümle gülüyorum.

  • bir kadının gerçekten sevdiğini gösteren detaylar

    birazcık düşündüm: ben güldürüyorum. yani illa ikili ilişki şart değil, sevdiğim herhangi bir insanı güldürünce çok mutlu oluyorum, sanki kalbimde çiçekler açıyor.

    özleyince en çok güldürmeyi özlüyorum.

    sevmediğimi de hiç güldürmem, yanında espri bile aklıma gelmez, gelse de yapmam, gülmesin diye...

  • istanbul üniversitesi

    hem lokasyonu, hem de mermerli, taşlı, sütunlu, kıvrıklı, arapça yazılı binalarıyla insanda içerisinde mutlaka bir de hayrat bulunduracağı izlenimini uyandırıyor.

    bak mesela bugüne değin hiç aklıma gelmemişti; bugün beyazıt migros’tan iki çörekle üç mürdüm eriği alıp beyazıt kampüsüne dönerken, hemen kampüsün girişindeki ağaçların altındaki banklardan birine çömüp eriklerimi yiyebilmek için gözlerim yakınlarda bir hayrat aradı, “kesin vardır, olmaması imkansız!” dedim, etrafa da bir göz gezdirdim ama bir hayrat bulamadım, ben de gidip eriklerimi lavaboda yıkadım. eğer yakınlarda bir hayrat olsaydı eriklerim ve çöreklerim konusunda çok daha mutmain olabilirdim.

    milletin kampüsünde starbuckslar şunlar bunlar varken bizimkinde allah rızası için bir hayrat bile olmaması kalbimi kırdı doğrusu. gerçi benim kalbim devamlı kırılıyor ya, neyse...

  • ekşi itiraf

    bazen sözlük'te dolaşırken bazı kişilerin dertlerini döktükleri, zor durumlarını ya da acılarını anlattıkları entry'lere denk geliyorum. o entry'ler olumsuz anılar içeriyorsa hatırlatıp deşmemek için oylamıyorum ama bazen favoriliyorum, sonrasında da o yazarın profilini yan sekmede açıp entry'lerine bakıyorum; şimdi mutlu mu? nihayet rahata kavuşmuş mu? acılar unutulmuş mu?

    sonra görüyorum, başımıza ne acılar gelirse gelsin, bir gün o acıyı mutlaka unutuyoruz, sıkıntılarımız yaşarken bize çok zor ve çok ağır geliyor ama geçtikten sonra bambaşka bir insan oluyoruz, etrafına mutluluk saçan... işte yaşıyoruz, hayat devam ediyor, bir şekilde hayata devam ediyoruz...

    bu baktıklarımın çoğunda sonuç böyle oluyor, onlar adına seviniyorum, o an sıkıntılı bir anımsa umutlanıyorum. çünkü ne kadar üzüntü yaşayıp sonrasında atlatıp o üzüntüleri unutursak unutalım, tekrar bizi sıkıntıya sokan bir şey olduğunda sanki hiçbir sıkıntının üstesinden gelememişiz gibi hissederiz, asla kendi hayatımıza şöyle bir adım geri çekilip uzaktan bakamayız ama bizzat gözümün önünde insanların önceki ve sonraki halleri en berrak şekilde kendi kelimeleriyle durduğu zaman, bu bana ümit veriyor, güç veriyor.

    bazense bu, sözlük'e gönlünü açanlar, bir süre sonra sözlük'ü bırakmış oluyor, o zaman da onları düşünüyorum; acaba acısını unutabildi mi? acaba kendini toparlayabildi mi? yeni bir başlangıç yapabildi mi? üzüntülü günlerine anlamlı bir tebessümle bakmayı başarabildi mi? yoksa hala o günlerin içinde mi?