ulan kırk yıldır okuyorum, sadr diye bi kelimenin varlığından yeni haberim oldu. önce “ne diyo bu” dedim.
iki meme görünce maşallah dimağınıza kan gidiyor, meme sen nelere kadirsin lan.
edit: başlık sahibi nüktedan entry'mden ötürü 33 yaşındaki beni yeni nesil olarak nitelendirmiş, ay çok hoşuma gitti, teşekkür ederim*
ama unuttuğu bi şey var, onu da benden öğrensin; sadr gibi kelimeler türkçede yer almıyor, arapça ya da farsça kelimeler için “türkçe bilmiyonuz cahiller” diye kendini paralaması üzücü.
bu arada “versus” diye bi kelime de yok türkçemizde, onu da şerh düşelim. yine de yaşını bilmediği insanlara sallayan ve eleştirisinden ötürü sanıyorum ki 40+ olan insanlar için bile öğrenmenin yaşı yok. sevgiler.
biaksam bekleriz10 profili
-
serenay sarıkaya'nın sadrı vs kızıldeniz
-
her gün yüzlerce insan ölürken bir kediyi konuşmak
ya sizin kafanız neden almıyor ya? o kedi eceliyle ölse ve şahit olsak üzülürdük.
ama bi o. evladının bir kediyi köşelere sıkıştırıp sırf zevk için öldürdüğü sonra da elini kolunu sallayarak çıktığı bi olay için yaptığınız bu kıyaslar ne lan? inanılır gibi değil. yani bu şahısın gücü bi insana yetse -bi çocuğa kolaylıkla yetebilir- neden ona da zarar vermesin?
böyle başlıklar açıldıkça aramızda nice keloğlanlar var diyorum ve ürperiyorum. -
bütün iyi erkeklerin kapılmış olması
çünkü o iyi erkekler, o iyi kadınlara binip gittiler…
-
kırmayan tartışmayan ilgilenen aldatmayan erkek
herhangi bi konuda “ben böyleyim” diyen insan öyle değildir. tşkler
edit: arkadaşlar entry’m üstüne çok mesaj almadım hatta hiç almadım çünkü mesaj alımım kapalı ama cümlem biraz belirsiz gibi olmuş. demek istediğim şey şu; bi insan böyle başlıkların altına gelip “ben böyleyim, ben şöyleyim” yazıyorsa ya da ortamlarda böyle diyorsa o konuda eksiktir ve bunu belirtme ihtiyacı hisseder, eksikliğini böyle kapatmaya çalışır. ondan yani. böyle konularda başka birinin tutup da “maaşallah kardeş sen de şöylesin ha” demesi daha anlamlı bence.
game of thrones’ta bir replik vardı hayal meyal hatırlıyorum; “‘ben kralım' demek zorunda kalan biri, gerçek bir kral değildir.” diye. öyle yani. bilin istedim. -
kokan sevgiliye koktuğunu kırmadan söylemek
kanaat önderi ya da dünyanın en temiz insanı olduğumdan falan değil ama ben de yapmıştım bunu. elini omzuma atınca kısa süreli baygınlık geçiriyordum. gözlerine bakıp onu ne kadar sevdiğimi söylemek için ilgili kolunun altındayken geçici körlük yaşıyor, ona dönüp uyumak istediğimde hayatımda gördüğüm en kötü kabusları görüyordum.
temizlik ürünü almak için market geziyordum bi gün, yanında sevgilim de vardı. ve biz mağazada her adım attığımızda yeşil bi şerit gibi koku iz bırakıyor, herkes dönüp bize bakıyordu. ben alışmıştım bi şekilde ama insanlara yazıktı. deodorant kullanma alışkanlığı yoktu, ısrar etsem minik kalbi kırılırdı.
ama böyle devam edemezdi. çünkü burnumun direği kırılıyordu benim de. karşıma bi reyon çıktı. o da nesi? yıllar önce babamın parfümünü kullandığı bi markasının deodorantı. koşarak gittim, bak dedim, bunu babam da kullanıyordu. eğer sen de kullanırsan yanımda babam varmış gibi hisseder mutlu olurum…
tuhaf bakışlar attı, eline alıp inceledi. kabullendi. o günden sonra ilişkimiz level atladı. ve bi gün benden ayrıldı.
neyse, umarım şu an mutludur ve hala deodorant kullanıyordur. en azından bi kadının burnunu kurtarmış oldum. -
recep tayyip erdoğan
kısıtladığı, salladığı sözlükte boy boy reklamları çıkan zat. inanılır gibi değil. bu ne yaman çelişki ya.
-
55 şeyhin yaptığı akp'ye destek çağrısı
(bkz: çok da şeyhimde)
-
doğan cüceloğlu'nun evinde ölü bulunması
annesini çok küçük yaşta kaybettiği için “ölüm”ü bir türlü algılayamayıp “annemin öldüğünü söylediler, ben misafirliğe gitti sandım, bir-iki gün sonra gelecek diye bekledim” demişti bir röportajında. şimdi o da gitmiş. mekanın cennet olsun kıymetli insan.
-
iz bırakan kitap cümleleri
“insan bir et parçası olarak geldiği şu dünyadan mezarlık gübresi olarak mı gidecek? bütün sevinçler ve üzüntüler birer abartı mıydı? hiç manevra kabiliyeti yok mudur insanın? şu morgda yatan zavallı mesela. doğmayı o seçmemişti. ölmeyi de istemedi. iteklenerek girdi bir kapıdan, kıçına bir tekme yiyerek bir başka kapıdan dışarı çıktı şimdi. iki kapı arasında geçen zaman onun eseri olabilir mi? başını ve sonunu seçmediği yaşamını farklı ve özel yapabilecek ne kaldı geriye? rolex marka saati mi? kokmuş çoraplarını bile çıkardılar. ölüm ne acayip ülke, yolcuların kredi kartları ve iç çamaşırları gümrüğe takılıyor.”
jean-paul sartre
varlık ve hiçlik -
sagopa kajmer'in kolera'yı dövdüğü iddiası
kolera’nın kibariye’nin annesine dönüşmesi olayıdır.
(bkz: ben az önce ne izledim)