teia2
profili

  • masumlar apartmanı

    farklı açılardan ele alınabilecek, özenle kurgulanmış bir dizi.

    psikolojik açıdan başlayalım ki dizinin asıl temeli burada. biraz uzun olacak. bu işlere ilgi duyanlar keyifle okuyacaktır.

    anne'den başlayalım. anneye dair 2 bölüm itibariyle elimizde şunlar var

    - muhtemelen yine kendi aile öyküsünü (baskıcı bir anne baba vs) evliliğine taşımış bir kadın

    - kocasını evde tutmaya çalışmış ama başaramamış ve bunun farkında olan bir kadın.

    - ortaya çıkan agresyonu da "aynalama" ile ilk elden en zayıf kişiye yani genç kızı safiyeye yansıtmış. sürekli suçlayıcı ifadeler ile safiyeye bağırmaları kendinden kaçıp kızına aynalama yapmasından kaynaklanıyor. hep bir "senin yüzünden" suçlaması. çok temel bir kaçış mekanizmasıdır bu. hepimiz yaparız bunu biraz.

    safiye ile devam edelim;
    hikayenin en mağdur, en acıklı karakteri.

    - küçük yaşta genç kız değil anne olmak zorunda kalmış bir kız. abla da olamamış. gülben'e annelik yaptığını net olarak gördük. kişilik ve kimliğini yalnızca annelik üzerinden geliştirebilmiş. başka türlü olmasına fırsat vermemiş annesi. sürekli aşağılanmış, hakarete uğramış, beceriksizlik ve sorun çıkaran kişi olarak baskılanmış.

    nitekim bu yapı kendisini aynı şekilde baskılayan, suçu sürekli aynayalama ile başkasına atan bu vesileyle sorunlarından kaçan bir kişi haline getirmiş. yüzleşemeyen bir davranış kalıbı geliştirmiş.

    dizinin en masum ve en mağdur karakteri safiye ne yazık ki.

    ne evlat olabilmiş, ne çocuk olabilmiş, ne genç kız olabilmiş, ne abla olabilmiş. anne olmak zorunda kalmış. bunu kendi tercih etmemiş. zorunda kalmış. işte bu gerçekten çok acı.

    anneliğe dair elindeki tek bilgi ise annesi. ilk defa adet gördüğünü annesine söyleyince annesinden gördüğü muameleyi hatırlayın. pislik ve iğrençlik ile hakarete maruz kaldı. e tabi ki bu kadın ıspanağı 40 kere yıkar.

    - anne kimliğini anne elbiseleri giyerek ve annesi gibi davranarak oluşturabilmiş. başka bir kimliği yok. zaten "ben size ablalık değil annelik ettim" demesi de öz kimliğini ortaya koyuyor. yazık. çok yazık.

    - gülben'e sürekli "senin yüzünden" "kafasız" gibi hakaretleri annesinin kendisine yaptığı şey. gülben safiye için aslında kendisi. tıpkı annesi gibi davranıyor kardeşine. ama kendince haklı. gülben onun kardeşi değil ki. kızı. e anneler kızlarına nasıl davranırdı onu kendi annesinden gördü zaten.

    tedavisi çok zor. anne ile olan bağların onarılması gerekiyor. ama yetmez. kimliksiz bu kadın. kimlik inşası ise o yaştan sonra çok zor. dokunmasan belki de daha iyi.

    gülben;

    - gülben'in annesi safiye. gülben için onu doğuran anne yok. anne olarak sadece ablasını tanımış. 2.bölümde gördük ki annesi gülben'i emzirmemiş bile, aç bırakmış. ablası yedirmiş büyütmüş. 2.bölümde dedi zaten annesine şey pardon ablasına "sen olmasan yaşayamazdık, bizi sen yaşattın"

    - gülben safiyeye göre şanslı. en azından anne olmak zorunda kalmış biri değil. evlat olabilmiş. ama ablasının evladı. kardeşi neriman'a olan tavırlarında annelik değil ablalık görüyoruz. abla olarak da ortalama bir abla seviyesinde. ama gülben'in sorunu ise annesinin, pardon ablasının kızı olmak. bu nedenle onun obsesyonları kendisinde olmasa bile olmak zorundaymış gibi bir baskıya maruz kalıyor. neticede evlatlar anne babalarını rol model alırlar.

    tedavisi: basit. evlenip mutlu mesut bir yuvaya karıştı mı sorun hallolur. kapıya gelen esat ile kurduğu ilişki şekli ve esat'ın tuvalete gitmesi hadisesinde durduğu yer net olarak gösteriyor ki bu kız hasta değil. normali görme şansı olmamış. anormali yaşamak zorunda.

    neriman;

    hakkında çok az bilgi var. muhtemelen öz anneyi görmedi bile. yaşını 17 tahmin ediyorum. anne 15 yıl önce ölmüş. muhtemelen öz anneyi hiç bilmiyor. ama evde anne var aslında. fakat bu anneyi kabul etmemiş. abla olarak konumlandırmak istiyor. ama abla abla değil ki mübarek.

    baskı kendisinde basitçe kendine zarar verme olarak yüzeye çıkmış.

    tedavisi basit.

    han;

    - öz anne ile olan ilişkisini bilmiyoruz. bildiğimiz tek şey çok sevdiği ve sakladığı oyuncağını annesinin zorbalıkla çöpe atması. bu da geceleri çöp karıştırmasını ve bir şeyleri saklamasını tertemiz açıklıyor. çöpü karıştırıyor ki içindeki çocuğu arıyor, annesinin çöpe attığı oyuncak onun çocukluğunun simgesi çünkü.

    - 2 yıldır istanbul da, ve kendi tabiriyle tımarhanede yaşıyor. evini tımarhane olarak tanımlaması o eve koruyucu kollayıcı duygular ile zarureten bağlı olduğu, gerçekte bir evsiz olduğunu anlatıyor. bu nedenle çok ama çok hızlı bir şekilde inci'ye bağlanıp olayı neredeyse nikah salonuna götürüyor. evi yok ki adamın, ev arıyor kendine. inci ye "seni saklamak istiyorum" demesi de adamın ev arayışı. ev olacak ki saklayacak.

    - düzen takıntısı rahatsız edici boyutta değil. hepimizde olan sağlıklı sınırlarda bir obsesyon. ama çöpten çocukluğunu çıkarmaya çalışmak, arabanın kiriyle hem hal olmak vs bunlar net çocukluğa dönüş tutkusu.

    baba;

    bilmiyoruz. evinden ve karısından kopmuş. kaçmış. bari bugün erken gel diyen karısına işim var demiş. bildiklerimiz bunlar. yorum yapmak için yeterli veri yok.

    inci;

    bu abla tehlikeli bir abla. onarıcı kahraman tiplerden. babasıyla ilişkisini onaramamış bu nedenle babasının yerine simgesel olarak başkalarını onaracak ki babayı aşabilsin. babası gibi ayyaş bir sevgili ile flört edip, onu onarmaya çalışması tam olarak babası ile yarım kalan meselesi.

    han'ı ve safiyeyi onarmayı mutlaka ama mutlaka deneyecek. başka türlüsü mümkün değil. uğraşacak bununla.

    dede;

    en sağlıklı adam. evlat kaybetmiş, kızını koruyamamış, böyle ağır bir travmaya rağmen geliştirdiği tek tepkisel davranış "erkeklere kızgınlık ve kontrolcülük" son derece olağan. üstelik dozu da makul. çocukları büyütmüş ama anne veya baba rolüne girerek değil, dede olarak büyütmüş. kimliğini korumuş. çocuklar da dedeleriyle bir torunun bir dedeyle kuracağı ilişkiyi kurabiliyor. bu önemli. ayrıca da sağlıklı.

    bu adamdan zarar gelmez.

    oyunculuk açısından ele alırsak

    safiye: ezgi mola öyle muazzam oynuyor ki içimden bir ses bu kadın rol yapmıyor "kendisini oynuyor" diyor. ancak kendisi olursa bu kadar iyi yansıtabilir diye düşünüyorum. belki de günahına giriyoruz. her ne olursa olsun harika bir performans.

    gülben: başarılı. rolü ve anlatmak istediği arada kalmışlığı, denge sorununu güzel yansıtıyor merve dizdar. karakteri doğru anlamış.

    han: adam karizma ama bir uyumsuzluk var. birkan sokullu pek hakkını verememiş karakterin. zamanla daha iyi olabilir. zengin, kibar genç olarak iyi, ama karakter bu değil ki.

    inci: karakteri oldukça iyi yansıtmış. sanki aynı safiye de olduğu gibi farah zeynep de kendisini oynuyor gibi. bi ezgi mola değil ama çok iyi.

    çekim ve sanat açısından;

    çekimin montajında renk paleti olarak sıcak renk basmışlar. retro hava için başarılı olmuş. sıcak renk hikayenin içine çekiyor izleyiciyi.

    sanatsal açıdan mekan ve figürler gayet iyi. apartman, merdivenler, merdiven korkuluğu rengi, kapı rengi, daire içi nesneler ve tasarım son derece doğru geliyor göze.

    safiyenin odasındaki eşyalar vs başlı başına psikolojik tahlile müsait.

    senaryo da psikolog/psikiyatr katkısı çok net belli. bazı cümleler, ifadeler tam olarak psikoloji temelli. bu da hikayeye ayrı bir doku katmış. mesela "sen olmasan yaşayamazdık" ifadesi bilinçli seçilmiş bir ifade. hakeza safiyenin sürekli "senin yüzünden" kalıplı hakaretleri. bunları psikologlar kasten koymuşlar önümüze.

    çok başarılı buldum. emeği geçen herkese tebrikler.

  • dar pantolon modası

    bu rezil modadan dolayı çok ciddi zaman kaybına uğruyorum. bir pantolon beğeniyorum bakıyorum daracık, normal kesim, daha doğrusu erkek kesim pantolon ara ki bulasın. yahu biz erkekler ibne ibne giyinmek istemiyoruz kardeşim, iğrenç rezil modanıza uymadan erkek gibi giyinmek istiyoruz. yok ama, ibne ol diye bağırıyorlar.

    dar pantolon bilhassa süper skinny falan ibne pantolonudur net.

    tanım: gerçek erkeklerin zamanını çalan iğrenç moda.

    ön edit: ılıklar yeşili yakmasın. kalp kırarım.

    edit: ne dertliymiş bizim ılıklar, homofobi den tut, koca götlüye kadar neler neler... boyum 175, kilom 65, slim fit giyen bir adamım. regular fit, boru paça giyin falan dedim sanmış bir çoğu. bak çok net, hani giyince götün bacağın kadın gibi ortaya çıkan yapışan pantolon var ya, hah işte o pantolonu giyen ibnedir.

    edit 2: bazı aklı evveller gizli ibne olduğumu falan düşünmüş, vallahi çok eziksiniz be.