master of all trades jack of none3
profili

  • istanbul valisi sokak hayvanları açıklaması

    belli bir güruhun hayvanların sokakta vur patlasın çal oynasın yaşadığını düşünmesi bi garip.

    sokak kedisinin ortalama yaşam süresi 3-4 yıl iken ev kedisinin yaşam süresi 14-15 civarıdır ki çok daha fazlasını görebilir. köpeklerde ise yaşam süresi cinsten cinse değişiklik gösterdiği için belli bir sayı vermek zor. genelde evde bakılan türler 10+ yıl iken sokaktaki köpekler de kediler gibi 3-4 yıl yaşamaktadır.

    soğuk, sıcak, beslenme, diğer hayvanların saldırısı, psikopat insanlara denk gelmeleri vs. gibi birçok problem derken sokak hayvanlarının hepsi her saniye ölüm ile burun buruna yaşıyor. birçoğu daha aylıkken ölüyor, 2-3 yıl yaşayabilen de sürüne sürüne yaşayıp dünyadan yok olup gidiyor. bunun savunulacak hiçbir tarafı yok ki gördüğüm kadarıyla başlıkta da savunulmamış pek. yine de ben ilerideki entryler için yazmış olayım.

    sokak hayvanları ne vatandaşın sorumluluğunda olmalı ne de özel veteriner hekimlerin. iki basit yöntem var.

    1- her şehirde devlet bünyesindeki hekimleri toplayacaksın barınaklara. sabahtan akşama kadar ekipler hayvan toplayacak. hepsinin kısırlaştırılması yapılıp sokağa geri salınacak. belli sürelerde bu olay tekrarlanarak hayvan populasyonu ciddi seviyede düşürülecek. bu seçenek ''insani'' çözümmüş gibi dursa da iki üstteki paragrafta yazdığım sebepler yüzünden aslında pek de insani değil. sadece ölüm kısmı görülmediği için insani gibi görünüyor.

    2- abd modeli: her şehre düzgün ve büyük barınaklar inşa edeceksin veya eldekileri iyileştirip genişleteceksin. hayvanları toplayıp hasta ise tedavisini yapıp allayıp pullayacaksın. devamında bütün hayvanları 3 ay boyunca barınakta tutup sahiplendirmeye çalışacaksın. 3 ay içinde sahiplenilen piyangoyu kazanacak, 3 ay sonunda sahiplenilmeyen uyutulacak. bu sahiplenme olayını da koy göte rahvan gitsin şeklinde yapmayacaksın. takip edeceksin, hayvanı sokağa bıraktıysa sağlam bir para cezası + kısa süreli bir hapis cezası vereceksin.

    sokak hayvanı denilen durumun 2 sorumlusu var. ilki, büyük sorumlu olan devlet/belediyeler. kısırlaştırılmayan her kedi veya köpek çatır çutur çoğalıyor. yaşam süreleri kısa olsa bile fazla çoğaldıkları için eksilme oluşmuyor. diğer sorumlu ise ilkine göre daha küçük pay sahibi: hayvan sahiplenip sıkılınca sokağa salanlar. bir de bu tipler genelde hayvandan ''torunları'' olmasını istediklerini için hayvanı kısırlaştırmazlar. sıkılıp sokağa saldıklarında bir kısırlaştırılmamış hayvan daha kazanmış olur ülke sokakları.

    bu kadar yazdık ettik ama bunları yapabilecek hiçbir parti veya siyasi oluşum ülkemizde bulunmamakta. başlıktaki açıklama da hava alma yazısı. kimse başlığı açan yazarın içinde bulunduğu güruh ile uğraşmak istemiyor ülkede.

    insan denilen hayvan türü, aklını kullanabildiği için piramidin en tepesindedir. insanların yaptığı her şey, istisnasız her şey dünyadaki doğa denilen olgunun içerisindedir. bazı tipler çok düşünceli gibi görünüp ''insanlar doğayı yok ediyor'' derken aslında tek yaptıkları insanı diğer canlılardan üstün görmektir. doğada güçlü > güçsüzü yener/yokeder. bir aslan, bir çakaldan güçlü iken 10 çakal barındıran sürüden güçsüzdür. bu iki hayvanın olduğu iki farklı karşılaşmada hayatta kalan da farklı hayvanlardır. nereye gelmeye çalışıyorum bu paragrafta? şu kısma: ''bir canlı türünü “1 milyon köpek bir insandan daha değersizdir hepsini öldürelim gitsin kime ne faydası var?” diyerek itlaf edemezsiniz.'' aşağıya bakıyoruz şimdi:

    1- 2020 yılında dünyada tahmini olarak 293 milyon inek kesilmiştir.
    2- sadece abd'de 2023 yılında* 8 milyar tavuk, 215 milyon hindi, 36 milyon inek, 125 milyon domuz, 7.5 milyon koyun, 4 milyara yakın balık ve 43 milyardan fazla kabuklu deniz canlısı öldürülmüştür.
    3- yılda trilyonlarca böcek tarım arazilerinde pestisitler ile öldürülmektedir.
    4- özellikle yaz aylarında yapılan ilaçlamalarla yine birçok böcek türü öldürülmektedir.
    5- bireysel olarak da yine rodentisit ve insektisitler ile birçok hayvanı yıl içinde kendimiz öldürmekteyiz.

    ilk 2 madde zararı olmayan hayvanların gıda için öldürülmesidir. 3. madde bitki için zararlı hayvanların insan gıdası için öldürülmesidir. son 2 madde ise zararlı olarak görülen hayvanların öldürülmesidir ki birçoğu zararları yüzünden değil verdikleri rahatsızlıktan dolayı öldürülmektedir. yoksa her sivrisinek humma, her rodent de kuduz virüsü taşımıyor, verdikleri rahatsızlık + zararlı olma ''ihtimalleri'' yüzünden öldürülüyorlar. yani demem o ki; dünya üzerinde bir yılda milyarlarca hayvan öldürülürken her an göz önünde oldukları veya insan dostu olarak adlandırıldıkları için ''köpeği öldüremeyiz, allah mıyız biz'' demek abesle iştigal etmektir.

    edit: boşuna yeşillendirmeyin diye yazıyorum: hayvan sevgim birçoğunuzdan fazladır. bu sevgi yüzünden veteriner hekimlik mesleğini seçmiştim zaten. mesleği bıraksam bile hala sokakta gördüğüm her hasta/problemli hayvana tedavimi yaparım. birçok olaya verdiğim tepki ile ittapar etiketi bile yiyebilirim. hayvanların çoğunu insanlardan ** daha değerli bulurum. ama bunlar sokak hayvanı problemi ile alakasız bir durumdur. hayvan sevgisi, sokaktaki hayvanlar yaşasın demek değildir. 1 hafta evsiz, aç susuz kalsanız bi köşede ağlayarak ölmeyi beklersiniz ama sokaktaki hayvanları ömür boyu o yaşama zorlarsınız. böyle hayvan sevgisi olmaz.

  • kedi eti yiyen çinli kadın

    hala kedi/köpek eti yenmesini inek eti ile karşılaştıranlar var.

    eşek kadar bakın eşşşşşek kadar 13.000 yıllık bir evcilleştirme tarihi var insanoğlunun. bulabildiği, evcilleştirebildiği hayvanları evcilleştirmiş. bazılarını korunma için, bazılarını ulaşım ve savaş amacıyla, bazılarını da gıda amacı ile evcilleştirmiş. tahmin edebileceğiniz üzere köpekler korunma, atlar savaş/ulaşım vb. alanlar, inek/domuz/koyun vb. hayvanlar ise gıda amacıyla evcilleştirilmiş. kediler ise piyangodan kendilerini evcilleştirmiş. doğal olarak 13.000 yıllık insanlık tarihinde gıda amaçlı evcilleştirilmeyen bir hayvanın yenilmesi ile inek eti yenmesini aynı kefeye koyamazsınız.

    ek olarak: şu yılda arap yarımadasında doğsaydınız eğer kadınları insandan saymayacaktınız. ne diyelim yani onların kültürü mü? işinize gelen şeye cahillik, işinize gelen şeye hor olkonon koltoro kondono doğrodor demek de cidden aymazlık oluyor artık.

    edit: şu dünyada radikal islamcılara bile bir şey anlatmaya çalışabiliyorsun ama bu vegan nazilere hiçbir şey anlatamıyorsun. sizin kadar okuduğunu sanıp da boş okuyan bi kitle yok şu dünya üzerinde.

  • işçiler dünyayı değiştirmek için 80 saat çalışsın

    muhteşem gazeteciliğin muhteşem örneği bi sıçmık. olayın aslı twitter'da.

    margreth mpossi adlı kullanıcı ''what's the correct number of hours a week to change the world?'' diye bir soru soruyor. türkçesi: dünyayı değiştirmek için haftada kaç saat çalışmak gerekli?

    elon musk yanıtlıyor: ''varies per person, but about 80 sustained, peaking above 100 at times. pain level increases exponentially above 80.''. ne diyor burada elon musk. ''insandan insana değişir ama genel olarak 80, hatta 100'e kadar çıkabilir. 80den sonra ağrı seviyesi katlanarak artıyor'' diyor.

    elon musk bu cümlede işçi lafını geçirmiyor. soruda işçi ile alakalı hiçbir şey yok hatta. genel olarak bir insanın dünyayı değiştirmek için çalışması gereken kendince saati söylüyor.

    ama dünya basını da dahil bizim sıçmık türk basınımız bu yazıya worker ve işçi lafını ekliyor. adam sanki ceo'lar 7/24 yatsın. işçiler 7/24 çalışsın demiş gibi. sonuçta avukatı değilim adamın olsam iyi olurdu ama başka kapıya hadi.

    edit: çalışmayı sevmeyen biri olarak da adama sonuna kadar hak veriyorum. eğer dünyayı değiştirmek istiyorsanız sabah 8 akşam 5 çalışarak bir bok yapamazsınız. bilim insanlarının çoğu -hatta bence hepsi ama sonuçta elimde kayıt yok tek tek- en verimli ve en az uyku süresi ile hayatlarında ilerlemeler kaydederken gelip burada bu adama laf edenlerin hepsi ya asgari ücretle çalışan tiplerdir ya da devlet kadrolarına sülük gibi yapışan tiplerdir.