(bkz: ulusa stand up)
fedonu tanri sanan adam2 profili
-
cem yılmaz'ın cumhurbaşkanlığına aday olması
-
bir kürdün uydunet ile tanışması
her şey aslında ttnet ile kavgalı ayrılığımızdan sonra başladı. internet boşluğumuzu; hem uygun olsun, hem de hiçbiri yeterince hızlı olmadığı için "uydunet" ile doldurmaya karar verdik. başvurular yapıldı olaylar bundan sonra başladı!
varan 1: binamızda yönetici olmadığı için uydunet kutusunu bir süre bağlatamadık. (siz yönetici olun teklifini, aidatları iki katına çıkarırız, onun parasıyla yasa dışı bağımlılıklara yöneliriz diye reddettik.) yasal bir sürece dayandığı için uydunet ekibi binaya kutuyu monte edemedi. 5 ay bekledikten sonra kutunun montajını uydunet ekibine, kablo çekimini ise sıradan bir elektrikçiye yaptırdık. bu sırada meraklı üst komşumuz olanları ilgiyle izleyip çekip gitti. uydunet kutusunun elektrik ihtiyacı binanın otomatiklerinden sağlandı. (olması gereken buydu, binaya bir hizmet geliyordu.)
varan 2: tam 1 ay sonra kapımız acı acı çaldı. çiğ köfte söylemiştik o geldi.
varan 3: 1 ay 1 gün sonra birden internetimiz kesildi. modemi kapatıp açtık düzelmedi. uydunet'i aradık taaa ankara'dan reset attırdık gene internet gelmedi. bu sıra da binada elektriklerin olmadığını fark ettik. otomatikler yanmıyordu, merdivenlerden aşağıya indik.
varan 4: elektrik saatlerinin başında bir teyze ile karşılaştık. teyze yerel bir kabile dili ile konuşuyordu, pek anlaşmamız mümkün olmadı. bu gibi durumlar için evimizde, bu yerel dili bilen bir arkadaş bulunduruyorduk. hemen onu çağırdık. bir süre konuştular ve durum anlaşıldı.
teyze; binanın aydınlatma faturasını kendilerinin ödediğini, bizim verdiğimiz aidatın buna dahil olmadığını, bir nevi yıllardır amme hizmeti yaptıklarını belirtiyordu. peki bizim verdiğimiz aidat parası kime gidiyordu? bunu o an düşünemedik bile! işin garibi biz uydunet(kutusunu binaya bağlatmadan önce 5-6 lira elektrik geldiğini biz bağlattıktan sonra bu faturanın 44 liraya vurduğunu söylüyordu. laf arasında ısrarla binanın elektriğini çaldığımızı belirtip bizim ödeme yapmamız gerektiğini belirtiyordu. tabi bu kadar düzgün anlatamıyordu...
acaba uydunet kutusu ayda kaç lira elektrik yakıyordu? bizim araştırmalarımız ve tahminlerimiz 2-3 lira civarındayken aradaki fark neden kaynaklanıyordu? teyze bizi sikmeye mi çalışıyordu? bunlar kutuyu bağlattı şunları ponçikleyelim mi diyordu? demese bile ima ediyordu ama, para bizde tinneydi. ayrıca o paraya aylık evin aylık karpuz ihtiyacı karşılanabilirdi...
uzun tartışmalar sonucu elektrikleri açtırmamıza rağmen aklımıza takılan, bu cihazın aylık ne kadar enerji tükettiğiydi. uydunet müşteri hizmetlerini arayıp tam olarak durumu anlattık ve sorumuzu yönettik.
aldığımız yanıt şu minvalde oldu; şuan buna yanıt veremeyeceklerini, telefonu kapattıktan sonra bize götleriyle güleceklerini, hikayenin komik olduğunu, ve noluuurrr bunu teknik ekiple de paylaşmamız gerektiğini söylediler. (hafta sonu olduğu için teknik ekibe ulaşamadık.)
varan 5: yerel bir dil konuşan teyzenin kocası kapımızı çaldı. kabile yöneticisi olduğu her haliyle belliydi. bizi asla dinlememekle beraber, bu şeytan aletini taktırdığımız günden beri elektrik çaldığımızı alenen yüzümüze söylüyordu. onunla anlaşabilmek için evimizin anti-virüsü bu yerel dile sahip arkadaşımızı araya soktuk. bir şeyler konuşuyorlardı ama anlamak ne mümkün!
amca; son gelen faturayı bize gösterebileceğini ama bu kutu gelmeden önce gelen faturaları bizimle paylaşamayacağını, sık sık allahtan başka kimseye güvenmediğini, tayyibin ebeveynlerini sevmediğini ve seloyu bu işe karıştırmamamız gerektiğini belirtiyordu.
işin özeti; ya bu şeytan icadının faturasını biz ödeyecektik, yada kablomuzu kesecekti... eyvah!
amca cehaletle birleştirdiği yerel dilini büyük bir silah olarak kullanıyordu. kullandığı dili aslında kendisinden başka kimse anlamıyordu. elektrikçi çağırıp bunun internet kablosu olduğunu anlatma teklifimize karşı çıkıyor, uydunet teknik ekibini getirip durumu izah etmemize izin vermiyor, elinde bir faturayla ödeyin lan bunu diyerek söylemlerine devam ediyordu. amcanın matematiği çok basitti. binanın otomatik giderini faturalandıran elektrik sayacından çıkan bir kablo uydunet kutusuna, kutudan çıkan bir kablo bizim daireye geliyordu. amcanın izleme, takip ve sonuca ulaştırma mekanizmaları telgraf telleri gibi tıkır tıkır işliyordu.
internet nedir bilmiyordu eyvallah, ama ayak üstü bizi sikmeye çalışması gözlerden asla kaçmıyordu.
sonuç olarak amcayı çok siklememekle beraber bir şekilde göndermeyi bugünlük başardık.
ama akıllara takılan bir soru vardı. (bkz: sen söyle beyim uydunet kutusu aylık ne kadar yakıyor?)